MESLEK ÖRGÜTÜMÜZÜ VE KAMU YARARI İLKESİNİ KISKANÇLIKLA KORUYACAĞIZ
İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu’nun, TMMOB Yasa Taslağı ile ilgili yaptığı açıklama.
Meslek örgütümüzü ve kamu yararı ilkesini kıskançlıkla koruyacağız
• Siyasi iktidar mesleki alanlar da dahil olmak üzere kamusal yaşamı yeniden düzenliyor
• Mesleki alanlar ulusal/uluslararası sermaye gruplarının ihtiyaçları doğrultusunda yeniden yapılandırılıyor
• Bu çerçevede gündeme getirilen TMMOB Yasası değişikliği, mesleki örgütlenmeyi zayıflatacak hükümler içeriyor
•
Siyasi iktidarın ekonomi politiğine direnen kurumlardan biri olan TMMOB
ve bağlı Odaları etkisizleştirilmek ve siyasi iktidarın vesayeti altına
alınmak isteniyor
• Yasası değiştirilirken TMMOB`den görüş
alınmaması, siyasi iktidarın yönetsel tarzının emaresini içermekle
kalmıyor, demokrasi anlayışını da gösteriyor
• TMMOB ve bağlı Odaların merkezi yapısı zayıflatılıp "il Odacılığı" modeli uygulanacak
• "İl Odacılığı" birkaç büyük il dışında, mevcut şubelerin mağdur olmasına neden olacak
•
Merkezi program çerçevesinde merkezi bütçeyle İMO tarafından bir
çalışma döneminde düzenlenen 800 civarındaki mesleki-bilimsel etkinliğin
gerçekleşme olanağı ortadan kaldırılıyor.
• 12 Eylül döneminde
getirilen kamu kesiminde çalışan mühendislerin meslek Odalarına üye olma
yasağı, TMMOB Yasa Taslağında da aynen korunuyor
• "İl
Odalarının" kendi başlarına ulusal/uluslararası bilimsel etkinlikleri
düzenleme, bilim insanlarıyla üyeleri buluşturma şansı ortadan
kaldırılıyor
• Meslek Odaları piyasa ilişkilerine açılarak,
kamusal yararı, toplumsal çıkarı korumakla görevli meslek odalarının var
olma gerekçesi dayanaksız hale getiriliyor
• Üyelerinin hak ve
çıkarlarını korumak ve geliştirmekle yükümlü Meslek Odaları üyeleriyle
rekabet eden "şirketler" haline getiriliyor
• Bir deprem ülkesi
olan Türkiye`nin asıl ihtiyacı olan mesleki uygulamaların ve
meslektaşların denetimi TMMOB Yasa taslağında yer almıyor
Siyasi
iktidarın, "Yapı Denetimi Hakkında Kanun Tasarısı"nda değişikliler
gerçekleştirmek üzere çalışma başlattığı, yasa değişikliğinin torba yasa
formatında Meclise sunulacağı, yasanın, başta Yapı denetimi olmak
üzere, İmar, Mera, Kıyı Kanunuyla ilgili bazı değişiklikler de içerdiği
kamuoyuna yansıdı; Taslak çalışmanın TMMOB Yasası`nda da değişikliler
taşıdığı anlaşıldı.
Torba yasanın akıbetinin ne olacağı, bu
haliyle Meclis gündemine getirilip getirilmeyeceği, TMMOB Yasası`nın
torba yasadan kopartılarak ele alınıp alınmayacağı ayrı bir konudur.
Kaldı ki, yapı denetim sisteminde değişiklikler içeren taslak metinler
defalarca kamuoyuyla paylaşıldı. Aynı şekilde, siyasi iktidarın uzun
zamandır TMMOB Yasası`nda köklü değişiklikler hedeflediği de
bilinmektedir.
Bu nedenle, taslak çalışmaya bağlı kalmadan, siyasi
iktidarın yapı üretim sürecine ve yapı üretim sürecinin bileşenlerine,
yapı üretim sürecinin asli unsuru olan mühendis, mimar ve şehir
plancılarının mesleki alanlarına ve meslek örgütlerine dönük politik
yaklaşımın bütünlüklü bir analizini yapmak yerinde olacaktır.
Kamusal yaşam yeniden düzenleniyor
Son
dönemde yapılan yasal değişikliklere bakıldığında, kamusal yaşamın
serbest piyasanın ekonomik-politik anlayışına uygun olarak yeniden
yapılandırıldığı görülecektir. Serbest piyasa ekonomisinin gereği
olarak, sermayenin önündeki tüm engellerin ortadan kaldırılması, mesleki
alanların ve mesleki uygulamaların ulusal/uluslararası sermaye
gruplarının çıkarları doğrultusunda düzenlenmesi, kamusal değerlerin
metalaştırılarak piyasaya açılması, ulusal yatırımların özelleştirilerek
elden çıkarılması mevzuat değişikliklerinin ana eksenini
oluşturmaktadır.
Kamu yönetiminin, kamusal hizmetlerden çekilmesi,
sosyal devlet uygulamalarının ortadan kaldırılması, kamu yatırımlarının
azaltılması, kamu kesiminde istihdamın daraltılması, eğitimden sağlığa,
alt yapı yatırımlarından yapı üretim sürecinin denetime kadar geniş bir
yelpazenin, kamusal özelliği törpülenmektedir. Hemen her mesleki alan,
bilimsel ve mesleki gereklilikler, toplumsal ihtiyaçlar yok sayılarak,
paraya, rekabete, piyasacılığa mahkûm edilmektedir.
Son dönemde
çıkartılan Büyükşehir Belediyesi Kanunu, Afet Riski Altındaki Yapı ve
Alanlar Hakkında Kanun, İmar`dan Mera, Kıyı`dan TMMOB Yasası`na kadar
geniş bir yelpazede hazırlanan Torba Yasa, siyasi iktidarın
sosyo-ekonomik tercihlerini yansıtmakta, yaratılmak istenen toplumsal
modelin emarelerini taşımaktadır. Anlaşılan o ki, siyasi iktidar,
bütünlüklü bir programı hayata geçirmek istemektedir. TMMOB Yasası`ndaki
değişiklik ise bütünlüklü programın bir parçasını oluşturmaktadır.
DDK Raporu işaret fişeğidir
TMMOB
ve bağlı Odaları ile ilgili Devlet Denetleme Kurulu tarafından 2009
yılında hazırlanan raporu hareket noktası olarak alırsak, dönem
içerisinde, meslek Odalarının çalışma esaslarını düzenleyen, gelirlerini
azaltan kanun hükmünde kararnameler çıkartılmış, yönetmelik
değişiklikleri gerçekleştirilmiş, bu değişikliklerle meslek odalarının
gelirleri ortadan kaldırılmak, oda-üye ilişkisi kesilmek istenmiştir;
nihayetinde TMMOB Yasası gündeme getirilmiştir.
TMMOB Yasa
Taslağı`nın kamusal alana, mesleki yetki ve sorumluluklarımıza ve meslek
örgütümüze dönük bütünlüklü planın bir parçası olduğu anlaşılmaktadır.
TMMOB Yasası`nda öngörülen değişiklikler, kamu ve toplum adına,
meslektaşların hak ve çıkarları doğrultusunda muhalefet eden TMMOB`nin
etkisizleştirilmesinin ön hazırlığı niyetinedir; bilinmeli ve ifşa
edilmelidir ki TMMOB, siyasi iktidarın ekonomi-politiğine kendi mesleki
alanları çerçevesinde direnen kurumlardan biridir.
Tam da bu
noktada, siyasi iktidara yakınlığı ile bilinen Sabah gazetesinde 1
Aralık 2012 tarihinde yer alan bir haberi öne çıkarmak gerekmektedir.
Çünkü haber, siyasi iktidarın TMMOB Yasası`nın değiştirilmek
istenmesinin nedeni ve TMMOB`nin siyasi iktidar nezdinde yol açtığı
rahatsızlığın açık itirafı niteliğindedir.
Haber, "150 milyarlık
neşter" başlığı ile verilmiştir. Habere göre, TMMOB Yasası`nın
değiştirilme gerekçesi, TMMOB ve bağlı Odalarının, AKP Hükümetinin
özelleştirme projelerine açtığı davalardır. Bu davaların toplam değeri
150 milyar liradır. TMMOB, yasası değiştirilerek, siyasi iktidarın
tasarruflarına karşı hukuki mücadele yürütemeyecek bir durumda
bırakılacaktır.
Haberde, TMMOB`nin engellediği ya da engellemeye
çalıştığı bazı projeler şöyle sıralanmıştır: Gebze-Orhangazi-İzmir
otoyolu, Marmaray projesi, 3‘üncü köprü, kentsel dönüşüm projeleri,
Dubai Şeyhi El-Maktum‘un Levent projesi, İzmir otoyolu, Galataport
projesi, Taksim Topçu Kışlası ve cami projesi, Akkuyu nükleer santrali,
Levent garajı ihalesi. Anlaşılan o ki, TMMOB`nin yağmaya, talana karşı
çıkan, emekten, halktan, çevreden yana ve kamu yararını koruyan tutumu
"neşter" vurulmasını zorunlu kılmıştır. Anlaşılan o ki, TMMOB ve bağlı
Odalarının devre dışı bırakıldığı, etkisizleştirildiği ya da "ele
geçirildiği" mesleki alan yaratılacak ve bu alan, siyasi iktidarın rant
politikalarını herhangi bir engelle karşılaşmadan hayata geçirilmesini
sağlayacaktır.
Kapalı kapılar ardında hazırlanan yasa
TMMOB
ve bağlı Odalarının siyasi iktidar nezdinde yarattığı rahatsızlığın
salt bu dönemle sınırlı olmadığı, hemen her dönemde, iktidarın karar ve
tasarruflarının mesleki-bilimsel bazda eleştirildiği, itirazların
kamusal ve toplumsal yararlar doğrultusunda dayanaklı hale getirildiği,
özellikle üye ve meslektaşların hak ve çıkarlarını korumada tavizsiz
davranıldığı öncelikle belirtilmeli ancak son yıllarda siyasi erk ile
meslek Odaları arasındaki çelişkinin biraz daha belirginleştiği ve
belirleyici olduğu vurgulanmalıdır. Son on yılda ekonomik-politik
tercihlerin ve ulus ötesi büyük sermaye gruplarının dayatması sonucu
gerçekleştirilen özelleştirmelerin bu durumun oluşmasına yol açtığı
ifade edilmelidir.
Bu nedenledir ki siyasi iktidar TMMOB Yasası`nı
değiştirmek istemiş, hem de bunu, TMMOB ve bağlı meslek Odalarını
sürece dahil etmeyerek ‘kapalı kapılar arkasında` yapmıştır.
Yasası
değiştirilirken, TMMOB`den görüş alınmamasını kabul etmek mümkün müdür?
Değildir ancak bu tarzın şaşırtıcı olmadığına dikkat çekmek
gerekmektedir. TMMOB`ye rağmen, yasasını değiştirmek, iktidarın yönetsel
tarzının tipik bir örneğini oluşturmaktadır. Çalışma yaşamında köklü
değişiklikler yaparken sendikalara, eğitim yasasını değiştirirken
eğitimcilere, HES kararı verirken bölge halkına, kentsel dönüşüm projesi
hazırlarken mahallelilere, sağlıkta dönüşüm yasaları hazırlarken sağlık
sisteminin unsurlarına sorulmadığı gibi, TMMOB Yasası değiştirilirken
de, TMMOB ve bağlı Odalarının görüşü alınmamıştır.
TMMOB Yasa
Taslağı katılımcılıktan ve şeffaflıktan uzak bir tarzla hazırlanmış
olmasına ilişkin ilk değerlendirme, TMMOB ve bağlı Odaların
başkanlarının katılımıyla yapılmış ve sonuçlar metin haline getirilerek
kamuoyuyla paylaşılmıştır. "Mesleklerimize, Odalarımıza ve Birliğimize
sahip çıkıyoruz. Kapalı kapılar ardında hazırlıkları yapılan TMMOB`siz
TMMOB Yasasını Kabul etmiyoruz" başlığı ile kaleme alınan metinde,
meslek örgütünü korumakla birlikte, mevcut yasasındaki temel amaca uygun
olarak, kamu yararı ilkesini savunmak doğrultusundaki ısrarın devam
edeceği vurgulanmıştır.
Oysa yasa hazırlık süreci katılımcılığa
açık olsaydı, TMMOB ve bağlı Odaların temsil edildiği bir heyet sürece
eşit söz hakkıyla dahil edilseydi, mevcut yasanın değiştirilmesi ve
korunması gereken hükümleriyle ilgili kamuoyu bilgilendirilir, özellikle
mevcut yasanın günün gelişen ihtiyaçlarını karşılamayan yönlerine
alternatif üretebilirdi. Mesleki alanlarının öznesi olan mühendisler,
mimarlar ve plancıların, kendi alanlarına dönük görüş ve düşüncelerinin,
uygulamadan doğan sorun ve sıkıntıların giderilmesi yönündeki yol ve
yöntemlerin, mesleki bilgi birikimin gösterdiği doğruların, hem mesleki
alan paydaşlarının hem de yasa hazırlık süreci katılımcılarının işini
kolaylaştırması beklenen bir sonuç olurdu.
Her aşamada mesleki denetim
Mevcut
6235 sayılı TMMOB Yasası`nın, olumlu ya da olumsuz yönleri hareket
noktası alınarak, yapılmak istenen değişiklikleri daha gerçekçi bir
değerlendirmeye tabi tutmak ve bütünlüklü bir sonuca ulaşmak mümkündür.
1954
yılında çıkartılan ve büyük değişikliğin 12 Eylül döneminde, 1983
yılında yapıldığı TMMOB Yasası`nın çağın, farklılaşan toplumsal yaşamın,
gelişen tekniğin ve bilimin, büyük mesafe kat eden mühendislik
uygulamalarının, mühendislik eğitiminin gelişmiş teorik çerçevesinin
gerisinde kalması ve en az diğerleri kadar önemli olan üretim sürecinin
ve meslektaş denetiminin yasada yer almıyor olması mevcut yasaya dönük
eleştirilerin odaklandığı noktalardır.
TMMOB ve bağlı Odaları,
mevcut yasaya ilişkin eleştiri ve önerilerini bu kapsamda
derinleştirmeye çalışmış, özellikle üretimin ve uygulamacıların
denetlenmesi konusunun mevzuata dahil edilmesi için ısrarlı tavır
sergilemiştir. İnşaat Mühendisleri Odası bünyesinde önemli mesafeler
alınan Serbest İnşaat Mühendisliği (SİM) ve İşyeri Tescil Belgesi (İTB)
gibi uygulamalar bu ısrarın somut sonuçları olarak mesleki tarihteki
yerini almıştır. Üretim sürecinin ve meslektaş denetiminin taşıdığı
önem, özellikle 1999 depremleriyle İMO`nun gündemine girmiş, mesleki
denetim faaliyetinin yarattığı olumlu sonuçlar, uygulamaların
doğruluğunu kanıtlar düzeyde cereyan etmiştir. Yasada olmamasına rağmen
mesleki gerekliliklerle devam ettirilen denetim ve belgelendirme
uygulamaları, son dönemde çıkartılan KHK`larla tamamen devre dışı
bırakılmıştır.
Bugün TMMOB Yasa Taslağı adı altında kamuoyuna
duyurulan metinde, mesleki denetime ve belgelendirme uygulamalarına yer
verilmemiş olması, siyasi iktidarın, mesleki alanlarımızda
denetimsizliğin devam etmesinden rahatsız olmadığını göstermektedir.
Oysa ülkemiz, özellikle yapı denetim sürecinin denetimsizliğinin
faturasını çok ağır ödemiş, depremler ve diğer afetler denetimsizliğin
olumsuz sonuçlarını tüm çıplaklığı ile açığa çıkartmıştır.
İMO,
mesleki uygulamaları ve meslektaşlarının belgelendirme yoluyla
denetlenmesinin yapı üretim sürecinin vazgeçilmezi olduğunu düşünmekte
ve bu yetkiyi istemektedir. Bu aynı zamanda mesleki alanımızın başat
sorunlarından birinin çözüme kavuşturulması anlamına gelecektir. Ne
yazık ki, yasa taslağında bu çözümün izi dahi yoktur.
12 Eylül izi
1954
yılında çıkartılan TMMOB Yasası`nda dönem dönem değişiklikler yapıldı.
Asıl olarak 12 Eylül döneminde gerçekleştirilen değişikliklerle, TMMOB
ve bağlı Odalarının gücü zayıflatılmak, meslektaşlarıyla kurduğu ilişki
kesilmek, üye sayısı azaltılmak istendi. Özellikle kamu kesiminde
çalışan "kamu emekçisi" teknik elemanların Oda örgütlülüğünden uzak
kalması hedeflendi.
12 Eylülcülerin bu niyeti, 1983 yılında TMMOB
Yasası`na eklenen Fıkra ile tezahür etti. İlgili Fıkra`da, "Kamu Kurumu
ve Kuruluşları ile iktisadî Devlet Teşekkülleri ve Kamu iktisadî
Kuruluşlarında asli ve sürekli olarak çalışan mühendislik ve mimarlık
meslekleri mensuplarının meslek ve ihtisaslarıyla ilgili odaya girmeleri
isteklerine bağlıdır." denilerek, Odalara üyelik zorunlu olmaktan
çıkartıldı. İşin doğrusu; o tarihten bu güne ortaya çıkan pek çok
yapısal sorunun müsebbibi sayılan bu "yasak", TMMOB Yasa Taslağında da
korunmaktadır. Meslektaşlarımızın neredeyse yüzde ellisi kamuda
çalışmaktadır. Mühendislerin yarısını oda üyeliğinden uzak tutarak
oluşturulacak bir yasanın demokratik olduğunu iddia etmek güçtür.
Bir parmak bal taktiği
TMMOB
Yasası`ndaki olası değişiklikleri, DDK Raporu ile başlayan, mesleki
alanlarımızla ilgili çıkartılan KHK`lar ve Yönetmeliklerle devam eden
süreçten ve meslek Odalarıyla ilgili medya aracılığıyla yaratılmak
istenen algıdan ayrı düşünmek mümkün değildir. Siyasi iktidarın TMMOB ve
bağlı Odalarına yaklaşımı hangi hassasiyetler üzerinden şekillendiyse,
yaratılmak istenen toplumsal algı hangi noktalar üzerinde yoğunlaştıysa,
olası yasa değişiklikleri de aynı noktalar bağlamında gerçekleştirilmek
istenmektedir.
Yasamızda olası değişiklikler bir sacayağı
üzerinde kurgulanmıştır ki, bu kurgu, siyasi iktidarın nasıl bir mesleki
alan ve meslek örgütü hedeflediğinin emarelerini taşımaktadır.
Sacayağının
bir yönünde, "il Odacılığı" olarak bilinen tarz bulunmaktadır. Buna
göre; mevcut şubeler, "il Odası" olarak kabul edilecek, yeni il Odaları
açılacak, il Odalarının mali, idari özerkliği bulunacak, Oda merkezi ile
kurulan ilişki merkez payının ödenmesiyle sınırlı tutulacak, böylelikle
Birliğin ve Oda merkezlerinin mali, siyasi, mesleki gücü
zayıflatılacak, merkezi yapı, merkezi işleyiş, merkezi bütçe, merkezi
kadro istihdamı ortadan kaldırılacak.
"İl Odacılığının" mesleki
alanımıza yeni girmiş bir kavram olmadığını hatırlatmak isteriz. Meslek
Odaları tarihine bakıldığında dönem dönem bu başlık altında talepler
olmuş, tartışmalar yaşanmış, "il Odacılığının" olumlu-olumsuz yanları
kürsülerden özgürce dile getirilmiş, TMMOB üyeleri özgür iradeleri ile
merkezi demokratik yapının korunmasını ve devam ettirilmesini
istemiştir.
"İl Odacılığının", "merkezi vesayeti kaldırılacağı",
"şubelerin harcama yapma yetkisini elinde tutacağı" gibi sıradan ve
yüzeysel gerekçelerle meşruluğu sağlanmak istenmiş, mesleki alanda yol
açması olası olumsuz sonuçlar, "bir parmak bal" siyasetine uygun olarak
yok sayılmıştır.
Oysa "il Odacılığı", "bir parmak bal"
taktisyenliği ile örtülemeyecek derecede olumsuz sonuçlara yol açacak,
meslektaşlarımızın kazanılmış haklarının kaybedilmesi bir yana, mesleki
bütünlüğün, mesleki değerlerin korunması mümkün olmaktan çıkacaktır.
"İl
Odacılığı" ile; il bazında farklı mesleki uygulamalarla karşılaşmak
mümkün olacak, mesleki nitelik, mesleki itibar ve mesleki etik ile
ilgili ortak tanımlar, ortak savunular, hedef ve amaç birliği
geliştirilemeyecek, farklı mesleki uygulamaların doğuracağı sonuçlar bir
bütün olarak mesleki itibarı ve inandırıcılığı tartışılır durumda
bırakacak, "il Odalarının" ekonomik gücü mesleki gelişmişliklerini
doğrudan etkileyecek, teknolojik ve bilimsel gelişmelerden il odaları
aynı düzeyde yararlanamayacak, iller arasında eşitlikten söz etmek
mümkün olmayacak, bugün merkezi program, organizasyon ve bütçeyle
gerçekleştirilen mesleki-bilimsel etkinliklerin yapılma şansı ortadan
kalkacak, sınırlı üyeye, kısıtlı bütçeye sahip il Odalarının bırakalım
mesleki etkinlikleri, üyelerinin sıradan taleplerini bile
karşılayamayacak, birkaç büyük il dışında kalanların ulusal/uluslararası
ölçekte katılım sağlanan etkinlikler düzenleme olanağı olmayacaktır.
Merkez,
şube ve temsilcilikleri üzerinden bilimsel-mesleki etkinlik programı
hazırlamakta ve hayata geçirmektedir. İMO`yu referans kurum haline
getiren, kamuoyunda itibarlı bir kurum olmasını sağlayan teorik zemin,
merkezi bilimsel etkinlikler sayesinde oluşturulmuştur. İMO salt ulusal
ölçekte değil, uluslararası katılıma açık pek çok etkinliğe imza atmış,
üniversiteleri, bilim insanlarını, konusunun uzmanı meslektaşları
üyelerle buluşturmuştur.
İMO`nun merkezi program çerçevesinde, bir
çalışma dönemi içerisinde 800 civarında kongre, sempozyum gibi büyük
organizasyonlar ile kurs, panel, çalıştay, forum düzenlediği, yine aynı
zaman dilimi içerisinde 250 bin katılımlı meslek içi eğitim olanağı
yarattığı göz önüne alınırsa, bunun ancak merkezi bütçe ve
organizasyonla gerçekleştirilebilmesinin mümkün olduğu görülecektir. "İl
Odacılığının", özellikle birkaç büyük il dışındaki irili-ufaklı
şubeleri bu olanaklardan mahrum bırakacağı açıktır.
Açık olan bir
başka nokta, İMO üyelerinin "bir parmak bal" taktiğine aldanmayacağı ve
örgütün merkezi gücünün tahkimatının sağlanması, kurumsallaşmanın
kesintiye uğramaması, merkezi yapının dağılması bir yana aksine
güçlenmesi doğrultusunda tercih kullanacağıdır.
Nispi temsil demokratik midir
Siyasi
iktidarın bir taraftan TMMOB`nin sosyo-politik zemininde farklılaşma
yaratmaya çalışırken, diğer taraftan da, yeni siyasal-kültürel
ortalamaya uygun yönetimlerin oluşmasını da istediği ve bu doğrultuda
yetkili kurul seçimlerinde nispi temsil sistemiyle belirlenmesini
istediği anlaşılmaktadır.
Nispi temsilin demokratik olup olmadığı
konusuna girmeden önce, TMMOB ve bağlı Odalarının mevcut işleyişinin
demokratik olduğuna dair yapılacak vurgunun, aslında nispi sistemle asıl
neyin amaçlandığının da anlaşılır olması sağlanacaktır.
İMO
özelinden hareket edecek olursak; 26 şubesi 125 temsilciliği ile iMO`nun
yüz bine yakın inşaat mühendisinin örgütü olduğunun, şubelerin üye
sayıları bağlamında merkez genel kurulunda temsil edildiğinin, büyük
şubelerin tek belirleyici olmasının önüne geçildiğinin, İMO ve şube
genel kurulların son derecede demokratik atmosferde gerçekleştiğinin,
merkez ve şube genel kurullarının hiçbir sorun yaşanmadan
tamamlandığının ve sonuçların büyük bir olgunlukla karşılandığının,
genel kurulların politik kamplaşmalardan uzak durduğunun, insan odaklı,
daha doğru bir ifadeyle; meslektaş odaklı bir seçim sisteminin geçerli
olduğunun, seçimlerin meslek dışı politik gruplaşmaların ifadesi olan
blok liste bazında değil, çarşaf liste formatında yapıldığının, isteyen
her üyenin, her kademe için özgürce aday olabildiğinin, genel kurul
tercihlerinin tartışmasız bir hükmü bulunduğunun belirtilmesi
gerekmektedir.
Nispi temsil konusu tam da bu noktada ele
alınmalıdır. Daha demokratik olduğu yanılsaması yaratılarak
meşrulaştırılmak istenen nispi temsil sisteminin, topluma dayatılan
algının dışında demokratik, eşitlikçi, işlevsel ve sonuç alıcı olduğunu
savunmak mümkün değildir.
Nispi temsil sistemi, meslek Odaları
zemininde telafisi mümkün olmayan derin handikaplara yol açacak, karar
alma süreçlerinde kilitlenmeye sebebiyet verecek ve örgütleri karar
alamama noktasına taşıyacaktır.
Demokrasi anlayışı çerçevesinde
nispi temsil sistemine öz itibariyle karşı çıkmak elbette doğru
değildir. Ancak nispi temsilin Oda genel kurullarının mesleki konular
dışındaki unsurların belirleyiciliği altına gireceği, Devlet Denetleme
Kurulu Raporu`nda öne çıkartılan "politika yapıyorlar" şeklindeki
eleştirinin yasayla dayanaklı hale geçeceği de açıktır. Meslek Odalarına
"politika" bizzat siyasi iktidar tarafından dahil edilecektir.
Nispi
temsil sisteminde belirleyici olan politik kamplaşmalar çerçevesinde
bir araya gelen grupların oluşturduğu listeler olacak, bireylerin aday
olması teknik olarak mümkün olmaktan çıkacak, bireylerin politik
gruplaşmalardan birine dahil olmak dışında şansı kalmayacak, listeler
doğrudan politik aidiyetler çerçevesinde düzenlenecek, genel kurula
liste dayatması yapılacak, bireylerin aday olduğu "çarşaf liste"
uygulaması ortadan kalkacak, aday olmada ve seçilmede liyakat, mesleki
bilgi değil, politik görüş etkili kılınacaktır. Nispi temsilin yürütme
organlarının seçiminde esas alınması, karar alamayan, gerginlikten
beslenen, yönetemeyen kurulların ortaya çıkmasına neden olacaktır ki,
bugünkü demokratik işleyişle bile çözülemeyen sorunlar, bırakalım
ortadan kalkmasını, daha da pekişecektir.
Şu nokta açık ve nettir:
Farklı meslek disiplinlerini ve farklı alt disiplinleri bünyesinde
toplayan, kendi iç dengelerini oluşturarak, mesleki talepleri bu denge
üzerinde oluşturarak kamu görevi gören meslek Odalarının hayatına nispi
temsil sistemini dahil etmek, meslek odalarına "siyaseti" ve
"ayrımcılığı" sokmaktır. Bugünden söylenebilir ki, bu, mesleki zeminde
ve örgütlenmede tahmin edilmeyecek büyük kırılmalara yol açacaktır.
58
yıllık hak ve çıkar örgütü olarak Meslek Odaları, kimin, hangi politik
görüşün kaç sandalye kazandığı ve hatta "sandalyelerin havada uçuştuğu"
genel kurullara itiraz etmektedir; mesleğimizin bugünkü ve gelecekteki
ihtiyacı bu değildir, tıpkı dünün ihtiyacı bu olmadığı gibi.
Nedir
ihtiyaç olan; her durumda ve her şart altında, meslektaşların hak ve
çıkarlarını korumak, meslek içi eğitimlerle eğitim sürecinin
devamlılığını sağlayarak mesleki niteliği artırmak, gelişen mesleki
bilgiyi, teknolojiyi, uygulamaları üyelerle buluşturmak, mesleki
alanları düzenlemek, toplumsal çıkarları ve kamusal yararı tartışılır
halde bırakmamak, yaşanabilir ülke, yaşanabilir kent, yaşanabilir konut
yaratma amacını, mesleki hassasiyetin temel noktası haline getirmek…
Meslek disiplinlerinin uyumunu sağlayan TMMOB
TMMOB`nin
farklı mesleki disiplinlerini ortak zeminde buluşturduğunun, büyük
küçük Oda ayrımını ortadan kaldıracak şekilde, her odanın TMMOB Yönetim
Kurulu`nda bir kişiyle temsil edildiğinin, farklı mesleki
disiplinlerinin, farklı bilim dallarının uyumlu birlikteliğinin
sağlandığının da vurgulu hale getirilmesi gerekmektedir.
Özellikle,
üniversite eğitimi bağlamında; mühendislik ana bilim dallarının
bölünerek, alt disiplinlerinin lisans eğitimi konusu haline getirilmek
istendiği, bunun doğal sonucu olarak, alt disiplinlere Meslek Odası
statüsü (ulaştırma mühendisleri odası, su yapıları mühendisleri odası
vb.) verileceği kamuoyunun dikkatine sunulmalıdır ve aynı zamanda,
üniversitelerin buna uygun donanıma sahip olmadığı, ana bilim dalları ve
alt disiplinler arasındaki ilişki ve geçişler nedeniyle meslek örgütü
bağlamında kelimenin tam anlamıyla karmaşaya ve kaotik bir ortama yol
açacağı, uygulamada ise yetki ve sorumluluk sorununa neden olacağı
eklenmelidir.
TMMOB ve bağlı Odaları, mevcut demokratik işleyişi
ile ana bilim dalları ve alt disiplinleri, toplum yararı temelinde ortak
zeminde buluşturan iç işleyişe ve özelliğe sahiptir. Siyasi iktidar,
TMMOB`nin merkezi gücünü zayıflatmak pahasına bu armoniyi kakofoniye
çevirecek, üniversite eğitiminde ve mesleki alan örgütlenmesinde bilime
ve uyuma aykırı, karışıklığa yol açacak değişiklikler gerçekleştirmek
istemektedir.
Meslek Odaları piyasa ilişkilerine çekiliyor
TMMOB
Yasası`nda yapılmak istenen değişikliğin bir başka tarafında mesleki
alanların ve mesleki uygulamaların piyasa ilişkilerine açılması, ticari
faaliyetin konusu haline getirilmesi bulunuyor ki bu yaklaşım,
Anayasa`da ve mevcut TMMOB Yasası`nda tarif edilen "toplum yararı"
ilkesini yok saymaktadır.
Kamuoyuna yansıyan Taslak metin, bir
taraftan merkezi yapıyı dağıtır ve güçsüzleştirirken, diğer taraftan
Meslek Odaları ile siyasi iktidar arasında vesayet ilişkisi yaratacak
hükümler içermektedir. Metinde, 12 Eylülün faşizan ve yasakçı yönetim
tarzının, kapitalist dokunuşlarla varlığını sürdürdüğü görülmektedir.
Yasa tasarısında, Meslek Odalarını piyasa ilişkilerinin bir unsuru gibi
değerlendiren, ticari faaliyet yapabilmesinin önünü açan hükümler yer
almaktadır.
Taslak metinde, Odaların ve "il odalarının" bedeli
karşılığı özel şirketlere, kamu kurumlarına, üniversitelere proje
üretebileceği, bu amaçla iktisadi teşebbüs kurabileceği noktasında
belirlemeler bulunmaktadır. Bu yaklaşım, Odaları sadece piyasa
ilişkilerinin içine çekmekle kalmayacak, üyeleriyle rekabet içine
girmesine neden olacaktır. Oysa Meslek Odaları meslektaşlarının hak ve
çıkarlarını ve toplumsal yararı korumak ve kollamakla görevlidir. Mevcut
yasanın amaç maddesinde vurgulu hale getirilen meslek ahlakı, bu
yaklaşımda ticari faaliyete ve dolayısıyla "ticari ahlaka"
bırakmaktadır.
Odalar, toplumsal ve mesleki sorunlar bağlamında
bir araya getirdiği üyeleriyle, bir başka kulvarda rakip "şirket" gibi
yarışacaktır. Üyelerinin hak ve çıkarlarını koruyan bir meslek
Odasından, üyeleriyle iş için rekabete giren bir meslek Odasına geçişin
ön hazırlıkları yapılmaktadır ki, bu yeni durumun, ne meslek odaları ne
de meslektaşlar tarafından kabul edilir olmadığı özellikle
vurgulanmalıdır.
TMMOB ve bağlı Odalar, kuruldukları 1950`li
yıllardan bu yana, kamu yararı ve toplumsal çıkarlar doğrultusundan
ayrılmamış; kamu idaresinin uygulamaları bu çerçevede değerlendirilmiş,
eleştirilmiş, alternatif siyaset üretilmiş, temel ilkeye ters düşen,
bilime ve bilimsel yönteme aykırı tasarruflarla hukuki zeminde mücadele
edilmiş, temel mesleki bilgiler, teknolojik gelişim ve uluslararası
kabuller dayanak noktası alınmıştır.
Birinci Boğaz Köprüsü ile
üçüncü Boğaz Köprüsü arasında kurulacak ilişki TMMOB ve bağlı
Odalarının, bu konu çerçevesinde özellikle de İnşaat Mühendisleri
Odası`nın, kamusal yarar ilkesine ne kadar bağlı olduğunu, aradan geçen
zaman zarfında ilkesel duruşundan ödün vermediğinin göstergesi
sayılmalıdır.
Aynı şekilde, 1960`lı yılların sonunda mühendislik
fakültelerinde okuyan devrimci gençler tarafından Zap Suyuna köprü
yapılmasıyla, bugün TMMOB`nin mesleki desteği ile kentsel dönüşüm
projelerine itiraz edilmesi arasındaki diyalektik bağ, insan hayatına
verilen önemi açığa çıkartırken, sosyal adaletçi, eşitlikçi öğelerle
beslenen mesleki-politik hattın inşa edilmesindeki ısrarı gözler önüne
sermektedir.
Teknik mi politik mi?
TMMOB
Yasası`ndaki değişikliklerin teknik mi yoksa politik mi olduğu sorusuna
yanıt verilmelidir. Çünkü teknik ve daha çok işleyişe dönük gerekçelerle
yapıldığı hissi yaratılan değişikliklerin öz itibariyle politik amaçlı
olduğu görülmelidir.
Şubelerin, il Odalarına dönüştürülmesi, yeni
il Odalarının açılması için getirilen kıstaslar, il Odalarına mali,
idari, mesleki özerlik verilmesi, üye aidatlarının ve işlemlerden elde
edilecek gelirlerin il odaları tarafından belirlenmesi, il Odalarının
gelirlerinden, Oda merkezine ve TMMOB`ye ayrılan payın oranı, il
koordinasyon kurullarının il Odaları tarafından belirlenmesi, çalışma
esaslarını düzenleyen yönetmeliklerin Oda merkezleri tarafından
hazırlanması ancak il odaları tarafından yürütülecek olması, üye ve
öğrenci üye bilgilerinin il Odaları tarafından tescil edilmesi ve lakin
üye bilgilerinin Oda merkezi tarafından paylaşıma açılması gibi konular,
öz itibariyle, Oda merkezlerinin gücünü zayıflatmayı, örgütsel
bütünlüğünü parçalamayı, merkezi yapısını dağıtmayı, merkezi politik
anlayış çerçevesinde oluşturulan müdahale kanallarını kapatmayı,
örgütsel bütünlüğün doğal sonucu olarak, kamu idaresinin toplum yararına
olmayan tasarruflarına karşı hukuki girişimleri de içeren mücadele
iradesini geriletmeyi amaçlamaktadır. ,
Toplum yararı mı, korporatizm mi ?
Değiştirilen
ve korunan hükümlerin toplamı, yasa tasarısıyla, siyaset erkinin meslek
odalarını vesayeti altına almak istediğini, Nazi Almanya`sında örneği
görülen ve "parti-devlet" şeklinde formüle edilen toplumsal düzenin
mesleki örgütlenmelere yansıtılmasının amaçlandığını, mesleki alanlarda
korporatist örgütlenmeler yaratılmasının hedeflediğini göstermektir ki,
bu toplama itiraz etmenin sorumluluğu, sadece mühendislere, mimarlara,
şehir plancılarına değil, tüm siyasal, toplumsal, mesleki kesimlere
düşmelidir.