8. OLAĞAN GENEL KURULUMUZ

Eklenme Tarihi: 19/03/2014

Eskişehir Şube Genel Kurulu`nu 15 Şubat 2014 tarihinde Zübeyde Hanım Kültür Merkezi`nde gerçekleştirdi. Açılış konuşmasını Şube Başkanı Fercan Yavuz`un yaptığı Genel Kurula Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet ATAÇ,  diğer meslek odalarının yöneticileri ile çok sayıda inşaat mühendisi katıldı.

7. ve 8. Dönem Şube yönetiminde görev yapmış Yönetim Kurulu Üyeleri tarafından, 2 dönem boyunca İMO Eskişehir Şube Başkanlığı görevini yürüten Fercan Yavuz`a katkı ve hizmetlerinden dolayı teşekkür plaketi takdim edildi.

8.Dönem Genel Kurulu 16 Şubat Pazar günü yapılan seçimle devam etti. 381 üyenin katıldığı seçimler sonucunda oluşan Şube Yönetim Kurulu aşağıdaki gibidir:

1) BÜLENT ERKUL

2) BERRİN ÇİFTÇİ

3) CUMALİ NİĞDELİOĞLU

4) DENİZ KILIÇ

5) HASAN SELİM ŞENGEL

6) HÜSEYİN ORKUN KILIÇ

7) ANIL ASİL

8) MUSA ÇOBAN

9) ÖNDER ÖZTÜRK

10) İBRAHİM LEVENT İLİTER

11) İLKAY KARA

12) OYTUN GÖKTEN

13) FERİDE BETÜL HACIMUSALAR

14) ÖMER GÜRSEL

 

Yeni Yönetim Kurulumuza 9. çalışma döneminde başarılar diler, mesleğine ve meslektaşımıza sahip çıkma duyarlılığını gösteren tüm üyelerimize teşekkür ederiz.


 

Şube Başkanı Fercan Yavuz`un 8. Olağan Genel Kurul Açılış konuşması;

?Değerli meslektaşlarım,

Ülkemizin derin bir kaos ortamından geçtiği, akla karanın birbirine karıştığı, devletin en itibarlı kurumlarının ve demokrasimizin depremlerle sarsıldığı bir dönemde, Türkiye`nin gözü korkutulamayan itibarlı meslek kuruluşlarından biri olarak 8.inci olağan Genel Kurulumuzu yapmak üzere toplanmış bulunuyoruz.

Çoğunluğun başını kuma gömdüğü bir ortamda, destekleriniz sayesinde gerek ulusal, gerek yerel düzeyde mesleğimizi ve geleceğimizi yakından ilgilendiren her türlü sorunun üzerine gidebilecek cesaret ve sesimizi en gür haliyle ilgili yerlere ulaştırabilecek dik bir duruşla hizmet üretmeye çalıştık.

Değerli Arkadaşlarım,

Gerçekten de bugüne kadar yaşadığımız ve yaşanması muhtemel tüm sorunlarla ilgili olarak ulusal ve yerel gündemi en yakından takip eden meslek örgütlerinden biri olduk.

Ne sorunları inkâr edenlerden ne de sorunlarla ve sorumlularla yüzleşmekten korkanlardan olduk.

Statümüzü muhafaza etmek adına ya da görebileceğimiz bireysel zararlardan endişe ederek susmayı yeğleyenlerden de olmadık.

Evet, zaman zaman siyasi kadrolarla çok çatışmalarımız, görüş ayrılıklarımız da oldu. Hiç kimse, ama hiç kimse bu durumlarda dahi evrensel demokratik ve mesleki ilkelerden ayrılarak bir tavır geliştirdiğimizi söyleyemez.

Eleştirilerimiz ve değerlendirmelerimiz her zaman yerinde, ölçüsünde ve sadece sorunların çözümüne yönelik oldu.

Değerli arkadaşlarım ülkemizin içinde bulunduğu bu tarz kriz ve keşmekeş ortamlarında "kral çıplak" demek her zaman kolay bir iş değildir; bedel ödemeyi gerektirir.

Zaten yaşanan bunca şeye rağmen halkımızın da yetki makamında oturanların da suskunluğu bundandır.

Ve bu suskunluk, bu aymazlık, bu adam sendeciliktir yaşadığımız yerleri bu duruma getiren.

Peki, biz de mi aynısını yapmalıydık?

Ülkemizdeki laik demokratik düzen yerle bir edilirken;

Adalet ve Hukuk sisteminde güç savaşları sürerken;

Ayakkabı dolaplarından dolarlar, yatak odalarından para kasaları çıkarken;

Meslektaşlarımızın geleceği karartılırken;

Genç meslektaşlarımıza şantiye şefliği için yıllık iki bin lira ücret teklif edilirken;

İmzacı mühendis aranıyor diye ilanlar verilirken;

 Ülkede 4 hoca ile 400 mühendis yetiştiren üniversiteler kurulurken;

Gayrimenkul sektörü tamamen müteahhitlerin insafına bırakılırken;

Kentte konut alanların yarısına yakını bankalara borçlanırken;

Stadyum yıkılıp kent belleği ortadan kaldırılırken;

Demiryolu inşaatında İhale fiyatı iki katına çıkıp, işin yarısı yapılırken;

Kentin İstanbul ile demiryolu ulaşımı yıllarca sekteye uğrarken;

İstasyon binası yerine açık peron yapılırken,

İniş ve çıkışında sinyalizasyon bulunan`` mühendislik harikası !!!`` köprüler inşa edilirken;

Kentin kavşaklarında birbirini karşılamayan ya da çift şeritten tek şerite inen yollar icat edilirken;

Tramvay güzergâhları ihale sonrası değiştirilirken;

Şehrimizdeki deniz fenerinin gece aydınlattığı tarlalarda, gündüzleri iç karartıcı büyük işler yapıldığı iddiaları ayyuka çıkmışken;

Etrafımızda bunlar olup biterken çoğunluk gibi biz de susmalı mıydık?

İmar, kentleşme, ulaşım gibi mesleğimizin geleceğimizin ve toplumumuzun en temel sorunları birilerinin keyfiyetiyle, plansız, projesiz ve programsız olarak şekillenirken susmalı mıydık?

Tabii ki susamazdık ve susmadık da?

Bizim görevimiz gereği, müdahil olduğumuz neredeyse her konuda, karşımıza söylediğimiz gerçeklerden ve sergilediğimiz bilimsel yaklaşımlardan rahatsız olanlar çıktı.

Yerinden çıkan her çivi, biz inşaat mühendislerini rahatsız eder; dolayısıyla biz çıkan her çiviyi yerine çakmaya çalıştık. Memleketin ve kentin çivisini çıkarmaya çalışanların bize olan tepkisi bundandır.

Değerli Arkadaşlarım,

Son yıllarda İnşaat mühendisliği mesleğine ilişkin bilimsel eğitim hafife alınarak mühendislik değersizleştiriliyor.

 

2013 yılında 78 Devlet Üniversitesi 35 Vakıf Üniversitesi olmak üzere 113 üniversitede 142 inşaat mühendisliği programına ulaşılırken, 2013-2014 öğretim yılında 517. puan alanda 198. puan alanda inşaat mühendisliği okullarına yerleştirilmiş bulunmaktadır. Daha mesleğe başlamadan çarpıklık başlıyor.

 

Bütün bunlar yetmiyormuş gibi 21 Teknik Eğitim Fakültesi 2015 yılında son mezunlarını vererek yerine "Teknoloji Fakültesi" adıyla yeni fakülte kurulmuş olacak. Sektörün esas gereksinimi olan teknisyen ve tekniker eğitimine son verilecektir.

 

Düzenlemeyle ayrıca bugüne kadar teknik öğretmen unvanıyla mezun olan yaklaşık 70 bin kişinin birçoğunun kuralsız olarak mühendis unvanı almalarının önü açılacaktır.

 

Teknik Öğretmenlere ilişkin yapılan düzenlemeyle, çok basit bir sınav sonucunda1 yılda 10 derste mühendislik diploması vermeyi öngören tamamlama eğitimi uygulamaya alınmıştır

 

 Önümüzdeki dönemde ne yazık ki inşaat mühendisliği tanımına uymayan pek çok inşaat mühendisi aramızda dolaşacak, zaten hızla düşmekte olan ortalama mühendislik kalitesi ayaklar altına alınacaktır.

 

Bu durum mezuniyet sonrasında mesleğin hakkını vererek ve kaliteli hizmet üretmek isteyen meslektaşlarımıza rekabet, aş ve iş bulamama şeklinde yansıyacaktır.

 

 Yeni mezun genç İnşaat Mühendislerinin işsizlik oranı %25i geçmiştir. Önemli sorumluluklar üstlenerek çalışan mühendislerin çalışma koşulları ağır, özlük hakları ve ücretleri yetersizken iktidar bu uygulamasıyla Teknik öğretmenlerin atanmasını sağlayamadığını itiraf ederek istihdam sorununa çözüm bulduğunu ileri sürmektedir.

 

Eğer bu durumun önüne geçemezsek, sadece genç arkadaşlarımız değil, meslektaşlarımızın nerdeyse tamamı serbest piyasanın acımasız ve vahşi şartlarına göre çalışmaya zorlanacak ve ürettikleri hizmetin kalitesinden kuşku duyulur hale gelinecektir.  Bu durumda vatandaşın can ve mal güvenliğini nasıl sağlayacağız.  Bizce en can alıcı soru budur.

 

Değerli Meslektaşlarım,

 

Yaklaşık iki ay önce Resmi Gazete`de bir Bakanlar Kurulu kararı yayınlandı. İnşaat Mühendisleri Odası`nın İdari ve Mali açıdan denetlenmesini Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yapacak. 12 Eylülün cuntasının bile uygulamaya utandığı böyle bir kararın meslektaşımız olan bir bakan tarafından yürürlüğe konması üzücü ve düşündürücüdür.

 

Oysa Mühendis ve Mimar Odaları, devlet çarkı içinde olmayıp, ayrı tüzel kişiliği olan kuruluşlardır. Meslek alanı, yalnızca meslek mensuplarının söz ve karar sahibi oldukları, denetim mekanizmalarını da kendilerinin oluşturduğu demokratik bir yapı içerisinde düzenlenmekte ve yürütülmektedir.

 

Bu nedenle meslek kuruluşları devletten Mali ve İdari olarak tamamen bağımsız, özerk kuruluşlardır. Ayrıca meslek örgütlerinin aldığı kararlar, yaptığı uygulamalar her zaman yargı denetimine açıktır.

 

Bizim odalarımız baskı altında tutulmaya çalışılırken Avrupa da meslek kuruluşları tamamen bağımsızdırlar. Aksi takdirde, gerçek anlamda demokrasiyi sağlamak mümkün değildir. Vesayet meraklılarına bu konuyu tekrar hatırlatmakta yarar görüyoruz.

 

Bugün ülkemizin ve mühendislik alanımızın önemli sorunları var. Yıkmaya dayalı bir mantıkla hazırlanan 6306 sayılı yasa, yapıları denetletmek yerine bürokrasiye tavan yaptıran Yapı Denetim yasası, kentlerimizi tek tip hale getirip dağa bayıra çok katlı inşaatlar yapan sektörümüzün en büyük Müteahhiti TOKİ, neler getirip neler götüreceği bilinmeyen Yeni Büyükşehir Belediye yasası üzerine çok düşündük tartıştık ve konuştuk

 

Bunların hiç birisi aşılamayacak sorunlar değil. Çevremizi yaşamımızı kirleten yapılaşmaları biz yıkmasak da, çocuklarımız veya torunlarımız bu kirliliği mutlaka ortadan kaldıracaklar ve daha yaşanabilir bir ülke yaratacaklardır bundan hiç kuşkumuz yok.

 

 

Değerli arkadaşlarım,

Her ne kadar birileri tarafından hoş karşılanmasa da bizim yerel yönetimlerle ilgili görüş ve düşüncelerimiz gayet nettir.

Yerel oluşumları ve bilimsel yaklaşımları reddeden hiçbir yöneticinin bu kente bir şey verebileceğini düşünmüyoruz.

Bugün Eskişehir marka şehir oldu diye övünenlerin, bu plansız ve bilimsellikten uzak yaklaşım ve uygulamaları devam ettiği sürece yarın hangi sorunlarla bu kenti baş başa bıraktıklarını hep birlikte göreceğiz.

Yıllarca TOKİ Başkanlığı yaparak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı`na getirilen Sayın Erdoğan Bayraktar istifa ederken, gerek TOKİ Başkanlığı gerekse Bakanlığı döneminde uyguladığı kararların çoğunun Sayın Başbakan`ın isteği ile yapılmış olduğunu ifade etmiştir. Bizim yıllardır söylediğimiz Eskişehir yerinden değil, merkezden, yani Ankara`dan dan yönetiliyor görüşümüz bir kez daha doğrulanmıştır. Milletvekilleri bakanlar gidecek biz bu şehirde kalacağız. Bu hep böyle oldu olmaya da devam edecek. Aklımızdan hiç çıkarmamız gereken budur.

Sorunlar kronik hale gelmeden ortaya koyduğumuz çözüm önerileri ile her türlü desteği vereceğimizi söylememize rağmen maalesef bugüne kadar gereği gibi karşılık bulmamıştır.

Eskişehir bugünden tezi yok planlı bir gelişme ve kalkınma stratejisini ortaya koymalıdır. Şehrin ihtiyaçlarına çözüm getiren, kimliğini, özgün niteliklerini,

Yerel ve toplumsal yapısını gözeten, geçmişten geleceğe yön veren imar düzenlemelerini katılımcı anlayışla başta TMMOB`ye bağlı meslek odaları olmak üzere ilgili uzman kişi, kurum ve kuruluşların görüşlerini alarak hazırlamak ve hayata geçirmek yerel yönetim anlayışına da esas olmalıdır.

 

Değerli katılımcılar

Yeni belediye yasası ile sorumluluk alanı il sınırları olmuştur. Şehri bir bütün olarak düşünmediğiniz takdirde başarı şansınız yoktur. Biraz önce de söz ettiğim gibi bütünsel bir plan bu kentin olmazsa olmazıdır. Bu plan, kentin gelecekteki elli yılına yön vermelidir.

 Klasik anlamdaki imar planları ile artık kabına sığmayan bir şehri ileri noktalara taşımak çok zor.  780 bin nüfusun, 700 bini kent merkezinde, 80 bini köy, belde ve ilçelerde yaşıyorsa bu tür planlama hiç de kolay değildir.

Bir taraftan, tek merkezde sıkışan ve ağır sanayinin şehrin göbeğinde yer aldığı bir kentle uğraşacaksınız, bitişik nizam yapılardan kurtaracaksınız, ulaşım sorununu çözeceksiniz, alt yapı yatırımlarını yapacaksınız.

 Diğer taraftan ise örneğin,  TCDD arazisini Avrupa`nın en büyük konser alanı ve kültür merkezine, Şeker Fabrikasını da film platosuna dönüştürecek vizyonunuz olacak.

 Mahmudiye`de hipodrom, Çifteler Sakarbaşın`da hovercraft gezisi için tesisler düşünüp, Seyitgazililerin Citta Slow(yavaş şehir ) özlemlerinin kentle nasıl bütünleştirileceğini hayal edecek ve hayata geçireceksiniz.

 Alpu yeri tespit edilen kömür rezervlerinden nasıl yaralanacağınızı bilip, havacılık ve demiryolu konusundaki kümelenme ve mükemmeliyet çalışmalarını uluslar arası düzeye taşımakta öncülük edeceksiniz. Sarıcakaya da organik tarımı teşvik edip, kent içindeki verimli alanların betonlaşması konusunda direneceksiniz.

 Konut stokumuzun önemli bir kısmı son on dört yılda yenilenmiş olsa dahi her an kapımızda büyük bir tehlike olarak bekleyen deprem konusunda gerekli adımlar atılmaz ise ortaya çok tatsız sonuçlar çıkabileceğini hesap edeceksiniz.

Yeni oluşacak kent koridorları ve kent havzalarında neler yapılabileceğini ön görüp, temiz enerji ve suyu en ucuz nasıl vatandaşa ulaştıracağınızı planlayacaksınız.

Bu söylediklerimin hepsi ve çok daha fazlası yapılmak zorunda olan işler.

Başka bir deyişle belediye başkanlığı değil seçilmiş valilik yapacaksınız. Ve en önemlisi bizi nasıl bir kentte yaşatacaksınız. Üniversite kenti mi? Sanayi şehri mi? Kültür, sanat ve turizm kenti mi? Lojistik üssü mü? Ticaret merkezi mi? Dünya bizi hangi kimlik ve hangi simgelerle tanıyacak.

Saydığım nedenlerle bu dönemde yapılacak olan seçimler son derece önemlidir.

Eğer şeffaflık ve katılımcılığı sağlamayıp,  kapalı kapılar ardında isim yapmış kurumların logosunu kendimize siper ederek, sadece danışmanlarla iş kotarmaya kalkışırsak,  imar, ulaşım, konut, çevre gibi sorunlar, kendi halinde bir gelişim trendi ile çözülemez hale gelecek ve bizlerde arsa toplayan adamları ve onların meclis üyesi arkadaşları gibi sevimsiz ve saçma sapan olayları konuşmaya  ne yazık ki devam edeceğiz.

İnşaat Mühendisleri Odası, yerel konularla ilgili olarak bütün hassasiyeti ile gerekli olan her alanda sorumluluk yüklenebilecek azim ve kararlılıktadır. Bugüne kadar yeterince görmediğimiz birlikte çalışma kararlığını yeni dönemde seçilecek yerel yöneticilerimizden beklemek de en doğal hakkımızdır.

Seçilecek olan başkanların bu duyarlılıkla hareket etmelerini ümit ediyor ve bekliyoruz.

Değerli Konuklar,

Türkiye gerçekten çok kritik bir süreçten geçiyor.

Paramız bir yıl içinde yüzde 25 değer kaybetti. Ülke tam bir AVM`ye, Vatandaşımız müşteriye döndü.  Tezgâhtarı ise siz tahmin edin.

Ve biz bu süreçte bir taraftan ülkemizin ve çocuklarımızın gelecek kaygısını yaşarken diğer yandan da mesleki endişeleri derinden hissediyoruz.

Zira hem siyasi hem de mesleki anlamda bizi toplumsal hafıza kaybına sevk eden gelişmeler yaşanıyor. Bildiğimiz bütün kanunlar, gelenekler, çalışma biçimleri yalan oldu, bildiklerimiz unutuldu.

Oysa bir kurumlar ve kurallar sistemi olan demokrasinin ayarlarıyla bu kadar fütursuzca oynandığında neler yaşanabileceğine dair uyarılarımız hala hafızalardadır.

Uyarılarımızın haklılığı gezi olaylarının patlak vermesiyle ortaya çıktı.

 Bizim kuşağımızın Tembel, apolitik, asosyal, mutsuz, hoşgörüsüz ve bireysel diyerek suçladığı gençlerimiz gezi olaylarında hiç de öyle olmadıklarını göstermişlerdir.

Yerleşik kanıların aksine mutlu ve umutlu, çalışkan, esnek, politik ve kolektif oldukları ortaya çıkmıştır.

Kimliklerinden onur duyan, ülkesinin geleneklerini önemseyen, paylaşımcı, hoşgörülü, dünyaya karşı meraklı, değişikliklere kolay adapte olabilen, küresel olarak düşünüp kendisini tüm insanlığa karşı sorumlu hisseden, sosyal medyayı başkaları ile ilişki kurmada interneti ise dünyayı anlamada en önemli araç olarak görüp teknoloji=hayattır diyen bir kuşak geliyor.

Dünyada ?`Yeni Yüzyıl Kuşağı ?` ?`Yeni Normal``  veya ?`Çift Ekran Kuşağı ?` olarak adlandırılan gençlerimiz çok yakın gelecekte mesleğimizi ve ülkemizi yönetecekler.

Bunlara tahammül edemeyenler ise Tomalarla, gaz bombalarıyla, coplarla bu gençleri yıldırmaya çalıştılar. İçlerinde Ali İsmail Korkmazın olduğu 6 Kişi hayatını kaybetti. Ali İsmail`in kaybı Eskişehirli olarak bizim ayıbımız oldu. Utanıyoruz sıkılıyoruz nur içinde yatsın diyoruz.

Değerli meslektaşlarım,

Başbakanın ülkesi değil, ülkenin Başbakanı olmalıdır. Belediye Başkanlarının şehirleri değil, şehirlerin Belediye Başkanları olmalıdır. Dolayısıyla bizlerde başkanların değil, üyelerin Meslek Odaları olmalıyız. Bunu beceremezsek ve yerlerimizi arkamızdan gelen kuşaklara bırakamazsak demokrasi, demokratlık ve çağdaşlık gibi kavramlar sözde kalır. Ben bu kavramların her alanda altını doldurmak için ömrümün önemli bir kısmını, çok sevdiğim mesleğime ise otuz üç yılımı verdim. Bu düşüncelerimi burada somutlaştırıyor ve önümüzdeki dönem Yönetim Kuruluna aday olmadığımı huzurlarınızda ifade ediyorum.

Değerli arkadaşlar Bugün burada İMO Eskişehir Şubesinin bir geleneği başlamış olsun. İki dönemden fazla kimse başkanlık görev yapmasın ki biraz önce söz ettiğim genç meslektaşlarımız kendilerini göstererek mesleğin çıtasını yükseltecek imkân bulsunlar.

Sevgili meslektaşlarım,

Zor ve sorumluluğu ağır bir görevi sizlerin desteği ile iki dönemdir sürdürdüm. Elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım.  

Görev sürem boyunca inşaat mühendislerinin onurunu her zaman ön plana alan, mesleki duyarlılık ve ihtiyaçlarını sürekli gözeten bir yaklaşım sergilemeye çalıştım.

Yönetim Kurulu Üyesi arkadaşlarımızın büyük özverileri ile ortak akıl çerçevesinde görevimizi layığı ile yerine getirmeye çalıştık.

Elbette eksiklerimiz, hatalarımız olmuştur. Bunların da mesleğimizin ve görevimizin zor ve ağır şartlarında gözümüzden kaçmış olabileceği düşüncesiyle affınıza sığınıyorum.

Değerli meslektaşlarım,

Bu görevi ifa etmek ne kadar zor ise, bugün bu kürsüden sizlere veda etmek de o kadar zor.

Öncelikle yardım ve desteklerini esirgemeyen tüm üyelerimize, Genel Merkez ve Şube Yönetim Kurulu Üyesi arkadaşlarıma, oda çalışanlarımıza teşekkür ediyorum.

Biz basınımızı sırça köşklerde oturan köşe kadısı veya kalemşorlar olarak değil, çok zor zamanda gazetecilik yapmaya çalışan emekçiler olarak gördük. Oda olarak gelişmemizde büyük katkıları oldu. Görevimiz süresince bizleri bazen sert bir şekilde eleştirerek doğruyu bulmamıza yardımcı oldular, ancak söylediklerimizi ve yaptıklarımızı, her zaman, olduğu gibi ve doğru bir biçimde kamuoyuna aktardıkları için yerel basınımıza da şükran borçluyuz elleri ve yürekleri dert görmesin.

Görevi bizden devralacak arkadaşlarımızın çok daha iyi işler yapacağına yürekten inanıyor; kendilerini şimdiden kutluyor ve başarılar diliyorum. Çok daha aydınlık yarınlarda buluşmak dileğiyle sizleri kucaklıyor, hepinize saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum.`

 

 

TMMOB
İnşaat Mühendisleri Odası