5. ÇELİK YAPILAR SEMPOZYUMU GERÇEKLEŞTİRİLDİ

Odamız adına İMO İstanbul Şubemizin yürütücülüğünü yaptığı 5. Çelik Yapılar Sempozyumu 13-15 Kasım 2013 tarihleri arasında İTÜ Süleyman Demirel Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. Çelik yapılardaki son gelişmelerin ele alındığı, konuyla ilgili yeni bilimsel araştırmaların paylaşıldığı sempozyumda yurtiçi ve yurtdışından 16 çağrılı konuşmacı ile 20 bildiri sahibi sunum yaptı.

5. Çelik Yapılar Sempozyumu gerçekleştirildi

Odamız adına İMO İstanbul Şubemizin yürütücülüğünü yaptığı 5. Çelik Yapılar Sempozyumu 13-15 Kasım 2013 tarihleri arasında İTÜ Süleyman Demirel Kültür Merkezi`nde gerçekleştirildi.

Çelik yapılardaki son gelişmelerin ele alındığı, konuyla ilgili yeni bilimsel araştırmaların paylaşıldığı sempozyumda yurtiçi ve yurtdışından 16 çağrılı konuşmacı ile 20 bildiri sahibi sunum yaptı.

Yaklaşık 400 kişinin katıldığı sempozyum İMO web sayfasından da canlı yayınlandı.

Sempozyumun açılış bölümünde İMO İstanbul Şube Başkanı Cemal Gökçe, Sempozyumu Düzenleme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Uzgider, Kıbrıs İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Özgün Akçan ve İMO Yönetim Kurulu Başkanı Taner Yüzgeç birer konuşma yaptılar.

Taner Yüzgeç, konuşmasına Düzenleme, Bilim ve Danışma Kurullarında görev yapan bilim insanları ile Şube Yönetim Kurulu ve çalışanlarına teşekkür ederek başladı. Yüzgeç, çelik yapılar alanında İMO tarafından düzenlenen sempozyumların önemli bir birikim sağladığını belirtti.

Yüzgeç: Yapı sektöründe Çelik hak ettiği paya sahip değildir

Türkiye`de çelik üretiminin arttığını, çelik yapıların çoğaldığını, ancak yine de çeliğin yapı sektöründe hak ettiği paya sahip olmadığını kaydeden Yüzgeç, "Çelik sempozyumunu ve konuyla ilgili bütün çabaları bu bağlamda değerlendirmek gerekiyor. Amacımız, hem kamuoyu hem de meslektaşlarımız tarafından, bu konuya hak ettiği önemin verilmesini sağlamaktır" diye konuştu.

Marmara depreminin ardından yapılarda kullanılan malzemenin büyük önem kazandığını ve en az proje ve uygulama kadar önem taşıdığının anlaşıldığını kaydeden Yüzgeç, "istenen düzeyde olmasa da çelik, inşaat sektöründe kendine kayda değer bir yer açmaya başlamıştır. Çeliğin yaygınlaşması, teknolojik gelişmenin yakalanmasının önemli göstergelerinden biri olarak da kabul edilmektedir. Ülkemizde inşaat mühendisliğinin uygulama alanlarında betonarme yapılar ağırlıklı bir yere sahiptir. Ancak çelik yapıların tasarımında gözle görülür bir artış yaşandığı da bilinmektedir" dedi.

Yüzgeç, gelecekte çeliğin, yapı üretiminde çok daha fazla kullanılacağını kaydetti. Çeliğin güvenli yapı üretimi sürecinde büyük bir ihtiyaç olduğunu vurgulayan Yüzgeç, "Çelik, üretimi ve standardı denetlenebilen, yüksek mukavemetli ve süneklik kapasitesi bulunan bir malzemedir ve doğru projelendirilip üretildiğinde, güvenli yapı oluşmasını sağlayacak önemdedir. Biliniyor ki, çelik yapıların taşıcı elemanları narin ve hafiftir, imalatı hassasiyet gerektirmektedir, montajı kolay ve kısa sürede kurulmaktadır. Dolayısıyla denetimi işlevseldir. Bütün bu özellikler bir arada düşünüldüğünde, çelik yapıların tercih edilmesinin gerekliliği açığa çıkmaktadır" şeklinde konuştu.

Çeliğin sadece ülkemizde değil dünyada da önem kazandığını söyleyen Yüzgeç ülkemizde çelik üretiminin arttığını söyledi ve 2005 yılında çelik üretiminin 21 milyon tonken, 2011 yılında bu rakamın, 34 milyon tona yükseldiğini belirtti.

Geleneksel yapı kültürü nedeniyle ülkemizde yapı sektöründe çeliğin istenilen seviyelerde kullanılmadığını vurgulayan Yüzgeç "Çelik yapıların inşaat sektörü içindeki payı yüzde beş civarındadır. Bu yüzde beşin, yüzde yirmisi ise endüstriyel yapılardan oluşmaktadır. Konutlarda çelik kullanım oranı ise yüzde 0,5 civarında bulunmaktadır. Aynı oran Japonya ve ABD`de yüzde 70, İngiltere`de yüzde 54, İskandinav ülkelerinde yüzde 40, Fransa ve Almanya`da yüzde 30`dur. Açıkçası ülkemizde inşaatlarda, özellikle de konut inşaatlarında, çeliğin özelliklerine, bir deprem anında can ve mal kurtarır yönlerine rağmen, çeliğe karşı bir direnç vardır" şeklinde konuştu.

Bir deprem ülkesi olan Türkiye`de yapılarda çelik kullanımının artması gerektiğini belirten Yüzgeç, deprem riski olmayan kıta Avrupası`nda bile yapılarda çelik kullanımının ülkemizdeki kullanım oranından daha yüksek olduğunu ifade etti. Yüzgeç, konuşmasını "Umarım sempozyum bu konudaki idrakimizi arttırır" sözleriyle tamamladı.

10 oturum şeklinde gerçekleştirilen sempozyum değerlendirme ve kapanış sunumuyla sona erdi.



İMO Yönetim Kurulu Başkanı Taner Yüzgeç`in Çelik Yapılar Sempozyumu`nda yaptığı konuşmanın tam metni



Sayın Başkan,

Düzenleme, Bilim ve Danışma Kurulu`nun Değerli Üyeleri,

İstanbul Şubemizin Değerli Yönetici ve Üyeleri,

Saygıdeğer Katılımcılar,

Değerli Meslektaşlarım,

Hepinizi Yönetim Kurulumuz adına saygıyla selamlıyorum.

5. Çelik Yapılar Sempozyumu`na Hoş geldiniz.

Konuşmama başlamadan önce Düzenleme, Bilim ve Danışma Kurullarında görev yapan bilim insanlarına ve meslektaşlarıma teşekkür etmek istiyorum.

İstanbul Şubemizin değerli başkan ve yöneticileri, üyeleri ve hazırlık sürecinin görünmez kahramanı olan şube çalışanlarımıza da huzurlarınızda şükranlarımı sunuyorum.

Değerli Konuklar,

İlkini 2005 yılında gerçekleştirdiğimiz Çelik Sempozyumunun bu yıl beşincisini düzenliyoruz. Bu süreç değerli bir birikim yaratmış, Odamızı çelik konusunun referans kurumlarından biri haline getirmiştir.

Dile kolay; bu zaman zarfında beş sempozyum gerçekleştirilmiş, sempozyuma sunulan bildiriler ve tutanaklardan oluşan başucu kitapları yayınlamış, Türkiye Mühendislik Haberleri dergisinin iki sayısı çelik konusuna ayrılmış, sonuç bildirileri ve sempozyum kitapları üniversite çevreleri ve meslektaşlarımız tarafından aranır olmuştur.

Bu durum, Odamızın konu üzerinde önemle durduğunun ve dolayısıyla mesleki olarak bu alana kayda değer katkılar sağladığının da göstergesidir.

Bu değerin; hemen her dönem sempozyum hazırlıklarına katılan, bildiri sunan, görüş ve yaklaşımlarını katılımcılarla paylaşan bilim insanlarının emeklerinin varlığı sayesinde oluştuğunu da, mutlaka ifade etmek gerekir.

Değerli konuklar,

Üç gün gün sürecek olan sempozyum programına bakıldığında; çeliğe dair spesifik sayılabilecek pek çok konunun ele alınacağı, çeliğin üretim ve tüketim eğilimlerinin masaya yatırılacağı, yapı sektöründe çelik kullanılmasıyla ilgili tartışmaların gerçekleştirileceği, ülkemiz ile başka ülkelerin kıyaslamasının yapılacağı, belki de hepsinden daha can yakıcısı, depreme dayanıklı yapı üretiminde çeliğin önemi üzerinde tartışmaların yapılacağı görülecektir.

Şu noktadan emin olalım ki, bugün burada, herhangi bir yapı malzemesini tartışmayacağız, mesleğimizin vizyonu üzerinde duracağız.

Değerli Katılımcılar,

Bugün çeliğin yapı üretim sürecindeki payı ne olursa olsun, geleceğin belirleyicisi olacağı açıktır.

Ülkemizde çelik üretimi artıyor, çelik yapılar çoğalıyor, ancak yine de dikkat çekmeliyiz ki çelik, yapı sektöründe hak ettiği paya sahip olamıyor.

Çelik sempozyumunu ve konuyla ilgili bütün çabaları bu bağlamda değerlendirmek gerekiyor. Amacımız, hem kamuoyu hem de meslektaşlarımız tarafından, bu konuya hak ettiği önemin verilmesini sağlamaktır.

Değerli Meslektaşlarım,

1999 depremlerinin ülkemiz açısından dönüm noktası olduğu bilinmektedir.

Depremlerle açığa çıkan sorunlar, bir bütün olarak yapı üretim sürecinde farklı arayışları gündeme getirmiş, yapı üretiminde kullanılan malzemelerin ve malzeme niteliğinin en az proje ve uygulama kadar önem taşıdığı fark edilmiş, depreme güvenli yeni tasarım arayışları başlamıştır.

Yapılarda çeliğin kullanılması ya da çelik yapıların ağırlık kazanmaya başlaması bu arayışın bir ürünü olarak kabul edilmiş, istenen düzeyde olmasa da çelik, inşaat sektöründe kendine kayda değer bir yer açmaya başlamıştır.

Çeliğin yaygınlaşması, teknolojik gelişmenin yakalanmasının önemli göstergelerinden biri olarak da kabul edilmektedir.

Ülkemizde inşaat mühendisliğinin uygulama alanlarında betonarme yapılar ağırlıklı bir yere sahiptir. Ancak çelik yapıların tasarımında gözle görülür bir artış yaşandığı da bilinmektedir.

2011 yılı baz alındığında bir önceki yıla göre, inşaat sektöründe kullanılan çelikte yüzde 17`lik bir artış gözlenmektedir. İstenilen seviyede olmasa da bu ivme gelecek açısından umut vericidir.

Değerli Katılımcılar,

Nüfusunun tamamına yakını deprem riski altında yaşayan, yapı üretimine ilişkin sorunlarını çözememiş ve mevcut yapı stoku güvenilir olmaktan uzak olan ülkemizde, sağlam, dayanıklı, sürdürülebilir, ekonomik ve çevreci yapıların üretilmesi için çelik, yavaş yavaş gündemimize girmeye başlamıştır.

Şu gerçeğe vurgu yapmalıyız: Gelecekte çelik, yapı üretiminde çok daha fazla kullanılacaktır. Çünkü çelik, üretimi ve standardı denetlenebilen, yüksek mukavemetli ve süneklik kapasitesi bulunan bir malzemedir ve doğru projelendirilip üretildiğinde, güvenli yapı oluşmasını sağlayacak önemdedir.

Biliniyor ki, çelik yapıların taşıcı elemanları narin ve hafiftir, imalatı hassasiyet gerektirmektedir, montajı kolay ve kısa sürede kurulmaktadır. Dolayısıyla denetimi işlevseldir. Bütün bu özellikler bir arada düşünüldüğünde, çelik yapıların tercih edilmesinin gerekliliği açığa çıkmaktadır.

Değerli Konuklar,

Çelik üretimi sadece ülkemizde artış eğilimde değildir. Dünya ölçeğinde çeliğe doğru bir yönelim olduğu söylenebilir.

İkinci Dünya Savaşı`nı takip eden 1950`lerin başında dünyada 190 milyon/ton seviyesinde bulunan çelik üretimi bugün 1,5 milyar tona ulaşmıştır.

Ayrıca, ülkemizdeki çelik üretimi, dünya sıralamasındaki yeri ve içinde bulunduğu yükselme seyri itibarıyla gelecek açısından da umut vermektedir.

Mevcut durum itibariyle Türkiye, dünyadaki 66 çelik üreten ülke arasında sekizinci, Avrupa`daki çelik üreticileri arasında ise Almanya`dan sonra ikinci sırada yer almaktadır.

Hem dünya ölçeğinde hem de ülkemizde çelik üretiminde belirgin bir artış yaşanmaktadır. 2005 yılında çelik üretimi 21 milyon tonken, 2011 yılında bu, 34 milyon tona yükselmiştir.

Yine de kişi başına düşen çelik kullanımında ülkemizin yeri, Çin, Japonya ve AB ortalamasının altında bulunmaktadır. Çin, kişi başına 405 kg ile ilk sırada yer almakta, Türkiye 234 kg ile dünya ortalamasının üzerinde, fakat 240 kg olan AB ortalamasının altındadır.

Ancak 2013 yılının bugüne kadar gerçekleşen bölümünde, ülkemizde çelik üretiminin yüzde 5,9 oranında düştüğü görülmüştür. Çelik üretimindeki azalmanın sadece ülkemizle sınırlı olmadığı, ABD`nin ve İtalya`nın da kayda değer oranlarda geri çekilme içinde bulunduğu gözlenmektedir. Buna karşılık Çin`in dünya pazar payındaki oranının ise % 9,1 arttığı ifade edilmektedir.

Kuşkusuz ki çelik sadece inşaat sektörünün bir materyali değildir. Dolayısıyla üretimindeki bu artış ve azalışlar, dünyadaki farklı ekonomik gelişmelerden kaynaklansa dahi, ülkemizin dışa bağımlı ekonomik yapısının neden olduğu kırılganlığın doğrudan etkisi altında olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Dolayısıyla çeliğin yapı sektöründe yaygınlaşması, Türkiyedeki çelik üretiminin regülasyonu açısından da önem kazanmaktadır.

Diğer bir deyişle, çelikteki inişli-çıkışlı grafik, ülkemizdeki inşaat sektörünün gelişim seyrine bağlıdır. Kamu yatırımlarında çelik yapıların yaygınlaşması sektörel gelişim açısında da son derece önemlidir.

Değerli Konuklar,

Değerli Meslektaşlarım,

Türkiye`de inşaat sektörü ile çelik kullanımı ilişkisini irdelediğimizde, çeliğin istenen düzeyde yapı üretim sürecinde yer almıyor olmasını, geleneksel yapı kültürü ile ilişkilendirmek olasıdır.

Bugün ülkemizde inşaat kültürü betona bağlıdır; bu gerçekliği bir bakıma seçeneksizlik olarak da tanımlayabiliriz.

Çelik yapıların inşaat sektörü içindeki payı yüzde beş civarındadır. Bu yüzde beşin, yüzde yirmisi ise endüstriyel yapılardan oluşmaktadır. Konutlarda çelik kullanım oranı ise yüzde 0,5 civarında bulunmaktadır. Aynı oran Japonya ve ABD`de yüzde 70, İngiltere`de yüzde 54, İskandinav ülkelerinde yüzde 40, Fransa ve Almanya`da yüzde 30`dur.

Açıkçası ülkemizde inşaatlarda, özellikle de konut inşaatlarında, çeliğin özelliklerine, bir deprem anında can ve mal kurtarır yönlerine rağmen, çeliğe karşı bir direnç vardır.

İşin ilginç yanı, Türkiye`de konutlarda çelik kullanma oranı hayli düşükken, çelik ihracatı yüksektir. Yani Türkiye`nin ürettiği çelik, konut inşaatları da dahil olmak üzere başka ülkeler tarafından kullanılmaktadır.

Değerli Başkan,

Değerli Katılımcılar,

Bu Sempozyumun, az önce vurguladığım direncin kırılmasında önem arz etmesini ve meslektaşlarımızdaki çelik idrakinin değişmesine katkı sağlamasını diliyorum.

En azından çelik ihraç ettiğimiz ülkeler kadar, konut da dahil olmak üzere yapılarda çelik kullanma oranını arttırmamız gerekiyor.

Ciddi deprem tehlikesi altında olmayan kıta Avrupası`nda bile konutlarda çelik kullanılırken, bir deprem ülkesi olan Türkiye`de o oranlarda kullanılmaması, bu alanda almamız gereken daha çok yol olduğuna işaret etmektedir.

5. Çelik Yapılar Sempozyumunun gerçekleşmesini sağlayan tüm kişi ve kuruluşlara tekrar teşekkür ediyor, başarı dileklerimle saygılar sunuyorum.

  • 8663_15_09_29.jpg
  • 8665_15_10_10.jpg
  • 8664_15_09_46.jpg


TMMOB
İnşaat Mühendisleri Odası