İNSAN HAYATI VE KAMU YARARI KORUNMASI GEREKEN TEMEL DEĞERDİR
İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu’nun, Van depreminin birinci yıldönümü dolayısıyla yaptığı açıklama. 22 Ekim 2012
2011 Van depremi, siyasi iktidara mesaj, kamuoyuna uyarıdır
İnsan hayatı ve kamu yararı korunması gereken temel değerdir
Geçtiğimiz
yıl 23 Ekim Pazar günü merkez üssü Van`ın Tabanlı köyü olan depremde
nedeniyle 604 insanımızı kaybettik. Deprem hayatı olumsuz yönde
etkiledi; özelikle Erciş ilçemiz büyük bir drama sahne oldu. Birçok bina
oturulamaz hale geldi, afet sonrası müdahalede yaşanan sorunlar, günlük
hayatın asgari düzeyde devam ettirilmesini bile zorlaştırdı. Van ilk
depremin şokunu henüz atlatmamışken, acılar hâlâ sıcakken, kent
kelimenin tam anlamıyla afete teslim olmuşken, bu kez de 9 Kasım`da
merkez üssü Edremit ilçesi olan bir diğer deprem ile sarsıldık, ikinci
depremde ise 32 insanımızı kaybettik. Anıları karşısında saygıyla
eğiliyor yakınlarını kaybeden herkese bir kez daha başsağlığı diliyoruz.
İnşaat
Mühendisleri Odası olarak Van depreminin ilk gününden beri kalbimiz Van
halkıyla birlikte attı. Depremin üçüncü gününde gözlemde bulunmak için
bölgeye gittiğimizde tüm örgütlülüğümüz dayanışma malzemelerini toplamak
ve bölgeye ulaştırmak için çoktan çalışmalara başlamıştı. Bizler
mesleğimizin birikimlerini de yara sarmak için seferber ettik. Birinci
depremin ardından ön hasar tespit çalışmalarında gönüllü
meslektaşlarımızın yer alması için Valiliğe başvurduk. Hasar tespit
çalışmalarında görev alma talebimiz ikinci depremin ardından karşılık
bulabildi. Valilik ve Belediye ile imzalanan protokol doğrultusunda
meslektaşlarımız deprem bölgesindeki hasar tespit çalışmalarında üç
hafta boyunca bilfiil görev aldı.
İlk günden beri Van`da olan
bizler, sadece yıkılan binaların birçoğunda seçilen taşıyıcı sistemlerin
hem tasarım hem de imalat açısından depreme dayanıklı yapı tasarımı
ilkelerine uymadığına, beton dayanımının elle ufalanabilecek düzeyde
kalitesiz olduğuna değil aynı zamanda çadır yaşamının barındırdığı
risklerin ölümlere neden olduğuna, yakınlarını kaybetmenin yanı sıra
ağır yaşam koşullarıyla mücadele etmek durumunda kalan Van halkının
kentten göç etme dışında çare bulamadığına da tanıklık ettik.
Van
depremlerinde yaşananlar ile 1999 Marmara depremlerinde yaşananlar
Türkiye`nin Doğusu ile Batısını ortak bir paydada buluşturdu. Öyle ki ne
depremin yıkıcı etkisi önlenebildi ne de deprem sonrası yaşanan afete
müdahale ve krizi yönetme noktasında doğru adımlar atılabildi.
Yetmezmiş
gibi Van depremleri kamuoyunda "Kentsel Dönüşüm Yasası" olarak bilinen
"Afet Riskli Altındaki Alanların Dönüştürülmesi" hakkındaki kanun
sayesinde popülizme malzeme edildi. Mayıs ayında meclis genel kurulundan
geçen "Kentsel Dönüşüm Uygulamaları" herhangi bir veri veya envanter
çalışmasına dayanmaksızın 5 Ekim`de ise 33 ilde aynı anda 150 kamu
binasının yıkımları ile başlatıldı. Yıkımların neye göre belirlendiği
konusunda bilinen tek şey, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı`nın Haziran
ayında riskli alan ve riskli yapıların tespit çalışmalarının
başlatılması için 81 il Valiliği ve Belediyeye bir genelge göndererek
talimat vermiş olmasıydı. Valilik ya da belediyelerin nasıl bir çalışma
yaptığı, yıkımların hangi plan, veri ve önceliğe dayanılarak
gerçekleştirildiği bir muamma olarak kaldı. Aynı yasa, yapı denetimden
muaf tutulan TOKİ`ye rezerv alanlarının belirlenmesi gibi önemli bir
yetki daha vererek asıl amaçlananın ne olduğunu açıkça ortaya koymuş
oldu. Ülkemizin tüm kentleri adeta, Van ili özelinde jeolojik etüt
çalışmaları tamamlanmaksızın inşaatlara başlayan ve hatta birçok
inşaatını tamamlayan TOKİ`nin insafına terk edildi.
Bu gerçekler, siyasi iktidara mesaj, kamuoyuna uyarı, bizlere ise sorumluluk bildirmektedir.
Van
depremlerinin birinci yıldönümünde, mesleki ve toplumsal sorumluluğumuz
gereği, kentsel dönüşüm sürecini "oy kaybetme pahasına uygulayacağını"
ifade eden iktidara sesleniyoruz: Deprem tehdidiyle kentsel dönüşüm
projelerini meşrulaştırmaktan vazgeçin. Olası depremlerin yol açacağı
yıkım önlenmek isteniyorsanız, kentsel planlama ve uygulama süreçleri
başlatın, dönüşüm alanlarını, sosyolojik ve çevresel değişkenleri ve bu
bölgelerde yaşayanların ihtiyaçları göz önüne alarak belirleyin, rant
yaratacak uygulamalardan kaçının ve kamu yararı ilkesinden ayrılmayın.
Mühendislik mesleğini itibarsızlaştıracak ve meslek örgütlerini
güçsüzleştirecek uygulamalardan vazgeçin.