38 RANTI DEĞİL İNSAN HAYATINI NE ZAMAN ÖNEMSEYECEĞİZ?
İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi tarafından, Beyoğlu Sütlüce’de bir binanın çökmesi nedeniyle yapılan açıklama. 24 Temmuz 2018
Beyoğlu
Sütlüce Fuadiye Sokak`ta bulunan 4 katlı bir bina bugün öğle
saatlerinde çöktü. Binanın çökmesine, yanındaki inşaatın temel kazısı
sırasında yaşanan toprak kaymasının neden olduğu anlaşıldı.
Binanın
1994`te inşa edildiği, kaçak ve ruhsatsız olduğu belirlendi. İmrahor
Caddesi üzerinde bulunan komşu parselde devam eden temel kazısı ve yağan
yağmurlar nedeniyle istinat duvarının yıkıldığı, sabah 10.00 gibi
kaymanın fark edildiği, boşaltılan binanın saat 12.00 sularında tamamen
çöktüğü tespit edildi.
İşin
ilginç yanı, temel kazısı devam ederken apartman sakinleri tarafından
yapılan uyarıların, inşaat sahipleri tarafından ciddiye alınmamış
olmasıdır.
Tek
teselli can kaybı olmamasıdır. Ancak bu vahim olay İstanbul`daki bina
stokunun mevcut durumunun bir kez daha sorgulanmasını gündeme
getirmelidir.
1999
depreminden bu yana bazı kamu binalarının güçlendirilmesi ya da yıkılıp
yeniden yapılması ve bazı bölgelerdeki kentsel dönüşüm projeleri(!)
haricinde, riskli yapılar için sonuç alıcı uygulamaların
gerçekleştirilmediği bilinmektedir.
Sütlüce`deki
olay projektörlerin iskânı olmayan, mühendislik hizmeti almadan
üretilen kaçak yapılara çevrilmesini zorunlu kılmaktadır. İstanbul
genelinde kaç tane böyle konut bulunmaktadır? Bu konutlarda kaç insan
yaşamaktadır? İnsanların can ve mal güvenliği için ne gibi önlemler
alınmaktadır? Komşu parseldeki temel kazısından bile etkilenerek yıkılan
binaların, olası bir depremde ayakta kalması mümkün müdür?
Bu soruların muhatabı elbette merkezi ve yerel yönetimlerdir.
İstanbul`daki
yapıların kayda değer oranda kaçak ve ruhsatsız olduğu bilinmektedir.
İstanbullular merkezi ve yerel yönetimlerden kaçak ve ruhsatsız
yapılaşmaya dönük köklü çözüm beklemektedir. Oysa hükümet, Haziran ayı
içerisinde İmar Barışı adı altında imar affı ilan ederek kaçak ve
ruhsatsız yapılara af getirmiştir. Fuadiye Sokak`ta bulunan bina büyük
olasılıkla İmar Affı`ndan yararlanacak ve mevcudiyetini yasal statü ile
pekiştirecekti, üstelik taşıyıcı sistem güvenliği –inşaat
mühendislerince değil- bina sahiplerinin beyanıyla tescillenerek. Yine
anlaşılmaz bir uygulamaya imza atan Hükümet, 2018`in Mayıs ayı
içerisinde yapı ruhsatlarında mühendis imzası bulunma zorunluluğunu
kaldırdı. Mühendisin bilgisi haricinde hazırlanacak yapı ruhsatlarının
yapı üretimine ne gibi katkısı olacak bilinmez ama mühendislik hizmeti
almadan yapı üretimini teşvik edeceği açıktır.
Bir
taraftan imar affı getireceksiniz, diğer taraftan yapı üretim
sürecinden mühendisleri uzak tutacaksınız, Fuadiye Sokak faciasında
olduğu gibi kamusal sorumluluğunuzu yara sarma, binanın boşaltılmasıyla
sınırlı tutacaksınız.
Mühendislik
mesleğini devre dışı bırakan, mühendisleri itibarsızlaştıran, imar
aflarıyla kaçak yapılaşmayı ödüllendirenlerden insanın can güvenliğini
koruması, İstanbul`u depreme hazır hale getirmesi elbette beklenmez. Ne
yazık ki bu gün kentsel dönüşüm odaklı rant beklentisi insan hayatından
daha değerli ilan edilmiştir.
Ülkemiz
Hicret apartmanı, Zümrüt apartmanı gibi depreme gerek kalmadan yıkılan
ve onlarca cana mal olan facialarıyla ünlüdür. Fuadiye Sokak ise
apartman sakinlerinin dikkatiyle can kaybı olmadan atlatılmıştır.
Hicret`ten, Zümrüt`ten çıkarılmayan ders şimdi Sütlüce ile devam
etmektedir; umarız bu defa ders alınır.
İnşaat
Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, Fuadiye Sokak`a bir heyet
göndermiş, gerekli incelemelerde bulunmuştur. Sütlüce ve daha niceleri,
İstanbulluların olası bir depreme karşı ne kadar korunaksız olduğunu
göstermektedir.
Bunun sorumluluğu ise hiç şüphesiz kentleşme ve yapılaşmaya rant penceresinden bakanların üzerindedir.
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası
İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu