Askeri Cuntadan Sivil Vesayete: Demokrasiyi ve Halk İradesini Savunmaya Devam Edeceğiz!
İMO Yönetim Kurulunun, 12 Eylül Darbesinin 45. yılında yaptığı açıklama.
Eklenme Tarihi: 12/09/2025
Türkiye’nin anayasal düzene geçişi ve demokrasi tarihi aynı zamanda adeta bir darbeler tarihidir. Anayasal düzen bugüne kadar defalarca darbeyle kesintiye uğramış, kazanılan hak ve özgürlükler, elde edilen demokrasi deneyimi ağır yaralar almış, ancak bir şekilde yoluna devam etmiştir.
Tarihimizin en acımasız, hak ve özgürlüklere, demokrasiye karşı en ezici ve kalıcı darbenin 12 Eylül 1980’de gerçekleştiğini söylemek yanlış olmayacaktır. 12 Eylül Darbesiyle Anayasa askıya alınmış, tüm siyasi partiler kapatılıp yöneticileri tutuklanmış, sendikalar, meslek odaları etkisiz hale getirilmiş, tüm demokratik kitle örgütleri ve öğrenci dernekleri yasaklanmıştır. Yüz binlerce insanın tutuklanması ve ağır işkencelerden geçirilmesini asla unutmamak ve bu kara lekeden ders çıkarmak önemlidir.
Hiç şüphesiz 12 Eylül’ün hayata geçirilmesinin ekonomik ve politik gerekçeleri vardı. Bunun temel taşları ise 24 Ocak kararlarında ifade edilmiştir. Böylelikle grevler yasaklanmış, özelleştirmelerin önündeki engeller kaldırılmış, emeğin tüm kazanımları elinden alınmış, çalışma yaşamı sermaye için dikensiz gül bahçesine dönüştürülmüştür. Kamusal değerler hızla piyasanın hizmetine sunulmuş, ülkenin toprağı, suyu, ormanları, kıyıları, meraları vb. ne kadar değeri varsa metalaştırılmıştır.
Aradan geçen 45 yılın ardından bugün yaşadıklarımıza baktığımızda, 12 Eylül Darbesinin ne kadar köklü ve süreğen bir darbe olduğunu anlamak mümkündür. Öyle ki 12 Eylülcülerin asker postallarıyla yaptıkları, hatta daha fazlası bugün sivil organlar eliyle yürütülmektedir.
Son olarak, CHP İstanbul İl Yönetimine kayyum atanmasıyla, siyasi partilerin varlığına ve örgütlenme hakkına doğrudan bir saldırı söz konusudur. Üstelik sadece siyasi partilerin değil, seçimleri, seçim kurulları tarafından onaylanmış ve göreve gelmiş tüm demokratik kitle örgütlerinin organlarının istendiği zaman görevden alınarak yerine siyasi iktidarın atadığı bir kayyumun göreve gelmesinin önü açılmıştır. Bu açıdan meseleyi sadece bir siyasi partinin sorunu olarak görmek son derece yanlıştır. Bu tüm demokratik kuruluşların varlığına temelden bir saldırıdır.
Üstelik 12 Eylül Darbecilerini “gururlandıracak” tek hukuksuzluk bununla sınırlı değildir.
İşçi grevleri, “milli güvenlik” gerekçesiyle yasaklanmakta; emeğin en temel hakları hiçe sayılmaktadır.
Toplantı ve gösteri yürüyüşleri engellenmekte, barışçıl gösterilere polis şiddetiyle müdahale edilmektedir.
Sosyal medya paylaşımları nedeniyle yurttaşlar gözaltına alınmakta, düşünce ve ifade özgürlüğü yok sayılmaktadır.
İnşaat Mühendisleri Odası 12 Eylül’ün en karanlık günlerinde kendisine yönelen saldırılara ve tehditlere rağmen emeğin haklarını, barışı ve demokrasiyi, tam bağımsızlığı nasıl savunduysa bugün de aynı kararlılıkla emekten, özgürlükten, demokrasiden ve halk iradesinden yana durmaya devam edecektir.
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu