Şubat 2023 Depremleri Sempozyumu Tamamlandı
Eklenme Tarihi: 14/02/2025
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası tarafından “Şubat 2023 Depremlerinin Yeniden Gündeme Getirdikleri; Riskler Önlemler ve Çözüm Önerileri” başlığıyla düzenlenen Şubat 2023 Depremleri Sempozyumu, 14-15 Şubat 2025 tarihlerinde, Gaziantep Şehitkamil Kültür ve Kongre Merkezinde gerçekleştirildi.
Sempozyumun açılışında İMO Yönetim Kurulu Başkanı Nusret SUNA, İMO Gaziantep Şube YK Başkanı Burkay GÜÇYETMEZ, Düzenleme Kurulu Başkanı Erdem CANBAY, Gaziantep Ticaret Odası Başkan Vekili Taner ÖZDURAK, Gaziantep Sanayi Odası Meclis Başkanı Adil Sani KONUKOĞLU, Şehitkamil Belediye Başkanı Umut YILMAZ, Gaziantep Milletvekili Melih MERİÇ, Gaziantep Valisi Kemal ÇEBER birer konuşma yaptı.
Konuşmaların ardından “Şubat 2023 Depremlerinin Yeniden Gündeme Getirdikleri” başlıklı panele geçildi. İMO Gaziantep Şb. YK. Başkanı Burkay GÜÇYETMEZ’in yöneticiliğini yaptığı panelde İMO Yönetim Kurulu Başkanı Nusret SUNA İnşaat Mühendisliği Açısından Şubat 2023 Depremlerinin Yeniden Gündeme Getirdikleri, Prof. Dr. Erdem CANBAY Afet Gerçeği, Prof. Dr. Haluk SUCUOĞLU 6 Şubat 2023 Depremleri Işığında Yapı Denetim Yasasının İrdelenmesi, Prof. Dr. H. Polat GÜLKAN Yönetmeliklerin Uygulanabilirliği, Prof. Dr. Kemal Önder ÇETİN Yakın Dönem Depremlerinin Geoteknik ve Deprem Mühendisliği Öğretileri, Prof. Dr. Alper İLKİ Deprem Riski Açısından Yapıların Önceliklendirilmesi ve Güçlendirme başlıklarında konuşma yaptı.
Panelin ardından Sempozyumun oturumlarına geçildi. Birinci gün 6 Şubat Depremlerinin Yapı Zemin İlişkisi Bakımından İrdelenmesi Geoteknik Sorunlar ve Çözüm Önerileri başlıklı ilk oturum Prof. Dr. Kemal Önder ÇETİN, Yeni Deprem Yönetmeliği Çalışmaları başlıklı ikinci oturum Prof. Dr. Erdem CANBAY yöneticiliğinde gerçekleştirildi.
Sempozyumun ikinci günü Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin'in konuşmasıyla başladı. İkinci gün Kentsel Altyapı Sistemlerinde Şubat 2023 Depremleri Etkileri başlıklı üçüncü oturum İMO YK Üyesi Tansel ÖNAL, 6 Şubat Depremi Sonrası Yeniden Yapılanma ve Konut Üretimi başlıklı dördüncü oturum Yük. Mimar Seyfettin COŞAN yöneticiliğinde gerçekleştirildi.
Oturumların ardından 15 Şubat 2025, Cumartesi günü “Deprem Nedeniyle Cezai Sorumluluklar ve İlliyet Bağı” başlıklı panel düzenlendi. İMO Yönetim Kurulu 2. Başkanı Selçuk ULUATA’nın yöneticiliğini yaptığı panelde; Dr. Levent MAZILIGÜNEY Bilirkişi Sorunları - İlliyet Bağı, Dr. Gökhan ÖLMEZ Depremden Kaynaklı Olarak Yapı İnşa Sürecinde Görev Alan Meslek Mensuplarının Cezai Sorumluluğunun Değerlendirilmesi başlıklı sunumlarını yaptı.
Sempozyumun programına erişmek için tıklayınız.
Sempozyuma; İMO Yönetim Kurulu Başkanı Nusret SUNA, 2. Başkanı Selçuk ULUATA, Sayman Üyesi Özer AKKUŞ, Yönetim Kurulu Üyeleri Jale ALEL ve Tansel ÖNAL, Genel Sekreter Yardımcısı Eylem GÜMÜŞ YILMAZ, İMO Şubelerinden Yönetim Kurulu Üyeleri ile çok sayıda meslektaşımız katıldı.
İMO Yönetim Kurulu Başkanı Nusret SUNA’nın Sempozyumun açılışında yaptığı konuşma:
Değerli Katılımcılar,
Değerli Meslektaşlarım,
Değerli Konuklar,
Bugün burada, 6 Şubat 2023 depremlerinin ikinci yıl dönümünde, yaşadığımız büyük felaketten çıkarılması gereken dersleri bilimsel bir perspektiften değerlendirmek için bir araya geldik. İnşaat Mühendisleri Odası olarak düzenlediğimiz bu sempozyum, yalnızca geçmişte yaşanan yıkımı konuşmak için değil, aynı zamanda gelecekte benzer felaketlerin önüne geçebilmek için alınması gereken önlemleri tartışmak adına büyük bir öneme sahiptir.
İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu adına, başta Düzenleme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Erdem Canbay şahsında etkinliğin düzenlenmesinde emeği geçen tüm meslektaşlarıma, bildiri sahiplerine, Gaziantep Şubemizin başkan ve yönetim kurulu üyelerine ve etkinliğin düzenlenmesinde görev alan çalışanlarımıza teşekkürlerimizi sunuyorum.
Tabii ki sempozyuma katılım sağlayan, bizleri yalnız bırakmayan sevgili meslektaşlarıma ve değerli katılımcılara da teşekkür ediyorum.
Değerli Meslektaşlarım,
Değerli Konuklar,
6 Şubat Depremleri, oldukça geniş bir coğrafi alanda etkili olmasının yanı sıra yıkımın büyüklüğü açısından, ülkemiz tarihinin en büyük afetlerinden biri olarak kayıtlara geçmiştir. Binlerce insanımızı kaybettik, milyonlarca yurttaşımız evsiz kaldı, kentlerimiz harabeye döndü. Bugün burada bir kez daha, yaşamını yitiren tüm yurttaşlarımızı saygıyla anıyorum.
Altını çizmek gerekir ki, Türkiye gibi aktif fay hatları üzerinde bulunan bir ülkede, deprem gerçeği ile yaşamak bir zorunluluk olsa da, mühendislik uygulamaları sayesinde bu gerçek karşısında çaresiz değiliz. İnşaat Mühendisleri Odası olarak yıllardır ısrarla şunu vurguluyoruz: bilimsel bilgiye, mühendislik disiplinine ve uzmanların uyarılarına kulak verilmesi halinde, deprem gibi doğa olayları karşısında güvenli yapılar inşa ederek, can kayıplarını ve yıkımı en aza indirmek mümkündür. Ne yazık ki, bilime sırt çeviren, mühendislik ilkelerini göz ardı eden, geçmişten ders almayan anlayış sürdükçe, can ve mal kayıplarıyla sonuçlanan afetlerde sorumluluğu bulunanlardan hesap sorulmadığı sürece, yeni felaketlerin de kaçınılmaz olduğunu hepimiz biliyoruz.
Türkiye’de yapı üretim süreci yıllardır ciddi eksiklikler ve yanlışlarla sürdürülmektedir. Son 20 yılda tam 6 kez imar affı çıkarılmış, kaçak yapılar yasal hale getirilmiş ve mühendislik hizmetlerinden yoksun binalar göz göre göre halkın kullanımına sunulmuştur. İmar aflarıyla ruhsatlandırılan binalar, aslında halkın can güvenliğini tehdit eden potansiyel felaket noktalarıdır. Dolayısıyla, yapı güvenliği konusunda yalnızca deprem sonrası değil, deprem öncesinde de ciddi denetim mekanizmalarının oluşturulması gerektiği açıktır.
Yapı stokumuzun belirsizliği nedeniyle eski yapıların depreme karşı güvensizliği bir yana, yapı denetimi sistemimizin sorunları ve şantiye sahalarında mühendislik hizmetlerinin eksiksiz ve tam olarak uygulanmasının önündeki engeller, yeni üretilen yapıların da ne kadar sağlıklı olduğu konusunda şüpheleri çoğaltmaktadır.
Değerli Meslektaşlarım,
Değerli Konuklar,
Depremlerin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen bölgede günlük yaşamın normale dönmesinden oldukça uzakta olduğumuz ortadadır.
Depremzedelerin temel yaşam koşullarının sağlanması konusunda ciddi sıkıntılar mevcuttur. Bugün, depremzedelerin çoğu hala çadırlarda ve konteyner kentlerde yaşamak zorunda kalmaktadır. Kış şartlarında yaşanan elektrik ve su kesintileri, temiz suya erişimdeki sıkıntılar, hijyen koşullarının sağlanamaması nedeniyle salgın hastalık riski gibi birçok tehdit, bölgedeki insanlarımızın yaşamını tehlikeye sokmaktadır.
Ayrıca, enkaz kaldırma sürecinde yürütülen kuralsız uygulamalar, özellikle asbest yayılımı gibi ciddi çevresel riskleri de beraberinde getirmiştir.
Depremin ardından bölgede başlatılan yeniden inşa süreci, yaşanan felaketin ardından verilen sözlerin yanında ancak devede kulak kalmıştır. Hatırlayacağınız üzere, depremin hemen ardından 319 bini bir yıl içinde olmak üzere toplamda 650 bin konutun inşa edileceği vaat edilmişti. Ancak gelinen noktada, depremin ikinci yılını geride bırakırken, sadece 201 bin konutun tamamlanabildiği Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından açıklanmıştır. Yani vaat edilen konutların ancak %31’i tamamlanabilmiştir. Üstelik, tamamlanan konutların altyapı sorunları, su, elektrik ve kanalizasyon hizmetlerindeki eksiklikler, kent içi ulaşımda yaşanan problemler, geçici barınma alanlarından evlerine taşınabilme şansına erişen az sayıdaki depremzede vatandaşlarımızın günlük hayatını olumsuz etkilemeye devam etmektedir.
Değerli Meslektaşlarım,
Değerli Konuklar,
Bu etkinlik vesilesiyle sizlerin huzurunda önemli bir konuya daha değinmek isterim.
Depremlerinden ardından başlatılan hukuk süreçleri ne yazık ki asıl sorumluyu bulmak amacından çıkmış, bir günah keçisi bulunarak toplum nezdinde öfkeyi dindirmenin bir aracına dönüşmüştür. Evet, tahmin edebileceğiniz gibi o günah keçisi inşaat mühendisi meslektaşlarımız olmuştur.
Hiç kuşkusuz 6 Şubat Depremlerinin yaratmış olduğu yıkımda sorumluluğu bulunan herkesin yargı önüne çıkarılması bizlerin de başlıca talebidir. Ancak söz konusu hukuk süreçlerinde, olması gereken neredeyse hiçbir şey yoktur.
Mesela, deprem riskine karşı tedbir almak; imar mevzuatına, plan projelerine aykırı riskli yapıları ve afet riski olan bölgeleri belirlemek; gerekli denetimleri yapmak görev ve sorumluluğunu taşıyan kamu görevlileri yoktur, bu davalarda.
Son 20 yılda 6 imar affı yasası çıkaran, yasalara aykırı olarak üretilen yapıları “imar aflarıyla” bağışlayan merkezi idare ve yerel yönetimler de bu davalarda yoktur.
Buna karşılık yıkılan ve hasar gören on binlerce yapının sorumluluklarının sadece meslektaşlarımızın omuzlarına yüklenmesi söz konusudur.
Yıkılan binaların hangi sebepten yıkıldığı net olarak ortaya konulmadan, yıkım sebepleri ve sorumluluk zinciri tespit edilmeden, bazı eksiklikler nedeni ile bilirkişi raporlarında da yıkımda kusurlu olarak gösterilen; tasarım, yapım ve denetimden sorumlu meslektaşlarımızın tutuklanması vardır.
Yargılamalarda hâkime yardımcı olması beklenen bilirkişi raporlarının bilimsel ve teknik pek çok hata içermesi, hukuka aykırı olarak kusur belirlemesi yapması, söz konusu bilirkişi raporlarının ise olayın özelliği gereği doğrudan yargılamaya yön vermesi nedeniyle adil bir yargılamadan uzaklaşılması vardır.
Belki de en önemlisi, ceza yargılamasının en temel ilkelerinden olan masumiyet karinesinin meslektaşlarımız açısından, suçsuz olmadığı hükmen sabit oluncaya kadar suçlu sayılacaktır, şeklinde tersine çevrilmesi vardır.
İnşaat Mühendisleri Odası olarak meslektaşlarımızı yalnız bırakmadığımızı, bundan sonra da bu hukuk süreçlerinin ısrarlı takipçisi olacağımızı sizlerin huzurunda bir kez daha vurgulamak isterim.
Değerli Meslektaşlarım,
Değerli Konuklar,
Bugün burada, depremin ikinci yılında, kaybettiklerimizi anarken, aynı zamanda geleceğe dair sorumluluklarımızı da hatırlamalıyız. Deprem zararlarının etkisini en aza indirmek için daha kapsamlı ve etkin adımlar atılması gerektiği açıktır. Riskli yapı stokumuzun dönüştürülmesi, yapı denetim sisteminin baştan sona yeniden düzenlenmesi, yapı üretim sürecine dair mevzuatta yapılması gereken düzenlemeler ve en önemlisi, mühendislik hizmetlerinin tam ve etkin bir şekilde sağlanması için gerekli adımların atılması artık ertelenemez bir zorunluluktur. İnşaat Mühendisleri Odası olarak, yıllardır yetkililere sunduğumuz raporlarla, kamuoyuna yaptığımız açıklamalarla, düzenlediğimiz bilimsel etkinliklerle çözüm önerilerimizi dile getirdik.
Bir doğa olayı olan depremin afete dönüşmesinin önüne geçmek mümkündür. Hatalardan ders çıkarmak ve daha güvenli bir gelecek için harekete ülkemiz için artık kaçınılmaz bir zorunluluktur.
6 Şubat Depremlerinde kaybettiklerimizi bir kez daha saygıyla anarken, Sempozyumumuzun başarılı geçmesini diliyor, katkılarınız için şimdiden teşekkür ediyorum.