Van Depremi’nin 12. Yıldönümü Nedeniyle TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’nin Yaptığı Açıklama:
Eklenme Tarihi: 23/10/2023
Van’da 23 Ekim 2011 tarihinde 7.2 ve 9 Kasım 2011 tarihinde 5.6 büyüklüklerinde gerçekleşen depremlerde 644 kişi hayatını kaybetmiş, hayvancılığın yaygın olduğu bölgede binlerce havyan telef olmuş, milyarlarca liralık ekonomik zarar ortaya çıkmıştı.
Depremin 12. Yılında Van’da depremden geriye kalan yapıların hasar ve risklerinin tespitinde hâlâ eksikler olduğunu, şehrin olası yeni depremlere ve başka afetlere karşı hazır hale getirilemediğini, planlarda önerilerin uygulanmadığını bir kez daha ifade etmek istiyoruz.
Milat kabul edilmesi gerektiğini her fırsatta ifade ettiğimiz 1999 Gölcük ve Düzce depremlerinden sonra Van Depremi’nin yol açtığı büyük yıkım deprem zararlarının azaltılması, şehirlerimizin depremlere hazırlanması konusunda yeni politikaların hayata geçirilmesi konusunda toplumsal duyarlılığı artırmış, siyasi iktidar üzerinde bir baskı yaratmıştı.
Bugün de benzer anlayışla siyasi iktidarını sürdüren dönemin hükümeti bu duyarlılık ortamında kentsel dönüşümle ilgili mevzuatı ve çeşitli destekleyici uygulamaları gündeme getirmişti. Topluma “Kentsel Dönüşüm” adıyla sunulan politikalar ve uygulamalar hakkında üniversitelerin, meslek odalarının ve uzman kuruluşların eleştiri, uyarı ve önerileri her zaman olduğu gibi yine dikkate alınmamıştı.
“Biz yaptık, oldu” anlayışıyla hızla yürürlüğe konan kentsel yıkım ve yenileme yaklaşımının, aradan geçen uzun süreye, harcanan onca kaynağa rağmen toplamda ciddi bir kazanım sağlayamadığı, depreme karşı binalarımızı daha güvenli, şehirlerimizi daha dayanıklı kılamadığı maalesef 6 Şubat Kahramanmaraş Depremleri sonucunda bir kez daha görülmüştür.
“Kentsel Dönüşüm” adıyla yürürlüğe konan ve ağırlıklı olarak TOKİ eliyle sürdürülen politikalar inşaat sektöründe sınırlı ve imtiyazlı bir kesime kaynak ve rant geliri aktarılmasına yol açmıştır. Sözde “Kentsel Dönüşüm” uygulamaları zeminlerin zayıf, yapıların güvensiz, sosyo ekonomik düzeyin düşük, deprem tehlikesi karşısında risklerin gerçekten yüksek olduğu bölgelerde toplumsal yararı gözeten bir anlayışla hayata geçirilememiştir. Pek çok uygulamada kent yoksulları barınma imkânlarını kaybetmiş, yıllardır yaşamlarını sürdürdükleri bölgelerden zorla uzaklaştırılmıştır.
Deprem tehlikesinin ve afet risklerinin çok sayıda şehrimiz için güncelliğini koruduğu bir ortamda bugün yine son depremlerin yol açtığı toplumsal panik ve endişe siyasiler tarafından fırsat olarak görülmekte, halkımız manipüle edilmeye çalışılmaktadır.
Geçmişte yaşanan acı tecrübelere rağmen imar kanunu değişikliği gibi veya “İstanbul’a özel yasa” gibi proje mantığıyla ve aceleyle gündeme getirilen yeni çalışmaların yine meslek odalarından, üniversitelerden, uzman kuruluşlardan ve kamuoyundan adeta saklandığını görüyoruz. Özellikle 1999 Depremlerinden sonra sürekli gündemde tutmaya çalıştığımız, deprem tehlikesi bulunan tüm şehirlerimizde öncelik verilmesini istediğimiz mevcut riskli yapılarla ilgili envanter çalışması hâlâ önemini ve aciliyetini korumaktadır. Gerçek, somut yeterli kapsamda verilere, ciddi irdelemelere, doğru analizlere dayanmayan hiçbir plan ve proje başarılı olamaz.
Kentlerimizin afet risklerini tespit etmek ve azaltmak üzere yapılmış araştırmalar, planlar gözden geçirilmeli, eksikleri tamamlanmalı, yanlışları düzeltilmeli ve daha fazla vakit kaybetmeden hayata geçirilmelidir. Yapı tasarım, üretim ve denetim süreçlerinden mühendislerin ve mimarların dışlanmasına, pasifleştirilmesine son verilmelidir. Bu süreçlerde imza sahibi meslektaşlarımızın üstlendikleri sorumluluklar oranında yetkili ve etkili kılınmaları için gereken önlemler alınmalıdır.
Van Depremi’nin 12. yılında kayıplarımızı saygıyla ve özlemle anıyor, yaşanan acıların tekrarlanmaması, doğa olaylarının şehirlerimiz için yeni afetlere yol açmaması için merkezi idareyi, yerel yönetimleri kamu kaynaklarını israf etmeden, toplumsal kesimler arasında ayrım gözetmeden, bilimsel, gerçekçi, adil ve demokratik adımları hızla atmaya davet ediyoruz.