TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası 48. Dönem Danışma Kurulu 3. Toplantısı 14 Ekim 2023 tarihinde Adana’da yapıldı.
Eklenme Tarihi: 16/10/2023
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası 48. Dönem Danışma Kurulu 3. Toplantısı 14 Ekim 2023 tarihinde Adana’da yapıldı.
Divan başkanlığını Hatice Ülkü Özer, başkan yardımcılığını Aynur Gündoğdu’nun yaptığı İMO Danışma Kurulu, İMO Yönetim Kurulu Başkanı Taner Yüzgeç’in açılış konuşmasıyla başladı. Toplantıda İMO Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi Özer Akkuş genel merkezimizin, şubelerimizin ve temsilciliklerimizin 6 Şubat depremleri sonrasında yürüttüğü çalışmalar hakkındaki sunumuyla danışma kurulu üyelerini bilgilendirdi.
İMO Hatay Şube Başkanı İnal Büyükaşık 6 Şubat ve 20 Şubat depremlerinin etkilerine, depremler sonrası Hatay’da yaşanan toplumsal ve mesleki sorunlara dair sunumuyla Hatay Şubesi’nin görüşlerini paylaştı.
Toplantıda sırasıyla, Cihat Mazmanoğlu, E. Fusun Sümer, İsmail Yaruk, Eylem Ulutaş Ayatar, Cemal Gökçe, Tuncay Kaya, Cevat Öncü, Hıdır Çak, Oktay Gülağacı, Ökkeş Buğra Dalkıran, Hıdır Kaya, Özgür İspir, Selçuk Uluata, Burkay Güçyetmez, Abdullah Bakır, Abdullah İncir, Nejat Bayülke, Mehmet Soner Aydoğan, Ali Akgün, Işıkhan Güler, Engin Fırat Ata, Mete Akalın, Arif Emre Sağsöz, Mihail Atik, Mahir Kaygusuz, Kerem Özdemir, Bedir Özten, Mahsum Çiya Korkmaz, Bülent Tatlı, Halit Cenan Mertol, Ümit Alp, Mazlum Sevincek, Evren Korkmazer, Semih Uçar ve Cafer Çetin söz alarak görüş ve düşüncelerini paylaştı.
Danışma Kurulu toplantısına İMO İstanbul Şube adına, Yönetim Kurulu Başkanımız E. Fusun Sümer, Yönetim Kurulu Sekreter Üyemiz Evren Korkmazer, Yönetim Kurulu Üyemiz Özer Or, Afete Hazırlık ve Müdahale Komisyonu Başkanımız Temel Pirli, İMO Danışma Kurulu üyelerimiz Mete Akalın, Cemal Gökçe, Oktay Gülağacı, Hatice Ülkü Özer, Metin Korkmaz, Zeki Karadeniz, Hamdi Serdar Harp, Hasan Akkar, Şaban Erdal Yılmaz ve Ayşegül Bildirici Suna katıldı.
Toplantıda, Şube Yönetim Kurulumuz adına Başkanımız E. Fusun Sümer ve Şube Yönetim Kurulu Sekreterimiz Evren Korkmazer söz alarak görüşlerini ifade ettiler.
Şube Yönetim Kurulu Başkanımız E. Fusun Sümer’in konuşmasını paylaşıyoruz:
Değerli Meslektaşlarım,
Değerli Katılımcılar,
Danışma Kurulumuzun Değerli Üyeleri,
Öncelikle Danışma Kurulu toplantımızın 6 Şubat depreminin yıkıma yol açtığı kentlerimizden biri olan Adana’da düzenlenmesinin hem mesleki hem de insani açıdan son derece isabetli bir karar olduğunu belirtmeliyim. Tabii beraberinde, yarın Hatay bölgesine gidecek olmamızın kurul toplantımızı daha bir anlamlı hale getireceğini de ifade etmek isterim.
Kararı alanlara huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
Sizler de biliyorsunuz ki deprem bölgesinde toplanmanın simgesel bir önemi bulunmaktadır.
6 Şubat depreminin ve doğurduğu tarifsiz acıların yavaş yavaş ülke gündeminin dışına düştüğü, bölge halkının sorun ve sıkıntılarla baş başa kaldığı günlerde burada bulunmamız dikkatleri bir kez daha deprem gerçeğine çekmeye yeter mi bilinmez ancak en azından biz inşaat mühendislerinin konunun takipçisi olacağının, depremi ve yıkıma neden olan nedenleri unutmayacağının, unutturmayacağının bilinmesini sağlayabilir.
Bunu daha önce de yaptık.
Hatırlarsınız, 1999 Marmara depreminin 10. yıldönümünden başlayarak depremi unutturmamak için yürüyüşler düzenledik, etkinlikler gerçekleştirdik. Marmara depreminin yıldönümlerini kapsayan hafta boyunca yer yıl çeşitli etkinliklerimiz oluyor.
Elbette başka mücadele biçimlerini hayata geçirmek, başka yol ve yöntemlerle deprem gerçeğine dikkat çekmek mümkün.
Meslek odamız bu konuda ikili bir görev üstleniyor. Bir yandan deprem gerçeğini unutturmamak amacıyla eylem ve etkinlik gerçekleştiriyor, diğer yandan deprem ve ilgili konularda bilimsel-mesleki etkinlikler düzenliyor.
Tartışıyor, fikir üretiyor, görüş oluşturuyor, rapor hazırlıyor, yapılarımızın deprem güvenliğinin sağlanması, kentlerin deprem tehlikesine göre düzenlenmesi doğrultusunda çözüm önerileri oluşturuyor.
Ve tabii ki konuyla ilgili bir meslek örgütü olarak başta merkezi iktidar olmak üzere, yerel yönetimleri uyarıyor, yapılması gerekenleri kamu yönetimiyle paylaşıyor ve vatandaşı bilinçlendirmek için de olanaklarını seferber ediyor.
Değerli Meslektaşlarım,
Deprem gibi meslek alanımızla doğrudan ilgili bir konuda özellikle son birkaç on yılda nelerin yapıldığına ya da hangi konuların tartışmaya açıldığına, iktidar tarafından hangi girişimlerin engellendiğine, hangilerinin duymazdan gelindiğine bakılacak olursa, bu, sadece bizlerin durumunun açıklığa kavuşmasını, bir bakıma vicdanlarımızın rahatlamasını sağlamaz, aynı zamanda bir doğa olayı depremin on binlerce insanımızın ölümüne sebebiyet verme nedenleri üzerindeki muğlaklığın ya da yaratılan algının dağılmasına yol açabilir. Yani durum netleşir, son depremdeki 50 binden fazla can kaybının vebalinin kimlerin omzunda olduğu açığa çıkar.
Bu bir sorumlu belirleme çabası mı, evet bir bakıma öyledir. Sorumluları belirlemeliyiz. Buna bizim değil ülkenin ihtiyacı bulunuyor. Çünkü sorumluları belirlemek, sorumluları eleştirme, değiştirme şansı doğurur ki buna bilindiği gibi siyaset deniyor.
Bu tabii teorik açıdan böyle. Pratikte böyle olmadığını yaşayarak görüyoruz. Bilmem kaç yıldır iktidarda olan, ondan daha uzun zamandır bölge kentlerinde yönetimde bulunan bir parti 50 bin ölümden sonra hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam etti. Bir helallik istendi ve maalesef genel seçimleri az farkla kazanıp bir süre daha iktidarda kalabileceğini anlayınca bu isteğinin toplumda karşılık bulduğunu varsaydı ve topuma da böyle yansıtmaya çalışıyor.
Elbette bunun neden böyle olduğu başka bir tartışmanın konusu.
Bizi doğrudan ilgilendiren konu ise bir meslek örgütü olarak, inşaat mühendisleri olarak deprem tehlikesine, deprem önlemlerine, kentlerin deprem tehlikesine göre düzenlenmesine, yapılarımızın depreme dirençli hale getirilmesine, bütün bunlarla bağlantılı olarak yapı denetimden imar yasasına kadar geniş bir yelpazeye yayılmış mevzuatta gerekli değişikliklerin yapılmasına dönük eleştiri, görüş ve önerilerimizin yok sayılması, görmezden ve duymazdan gelinmesidir.
Bırakalım diğerlerini her şantiyeye bir şantiye şefi talebimiz bile tam anlamıyla karşılık bulmadı. Oysa güvenli yapı üretim sürecinin önemli ayaklarından biri, belki de en önemlisi bu öneriydi.
Yetkin mühendisliğin karşılaştığı engelleri de bu çerçevede değerlendiriyorum. Ya da proje denetimi tartışmalarını. Daha geniş bir pencereden bakıldığında, inşaat mühendisliği eğitimine dönük eleştirilerimiz de bu bağlamda görülmelidir. Kaldı ki mevcut yapı stokunun iyileştirilmesi doğrultusundaki ısrarımızın karşılıksız kalmasının başlı başına arz ettiği önem 6 Şubat yıkımında net bir biçimde açığa çıktı.
Daha önce de ifade ettim. Bütün bu tablo bizlerin hem mesleki hem de insani ve vicdani açıdan hayat tarafından doğrulandığını gösteriyor ki bu doğrulanmayı hiçbirimizin istemediğini biliyorum.
Değerli Meslektaşlarım,
Deprem yoksulları vurur, diyoruz yıllardır. 6 Şubat depremi bu tespitin doğru ama bir parça eksiklik içerdiğini gösterdi. Deprem bu defa sadece yoksulları değil diğer kesimleri de vurdu.
Adana’da, Hatay’da, Maraş’ta ve diğer kentlerde son yıllarda inşa edilmiş, belirli bir gelir grubuna dahil vatandaşlarımızın konutları da yıkıldı. Binlerce insan öldü.
Bu durum ister istemez yapı denetim tartışmalarını hatırlattı. Çünkü mevcut yapı stokunun analizinde ağırlıkla 1999 öncesi yapılan binalara dikkat çekiliyor ve sanki 99 sonrası binaların güvenli olduğu algısı yaratılıyordu. Bırakalım 2000’li yılları, sonradan yapılanlar ve hatta son birkaç yıl içinde yapılanlardan bile yıkılanlar oldu.
Bunun böyle olduğunu, olacağını tabii ki bizler defalarca dile getirdik. Mevcut yapı stokunun bir bütün olarak olumsuz olduğunu ifade ettik. Güçlendirme çalışmalarının önemine işaret ederken, diğer yandan yapı denetim sisteminin barındırdığı olumsuzluklar nedeniyle yeni yapıların da güvenli olmadığını dile getirdik.
Keşke haksız çıksaydık, maalesef haklı çıktık.
Yine daha önce ifade ettim. Haklı çıkmanın ağırlığını yaşıyoruz dedim.
Bugün Adana’da, yarın Hatay bölgesinde bu ağırlığı bir kez daha yaşayacağız, büyük acıları omuzlarımızda hissedeceğiz ve kaçınılmaz olarak bilime, mesleğimize, mühendisliğin evrensel değer ve kabullere sıkı sıkıya bağlanacağız ve kentlerimizi, yapılarımızı nasıl güvenli hale getireceğiz bunun çabası içine gireceğiz.
Bitirirken deprem günlerinde Odamızın da içinde bulunduğu işbirliği çerçevesinde bölgeye ulaşan, hem mesleki hem de insani dayanışma örneği sergileyen arkadaşlarıma huzurlarınızda teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
Kaybettiklerimizi saygıyla anıyor, yakınlarını kaybeden arkadaşlarımıza sabır diliyorum.