“2000’li Yıllarda Türkiye’de Demiryolları” Rapor Özeti
Eklenme Tarihi: 26/06/2024
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası tarafından hazırlanan
raporun tamamına erişmek için tıklayınız.
Demiryolu ulaştırması, ulaştırma türleri içinde,
temelde ülke içi hareketliliğin gerçekleştirilmesinde en önemli kara ulaştırma
türü olarak değerlendirilmelidir. Bunun yanı sıra uzak ve ağır taşımalardaki
üstünlüğü ile de uluslararası taşımalarda ekonomik olarak öne çıkan bir
ulaştırma türüdür.
Bu anlamda, ülkemizde demiryolu sistemi için
yapılan bir SWOT analizi ile 11. Kalkınma Planı Ulaştırma Özel İhtisas
Komisyonu tarafından bu nitelikler daha anlaşılır hale getirilmiştir.
Bu analizde
ortaya konan hedeflere uygun olarak 2000-2020 döneminde TCDD yatırım
bütçesinden cari fiyatlarla 57,6 Milyar TL harcama yapıldığı, Kamu Sabit
Sermaye Yatırım Deflatörleri ile deflate ettiğimizde 2020 yılı fiyatları ile
yapılan harcamanın 108,7 milyar TL’yi bulduğu görülmektedir. İşletme
bütçelerini de eklediğimizde; 2000-2020 yılları arasında demiryolu sektörüne
200 milyar TL’ye yakın kaynak aktarıldığı görülecektir.
Bu
çalışmada 2000’li yıllarda süreç değerlendirilmiş ve ülkemizde demiryolu
sistemi için belirlenen hedeflerin gerçekleşme düzeyleri incelenmeye
çalışılmıştır.
1.
Ulaştırma-Demiryolları
1.1 Türler
Arası Denge
Demiryolu yatırım kararının boyutunun şekillenmesi ile yapılabilirlik
kararında en etkili parametre olan trafik hacminin saptanmasını sağlayacak
çalışmada işletmecilik döneminde beklenen yolcu ve yük taşıma hedeflerinin
sağlıklı bir şekilde belirlenmesi özel önem arz etmektedir.
Bu anlamda elimizdeki temel belge 11. Kalkınma Planı hedefleridir. Buna
göre uygulanması gereken öncelikli politika demiryolunun yük taşımacılığındaki
payının %15’e, yolcu taşımacılığındaki payının ise %10’a çıkarılmasıdır.
Bu anlamda
baktığımızda 2020 sonu itibariyle diğer planlarda olduğu gibi dengeli bir
ulaştırma altyapısı oluşturmak konusunda bu plan döneminde de hedeflerin
uzağında olduğumuz görülmektedir.
1.2 Ulaştırma-Çevre
İlişkisi
Ulaştırma
sektörünün çevre sorunları ile birlikte anılmasının temel nedeni, yaygın
kullanımı ile yarattığı olumsuz çevresel etkilerdir. Dikkatle izlenmesi gereken temel belge, Avrupa Komisyonunun 2019 yılının sonunda açıkladığı Avrupa
Yeşil Mutabakatı çerçevesinde çevreye yönelik yeni planıdır. Avrupa
Birliği; 2030'a kadar karbon
emisyonunun 1990 seviyelerinin %55 oranında altına çekilmesini, 2050 yılında
ise sıfır karbon emisyonu hedefi ile kıtanın karbon-nötr bir alan olmasını
amaçlamaktadır.
Bu amaçla,
birim yük başına daha düşük emisyon hacmine sahip demiryolu ve denizyolu
ulaşımının özendirilmesi hedeflenmiştir. CO2 emisyonlarının azalması
amacı ile karayolu ağırlıklı ulaştırmada dengenin demiryolu, denizyolu ve iç
suyolu lehine değiştirilmesi Avrupa ulaştırma politikasının önceliği olmuştur.
Buna karşın ülkemizin toplam sera gazı emisyonu %130 oranında artmıştır.
2.
Demiryolu sistemi
2.1
Altyapı
2003
yılından itibaren başta YHT’ler olmak üzere demiryolu yatırım ödeneklerinin
arttığı görülmektedir. Belirlenen hedef 2023 yılına kadar demiryolu hat
uzunluğunun 25.000 km’nin üzerine çıkarılmasıdır.
2000
yılında 10.922 km olan toplam demiryolu uzunluğu 2020 yılı sonu itibariyle
1.213 km’si YHT hattı olmak üzere 12.803 km’ye çıkmıştır. 2023 yılı hedefinin
yakınına bile yaklaşılamadığı, özellikle asıl katma değeri yaratacak olan yük
taşımalarının yapılacağı konvansiyonel hatlar üzerinde yeterli bir iyileşme
sağlanamadığı görülmektedir.
Yıllar itibariyle enerji tüketim değerlerini irdelediğimizde;
elektrikli hat uzunluğu süreç içerisinde üçe katlanırken, enerji tüketimlerinde
kısmi iyileşmeler sağlanmışsa da henüz yatırıma paralel bir değişimden söz
etmek mümkün gözükmemektedir.
Aynı şekilde elektrikli lokomotiflerin sağladığı
güçten de yeterince faydalanamadığımız gözlenmektedir. 2000-2020 arasında tren
başına düşen yük miktarının istenilen oranda artmadığı gözlenmektedir.
Yüksek
Hızlı Tren
Yatırım karar süreçlerinde projelere ilişkin
yapılabilirlik etütlerinin yeterince kullanılamadığı ve/veya projelerin
yapılabilirliği esasına göre çalışmaların yönlendirilmediği gözlenmektedir.
YHT hatları ile ilgili olarak başta fizibilite
etütleri olmak üzere yapılan tüm çalışmalarda hatlar üzerinde hem yolcu hem de
yük taşımacılığı yapılacağı öngörülmesine rağmen bu hatların hiçbirinde yük
taşımacılığı yapılmamaktadır.
Fizibilitelerle uyuşmayan bir diğer husus ise
öngörülen birim taşıma ücretleridir.
Türkiye’deki
mevcut ve yeni yapılan hatlara baktığımızda maksimum işletme hızının 250
km/saat olduğu görülmekte ise de ticari hızlara baktığımızda, durum farklılık
arz etmektedir.Bu durum YHT
gerçekten hızlı mı sorusunu gündeme taşımaktadır.
TCDD
maliyet kitaplarında yer alan YHT gelir-gider tablosu da önemli bir perspektife
işaret etmektedir. Özellikle yol bakım onarım giderlerinin katlanarak arttığı
gözlenmektedir. 2009-2020 yılları arasında YHT hatlarında cari fiyatlarla 1,4
ve 2020 yılı fiyatlarıyla ise yaklaşık 2 milyar TL tutarında yol bakım ve
onarım harcaması yapılmıştır.
Bunun
sonucu olarak YHT tren işletmeciliğinin ilk üç yıldan sonra zarara geçtiği,
2016 yılında gelir oranının %50’nin altına gerilediği görülmektedir.
Lojistik
Merkezler
TCDD 2020
yılı faaliyet raporu; demiryolu taşımacılığında 25 adet lojistik merkezde
toplam 19,9 milyon metrekarelik alanda 75,2 milyon ton/yıllık taşıma kapasitesi
oluşturulacağını öngörmektedir.
2020 yılı
itibariyle bu 25 adet merkezden 11 adedi işletmeye açılmıştır. Yaratılan
kapasite planlanan yatırımın ancak %18’inde kalmıştır. Öte yandan kapasite
kullanım oranı, en yoğun olarak çalışılan 2020 yılında bile yaklaşık %23 olarak
gerçekleşmiş durumdadır.
2.2 Taşımalar
2.2.1
Yolcu Taşımaları
Yolcu
taşımacılığının kent içi yolcu taşımalarının etkisi ile arttığı görülmektedir.
Bununla birlikte; anahat yolcu sayısında belirgin bir ivme gözlenmemektedir.
Ancak, daha önce işletilen bölgesel trenlerden vaz geçildiği ve özellikle
Ankara-İstanbul koridorundaki işletme profilinin değişimiyle YHT taşımalarının
ağırlığının arttığı gözlenmektedir.
2.2.2 Yük Taşımaları
Taşınan
kümülatif yük miktarı da yıllar itibariyle demiryolu taşımacılığının arttığına
işaret etmektedir. Hamton-km; 2000 yılında toplam 26,8 milyardan, %30’a yakın
artarak 2020 yılında 32,4 milyara yükselmiştir. İstatistiksel açıdan
baktığımızda ise demiryolu payını artırmayan bu artışların büyüyen pazardan
demiryolu sisteminin kendi payını almasından kaynaklandığı söylenebilir.
2.3 Mali
Durum
Yapılan hesaplamalar 2000-2020 döneminde yaklaşık cari fiyatlarla 90,
2020 yılı fiyatları ile ise 182 milyar TL nakit açığı oluştuğunu
göstermektedir. Bununla birlikte yıllar itibariyle hizmet üretim değerlerini
incelediğimizde belirgin bir yükseliş olduğu gözlenmektedir.
3.
Demiryolları-Özelleştirme
3.1 Özel Sektör Katılımı
2000’li yıllar boyunca demiryollarında özel
sektörün katılımı önceliğinde sistemin yeniden yapılandırılması konusunda adımlar
atılmıştır. Buna karşın demiryolu sektörüne sektörün yapısı gereği beklenen
ölçüde yeterli özel sermaye girişinin sağlanamadığı görülmektedir.
Özel sektör katılımının bir diğer örneği KÖİ
projelerinde karşılığını bulmaktadır. 1986-2021 arasında toplam 253 KÖİ Projesi
gerçekleştirilmiştir.
KÖİ Projeleri genel olarak değerlendirildiğinde
toplam 80,6 milyar $ tutarında yatırım gerçekleştirildiği, buna karşın
demiryolu ile sadece 1 projenin gerçekleştirildiği görülmektedir.
3.2Görev Bölüşümü
Toplam taşımanın yaklaşık üçte birlik bölümü
sahibine ait vagonlarla gerçekleştirilmektedir. Bir başka anlatımla, sektöre
giren firmalar kamunun işini elinden almıştır.
TCDD ve/veya Taşımacılık AŞ’ye ait vagon başına
düşen taşıma miktarı, sahibine ait vagon başına düşen taşımanın yarısının bile
altındadır. TCDD vagonları ile yılda yaklaşık 1.100 ton taşıma
yapılırken; sahibine ait vagonlarla yapılan taşımanın giderek arttığı ve 2.600
tona ulaştığı görülmektedir.
Değerlendirme
Ulaştırma
genelinde bakıldığında ülkemizde, 2000’li yılların ilk çeyreği için türler
arası dengeli bir ulaştırma yapısının oluşturulamadığını, ulaştırmanın çevre
üzerindeki etkisinin verimli kullanılamadığını, önemli dışsallıklar yaratan
trafik kazalarının azaltılamadığını söylemek mümkündür.
Demiryolu
sistemi için ise öngörülen hat uzunluklarına ulaşılamamış, elektrifikasyon
etkin kullanılamamıştır. Yüksek hız hatlarında uygulama ile fizibilite etüdü
arasında önemli farklar oluşmuş, YHT hatlarında yol bakım onarım giderleri
katlanarak artmış, sorunlar ve oluşan zararlar hızla yükselmiştir. Lojistik
merkez yatırımlarından beklenen fayda sağlanamamıştır.
YHT
yatırımlarına karşın ana hat yolcu taşımacılığı istenen seviyelere yükselmemiş,
yük taşımacılığından öngörülen pay alınamamıştır. Demiryolları mali yapı
açısından değerlendirildiğinde oldukça bozulmuş bir yapı ile
karşılaşılmaktadır. Bu yıllar içinde sermaye artırımları kaynak transferinin
bir aracı haline gelmiştir.
Özelleşmenin
de hızlandığı bu yıllarda, demiryolu taşımacılığı alanına giren firmalar
kamunun işini elinden alırken, kamuya ait vagon verimliliği düşmüş, yükler
vagonlarını boş bırakmayacak şekilde özel sektöre aktarılmıştır. Ayrıca
demiryolu sisteminin yüksek gelir sağladığı uzun mesafeli taşımalar da özel
sektöre aktarılmıştır. Demiryolu tren işletmecilerine güçlü bir kaynak
transferi sağlanmasına karşın özel sektör sermayesi sisteme dahil
edilememiştir.
Demiryollarında
kurumsal ayrışma sorumluluk alanını belirsizleştirmiş, bu ayrışma ile
sağlanacağı öngörülen faydaya ulaşılamadığı gibi kargaşayı artırmıştır.
Tüm bu olumsuzluklara
karşın demiryolu ulaştırmasının ve demiryolu sisteminin ülkemiz açısından
taşıdığı önem yadsınamaz bir gerçekliktir. Bu nedenle bu alanda bugüne kadar
işleyen süreçlerin toplumsal faydayı önceleyen bir bakış açısıyla analizi,
değerlendirilmesinin yanı sıra bu yönde oluşturulacak planlarla bu alana müdahale
edilmesi bir gereklilik olarak değerlendirilmelidir.
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası tarafından hazırlanan
raporun tamamına erişmek için tıklayınız.