İMO 4. İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİ EĞİTİMİ SEMPOZYUMU TAMAMLANDI
İMO adına İzmir Şubesi tarafından, Eski İzmir Şube Başkanı Ayhan Emekli anısına düzenlenen 4. İnşaat Mühendisliği Eğitimi Sempozyumu, 17-18 Kasım 2017 tarihlerinde, Tepe Kule Kongre Merkezinde gerçekleştirildi.
İMO
adına İzmir Şubesi tarafından, Eski İzmir Şube Başkanı Ayhan Emekli
anısına düzenlenen 4. İnşaat Mühendisliği Eğitimi Sempozyumu, 17-18
Kasım 2017 tarihlerinde, Tepe Kule Kongre Merkezinde gerçekleştirildi.
Sempozyumun
açılış konuşmaları İMO Yönetim Kurulu Başkanı Cemal Gökçe, İzmir Şube
Yönetim Kurulu Başkanı Gürkan Erdoğan, Kıbrıs İMO Yönetim Kurulu
Başkanı Seran Aysal, Sempozyum Düzenleme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Serap
Kahraman tarafından yapıldı.
Sempozyuma;
İMO Yönetim Kurulu 2. Başkanı Şükrü Erdem, Sayman Üyesi Cem Oğuz,
Kıbrıs Türk İMO Başkanı Seran Aysal, YK Üyesi Gürkan Yağcıoğlu, Muğla
Şube Alifer Atasever, Ankara Şube Başkanı Selim Tulumtaş, Mersin Şube
Sayman Üyesi Barış Coşgun, Onur Kurulu Üyeleri Abdullah Bakır, Haydar
Yıldız, Fercan Yavuz, Mustafa Selman Pakoğlu, Samsun Şube Başkanı Cevat
Öncü, Manisa Şube Başkanı Cemil Kora, Manisa Şube Sayman Üyesi Uğur
Güllü, Yk Üyesi Dilek Yeltin ile çok sayıda üyemiz ve üniversitelerden
akademisyen katıldı.
İMO YÖNETİM KURULU BAŞKANI CEMAL GÖKÇE`NİN AÇILIŞ KONUŞMASI
İnşaat
Mühendisliği Eğitimi Sempozyumu; 45.Dönemi oluşturan Yönetim
Kurulumuzun çalışma programı kapsamında bulunuyor. Mesleğimizi ve
meslektaşlarımızı yakından ilgilendiren birçok konunun yanında İnşaat
mühendisliği eğitimi de büyük önem taşıyor. Bu kapsamda Oda Yönetim
Kurulumuz İnşaat Mühendisliği Eğitimi ile ilgili 10 Mart 2017 tarihinde
Ankara, 18 Mayıs 2017 tarihinde Balıkesir, 14 Ekim 2017 tarihinde
İstanbul`da çalıştaylar yapmıştır. İnşaat Mühendisliği Eğitim Kurulu; bu
çalıştayların ana aktörü olarak kapsamlı çalışmalar yapmıştır.
Bugün, İzmir Şubemizin Odamız adına düzenlemiş olduğu 4. İnşaat Mühendisliği Eğitimi Sempozyumunda bir araya gelmiş bulunuyoruz.
22-23
Aralık tarihinde TMMOB tarafından ilk kez tüm mühendislik alanları ile
ilgili olarak düzenlenen mühendislik Eğitimi konusu bir kez daha
konuşulup tartışılacaktır.
Bu
sempozyumda, eğitim ve öğretim sürecinde bulunanlarla uygulama
alanlarında bulunanlar bir araya gelip sorunları tartışacaklar. Eğitim
sorununa çözüm arayacaklar. Giderek artan öğrenci sayısının yanında,
azalan öğretim kadrolarının giderek daha da azalmasına dikkat
çekecekler. Japonya, Almanya, Rusya ve ABD de öğretim elemanı başına
düşen öğrenci sayısı 8 ile 13 arasında değişirken bu sayı bizde 55 e
yükselmiştir.(Eğitim Bir Sen Sendikası)
Mühendislik
eğitiminin amacı; öğrencilerin tasarım yeteneklerinin geliştirilmesi ve
tasarım sorunlarını çözebilecek bir birikime sahip olmalarını
sağlamaktır. Mühendislik programlarından nitelikli mezunların yetişmesi
için uygulanan programların bazı temel ilkeleri sağlaması gerekiyor.
Ayrıca sürekli bir kalite denetiminin yapılması gerekiyor.
Mühendislik;
bilimi, ekonomiyi, zamanı ve fiziksel kaynakları en iyi şekilde
değerlendirip optimum çözüm arayışı içerisinde olmaktır. Mühendislik,
bilimi uygulamak sanatıdır. Bu sanatın temel amacı; bilimsel gerçeklerin
ortaya koyduğu ilkelerden yararlanıp uygulamak, insanların
ihtiyaçlarına cevap vermek, farklı sorunlara güvenli, ekonomik ve pratik
çözümler getirmektir.
Kaliteli
ve sürdürülebilir bir İnşaat Mühendisliği Eğitimine önemli ölçüde
ihtiyacımız var. Can ve mal güvenliğini sağlamak zorunda olan bir
mesleğin insanlarıyız. Oysa İnşaat mühendisliği bölüm ve programlarına
üniversitelerin istediği kontenjanlardan çok daha fazla öğrenci
alınıyor. İstihkam Subayları emekli olup Odamıza kayıt yaptırıp
mühendislik yapıyorlar.
2017
yılında İnşaat Mühendisliği okutulan Üniversite sayısı 119, bölüm ve
program sayısı ise 187`dir. Bu bölüm ve programlara 2016 yılında 12215
öğrenci, 2017 yılında ise 12142 öğrenci alınmıştır.
Yaklaşık
olarak her yıl aramıza 9000 yeni mühendis katılacak. On yıl sonra
bugünkü sayımız kadar mühendis sayısına ulaşmış olacağız.
Öğrenci
sayısının fazlalığı yanında öğretim kadroları da oldukça yetersizdir.
Okulların fiziki şartları uygun olmadığı gibi laboratuvar yetersizliği
var. Ayrıca Üniversitelerde özgür bir ortamın olmaması öğrencilerin
yaratıcı bir düşünceye sahip olmalarını engelliyor, bilim ve teknolojik
gelişmeyi ortadan kaldırıyor.
Soran, sorgulayan, neden-sonuç ilişkisi arasında bağ kuran bir öğretim yerine, ezbere dayanan bir eğitim sistemi var.
Eğitimde evrensel ölçüleri bir tarafa bırakarak hayatı dini kabuller ekseninde açıklayan bir anlayış var.
Diplomalı
işsiz mühendis üretiyoruz. Sertifika ve yetkinlik belgesinin
uygulanmaması nedeniyle düşük kalitede mühendislik hizmeti, haksız
rekabete neden olan ve formaliteyi tamamlamak için kullanılan mühendis
imzasıyla karşı karşıya kalıyoruz. Bu nedenle uzmanlaşma giderek
fakirleşiyor.
Oysa
bilgi üreterek bilgiye ulaşılır. Bilgi kullanılarak insana hizmet
edilir. Bilim ve teknoloji üretmediğimiz sürece sorunumuz devam edecek.
Bilim ve araştırma ile olan bağlarımızı güçlendirmemiz gerekiyor. Dünya,
bilim ve teknoloji ile gelişiyor, üretimini yükseltiyor.
Bunun
için, üniversitelerimizi niteliksel olarak hızlı bir şekilde geliştirip
bilim insanlarını özgür bırakmak gerekiyor. Rektör ve dekanlar düşünsel
yakınlığa göre değil, bilimsel yeterlilik, liyakat ve özgürlük
temelinde hareket etmelidirler. Ne yazık ki durum yukarıdan aşağıya
doğru kurulan yakınlık ve yandaşlık ilişkisine göre temellendirilip
yönetiliyor.
Dr. Ziya
Toprak`ın yapmış olduğu bir araştırmaya göre yapılan yüksek lisans ve
doktora tezlerinin %34 ünde ağır intihal var. Yani bilim hırsızlığı var.
Bu oran Vakıf Üniversitelerinde %46 seviyelerine kadar çıkıyor.
KHK`lara
bağlanarak ihraç edilen 117 Üniversiteden 5717 akademisyen var. "Cemaat
mensubu" görüntüsüyle birçok akademisyen görevlerinden uzaklaştırıldı.
İnşaat Mühendisliği bölüm ve programları da bu ihraçlardan kendisine
düşen payı almış oldu.
Sevgili meslektaşlarım
İyi
bir Üniversite eğitiminin olabilmesi için kaliteli bir ilk, orta ve
lise eğitimine ihtiyaç var. Oysa günübirlik ve bilimsellikten uzak
kararlarla okullarımız yönetiliyor. 2012 yılında getirilen TEOG gerekli
hazırlıklar yapılmadan ve yerine neyin konacağı bilinmeden kaldırılıyor.
Yine Yüksek Öğrenime Giriş Sınavı(YGS) ve Lisans Yerleştirme Sınavı
(LYS) bir anda kaldırılıyor. Oysa bu kararların günübirlik değil, uzun
vadeli bir stratejiye bağlı olarak düzenlenmesi gerekir.
Sınavlar
bilgi derecesini ölçmek için yapılmasına rağmen, 500 den fazla puan
alan da, 200 ün altında puan alan da inşaat mühendisliği diploması
alıyor.
İnsan beyninin
çalışma ve algılama hız ve düzeyi birbirinden farklıdır. Bugünkü eğitim
sistemimiz yeteneklerimize ve yapabilirliğe göre değil olsa olsa
kararlarına göre yürütülüyor. Bilimsel ilkeler temelinde ortaya çıkan ve
uzmanların planladıkları bir öğretim yerine, ezbere dayalı bir eğitim
sistemi var.
Küresel İnsan Kaynakları Raporunda:
· İnsanlarla ilişki kurma becerisinin çok önemli olduğunun altı kalın çizgilerle çiziliyor.
·
Temel teknoloji bilgisine sahip olarak araştırma ve raporlama
yeteneğinin gelişmiş olması öncelikler arasında yer alıyor.
Eğitim bireysel ve toplumsal gelişmenin dinamosudur.
Üstelik
bugün çok farklı bir dünyada yaşıyoruz. Bilimsel teknolojik
gelişmelerin hızına yetişmek çok kolay değil. Bu nedenle çok farklı bir
bilgi ve becerinin yeni kuşaklara kazandırılması gerekiyor. Oysa
Pisagor`dan 2300 yıl sonra bile bir üçgenin iç açılarının toplamının kaç
derece olduğunu bilmeyenlerin sayısı artıyor.
OECD
tarafından her yıl yayınlanan ve 35 üye ülke ile birlikte G20
ülkelerinin değerlendirilip karşılaştırıldığı Eğitim Raporu 2017 ye
göre; Ülkemiz birçok alanda çok gerilerde bulunuyor. Bu rapora göre,
geleceği kurmada nitelikli insan kaynağına ve eğitimin önemine dikkat
çekiliyor.
Milli
eğitim programı birçok bakımdan yetersizdir. Hatalı ve bilimsel olmayan
bir çerçevesi var. Sadece fen ve matematik alanında değil, yaşamımızın
içinde önemli bir şekilde yer alan dünya ile ilgili bilgiler de yer
almalıdır. Bir eğitim programının öne çıkarması gereken konular vardır.
Aklı kullanmak, merak etmek, kanıt aramak ve sorgulamak gibi hayatın kendi değerleri bizim eğitim sistemi içinde yer almıyor.
Eğitim sistemimiz de akla dayalı temel değerler dışlanmıştır.
Ahlaki,
dini ve milli değerlerin ayrı bir yeri vardır. Fakat bunlar, dünyayı
anlamamıza yarayan evrensel akla ve bilime dayalı değerlerle
karıştırılmamalıdır. Merak etmezsen, tecrübelerden öğrenip
yararlanmazsan, mantığını doğru kullanmazsan, dünyayı anlayamazsın.
Mili
Eğitim programlarının hakim söylemi ve yaklaşımı birilerinden yapılan
nakillere göre yürütülüyor. Tanımlardan başlayarak vaaz edici bir üslup
tercih edilmektedir. Akıl ve bilimden uzaklaşıldıkça sorunlar arasında
yuvarlanıp duruyoruz. Bu nedenle,
İşsizlik
ve eğitimsizlikte birinciyiz. Mesleki ve örgün eğitimin dışında bir
işte çalışmayanların oranı %33, kadınların neredeyse yarısı (%46) işsiz.
Yüksek öğrenim almış olanların %25 i iş bulamıyor. Lise mezunları
arasında işsizlik %38, lise mezunu olmayanlarda işsizlik oranı %49 dur.
OECD ülkeleri ortalamasının çok üstünde bir işsizlik var.
15
yaş öğrenci grubunda başarı seviyeleri ve yetenekleri en düşük ülkeler
arasında bile sonlardayız. Okul öncesi eğitimde de gerilerdeyiz.
Akademik başarımız yüksek değil. Bilim, matematik ve okuma anlama
alanlarının hiçbirinde ortalamayı tutturamadık. Çocuklarımıza
okuduklarını anlamayı bile öğretemiyoruz. PİSA değerlendirmesine katılan
ülke sayısı arttıkça bizim sıramız geriliyor. Her sene değiştirilen
eğitim sisteminin çocuklarımızı getirdiği durum bu.
PİSA
"Öğrenci Refahı" sonuçlarına göre 28 OECD ülkesi arasında "Yaşam
Memnuniyeti" en düşük ve en mutsuz öğrenciler biz de bulunuyor.
Değerli meslektaşlarım,
Bilim
geliştikçe bilgi değişmeye devam ediyor. Bugün doğru olan fizik
yasaları yarın değişebilir. Bilim mutlak doğruları değil; sormayı,
sorgulamayı, araştırmayı, sınamayı, denemeyi ve doğrulamayı kendine
rehber edinir.
Bugün
dünya 4 E yi, yani endüstri 4` ü yaşıyor. 4. Sanayi devrimi nesnelerin
ve hizmetlerin internetine dayalı olarak gelişen, çapraz olduğu kadar iç
örgütsel hizmetler sunan, verimli, daha az maliyetli ve esnek bir
üretim modelini yaşamımızın içine sokmuştur. Dijital dönüşüm inşaat
sektöründe var olan dinamikleri değiştiriyor. Değişen ihtiyaçlar,
kullandığımız araçları da değiştiriyor. İletişim, tarihin hiçbir
döneminde yaşanmadığı kadar yoğun yaşanıyor.
Hiçbir
kurum ve kuruluş, meslek Odamız da dahil olmak üzere bu dönüşüm ve
değişimin dışında kalamaz. Bu gelişmeler bizleri ve inşaat sektörünü de
önemli ölçüde etkiliyor. Daha da etkileyecek. Açıklıkla ifade etmem
gerekir ki yenilikçi bilgi teknolojileri iş yapma biçimlerini ve eğitim
sistemini de değiştirecek.
4.
Endüstri devrimi büyük bir dalga olarak dünyanın gündemine girmiştir.
Bu dalganın önünde durmak, bir tsunami dalgasının önünde durmaya benzer.
Bu dalgayı hep birlikte düşünmemiz gerekiyor.
Sevgili Meslektaşlarım
İzmir
şubemizin Odamız adına düzenlemiş olduğu 4. İnşaat Mühendisliği Eğitimi
Sempozyumu büyük bir önem taşıyor. Başta şubemizin başkan ve yönetim
kuruluna, çalışma arkadaşlarımıza, düzenleme kuruluna, bilim ve danışma
kuruluna, bildirileriyle sempozyumu zenginleştiren akademisyen ve
uygulamacılara, desteklerini bizlerden esirgemeyen tüm kişi ve
kuruluşlara çok teşekkür ediyorum.
Bu
sempozyumun eğitime ve inşaat mühendisliği eğitimine önemli ölçüde
katkı yapmasını diliyor, siz katılımcıları sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
Başta
inşaat mühendisleri olmak üzere, mesleğin sürdürebilirliğinde katkısı
olabilecek paydaşları bir araya getirerek alandaki gelişmelerin, iyi
örneklerin ve sorunların tartışıldığı bir ortam oluşturulması ve her
yönden başarılı inşaat mühendislerinin yetişmesine katkı sağlanması
amacıyla düzenlenen Sempozyumun programı için tıklayınız