5.GEOTEKNİK SEMPOZYUMU ADANA’DA BAŞLADI

Odamız adına İMO Adana Şubemizin yürütücülüğünü yaptığı 5.Geoteknik Sempozyumu Adana’da başladı. Çukurova Üniversitesi Mithat Özsan amfisinde İki gün sürecek olan sempozyumda toplam 16 oturumda, 97 bildiri sunulacak, 7 çağrılı konuşmacı söz alacak. Ayrıca, bir de panel yapılacak.

5.Geoteknik Sempozyumu Adana`da Başladı

Odamız adına İMO Adana Şubemizin, Çukurova Üniversitesi Mühendislik - Mimarlık Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü ve Zemin Mekaniği Temel Mühendisliği Türk Milli Komitesi ile ortaklaşa düzenlediği 5.Geoteknik Sempozyumu Adana`da başladı.

Sempozyumunun açılışına İMO Yönetim Kurulu II. Başkanı Şükrü Erdem, Sekreter Üye Levent Darı, Sayman Üye Nevzat Ersan, İMO Genel Sekreteri Ayşegül Bildirici Suna, bazı şubelerin Yönetim Kurulu Başkanları ile yöneticileri, Adana Vali Yardımcısı Cengiz Horozoğlu, Adana Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Zihni Aldırmaz, Çukurova Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Seyhan Tükel, Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Adem Ersoy, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Mekânsal Planlama Genel Müdürü Selcan Melike Öztürk, Karayolları 5.Bölge Müdürü Yakup Dost ve çok sayıda davetli katıldı.

Erdem: bu topraklarda yapı üreteceksek geotekniğin önemini kavramak durumundayız

Sempozyumun açılış konuşmaları bölümünde söz alan İMO Yönetim Kurulu II. Başkanı Yardımcısı Şükrü Erdem, Türkiye`nin bir deprem ülkesi olduğunu, Anadolu`da 1903 yılından günümüze 26 büyük deprem yaşandığını ve yaklaşık 100 bin insanın hayatını kaybettiğini ifade ederek, şöyle konuştu:

"Depremler bir Türkiye gerçeğidir ve bu gerçek biz inşaat mühendislerini başka konularda düşünmeye, tartışmaya sevk etmektedir. Özellikle zemin-yapı ilişkisi son dönemde üzerinde hassasiyet ve önemle durulan bir konu olarak mesleki alanımıza dahil olmuş, zemin, tasarım ve uygulama bütünlüğünün sağlanması ile yapı denetim sisteminin eksiksiz işlemesi sorunun çözüm yolu olarak görülmüş ve bu doğrultudaki girişimler hız kazanmıştır. Değişik derecelerde depremselliğe sahip bu topraklarda yapı üretmeye, yaşamaya, barınmaya devam edeceksek, geotekniğin önemini kavramak, geotekniğin esaslarına sadık kalarak tasarlamak ve uygulamak durumundayız."

Her zeminde yapı inşa etmenin mümkün olduğunu kaydeden Erdem, "Bilim her zeminde inşaat yapabilmenin olanağını sağlamaktadır. Bu olanağı yaratan gerçeklik ise bize geotekniği işaret etmektedir. Aynı depremde, bir yapı ayakta kalmakta, bir başka yapı yerle yeksan olmakta, bırakalım aynı kentti, aynı sokakta farklı sonuçlar doğuran yapılarla karşılaşılmaktadır. Güvenli yapılaşma, sağlıklı kentleşme için zemin-yapı diyalektiği sağlanmalı ve bütün yapı üretim süreci denetlenmelidir" diye konuştu.

İnşaat mühendislerinin zemin ve yapı ilişkisindeki sorumluluklarına değinen Erdem "Zemin etüdünden başlayarak inşa sürecinin bitimine kadar tüm aşamalarda inşaat mühendislerinin birinci derecede sorumluluğu bulunmaktadır. İnşaat mühendisleri zemin koşullarına uygun temel sisteminin gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğine, zemin-üst yapı arasındaki uyumun sağlanıp sağlanmadığına ve uygulamanın projeye uygun olup olmadığına dikkat etmekle yükümlüdür. Depremin yani yer hareketinin değil, binanın öldürdüğü gerçeği, bu dikkatin bir başka ifadesi olarak kabul edilmelidir. İnşaat mühendisliğinin bir alt disiplini, tamamlayıcı öğesi olarak geoteknik bu noktada önem kazanmakta, farklı meslek disiplinlerinin kesişme noktasında bulunması yapı üretim sürecindeki önemini görünür kılmaktadır" dedi.

Son yıllarda geoteknik alanında yapılan tartışmalara da değinen Erdem, bu tartışmaların mesleki alanlar arasında kavram kargaşasına yol açtığına dikkat çekti. Avrupa Birliği normlarında geoteknik mühendislerinin geoteknik alanında özel ihtisasa sahip inşaat mühendisi olarak kabul edildiği bilgisini hatırlatan Erdem, "Geotekniğin inşaat mühendisliğinin bir alt uzmanlık alanı olduğu gerçeği evrensel ölçeğe sahiptir ve bu alanda jeoloji ve jeofizikçilerin uzmanlaşmış inşaat mühendislerinin yerine geçecek şekilde istihdam edilmesine dair düzenlemelerin gerek güvenli yapı üretimi gerekse ülke ve kamu çıkarları açısından sorunlu sonuçlara yol açacağı açıktır. Çünkü geoteknik, tıpkı yapı, hidrolik, ulaştırma anabilim dalları gibi inşaat mühendisliği disiplini anabilim dallarından biridir ve dünya ölçeğinde üniversiteler, mesleki kuruluşlar, bilimsel ve uygulama birimleri tarafından kabul edilmiş bir olgudur. Avrupa Birliği normlarında geoteknik mühendisi geoteknik alanında özel ihtisasa sahip inşaat mühendisi olarak kabul edilmektedir. Avrupa Birliği normları zemin etüdü ve geoteknik hizmetlerin geoteknik mühendisinin sorumluluğunda yapılmasını hükmetmektedir. Bu hükmün dayanağı, hizmet verilen yapıların inşaat mühendisliğinin ilgi alanında olmasından kaynaklanmaktadır" şeklinde konuştu.

Bakır: Depremler Medeniyetleri Ortadan Kaldırıyor

İnşaat Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Abdullah Bakır ise geoteknik mühendisliğinin, inşaat mühendisliğinin mutlak ve ayrılmaz parçası olduğunu söyledi. Bakır, "Her zeminde, her şart altında güvenli, sağlıklı, yaşanabilir yapı üretiminin gerçekleştirilmesinin yolu, üst yapı uzmanı ile geoteknik uzmanın birlikte yapı tasarımı yapmasından ve İnşaat mühendisliği uygulamalarının bir takım çalışması içinde sürdürülmesinden geçer." dedi.

Bakır, 1998 Adana-Ceyhan, 1999 Körfez depremiyle başlayan süreçte, inşaat mühendisliği mesleğinin daha çok depremle ilintili konularda gündeme geldiğini, ne yazık ki mesleki bilgi birikiminin öneminin doğal afet dönemlerinde daha çok hatırlandığına dikkat çekerek şöyle konuştu:

" Medeniyet mühendisliği olarak kabul edilen mesleki alanımızın can ve mal güvenliği açısından bakıldığında, temel sorununun deprem olduğu görülecektir. Depremler medeniyetlere zarar vermekte, medeniyetlerin izlerini ortadan kaldırmaktadır. Biz mühendisler; insan için, uygarlığın geleceği için, güvenli ve huzurlu bir yaşam için medeniyet oluşturmaya ve medeniyetlerin izlerini taşıyan köprüleri, yolları, binaları geleceğe taşımaya çalışmaktayız. Türkiye bir deprem ülkesidir. Asırlardan bu yana Anadolu coğrafyasında çok sayıda değişik büyüklükte deprem yaşanmış, binlerce insan hayatını kaybetmiştir. Aynı zamanda bu depremler telafisi mümkün olmayan ekonomik sonuçlara yol açmıştır.

Bir doğa hareketi olan depremin, doğal afete dönüşmesine yol açan bir başka gerçeklik daha bulunmaktadır. Bu gerçeklik aynı zamanda, geoteknik üzerine tartışılmasını ve önemle durulmasını zorunlu kılmaktadır. Aynı depremde, bir yapının ayakta kalması ile aynı yerde bir başkasının yerle bir olmasının nedeni aynı soruna işaret etmektedir. Bu gerçeklik, ekonomik ve güvenli yapılaşmanın temeli olarak gördüğümüz geoteknik deprem mühendisliği üzerine tartışılmasını ve önemle durulmasını zorunlu kılmaktadır.

İnanıyorum ki bu sempozyumda, geoteknik mühendisliğinin önemi, temel zemin ilişkisi, yapı üretim süreci ile deprem arasındaki bağ doğru tespit edilerek sempozyumun hedefine ulaşması sağlanmış olacaktır."

Adana Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Zihni Aldırmaz da Türkiye gündeminde kentsel dönüşüm yer aldığına dikkat çekerek, bu konutların yapımında depreme dayanıklılığın esas alınması gerektiğini söyledi.

Zemin Mekaniği Temel Mühendisliği Türk Milli Komitesi Başkanı Prof. Dr. Feyza Çinicioğlu, 5.Geoteknik Sempozyumu Düzenleme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Mustafa Laman da birer konuşma yaparak görüş ve düşüncelerini paylaştı. Adana Büyükşehir Belediyesi Bandosunun müzik dinletisinden sonra Amerika Birleşik Devletleri, Wisconsin Madison Üniversitesinden Prof. Dr. Tuncel Edil, "Geri Dönüştürülmüş Beton Agreganının Yol Temelinde Kullanılması" konulu sunum yaptı.

Sempozyum oturumlarla devam ediyor.


İMO Yönetim Kurulu II. Başkanı Şükrü Erdem`in 5. Geoteknik Sempozyumu`nda yaptığı konuşmanın tam metni:

Yürütücülüğünü Odamız adına Adana Şubemizin yaptığı 5. Geoteknik Sempozyumuna hoş geldiniz.

Odamız Yönetim Kurulu`nun sevgi, saygı ve başarı dileklerini iletiyorum.

Konu ile ilgili görüşlerimizi sizlerle paylaşmaya geçmeden önce sempozyumun gerçekleşmesini sağlayan, İMO Adana Şube Başkanı Abdullah Bakır, Yönetim Kurulu üyeleri ve şube çalışanlarımıza, Odamız Geoteknik Kuruluna teşekkür ediyorum.

Ayrıca, Çukurova Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümüne, Adana Büyükşehir Belediyesine, Zemin Mekaniği ve Temel Mühendisliği Türk Milli Komitesi ve TÜBİTAK`a destekleri ve katkıları için şükranlarımı sunuyorum.

Değerli meslektaşım Profesör Doktor Mustafa Laman Hocamıza huzurlarınızda ayrıca teşekkür etmek istiyorum.

Değerli Katılımcılar,

İnşaat Mühendisleri Odası kuruluşundan bu yana mesleki alanımıza dahil pek çok konuda etkinlik düzenlemiş, meslektaşlarımızın yaşadığı sorunların çözümü doğrultusundaki ısrarının yanı sıra mesleğe bilimsel bir pencere açmaya gayret etmiştir.

Su yapılarından Depreme, Yapı denetiminden Ulaşıma, Tarihi eserlerin korunmasından Taşkın ve heyelana kadar pek çok konuda sempozyumlar, çalıştaylar, kongreler düzenlenmiş ve Odamız referans kurum olma yönünde somut adımlar atmıştır.

Bu yıl beşincisini düzenlediğimiz Geoteknik Sempozyumu bu sürecin yapı taşlarındandır; böylesine çok yönlü, ayrıntı sayılabilecek, multidisipliner bir konuda 2005 yılından bu yana sempozyum toplayacak donanıma sahip olmak Odamızın taşıdığı potansiyeli göstermesi açısından önemlidir.

Aynı şekilde bu konu çerçevesinde çok değerli bilim insanlarına ve meslektaşlarımıza tartışma zemini oluşturmak, bilgi alış verişini sağlayacak olanaklar yaratmak, sözü olanlara kürsü hazırlamak kayda değer önemdedir.

Değerli Konuklar,

Herkesin malumu olduğu üzere Türkiye bir deprem ülkesidir.

Anadolu coğrafyasında, kayıta geçmiş 526 Antakya depreminden 2011 Van depremine kadar yüzlerce deprem meydana gelmiş; örneğin 1903 yılından günümüze 26 büyük deprem yaşanmış ve yaklaşık 100 bin insan hayatını kaybetmiştir.

Ülkemizin depremselliği üzerine fazlaca durmaya gerek yoktur. Depremler bir Türkiye gerçeğidir ve bu gerçek biz inşaat mühendislerini başka konularda düşünmeye, tartışmaya sevk etmektedir.

Özellikle zemin-yapı ilişkisi son dönemde üzerinde hassasiyet ve önemle durulan bir konu olarak mesleki alanımıza dahil olmuş, zemin, tasarım ve uygulama bütünlüğünün sağlanması ile yapı denetim sisteminin eksiksiz işlemesi sorunun çözüm yolu olarak görülmüş ve bu doğrultudaki girişimler hız kazanmıştır.

Odamızın geoteknikten yapı denetime kadar geniş bir yelpazede gerçekleştirdiği bilimsel-mesleki etkinlikleri, güvenli yapı üretimini sağlamak doğrultusundaki çabalardan saymak gerekmektedir.

Değerli Meslektaşlarım,

Değişik derecelerde depremselliğe sahip bu topraklarda yapı üretmeye, yaşamaya, barınmaya devam edeceksek, geotekniğin önemini kavramak, geotekniğin esaslarına sadık kalarak tasarlamak ve uygulamak durumundayız.

Bilim her zeminde inşaat yapabilmenin olanağını sağlamaktadır. Bu olanağı yaratan gerçeklik ise bize geotekniği işaret etmektedir.

Aynı depremde, bir yapı ayakta kalmakta, bir başka yapı yerle yeksan olmakta, bırakalım aynı kentti, aynı sokakta farklı sonuçlar doğuran yapılarla karşılaşılmaktadır.

Diğer depremlerde olduğu gibi, 1998 Ceyhan depreminde de benzer örnekler görülmüş, komşu iki yapı depremde farklı tepkiler vermiştir.

Güvenli yapılaşma, sağlıklı kentleşme için zemin-yapı diyalektiği sağlanmalı ve bütün yapı üretim süreci denetlenmelidir.

Değerli Meslektaşlarım,

Zemin etüdünden başlayarak inşa sürecinin bitimine kadar tüm aşamalarda inşaat mühendislerinin birinci derecede sorumluluğu bulunmaktadır.

İnşaat mühendisleri zemin koşullarına uygun temel sisteminin gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğine, zemin-üst yapı arasındaki uyumun sağlanıp sağlanmadığına ve uygulamanın projeye uygun olup olmadığına dikkat etmekle yükümlüdür.

Depremin yani yer hareketinin değil, binanın öldürdüğü gerçeği, bu dikkatin bir başka ifadesi olarak kabul edilmelidir.

İnşaat mühendisliğinin bir alt disiplini, tamamlayıcı öğesi olarak geoteknik bu noktada önem kazanmakta, farklı meslek disiplinlerinin kesişme noktasında bulunması yapı üretim sürecindeki önemini görünür kılmaktadır.

Geotekniğin bilim dalı olarak özgünlüğü, meslek disiplinleri arasında değer hiyerarşisi olup olmadığına dair tartışmaları alevlendirmekte, mesleki alanlar arasında kavram kargaşasına yol açmaktadır.

Katılımcıların malumu olduğu gibi, İnşaat Mühendisleri Odası`nın konuyla ilgili yaklaşımı, zemin-yapı ilişkisinin sağlanması, statik projeye esas teşkil eden zemin etüt raporlarının hazırlanması ve parsel bazında yapılacak zemin etüdünün sonuç değiştiren önemiyle doğru orantılıdır.

Değerli Konuklar,

1999 depremlerinden sonra başlayan ve günümüze kadar devam eden deprem ve güvenli yapı üretimine dair tartışmalar ve konu bazında gerçekleştirilen mevzuat düzenlemeleri, jeoloji ve jeofizik mühendisliği ile inşaat mühendisliği arasındaki kesişme ve çatışmaları içinden çıkılmaz hale getirmiştir.

Geotekniğin inşaat mühendisliğinin bir alt uzmanlık alanı olduğu gerçeği evrensel ölçeğe sahiptir ve bu alanda jeoloji ve jeofizikçilerin uzmanlaşmış inşaat mühendislerinin yerine geçecek şekilde istihdam edilmesine dair düzenlemelerin gerek güvenli yapı üretimi gerekse ülke ve kamu çıkarları açısından sorunlu sonuçlara yol açacağı açıktır.

Çünkü geoteknik, tıpkı yapı, hidrolik, ulaştırma anabilim dalları gibi inşaat mühendisliği disiplini anabilim dallarından biridir ve dünya ölçeğinde üniversiteler, mesleki kuruluşlar, bilimsel ve uygulama birimleri tarafından kabul edilmiş bir olgudur.

Avrupa Birliği normlarında geoteknik mühendisi geoteknik alanında özel ihtisasa sahip inşaat mühendisi olarak kabul edilmektedir. Avrupa Birliği normları zemin etüdü ve geoteknik hizmetlerin geoteknik mühendisinin sorumluluğunda yapılmasını hükmetmektedir. Bu hükmün dayanağı, hizmet verilen yapıların inşaat mühendisliğinin ilgi alanında olmasından kaynaklanmaktadır.

Değerli Meslektaşlarım,

Ülkemizdeki bu konuya ilişkin mevzuata bakıldığında, mesleğimiz ve mesleki uygulamalar açısından sakıncalar içerdiği, özellikle zemin etüdü raporunun hazırlanmasına ilişkin olarak getirilen düzenlemelerin mesleki disiplinlerin yetki alanlarında tam bir karmaşaya yol açacağı görülecektir.

"Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği"nin 57. maddesi b fıkrasının 1, 2, 3.bentlerinde 19 Ağustos 2008 yılında yapılan değişikliklerle zemin etüt raporlarının jeofizik, jeoloji ve inşaat mühendislerince hazırlanacağı hükmü getirilmiştir.

Örneğin Yönetmelikte; "Yeraltının dinamik esneklik direnişleri ve yerin dayanımı, taşıma gücü, yer altı suyu varlığı, yer altı yapısı, deprem bölgelenmesi, yer kırıklıklarının hareketleri, oturma, sıvılaşma ve yer kaymalarının boyutları gibi zeminin fizikî özelliklerini belirleyen çalışmaların jeofizik mühendislerince" yapılacağı belirtilmektedir.

Bütün bu işlerin, inşaat mühendisliği formasyonuna sahip geoteknik mühendisleri tarafından değerlendirilebilir ve çözülebilir olaylar olduğunu vurgulamak durumdayız.

Aynı şekilde; sondajlar, arazi çalışmaları, zemin ve kaya mekaniği, laboratuvar deneylerini ihtiva eden zemin-yapı etkileşiminin analizinde kullanılacak temel-zemin, zemin profili ve zemini oluşturan birimlerin fizikî ve mekanik özelliklerini konu alan çalışmaların jeoloji mühendislerince yapılacağı vurgulanmaktadır.

Bu maddede yapılan tanımlamalar, doğrudan yapının, temelin, zeminin davranışını bilen, yapılacak yapının etkisi ile zeminde oluşacak değişimleri tanımlayabilecek mekanik prensiplere vakıf olan geoteknik mühendislerinin ilgi alanındadır.

Bu işler geoteknik mühendisinin denetiminde ancak jeoloji mühendisinin desteği ile gerçekleşecek mahiyettedir.

Yine Yönetmelikte; zemin mekaniği, zemin dinamiği ve zemin emniyet gerilmesi hesaplaması gibi çalışmaların inşaat ve jeoloji mühendislerince gerçekleştirileceği ifade edilmektedir ki, bu kapsamdaki işlerin zaten ilk iki düzenlemede yer aldığı düşünülecek olursa, zemin etüt raporunun inşaat mühendislerinin koordinasyonunda hazırlanması gerekmektedir.

Değerli Meslektaşlarım,

5 Şubat 2013 tarihinde yürürlüğe giren bir başka değişiklikle mesleğimiz adeta boşa düşürülmüştür.

"Yapı Denetimi ve Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik"in 8. madde 4. Fıkrasında, "Zemin deneyleri konusunda laboratuvar denetçi belgesine sahip en az bir jeoloji mühendisi ile yardımcı teknik elemanlar zorunlu olmak üzere, denetçi belgesine sahip inşaat veya jeofizik mühendisi istihdam edilir." denmektedir.

Zemin deneyleri konusunda neden mutlaka jeoloji mühendisinin istihdam edilmesi gerektiği ama inşaat mühendisinin belki istihdam edileceği şeklindeki vurguyu anlamak ve kabul etmek mümkün değildir.

Bu düzenlemeyle yeni mezun bir jeoloji mühendisi deneyleri yapmak için tek yetkili kılınırken, eğitim hayatını adı geçen deneyleri yaparak geçiren geoteknik alanında uzmanlaşmış inşaat mühendisinin etkisizleştirilmesi şaşırtıcıdır.

Değerli Meslektaşlarım,

Odamız, değerli bilim insanlarının desteği ve katkısıyla bakanlık nezdinde çeşitli girişimlerde bulunmuştur, görüşmelerimiz devam etmektedir. Görüşmelerden mesleğimiz açısından olumlu sonuçlar elde edileceğine inanıyoruz. Ancak ilk adım itibariyle asıl itirazımız, yapı üretim sürecinin bu temel ayağının yönetmeliklerle düzenleniyor olmasınadır.

Bu tarz terk edilmelidir; zemin etüt raporlarının hazırlanması noktasında ortaya çıkan sorunlar ancak topyekun bir yasa değişikliği ile çözülebilir.

Hareket noktamız mesleki şovenizm değil, mesleki ve bilimsel gerçeklik ve gerekliliktir.

Değerli Başkan,

Değerli Katılımcılar,

Sempozyum hayli yüklü ve yoğun bir programa sahip. Açıkçası ihtiyaç duyulan bütün konu ve sorunlara gündemde yer verilmiş.

O nedenle bir an önce mesleğimizin duayenlerine sözü teslim etmek gerekiyor.

Konuşmamı bitirirken emeği geçenlere bir kez daha teşekkür ediyor, çalışmalarınızda başarılar diliyorum.

  • 9033_15_37_38.jpg
  • 9029_15_35_36.jpg
  • 9031_15_36_36.jpg
  • 9030_15_36_07.jpg
  • 9032_16_35_38.jpg
  • 9035_15_38_41.jpg
  • 9034_15_38_02.jpg
  • 9028_15_35_13.jpg

TMMOB
İnşaat Mühendisleri Odası