Özellik Arz Eden Binaların Tasarım Gözetimi ve Kontrolü Hizmetlerine Dair Yönetmelik Taslağı Hakkında İMO Görüşü
ÇŞİDB Mesleki Hizmetler Genel
Müdürlüğü tarafından hazırlanan “Özellik Arz Eden Binaların Tasarım Gözetimi ve
Kontrolü Hizmetlerine Dair Yönetmelik” taslağına ilişkin görüşlerimiz aşağıda,
maddeler halinde belirtilmiştir.
1-
Yetki Sorunu:
Bakanlığın
hazırlamış olduğu Özellik Arz Eden Binaların Tasarım Gözetimi ve Kontrolü
Hizmetlerine Dair Yönetmelik taslağının 1. (Amaç ve Kapsam) Maddesinde “Bu Yönetmeliğin amacı; ileri tasarım
yöntemleri ve teknolojileri gerektiren, özellik arz eden binaların tasarım
gözetimi ve kontrolü hizmetleri ile bu hizmeti yerine getireceklerin eğitim
koşulları, mesleki yeterlilik ve deneyim konuları ve bunların belgelendirilmesi
ve hizmetin yürütülmesine dair usul ve esasları belirlemektir”
denilmektedir. 2. (Dayanak) Maddesinde ise “…1
sayılı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 107’nci
maddesinin birinci fıkrası ile 3194 sayılı İmar Kanununun 28’inci maddesinin
ikinci fıkrasına dayanılarak hazırlanmıştır” denilmektedir.
Oysa, mühendislik
mesleğinin niteliği, mühendislik eğitimi sonucu alınacak unvanlar, bu
unvanların kimler tarafından kullanılacağı, mesleğe kabul ve ifa koşulları,
ayrıca meslek alanında lisans eğitimi sonrasındaki yüksek lisans, doktora,
doçentlik, profesörlük aşamalarıyla ilgili düzenlemeler 3458, 2547 ve 6235
sayılı Yasalarla düzenlenmiştir.
Yönetmeliğe “dayanak”
olarak gösterilen 10/7/2018 tarihli ve 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı
kararnamesinin 107. Maddesinin 1. fıkrası ile 29.6.2011 günlü, 644 sayılı Çevre
ve Şehircilik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin 12. Maddesinin (Mesleki Hizmetler Genel Müdürlüğünün görevleri)
(a) bendi ile aynıdır. Bu kararnameye karşı Anayasa Mahkemesinde görülen dava
sonucu mahkemenin 2011/100 Esas ve 2012/191 No’lu kararında; “… Bakanlığa, kendi görev alanıyla ilgili
mesleki hizmetlerin norm ve standartlarını hazırlama, geliştirme, uygulanmasını
sağlama ve meslek mensuplarının kayıtlarını tutma görevi verilmiştir. KHK'nin
2. maddesi bir bütün olarak dikkate alındığında, Bakanlığın görev alanının esas itibarıyla yerleşme, çevre ve yapılaşma
hizmetlerinden oluştuğu anlaşılmaktadır. Sözü edilen hizmetler, 3458 sayılı
Mühendislik ve Mimarlık Hakkında Kanun hükümleri uyarınca kurulan ve kamu
kurumu niteliğinde meslek kuruluşu olan Türk Mühendis ve Mimar Odaları
Birliğine bağlı meslek odalarına üye olarak faaliyet gösteren mimar ve
mühendislerce yerine getirilen mimarlık ve mühendislik hizmetleridir. Bakanlığa
verilen mesleki hizmetlerin norm ve standartlarını hazırlama görevi, mimar ve
mühendislerin mesleki faaliyetlerini icra ederken uyacağı kuralların belirlenmesini
değil, bu meslek mensuplarınca sunulan hizmetin niteliklerinin ve
standartlarının saptanmasını öngörmektedir…”
“…Öte yandan
mimarlık mühendislik faaliyetinde bulunan gerçek ve tüzel kişilerin
kayıtlarının Bakanlık tarafından tutulmasının öngörülmesi, istatistiksel bilgi
sağlama amaçlı olup meslek mensubu üzerinde icraî bir etkisi bulunmamaktadır…” denmektedir.
Yukarıda
alıntılanan Anayasa Mahkemesi kararı ile Anayasanın 135. maddesi ve bir bütün
olarak 6235 Sayılı Yasa birlikte değerlendirildiğinde; bir mühendislik hizmet
alanında hizmeti yürüteceklerineğitim
koşulları, mesleki yeterlilik ve deneyim konuları ve bunların
belgelendirilmesine ilişkin usul ve esasların Çevre, Şehircilik ve İklim
Değişikliği Bakanlığı tarafından belirlenmesi,
Anayasanın 135. maddesi başta olmak üzere Anayasaya ve Anayasa Mahkemesi
kararlarına aykırıdır. Mühendislik ve mimarlık meslek alanına ilişkin eğitim
koşulları, mesleki yeterlilik ve deneyim konuları ve bunların belgelendirilmesi
ile ilgili hususların TMMOB’nin ve bağlı Odalarının ana görevleri ve yetkileri
kapsamında olduğu pek çok yargı kararında da ortaya konmuştur. Bu husus
Danıştay 8. Dairesinin E: 2008/11038 K: 2011/1400 sayılı ve 08.03.2011 tarihli
kararında ve daha pek çok kararında “… Bu kapsamda İnşaat Mühendisleri Odasının serbest
çalışan inşaat mühendislerinin etkinliklerini denetlemek ve serbest
inşaat mühendisliği hizmetinin esaslarını, mesleki deneyim, kapasite ve
yeterlilik açısından değerlendirmekle görevli olduğu açıktır” şeklinde
vurgulanmıştır.
Dolayısıyla
Yönetmeliğe dayanak olarak gösterilen 3194 sayılı İmar Kanununun 28. Maddesinde
Bakanlığa verilen yönetmelik çıkarma yetkisi “yeterli uzmanlığa haiz” mühendislerin
tespitini içermemektedir. Yani Bakanlık, özellik arzeden binaların proje norm
ve standartlarını tespit etme, proje yapılırken hangi kriterlere uyulacağını
belirleme, nasıl bir denetim prosedürünün uygulanacağının kuralını koyma
yetkisine sahipken, o projeyi yapan veya denetleyen mühendisin “yeterli
uzmanlığını” yani yetkinliğini belirleme ve belgelendirme yetkisine sahip
değildir. Bu görev 6235 sayılı TMMOB Kanunu gereği meslek kuruluşlarına aittir.
2-
Yetkinlik/Yeterlilik
Sorunu:
Yalnızca özellik
arz eden binaların değil, tüm tasarım faaliyetlerinin bağımsız bir denetim
mekanizması tarafından denetlenmesi, hatta eş zamanlı olarak müellifin tasarımı
esas alınarak tekrar analiz edilmesi tüm gelişmiş ülkelerde yaygın bir
uygulamadır. Gelişmiş ülkelerde aynı zamanda, özellik arz eden binaların
tasarımını üstlenen meslek mensuplarının, mesleki yeterliliği, deneyimi,
kişiliği, etik anlayışı ile belli bir mesleki olgunluk düzeyine eriştiğini,
girdiği sınavda gösterdiği başarı ile kanıtlamış olması gereklidir. Bu başarıyı
gösteren meslek mensupları farklı ülkelerde farklı isimler ile (Professional
Engineer (P.E.), Chartered Engineer (CEng.)) anılmaktadır. Benzer bir sistemin
ülkemizde de oluşturulması için İnşaat Mühendisleri Odası çatısı altında uzun
yıllardır meslek mensuplarının belgelendirilmesi ve yetkilendirilmesi için
çalışmalar yapılmıştır.
Son 20 yıllık
dönem içerisinde Yetkin Mühendislik, devletin de gündemine girerek, 5 yıllık
kalkınma planlarına konulmuş, Deprem Şurasında hayata geçirilmesi konusunda
kararlar alınmış, TÜBİTAK raporlarına geçmiş, Deprem Master planlarına girmiş,
Strateji ve Eylem Planlarında ifade edilmiş, TBMM Araştırma Raporlarında yer
almış olmasına rağmen yasal mevzuat haline dönüşmemiştir.
Bu süreçlerdeki
çabanın amacı şudur. %96'sı çeşitli derecelerde deprem bölgesinde bulunan
ülkemizde; nüfusumuzun %98'i değişik derecelerde deprem tehlikesi altında
yaşarken ve 20. yüzyıl boyunca 80’i aşkın hasar verici depremde 100.000
insanımızı kaybetmişken, can kayıplarının ve hasarların azaltılması için
alınacak önlemlerin başında, imar ve inşaat faaliyetlerinde yetkin elemanların
görev almasını sağlamak olması gerekir. Yeni mezun bir meslek mensubunun
sınırsız yetkilere sahip olması son derece tehlikelidir. Diplomanın belgelediği eğitim her koşulda çok
önemli ve gerekli ise de, bir işi gerektiği gibi yapabilmenin ölçütü olarak
yalnız başına yeterli değildir. Oysaki günümüzde özellik arz eden yapıların
yeni mezun bir mühendis tarafından tasarlanmasını engelleyecek hiçbir yaptırım
yoktur.
Özellik arz eden
binalar Yetkin Mühendisler tarafından tasarlanmalı, yine yetkinliği belgelenmiş
mühendisler tarafından da tüm tasarım süreci boyunca kontrol edilmelidir.
Taşıyıcı sistemi doğru kurgulanmamış bir binanın tasarım gözetimi anlamlı
değildir.
Tasarım Gözetimi
uygulamasından önce Yetkin Mühendislik sisteminin hukuki zeminin oluşturulması
ve belgelendirmenin, İnşaat Mühendislerinin en detaylı şekliyle sicilini tutan
kurum olan İMO’nun çatısı altında oluşturulacak ve diğer paydaşların da dahil olabileceği
bir yapılaşma tarafından hayata geçirilmesi en elzem konudur. Tasarım Gözetmenleri
de Yetkin Mühendisler içerisinden, ilgili konuda deneyimleri meslek kuruluşu
tarafından belgelenen meslek mensupları tarafından oluşturulmalıdır.
3-
Sistem Sorunu:
Bakanlık (Mesleki
Hizmetler Genel Müdürlüğü) tarafından hazırlanan yönetmelik taslağı, daha önce
yürürlükte bulunan “Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği Kapsamında Yapılacak
Tasarım Gözetimi ve Kontrolü Hizmetlerine Dair Tebliğ”deki gibi mesleki
yeterliliği puanlandırma esasına göre saptamaktadır. Oysa özellik arzeden
binaların tasarımı ve kontrolü işi tam anlamıyla yetkinlik gerektiren bir
meslek uygulamasıdır. Puanladırma sistemi mesleki yetkinliği/yeterliği
ölçmekten ziyade meslek mensuplarının genel hatlarıyla tasnifini sağlayabilir.
Mesleki yetkinliği ölçme ve değerlendirme yöntemleri ise daha farklıdır.
Yetkin Mühendis
bilgi, deneyim ve etik olmak üzere üç temel kritere sahip olmalıdır. Yetkin
Mühendisin belgelendirilmesi ise bu üç kriterin ölçülmesi/değerlendirilmesi
sonucu olmak durumundadır. Bilgi ve deneyim için belli bir meslek yaşına sahip
kişilerin çeşitli seviyelerdeki sınavlarda başarılı olması, hazırlayacağı raporlar
ile deneyimini ortaya koyması ve meslek yaşamındaki sicilinin sorunsuz olması
gerekmektedir. Bunun yanı sıra ölçme ve değerlendirmeden sorumlu kurulların
mesleki ve bilimsel saygınlığından şüphe edilmemesi gerekmektedir.
Sonuç olarak
mesleki yetkinlik/yeterlik tespit ve belgelendirme sistemi yukarda izah edilen
bir çerçeveye sahip olmalıdır. Bunu yapabilecek kurum ise tüm dünyada olduğu
gibi ülkemizde 6235 sayılı kanun ile görevlendirilmiş ve yetkilendirilimiş
meslek kuruluşlarıdır. İnşaat Mühendisliği meslek uygulaması ve İnşaat
Mühendislerinin yetkinlik/yeterlik belgelendirilmesi İnşaat Mühendisleri
Odasının dışında gerçekleşmesi hukuken mümkün olamayacağı gibi eşyanın
tabiatına da aykırıdır.
Ekte İnşaat
Mühendisleri Odası tarafından hazırlanmış olan ve bu sistemin nasıl
kurulabileceğine dair örnek teşkil eden “Referans
Belgesi Yönetmeliği” sunulmaktadır.
4-
Taslağa İlişkin Sorunlar:
“Özellik Arz Eden
Binaların Tasarım Gözetimi ve Kontrolü Hizmetlerine Dair Yönetmelik” taslağının
“Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği Kapsamında Yapılacak Tasarım Gözetimi ve
Kontrolü Hizmetlerine Dair Tebliğ”den daha ileri bir noktada olduğu söylenemez.
-
Tebliğde
yer alan ve bu sistemin yürütücü pozisyonunda yer alan 5 kişlik “mühendislik
komisyonu” yönetmelikte “teknik komisyon” olarak ismlendirilmekte ve sayısı 3’e
düşürülmektedir. Komisyonda görev alacak kişiler Tebliğde daha detaylı tarif
edilirken, yönetmelik taslağında esnetilmiştir. Bu durum idarenin uygulamaya
doğrudan müdahale etme imkanını kolaylaştırabilecektir. Bu durum belgelendirmeye
olan güveni ve inancı etkileyecektir.
-
Puanlandırma
sistemi, bu taslakta da, akademik unvan sahibi olanların önünü daha çok açmakta
profesyonel mühendislerin önünü ise tıkamaktadır. Oysa mühendislik mesleğinin
icrası bilimsel bilgi ile sınırlı değildir. Bilimsel bilgi ve çalışmalar
mühendisliğin temelini teşkil eder ancak Mühendislik/Mühendislik teknikleri
uygulama ve deneyim ile gelişir. Dolayısıyla yetkin/yeterli mühendisi akademik
unvanla tarif etmeye çalışmak son derece hatalı bir tutumdur.
-
Yönetmelik
taslağında bir kişinin en az kaç puan alarak Tasarım Gözetmeni olabileceğine
dair herhangi bir kriter bulunmamaktadır. Buna karşın Geçici Madde 1’de
belirtilen “…yeterli sayıda tasarım
gözetmeni bulunmaması hâlinde…” geçici tasarım gözetmenliği hizmeti için 42
puan tarif edilmiş durumdadır. Geçici belge için 42 puan belirleniyorsa normal
Tasarım Gözetmeni için daha yüksek bir oranın düşünüldüğü varsayılmaktadır. Hal
böyle olunca “Geçici” veya “İşe mahsus” olarak verilen belgelerin daha düşük
“yetkinliğe” sahip kişiler tarafından verilebileceği ortaya çıkmaktadır ki, bu
da sistemin daha başından işlemeyeceğinin itirafı niteliğindedir. Çünkü Geçici
Madde için herhangi bir tarih belirtilmemiştir. Bu da “Geçici” adı altında
kalıcı bir alternatif uygulama olacaktır. Çünkü 2019 tarinden bu yana
uygulanmakta olan Tebliğ çerçevesinde verilen Tasarım Gözetmenliği son derece
sınırlı kalmış durumdadır. Bakanlık “Geçici Madde” adı altında kendi
kurallarını delme fırsatı aramaktadır.
-
Yine
Geçici Maddenin (b) bendinde “…yeterli sayıda tasarım gözetmeni
bulunmaması hâlinde…” “Belirli uzmanlık alanları için Ek-1’de tarif
edildiği şekilde ilgili alanda yüksek lisans/doktora yapmış/yönetmiş veya ders
veriyor olması ve halen bir yükseköğretim kurumunda öğretim üyesi/görevlisi
olması, yeterlidir” denmektedir. Bu durum, Bakanlığın yetkinliği akdemik
unvan ile eşdeğer tuttuğuna tipik bir örnek teşkil etmektedir. Akademik
personelin doğrudan mühendislik hizmeti veriyor durumuna sokulması hem hukuken
hem de pratik olarak doğru değildir. Bilgi birikimi ve deneyimi yüksek yetkin
meslektaşlarımızın varlığı ülkemizde göz ardı edilemeyecek kadar çok olmasına
rağmen, özel danışmanlıklar hariç, akademik personelin piyasa ilişkilerinin
içine daha çok sokuluyor olması bilimin ve eğitimin gelişmesine de engel teşkil
edecektir.
-
Yine
bu yönetmelik taslağında dikkat çeken unsurlardan birisi de, İnşaat
Mühendisliği mesleğini hangi ad veya nam altında (tasarım gözetmeni vb.)
uyguluyor olursa olsunlar, meslek icrasında bulunan kişilerin kendi meslek
kuruluşları ile bağlarının koparılması veya yok sayılmasıdır.
“Özellik Arz Eden Binaların Tasarım
Gözetimi ve Kontrolü Hizmetlerine Dair Yönetmelik” taslağına ilişkin yukarıdaki
4 ana madde dahilinde yaptığımız genel değerlendirmelerin yanı sıra işleyiş
esnasında sorun çıkarabilecek pek çok detay eksikliği veya tali sorunlar
bulunmaktadır. Esasa ilişkin bunca soruna karşılık, detaylarla ilgili görüş ve
değerlendirmelerimizi saklı tutmak kaydıyla önerilerimizi aşağıda sıralıyoruz.
1-
ÇŞİDB
hazırlamış olduğu taslağı bütünüyle değiştirerek, sadece ileri tasarım
yöntemleri ve teknolojileri gerektiren özellik arz eden binaların projeleri ve
bu projelerde çalışacak Tasarım Gözetmenlerinin görev, yetki ve sorumlulukları
ile proje üretim ve kontrol prosedürlerinin belirlenmesi çerçevesinde
hazırlamalıdır.
2-
Anayasanın 135. Maddesi ve 6235 sayılı TMMOB Kanununun
vermiş olduğu yetkiye dayanarak Tasarım Gözetmenliği yapacak meslek
mensuplarının yetkinlik /yeterliliklerinin tespiti, belgelendirilmesi, sicilinin
tutulması ve takibi hususunda TMMOB İnşaat Mühendisleri Odasınca yönetmelik
hazırlanmalıdır.
3-
Her
iki yönetmeliğin hazırlanmasında ÇŞİDB ile İMO ortak ve koordineli bir çalışma
yürütmelidir.
Takdirlerinize
sunarız,
TMMOB İnşaat
Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu