Taşıyıcı Sisteme Müdahale Bütünlüğü Bozar, Sorumluluğu Değiştirir!
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulunun, deprem yargılamalarında kolon kesme iddiaları hakkında 6 Ekim 2025 tarihinde yaptığı açıklama.
Eklenme Tarihi: 06/10/2025
Ülkemizin yaşadığı depremler ihmallerin ve yanlış politikaların ağır sonuçlarını da gözler önüne sermektedir. Bu nedenle de deprem yargılamalarının adil, şeffaf ve bütünlüklü bir yaklaşımla yürütülmesi, sadece sorumluların cezalandırılması için değil, gelecekte aynı hataların tekrar etmemesi için de hayati önemdedir.
6 Şubat 2023 depremleri sonrasında yürütülen ceza yargılamalarında sıkça gündeme gelen kolon kesme iddiaları, yargılamaların sağlıklı ve adil yürütülebilmesi açısından özel önem taşımaktadır.
Bir yapının taşıyıcı sisteminde kolon, kiriş veya benzeri elemanlara müdahale edilmesi, binanın statik dengesini doğrudan ortadan kaldırmakta ve deprem güvenliğini en üst seviyede zayıflatmaktadır. Kolon kesildiğinde:
- Yapının yük aktarım mekanizması bozulur, kesilen kolonun taşıdığı düşey yükler komşu kolonlara aktarılır, bu da aşırı kesit zorlanmaları yaratır.
- Deprem sırasında oluşan yatay kuvvetlerin dengelenmesini sağlayan sistem düzensiz hale gelir; bu durum yumuşak kat mekanizması veya ani göçme ile sonuçlanabilir.
- Yapının taşıma kapasitesi, en zayıf noktadan çökerek kısa sürede tamamen kaybolur.
Bu nedenle kolon kesme, tek başına göçmeye yol açabilecek niteliktedir. Bu durumda, binanın yıkımında proje müellifinin veya yapım aşamasında görev alan mühendislerin sorumluluğundan bahsetmek teknik olarak mümkün değildir. Sorumluluk, taşıyıcı sisteme müdahaleyi yapan kişilere aittir.
Türk Ceza Kanunu’nda (TCK m. 22) taksirli sorumluluk, failin dikkat ve özen yükümlülüğünü ihlal ettiği durumlarda söz konusu olur. Ancak neticenin (binanın yıkılması sonucu meydana gelen ölümlerin) sanığın yükümlülük ihlaliyle doğrudan bağlantılı olması gerekir. Kolon kesme gibi ruhsatsız ve kasten yapılan müdahaleler, bu eylemi gerçekleştirenler açısından olası kast kapsamında değerlendirilmelidir.
Kolon kesme, bir binanın statik dengesini ortadan kaldırır; sorumluluk bu müdahaleyi yapanlardadır.
Kolonu kesilen binanın deprem dayanımı en üst seviyede güvensiz hale gelmekte, buna sebebiyet veren kişiler neticeyi önlemeye yönelik olarak hiçbir tedbire de başvurmamaktadır. Kolon kesen kişilerin kasten yükümlülük ihlallerine sebebiyet verdikleri bu gibi durumlarda artık üçüncü kişilerin taksirli sorumluluğundan da bahsedilemez.
Taşıyıcı sisteme müdahale göçmeye davetiye çıkarır; bu ihlalin bedeli mühendislere yüklenemez.
Projeyi hazırlayan veya yapım aşamasında görev alan mühendislerin bu tarz sonradan ve izinsiz yapılan müdahaleleri öngörmesi ve engellemesi mümkün değildir. Dolayısıyla, kolon kesme iddialarının görmezden gelinmesi ya da yeterince araştırılmaması, adil yargılanma hakkının ihlali anlamına gelmektedir.
Gerekçeli karar hakkı, yargının keyfiliğe karşı en önemli güvencesidir.
Anayasa’nın 141. Maddesi uyarınca mahkemelerin gerekçeli karar verme yükümlülüğü bulunmaktadır. Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi kararlarında da açıkça vurgulandığı üzere, savunma makamı veya katılanlar tarafından ileri sürülen ve davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikteki iddialar, mahkemece ayrıntılı ve makul gerekçelerle tartışılmak zorundadır. Bu bağlamda, katılan beyanıyla desteklenen veya şüpheli veya sanıklarca dosyalara kazandırılan fotoğraf, belge gibi delillerle ortaya konan kolon kesme iddialarının sadece belediye yazışmalarıyla geçiştirilmesi, kolon kesmeye yönelik deprem öncesinde bir şikâyet olmaması gibi gerekçelerle incelenmemesi hukuken yeterli değildir.
Savunma hakkı görmezden gelinemez; kolon kesme iddiaları mahkemece ayrıntılı şekilde araştırılmalıdır.
Kolon kesme gibi ciddi iddialar yeterince incelenmeden verilen mahkûmiyetler, adalet ilkesini zedeler.
Deprem yargılamalarında, yapının taşıyıcı sistemine doğrudan müdahale niteliğindeki kolon kesme iddiaları mutlaka ayrıntılı ve bilimsel yöntemlerle araştırılmalı; sorumluluk zinciri, bu ağır yükümlülük ihlallerini gerçekleştirenler üzerinden kurulmalıdır. Aksi takdirde, sorumluluğu bulunmayan mühendislerin ve mimarların cezalandırılması hem adalet ilkesine hem de bilimsel gerçeklere aykırılık oluşturacaktır.
Yapıların deprem güvenliği ve deprem kuvvetlerine karşı koyabilmesi statik tasarımın bütünüyle ilgilidir. Yapısal sisteme kolon kesme dışında yapılan diğer müdahaleler (örneğin kat ilavesi, taşıyıcı kirişlerin kaldırılması, taşıyıcı sisteme fiziki zarar verilmesi, çatıya taşıyıcı sistemi etkileyecek yük bindirilmesi vb.) de taşıyıcı sistem bütünlüğünü bozmaktadır ve artık bina tasarlanan veya inşa edilenden farklı, deprem dayanımı azaltılmış bir sistemdir.
Tasarlanan ve inşa edilen sistemi bozan, değiştiren her türlü müdahale taşıyıcı sistemin bütünlüğünü bozacak ve yapı deprem kuvvetlerine tasarlandığı şekliyle değil, bozulmuş haliyle karşı koymaya çalışacaktır. ‘Mevcut haliyle önemli farklar içerse de tasarlandığı halin de uygun olması gerekir’, bakış açısıyla tasarlanan halin modellenip analiz edilmesi doğru bir yaklaşım değildir. Zira tüm modelleme ve analizler kabuller içermektedir ve tasarlanan halin depremdeki davranışını yüzde yüz kesinlikle yansıtma kabiliyetine sahip değildir. Binanın statik projesinde tasarlanan halinde yapılan esaslı değişiklikler sonrasında, tasarlanan haliyle ilgili yapılacak tüm değerlendirmeler şüphe içerecektir ve şüpheden sanığın yararlanması genel bir hukuk ilkesidir. Ayrıca nedensellik bağı ve objektif isnadiyet açısından da değişikliklerin dikkate alınması zaruridir.
İMO olarak, meslektaşlarımızın hukuka aykırı biçimde sorumlu tutulmalarına yol açacak eksik ve hatalı değerlendirmelerin karşısında durmaya devam edeceğimizi kamuoyuna saygıyla duyururuz.
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu