17 AĞUSTOS 1999 MARMARA DEPREMİ İLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI

17 Ağustos 1999 Marmara Depremi`nin 15. Yıldönümü dolayısıyla Şube Yönetim Kurulumuz tarafından basın açıklaması yapılmıştır.

Eklenme Tarihi: 15/08/2014

 

Güvenli ve Sağlıklı Yapılaşma İçin Mühendisler Susmayacak!

 

     İnşaat Mühendisleri Odası; toplumsal ve kamusal sorumluluğu gereği, depremi unutmama, unutturmama ısrarını sürdürmektedir. İMO, güvenli ve sağlıklı yapı üretimi sağlanana kadar da depremi unutmamaya, unutturmamaya, siyasi iktidarın görev ve sorumluluğunu hatırlatmaya kararlıdır. 

     Bilindiği gibi, 15 yıl önce bugün Gölcük merkezli bir deprem meydana geldi. Başta Gölcük ve İzmit olmak üzere İstanbul`dan Sakarya`ya, Yalova`dan Bolu`ya oldukça geniş bir bölge depremin yıkıcılığına tanık oldu. On binlerce insan hayatını kaybetti, yüzbinlerce insan yaralandı; insanlar evsiz, hastanesiz, okulsuz kaldı; ülke ekonomisi telafi edilmesi mümkün olmayacak ölçüde ağır bir darbe aldı.

   Deprem, bilinen ancak yok sayılan pek çok gerçeği gün yüzüne çıkarttı: 

Anlaşıldı ki ülkemizde yapı stoku güvenli ve sağlıklı olmaktan uzaktı. Pek çok yapı kaçaktı ve mühendislik hizmeti almadan inşa edilmişti. 

20 milyon olarak tahmin edilen yapı stokunun büyük oranlarda yenilenmesi, güçlendirilmesi gerekiyordu. 

İlgili mevzuat yetersizdi, yapı üretim süreci denetlenmiyordu, 

Yapı malzemeleri nitelikli değildi. 

Toplumda deprem bilinci yoktu, afet anına ve afet sonrasına ilişkin merkezi, bütünlüklü planlama mevcut değildi. 

 

    Bu sorunlar deprem sonrası süreçte ana başlıklar olarak gündeme dâhil oldu. Özellikle tartışmalar yapı denetimi sistemi üzerinde yoğunlaştı.

    Yapı Denetim Yasası çıkarıldı. Ancak bu yasa da sorunları tam çözmediği gibi başka sorunlar ortaya çıkardı. Yasanın mevcut işleyişinde, iş sahibi, yapı denetim kuruluşunu belirlemekte, yapı denetim kuruluşu da ücret aldığı iş sahibini denetlemek durumunda kalmaktadır. Yapı denetimi gibi üretim sürecinin olmazsa olmazı kabul edilen temel bir konu ne yazık ki piyasacı ve rekabetçi bir anlayışla düzenlenmiştir.  Bu sistemin, yapı denetimini istenen düzeyde yerine getirmesi mümkün değildir. 

 

     Defalarca yineledik, Marmara Depremi`nin 15. yıldönümünde bir kez daha tekrarlamak istiyoruz: İnşaat mühendisliği her zeminde ve her şart altında güvenli ve sağlıklı yapı üretebilen ve bunu örnek uygulamalarla kanıtlayan bir bilim dalıdır. Doğa olaylarının afet oluşturmaması ancak her yapının mühendislik hizmeti almasını sağlayacak bir sistem kurmaktan geçmektedir.

 

    Depremin bir doğa olayı olduğu kabul edilmeli ancak; denetimsizliğin neden olduğu olumsuzlukları "kader" gibi değerlendiren yaklaşım terk edilmeli, yer hareketlerine ve zemine uygun yapı üretmenin depremi tehlike olmaktan çıkartacağı gerçeği görülmelidir.

 

  Ülkemizi, kentlerimizi, yapılarımızı depreme karşı hazırlamanın iki temel yolu bulunmaktadır.

 

İlki mevcut yapı stokunun iyileştirilmesi, güçlendirilmesidir. 

İkincisi ise yapı üretim sürecinin denetlenmesidir. 

   Birincisi, mevcut olumsuzluğu azaltmayı amaçlamaktadır, ikincisi ise geleceği kazanmakla ilgilidir.

 

    Depremlere karşı mevcut yapı stokunun iyileştirilmesi veya güçlendirilmesi mümkündür. Ancak; ne yazık ki ülkemizde detaylı yapı envanteri olmadığı için yapılarımızın olası bir depremde ne tür tepki vereceği bilinmemektedir. Ayrıca, kamu binalarının akıbeti hakkındaki bilinmezlik devam etmektedir. Bununla birlikte yapı stokumuzun yüzde 60`ının 20 yaş ve üzeri yapılardan oluştuğu, bunların büyük bölümünün ise ruhsatsız olduğu ve mühendislik hizmeti almadan üretildiği bilinmektedir. 1999 Marmara ve 2011 Van depremlerinde yapı stokumuzun iyi bir sınav vermediği de açıktır.

 

      Mevcut yapı stok durumunun belirsizliği ve eski olması bir yana Van depreminde görülmüştür ki; yıkılan binaların % 43` ü 10 yaşından küçük binalardır. Bu gerçeklik, Yapı Denetim Sisteminin hiç de iyi uygulanmadığını, yeni yapılan binaların dahi iyi denetlenmediğini göstermektedir.

 

     Bu çarpık denetimsizlikten medet uman ve uzun yıllar yeterli önlem almayan, adeta insanları deprem riskleri ile karşı karşıya bırakan siyasi iktidar, "kentsel dönüşüm", "riskli yapı", "riskli alan" gibi net tarifleri yapılamayan kavramlara dört elle sarılmış, bunlarla ilgili yasal düzenleme ve uygulamaları gündeme taşımış, tek çare olarak gördüğü kentsel dönüşüm projelerini başlatarak yeni rant kapıları açma uğraşı içine girmiştir.

 

    Kentimizde ne yazık ki bu süreç içerisinde söz konusu bu olumsuzluklardan nasibini almıştır. Son yıllardaki yapı kalitesinin diğer kentlere oranla daha iyi olması şehrimizde ki yeni binalar için bir avantaj olsa da, yapı stok envanterimizin olmaması, deprem master planının hala yapılmaması olası bir depremde Eskişehir halkını derinden etkileyebilecek boyuttadır.   

 

    Siyasi iktidar, son dönemde gerçekleştirdiği yönetsel değişikliklerle meslek odalarını etkisizleştirmeye, Meslek Odası ile üyesinin ilişkisini kesmeye çalışmış, bunun yanı sıra da yapı denetim sistemini başıboşluğa teslim etmiştir. Meslek Odalarının denetim sistemi dışı bırakılmaya çalışılması, deprem tehlikesi ile karşı karşıya olduğumuz gerçeğinin anlaşılmadığının, işin ciddiyetinin kavranmadığının bir başka göstergesidir.  

 

     Oysa Meslek Odaları; toplumsal sorumluluğu gereği mesleki uygulamaları denetlemekte, mesleki niteliği yükseltmek amacıyla çalışmalar gerçekleştirmekte, üyelerinin sicilini tutmakta, üyeler tarafından gerçekleştirilen mesleki faaliyetleri kayıt altında bulundurmakta, yapı üretim sürecinin kanayan yarası olarak kabul edilen "imzacılığı" yok etmeye, üyelerinin ayıplı, kusurlu iş yapmasını önlemeye, sahte mühendisliğin önünü kesmeye çalışmaktadır.

 

    Anlaşılan o ki siyasi erk, Türkiye`nin bir deprem ülkesi olduğunu unutmakta, deprem önlemlerinin başında işlevsel, uygulanabilir bir denetim mekanizması geldiği gerçeğini yok saymaktadır. 

 

   Üzülerek ifade ediyoruz ki siyasi iktidara yön veren, Türkiye`nin bir deprem ülkesi olduğu gerçeği değildir. Siyasi iktidar, Anayasadan aldığı hakla kamu adına denetim yapmakla sorumlu Meslek Odalarını devre dışı bırakıp, kamu yararı taşımayan projelerin denetlenmesinin önüne geçmek, yapı üretimi ve denetimini ticarileştirmek, kentsel değerleri sermaye gruplarına peşkeş çekmek istemektedir. 

 

   17 Ağustos 1999 depreminin üzerinden 15 yıl geçmesine karşın hâlâ bu sorunları yaşıyor olmamızın, depremin her yıl dönümünde aynı sorunlara temas ederek kamuoyunun karşısına çıkıyor olmamızın nedeni bu anlayıştır. Ancak unutulmamalıdır ki insanımızın canı, emek vererek sahip olduğu değerleri, sermaye gruplarının kâr hırsına kurban verilmeyecek önemdedir. 

 

      Bu nedenle İnşaat Mühendisleri Odası; güvenli ve sağlıklı yapılaşma sağlanana, yapı denetimin kamusal özelliği belirleyici olana, mühendislik hizmeti almadan üretilmiş tek bir yapı kalmayana kadar susmayacaktır, susturulamayacaktır…. 

 

TMMOB İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI

ESKİŞEHİR ŞUBESİ YÖNETİM KURULU

TMMOB
İnşaat Mühendisleri Odası