17 AĞUSTOS KOCAELİ DEPREMİNİN 22. YILI BASIN AÇIKLAMASI

17 Ağustos KOCAELİ Depreminin 22. yılı nedeniyle basın toplantısı Şubemiz Korkut KÜÇÜKCAN Konferans Salonu?nda yapılmıştır. Yönetim Kurulumuz adına basın açıklaması Şube Sekreter Üyemiz Selçuk SOYSÜREN tarafından yapılmıştır.

Eklenme Tarihi: 16/08/2021

 

Değerli üyelerimiz,

17 Ağustos KOCAELİ Depreminin 22. yılı nedeniyle basın toplantısı Şubemiz Korkut KÜÇÜKCAN Konferans Salonu`nda yapılmıştır.

Yönetim Kurulumuz adına Şube Sekreter Üyemiz Selçuk SOYSÜREN`in yaptığı basın açıklamasını ekten indirebilir, videosuna aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz;

 

https://youtu.be/01uH2AaqcAI

 

17 Ağustos Deprem sergimiz Şube hizmet binamızda başlamıştır..

Siz değerli üyelerimize duyurulur...

 

TMMOB
İnşaat Mühendisleri Odası
Gaziantep Şube Yönetim Kurulu


Basın Açıklaması:

17 Ağustos Depreminin 22. Yılı: Alınmayan Önlemler Felaketin Habercisidir!

 

Değerli basın mensupları ve Kıymetli meslektaşlarımız;

17 Ağustos depreminin 22. yılı dolayısıyla düzenlediğimiz basın toplantımıza katıldığınız için hepinize teşekkür ediyor ve hoş geldiniz diyorum.

 

Cumhuriyet tarihinin en büyük depremlerinden biri olarak kayıtlara geçen 1999 Gölcük depreminin üzerinden 22 yıl geçti. 7,4 büyüklüğündeki deprem tüm Marmara Bölgesini etkilemekle birlikte can kayıpları ve ekonomik sonuçları itibariyle tüm Türkiye`yi sarstı.

 

Gölcük Depremi, ülkemizin depreme bakış açısının değişmesinde bir milat olarak kabul edilmektedir. 1999`dan sonra depremin neden olduğu yaraları sarmaktan çok deprem öncesi alınması gereken tedbirlerin düşünülmesi gerektiği tüm çevrelerce benimsendi. Ortaya çıkan bu fikir birlikteliği sonucunda güvenli ve sağlıklı bir yaşam, yapılaşma ve çevre için nelerin yapılması, ne tür önlemlerin alınması gerektiği konularında fikirler öne sürüldü, bunların toplamı olarak kamu kurumlarınca strateji ve eylem planları oluşturuldu. Ancak bugün geriye dönüp bakıldığında aradan geçen 22 yılda olası deprem zararlarını azaltma çalışmalarının toplumların/kurumların kendiliğinden yaptığı çalışmalardan öteye gidemediği görülmektedir.

 

AFAD`ın 2011 yılında yapmış olduğu geniş tabanlı bir çalışma ile hazırlanan Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı (UDSEP) kapsamında, büyük çoğunluğu 2017 tarihinde bitirilmek üzere 2023 yılında tamamlanması hedeflenen çalışmalar belirlenmişti. Son olarak 30 Ekim 2020 tarihinde İzmir kent merkezinden 70 km uzaklıkta gerçekleşen depremin bu kentimizde yarattığı hasar ve can kaybı üzerine TBMM nce "Depreme Karşı Alınabilecek Önlemlerin ve Depremlerin Zararlarının En Aza İndirilmesi İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla" oluşturulan  Meclis Araştırması Komisyonu raporunda, yapılması gereken çalışmaların büyük oranda gerçekleştirilmediğini görüyoruz.  

 

  

Yapı Stokumuzun Durumu Kaderine Terk Edilmiştir

Ülkemizin yapı stokunun durumu belirsizliğini korumaktadır. UDSEP`e göre 2017 yılında tamamlanması öngörülen bina envanteri çalışması tamamlanamamış, dahası resmi kurumlar hariç başlanamamıştır. En son Deprem araştırma Komisyonu raporunda kamu bina stokunun %40`ının deprem dayanıklılığının yetersiz olduğu ve güçlendirilmesi gerektiği söylenmektedir. Okulların, yurtların, kreşlerin, hastanelerin sayısı, ne kadarının tarandığı, ne kadarı hakkında yıkım, güçlendirme veya kullanım kararı verildiği, ne kadarının yıkıldığı veya ne kadarının güçlendirildiği konusu tahminlerin ötesinde değildir.

 

Yapı Denetim Yasasında Köklü, Kalıcı, Önleyici Değişikliklere İhtiyaç Vardır

 

Yapı denetimi konusunda AFAD Eylem Planı gerekçesinde "Yapı Denetim Yasasının bir bileşeni ve içerisinde müteahhitlik sektörü ile ilgili düzenlemelerin olacağı Yapı Yasası`nın çıkarılması depremle mücadelede önemli bir aşamadır. Böylelikle Kentsel Dönüşüm Yasası`nın deprem odaklı olarak düzenlenmesi de sağlanabilecektir. Yapı Denetim sisteminin etkin bir şekilde uygulanması sağlanacaktır." denilmektedir. Bu iyi niyetli beyanların Yapı Yasası ile nasıl gerçekleştirileceği bilinmemekle birlikte, çıkarılan 6306 sayılı ?Afet Riski Altında Bulunan Alanların Dönüştürülmesi` Yasasının ifade edilen Deprem Odaklı dönüşümün tersine sonuçlar verdiği görülmüştür.

Eylem Planının gerekçesinde "Yapı Yasası" ile Yapı Denetimin etkin bir şekilde kullanılması ifade edilmektedir. Vatandaşın Anayasal hakkı olan "can ve mal güvenliği" serbest piyasa koşullarına bırakılmamalıdır. Kamu hizmeti veren/vermesi gereken kuruluşlar birbirleriyle rekabet eder durumda olmamalıdır. Ülkemizdeki denetimsizliğin temel nedeni rant ilişkilerinin tekniğin, fen ve sanat kurallarının önüne geçmiş olmasıdır. Yapı Denetim sisteminin sağlıklı çalışması için gereken yasal düzenlemeler yapılmalıdır.

 

 

İmar Affı Yasası Suiistimal Edilmiştir

 

Hâlihazırda yapı stokumuzla ilgili belirsizlikler ve tehlikeler ortadayken bir de üzerine yeterli etüd edilmeden çıkarılan imar afları can ve mal kayıpları tehdidini büyütmektedir. İmar afları kaçak yapılaşmanın en önemli teşvik unsurlarından birisi olmuştur. İmar affı amacından saptırıldığından dolayı toplumun sağlıklı ve güvenli konutlarda yaşamasını belirsizliğe sokmaktadır. Özellikle mühendislik hizmeti almayan yapıların yasallaştırılmasıyla, doğa olayları karşısında hasara uğramaları halinde sorumluluk, bu kararı alan yetkililerin üzerindedir. Bir binaya iskan ruhsatı verilmesi, devletin vatandaşa `Bu binaya oturabilirsin` demesi anlamına gelmektedir.

 

Her Şantiyeye Bir Şantiye Şefi Zorunlu Olmalıdır

 

Ülkemizin yakın tarihinde yaşanan depremlerin ardından ortaya çıkan tablolar bize göstermektedir ki büyük oranda inşa sürecinde yaşanan olumsuzluklar ve hatalardan kaynaklı yapılar hasar görmektedir. Buna rağmen, yapı üretim sürecinde kilit rol oynayan şantiye şefliği en çok ihmal edilen, önemsizleştirilen ve yalnızca bir imzaya indirgenen görevlerin başında gelmektedir. Maalesef karar vericiler tarafından inşaat mühendisliğinin ara eleman statüsüne getirilmeye çalışılmasının somut ifadesi şantiye şefliği gibi önemli bir görevin konumlandırıldığı seviyede kendini göstermektedir.

 

İnşaat Mühendisliği Eğitiminde Acilen Düzenleme Yapılmalıdır

 

İnşaat mühendisliği, insan yaşamının her anına, her mekanına dokunan bir meslektir. Bu yüzden insanın can ve mal güvenliği için en önemli konu, nitelikli inşaat mühendisliği eğitimidir. Eylem Planında konuya ilişkin olarak "Üniversitelerde daha nitelikli, verimli ve uygulamaya yönelik mühendislik ve mimarlık eğitiminin verilmesi sağlanacaktır" denilmektedir. 11 yıllık hedef programın 9 yılı geride kalırken bugün İnşaat mühendisliği eğitimi, 200 eğitim programı ve yıllık 7 binden fazla kontenjanıyla tarihsel rekorlar kırmaktadır. Mühendislik eğitiminin niteliğinin yükseltilmesi sorumluluğu verilmiş olan YÖK, önceki yıl 300 bininci kişinin tercihini bile karşılayacak oranda kontenjanlar belirlemektedir. Bugün İnşaat Mühendisliği eğitimi veren bölümlerin %62`si öğretim üyesi, laboratuvar, fiziksel mekan, bilgisayar, yazılım gibi konularda yeterli imkanlara sahip değildir. Profesör veya Doçent düzeyinde öğretim üyesi bulunmayan bölümler mevcuttur. Bu tabloya eğitim kalitesinin düşüklüğü de eklendiğinde sınırsız yetkilerle donatılmış genç mühendisler mezun etmenin yaratacağı sorunlar daha da çoğalacaktır.

İnşaat Mühendisliği çok geniş bir mühendislik dalı olma niteliğinin yanı sıra, uygulaması ile de tecrübenin büyük öneme sahip olduğu bir meslek alanıdır. Dört yıllık bir mühendislik lisans eğitimini tamamlamak, mühendislik yetki ve sorumluluklarını kullanmak için yeterli değildir. Eylem Planı gereğince 2017 yılına kadar uygulamaya sokulmuş olması gereken bu konuda ÇŞB Yetkin Mühendisliğin hayata geçirilmesi için destekleyici olması gerekirken, İMO tarafından uygulamaya sokulan ve gönüllülük üzerinden yürütülmesi hedeflenen "Referans Belgesi" (Yetkin Mühendislik) yönetmeliğinin iptalini sağlamıştır.

 

.Sonuç Olarak,

İnşaat Mühendisleri Odası olarak yıllardır benzer sorunlara dikkat çekiyoruz. Bu sorunların çözümü bellidir. Nitekim bu sorunlar ve çözümler kamu kurumlarının raporlarında ve eylem planlarında da yer bulmaktadır. Ancak gelinen noktada ne eylem planlarının ne de ilgili kuruluş ve meslek odalarınca dile getirilen önerilerin neredeyse hiçbiri hayata geçmemiştir.

Ülkemizde depreme dair alınacak önlemler, yapı üretiminin nitelikli ve güvenli bir şekilde yürütülmesine dair eksik bilgi ve söylenmemiş söz kalmamıştır. Karar vericileri daha da geç olmadan ve zaman kaybetmeden topluma olan sorumluluklarını yerine getirmeye, nitelikli mühendislik hizmetlerinin verilmesi amacıyla İnşaat Mühendisleri Odası tarafından hayata geçirilmeye çalışılan meslek alanlarımıza dair düzenlemelere ket vurmaya değil destek olmaya davet ettiğimizi kamuoyunun bilgisine sunarız.

 

Kıymetli basın mensupları,

 

Deprem kuşağında bulunan ülkemizdeki genel durumu anlattıktan sonra Gaziantep`le ilgili de bir kaç noktaya dikkat çekmek istiyorum.

 

Doğu Anadolu Fay Hattı Gaziantep kent merkezine ortalama 40 km mesafededir. Gölcük depreminin 10`dan fazla ili etkilediği düşünüldüğünde,  bu fay hattında meydana gelebilecek bir kırılmanın şehrimize etkisi çok büyük olacaktır.

 

Özellikle  Gaziantep`teki yapıların büyük bölümünün mühendislik hizmeti alınmadan yapılan çarpık yapılar olduğu, bu yapıların depreme bile gerek kalmadan yıkıldığı dikkate alınırsa tehlikenin boyutu daha da net bir şekilde ortaya çıkar. Geçtiğimiz günlerde Çağdaş Mahallesinde kendi ağırlığı altında yıkılan bina da buna bir örnektir. Ne yazıktır ki, şehrimizde mühendislik hizmeti almamış böyle tehlike arz eden yüzlerce belki binlerce bina vardır. Kentimizin büyük bir deprem riski altında olduğu düşünüldüğünde olası bir depremde yaşanılacak yıkım çok ciddi oranda olacağı kuvvetle muhtemeldir.

 

İnşaat Mühendisleri Odası Gaziantep Şubesi`nin öncülüğünde, 2016 yılında ilgili kurumların ve belli üniversitelerden akademisyenlerin katılımı ile olası bir depremin etkilerini azaltmak için Deprem Master Planı Çalıştayı gerçekleştirilmiştir. Yakın zamanda Valilik, Büyükşehir Belediyesi ve TMMOB ye bağlı ilgili meslek odalarının katılımı ile Deprem Master Planının hayata geçirilmesi için çalışmalar başladı. Vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğinin sağlanması için çalışmaların hızlandırılması ve en kısa zamanda tamamlanması büyük önem taşımaktadır. Çünkü depremin ne zaman olacağı günümüz teknolojisi ile önceden tahmin etme olasılığı bulunmamaktadır.

Değerli basın mensupları ve Kıymetli meslektaşlarımız, 17 ağustos depreminin 22. Yılı dolayısı ile düzenlemiş olduğumuz basın açıklamasına katılımlarınızdan dolayı Yönetim Kurulu adına teşekkür ederiz.

 

 

 

 

 

 

TMMOB
İnşaat Mühendisleri Odası