17.YILINDA 17 AĞUSTOS DEPREMİNİ UNUTMADIK, UNUTTURMAYACAĞIZ!

17 Ağustos 1999 Marmara Depremi?nin 17. yıldönümü Basın Açıklamamız Tepebaşı Gökkuşağı Cafede Gerçekleştirildi.

Eklenme Tarihi: 15/08/2016

Çok Değerli Eskişehir Halkı ve Sayın Basın Mensupları….

 

17. Yılında, 17 Ağustos Depremini Unutmadık, Unutturmayacağız!

 

17 Ağustos 1999 tarihinde, son yüzyılın en büyük felaketlerinden birini yaşadık. Doğu Marmara`da büyüklüğü 7.4 olan ve 45-50 saniye devam eden bir deprem oldu. Merkez üssü Gölcük olan bu deprem büyük bir afeti ortaya çıkardı.17 Ağustos Kocaeli ve ardından 12 Kasım Düzce depremleri binlerce insanımızın ölümüne ve yaralanmasına, milyarlarca liralık maddi kayba neden oldu.   

 

Daha önce de ülkemiz büyük depremlere tanık olmasına rağmen 1999 depremleri, önemli bir dönüm noktası ve milat olarak kabul edildi.

 

Elbette deprem bir doğa olayıdır. Bir doğa olayının afete dönüşmesi insan kaynaklı eksiklikler ve hatalar zincirinin bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Sorun, depremin kendisinde değil, depreme dayanıklı yapı üretilmemiş olmasında yatmaktadır. 

 

Gerekli önlemleri almamaktan ya da denetimsizlikten kaynaklanan olumsuzlukları "kader" olarak değerlendirmemek gerekir. Bunun yerine mühendislik bilimine uygun hareket edilmeli, deprem büyüklükleri dikkate alınarak yapı üretim yerleri ve yapı üretim süreci bilime ve bilgiye dayalı olarak yönetilmelidir.

 

Bilimi, planlamayı ve denetimi dışlayan, Planlı bir üretim ekonomisi yerine ranta ve spekülasyona dayalı bir ekonomiyi egemen kılan bir anlayışın sonucu olarak kentlerimiz; sağlıksız, deprem güvenliği olmayan kaçak ve yeterli mühendislik hizmeti almayan bir yapı stoku ile karşı karşıya kalmıştır.

İnşaat Mühendisleri Odamız, bugüne kadar mühendislik eğitiminden, yapı üretim sürecine kadar geniş bir yelpazede görüş ve önerilerini defalarca kamuoyuyla, ilgili idari ve siyasi birimlerle paylaşmıştır.

 

Odamız tarafından bu konuya ilişkin çeşitli raporlar hazırlanmış, deprem ve ilgili konularda çok sayıda bilimsel-mesleki etkinlikler, kongreler düzenlenmiş, depremin unutulmaması ve depreme yönelik duyarlılığın artırılması amacıyla kitlesel eylemler, yürüyüşler organize edilmiştir. 

 

Yapılan bu çalışmalar, bilinen ancak yok sayılan gerçekleri ve gereklilikleri ortaya çıkarmıştır.

 

Nedir Bunlar?

1. mevcut yapı stokunun deprem güvenliği yoktur. Bu yapıların güçlendirilmesi gerekir.

2.Onarım ve güçlendirme çalışmaları çözüm değilse yıkılıp yeniden yapılmaları gerekir.

3.Yeni yapılan yapıların yeterli ölçüde mühendislik hizmeti alması ve denetlenmesi gerekir.

4.Mal sahibi adına kendisini denetleyecek olan yapı denetim kuruluşunu müteahhitler belirlemektedir. Bu sistemin değişmesi gerekir.

5.Yapımın her aşamasında çalışan mühendislerin yeterlilikleri, meslek odaları tarafından belgelenmelidir.

6.Toplumumuz da deprem bilinci yoktur, afet anına ve afet sonrasına ilişkin merkezi, bütünlüklü planlama mevcut değildir.

7.Kentleşme süreci ile ilgili olarak ya sağlıklı planlar üretilmemiş ya da üretilmiş olsalar bile uygulama dışı bırakılmıştır.

8.Yapı stok`unun yenilenmesi esnasında halkımız acımasız piyasa koşullarına terk edilmemeli, Sosyal Devlet anlayışı hayata geçirmelidir.

 

Körfez depremi ve de özellikle de 23 Ekim 2011 Van Depremi sonrası bir korku algısı oluşturulmuş, Kentleri Dönüştürmeyi bir kalkınma modeli olarak sunmaya yönelik yasal düzenlemeler yapılmış ve deprem gerçeği kullanılarak TOKİ aracılığıyla rant alanları yaratılmıştır.

 

Dünya uygulamalarına bakıldığında; Kentsel dönüşümün; sosyal, finansal, yasal boyutu, yıkım ve geri dönüşüm boyutu son derece önemli konulardır. 

 

Kentsel Dönüşüm; Fiziksel mekânın dönüşümünün yanında adalet, sosyal gelişim ve bütünleşme; tarihi ve kültürel mirasın korunmasıyla birlikte zarar azaltma, risk yönetimi çerçevesinde kapsamlı ve bütünleşik bir planlama yaklaşımıyla yapılmalıdır.

 

Oysa bugün kentsel dönüşüm YIK-YAP anlayışıyla ile ele alınmakta ve rantı yüksek olan yerler seçilmekte, yıkılmaması gereken yapılar yıkılmakta, konut alanları küçülmekte, sayısı artmakta, bu bağlamda nüfus yoğunluğu da çoğalmaktadır. 

 

Kentimizde, ne yazık ki bu süreç içerisinde söz konusu bu olumsuzluklardan nasibini almıştır. Son yıllardaki yapı kalitesinin diğer kentlere oranla daha iyi olması şehrimizde ki yeni binalar için bir avantaj olsa da, yapı stok envanterimizin olmaması yani mevcut eski yapıların durumlarının bilinmemesi, deprem master planının hala yapılmaması olası bir depremde Eskişehir halkını derinden etkileyebilecek boyuttadır.   

 

 Değerli Eskişehir Halkı..Sonuç olarak…

 

17 Ağustos Depreminin üzerinden 17 yıl geçmiş olmasına rağmen kentlerimiz depreme hazır değildir.

 

Son yıllarda iktidarın mesleğimizi ilgilendiren konularda yaptığı değişikliklerle; meslek odalarının üyelerini denetlemesi, sicillerini tutması, mesleki faaliyetlerini kayıt altına alması engellenmiş, meslek odalarının üyeleriyle olan ilişkileri zayıflatılmıştır. Mevzuat ve uygulamaya ilişkin yapılan değişiklikler,  yapı üretim sürecini denetimsizliğe mahkum etmiştir. 

 

İnşaat Mühendisleri Odası, yapı üretim süreci tüm eksiklerinden arındırılıncaya kadar, yapı stoku iyileştirilinceye, güvenli ve sağlıklı yapı üretilinceye ve mühendislik hizmeti almadan üretilmiş tek bir yapı kalmayıncaya kadar çalışmalarını sürdürmekte ve mücadelede kararlıdır.

 Ve bu bağlamda da insan yaşamının en önemli gündem maddesi olacağı bilimsel ve teknolojik gelişmeler ışığında deprem gerçeğini halkımıza anlatmaya, yetkilileri uyarmaya devam edecektir. 17 Ağustos 1999 Körfez Depreminde yitirdiğimiz vatandaşlarımızı bir kez daha saygıyla anıyor, 17 Ağustosu unutmayacağız, unutturmayacağız diye verdiğimiz sözü bir kez daha tekrarlıyoruz.

 

17. Yılında, 17 Ağustos Depremini Unutmadık, Unutturmayacağız!

 

TMMOB

İnşaat Mühendisleri Odası

Eskişehir Şubesi Yönetim Kurulu

 

 

 

 

 

 

 

TMMOB
İnşaat Mühendisleri Odası