Kadına Yönelik Şiddete, Karşı Mücadele ve Dayanışma Ruhuyla Tüm Kadınları Selamlıyoruz
İMO Ankara Şubesi Kadın İnşaat Mühendisleri Komisyonu, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında yayımladığı açıklamada, kadınların özgür, eşit ve şiddetsiz yaşama hakkının tüm toplumun ortak sorumluluğu olduğunu vurguladı
Eklenme Tarihi: 02/12/2025

İMO Ankara Şubesi Kadın İnşaat Mühendisleri Komisyonu, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında yayımladığı açıklamada, kadınların özgür, eşit ve şiddetsiz yaşama hakkının tüm toplumun ortak sorumluluğu olduğunu vurguladı.
Açıklamada UN Women ve UNESCO raporlarına dikkat çekilerek, dijitalleşmeyle birlikte kadınların çevrim içi taciz, tehdit, ifşa ve siber zorbalık gibi yeni şiddet biçimleriyle karşı karşıya kaldığı vurgulandı. Dünya genelinde kadınların yaklaşık yüzde 38’inin dijital şiddet deneyimi yaşadığı belirtilirken, dijital şiddetin kadınların görünürlüğünü azaltmayı amaçlayan yeni bir baskı mekanizmasına dönüştüğü ifade edildi.
Açıklamanın tamamı:
Kadına Yönelik Şiddete, Karşı Mücadele ve Dayanışma Ruhuyla Tüm Kadınları Selamlıyoruz
25 Kasım, kadınların en temel insan hakkı olan yaşama hakkı başta olmak üzere; eşitlik, özgürlük ve çalışma hakkı gibi temel hak ve özgürlükleri için tarih boyunca verdikleri mücadelenin hatırlandığı, dayanışmanın güçlendiği bir gündür. Bu tarih; baskıya, işkenceye ve cinsiyetçi tahakküme karşı direnen, bedel ödeyen ve mücadelesi dünya kadın hareketinin temel taşlarından biri hâline gelen kadınların sesidir.
1960 yılında diktatörlüğün askerleri tarafından tecavüz edilerek katledilen Mirabal Kardeşler 25 Kasım’ı insanlık adına bir utanç gününe dönüştürmüştür. 1981’de başlayan anma ve mücadele geleneği, 1999 yılında Birleşmiş Milletler tarafından “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” ilan edilmesiyle tüm dünyada ortak bir farkındalık gününe dönüşmüştür.
Bugün dünyanın dört bir yanında kadınlar; toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, erkek şiddetine, tacize, tecavüze, savaşa, ırkçılığa ve her türlü ayrımcılığa karşı seslerini yükseltmekte, dayanışmayı büyütmektedir.
Kadınların anayasal hak ve özgürlükleri pek çok ülkede geri plana itilmekte ve tehdit altına girmektedir. Otoriter politikalar, savaşlar, ekonomik krizler ve toplumsal kutuplaşma, kadınlara yönelik şiddetin tüm biçimlerini derinleştirmektedir. UN Women ve UNESCO’nun yayımladığı raporlar, dünya genelinde milyonlarca kadının dijital şiddete maruz kaldığını; buna karşı koruyucu yasal düzenlemelerin ise çoğu ülkede yetersiz olduğunu göstermektedir.
UN Women, dijital mecralarda yürütülen şiddetin yeni ve tehlikeli bir yüz olarak büyüdüğünü; çevrim içi taciz, tehdit, izleme, ifşa, siber zorbalık ve derin-fake saldırılarıyla kadınların sistematik biçimde hedef alındığını vurgulamaktadır. Dijitalleşmenin hızla arttığı günümüzde bu saldırılar, kadınların görünürlüğünü azaltmayı, onları susturmayı ve kamusal alandan geri çekmeyi amaçlayan yeni bir baskı mekanizmasına dönüşmüştür.
UN Women verilerine göre dünya genelinde kadınların yaklaşık %38’i çevrim içi şiddet deneyimi yaşamıştır. Dijital şiddet; sosyal ve mesleki hayata katılımı engelleyen, kadınların güvenliğini tehdit eden, görünürlüğünü azaltan yeni bir şiddet alanı olarak ortaya çıkmaktadır.
Bu tablo, Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri kapsamında Hedef 5: Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Hedef 16: Barış, Adalet ve Güçlü Kurumlar başlıklarının aciliyetini daha da görünür kılmaktadır.
Türkiye’de kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri ciddi boyutlara ulaşmış durumdadır. WEF’in 2023 cinsiyet eşitsizliği endeksine göre Türkiye, 146 ülke arasında 129. sırada yer alıyor. Bu tablo, ülkemizde toplumsal cinsiyet eşitsiliğinin ne kadar derin olduğunu gözler önüne seriyor.Son dönemde hukuk ve yasama süreçlerinde kadınların yaşam haklarını koruması gereken düzenlemelerin geri plana itilmesi, toplumda haklı endişeler yaratmaktadır. İstanbul Sözleşmesi gibi hayati uygulamaların sona erdirilmesi, 6284 Sayılı Kanun’un uygulanmasındaki aksaklıklar ve koruma tedbirlerindeki yetersizlikler dikkat çekicidir.
Bu yıl ilk kez şüpheli kadın ölümleri, erkekler tarafından öldürülen kadın sayısını aşmıştır. Dijital şiddete ilişkin kapsamlı bir yasal çerçevenin hâlâ oluşturulmamış olması da önemli bir boşluk olarak durmaktadır. 11. Yargı Paketinde dijital şiddete yönelik tanım girişimleri bulunsa da etkili, kapsamlı bir düzenleme hâlâ hayata geçirilmemiştir.
Mevzuatın gelişen şiddet biçimlerine uyum sağlaması, veri sistemlerinin güçlendirilmesi ve adalet mekanizmalarının etkin biçimde işletilmesi zorunludur.
Toplumsal yaşamda maruz kalınan eşitsizlikler, mesleki hayatta daha da derinleşmektedir. İnşaat mühendisliği gibi erkek egemen sektörlerde kadınlar; eşit işe eşit ücret, güvenli çalışma ortamı, karar mekanizmalarına erişim, cinsiyetçi önyargılarla mücadele gibi pek çok alanda çok yönlü bir mücadele yürütmektedir.
Bizler; kadınların emeğini görünmez kılan, gücünü sınırlayan her türlü düzen ve otoriteye karşı durarak, emeğimizin cinsiyet üzerinden değerlendirilmesine izin vermeden, dayanışma ve örgütlü mücadelenin gücüyle eşitliği inşa etmeye devam edeceğiz.
Bugün bir kez daha hatırlatıyoruz: İnsan onuruna hizmet etmeyen mevcut dünya düzeni, ancak ve ancak 25 Kasım’ın mücadele ruhu; dayanışma, adalet, özgürlük ve direnişle aşılabilir.
Kadınların özgür, eşit ve şiddetsiz yaşama hakkı; tüm insanlığın ortak sorumluluğu ve ortak mücadelesi olmalıdır. Aksi hâlde, kadınların özgür olmadığı bir dünyada gerçek barış, demokrasi ve kalkınmadan söz etmek mümkün değildir.
Kadına yönelik şiddete karşı mücadele ve dayanışma ruhuyla tüm kadınları selamlıyoruz.
İMO Ankara Şubesi
Kadın İnşaat Mühendisleri Komisyonu