“SU İHTİYAÇ DEĞİL HAYATIN DEVAMI İÇİN VAZGEÇİLMEZ VE TEMEL BİR İNSAN HAKKIDIR, METALAŞTIRILAMAZ.”
22 Mart Dünya Su Günü’nde Ülkemizin içinde bulunduğu su stresine dikkat çekmek ve suyun ticari meta haline getirilmek istenmesine karşı duruşumuzu göstermek amacıyla düzenlediğimiz panelimizde belirtmek istiyoruz ki:
Dünya üzerindeki 6 milyar insanın 1,2 milyarı, güvenilir içme suyundan yoksun iken, 2,4 milyar insan da sağlık koşullarına uygun suya erişememektedir. Suyun erişilemez olması nedeniyle hergün 14 ila 30 bin kişi yaşamını yitirmektedir. Suyun yaşamımız için önemi tartışılmazdır. Detaylar haberin devamında yer almaktadır.
Eklenme Tarihi: 04/10/2012
"Su, yerine bir başka şeyin ikame edilemeyeceği bir doğal kaynaktır."
"Su hakkı insanların yaşamlarını sürdürebilmeleri için gerekli suya erişim hakkıdır. Su hakkı, en temel insan hakkıdır".
"Su ihtiyaç değil hayatın devamı için vazgeçilmez ve temel bir insan hakkıdır, metalaştırılamaz."
"Hiç kimsenin, hiçbir kuruluşun, topluluğun, sınıfın ya da devletin; suyu kirletme ve sudan kar elde etme hakkı yoktur."
22 Mart Dünya Su Günü`nde Ülkemizin içinde bulunduğu su stresine dikkat çekmek ve suyun ticari meta haline getirilmek istenmesine karşı duruşumuzu göstermek amacıyla düzenlediğimiz panelimizde belirtmek istiyoruz ki:
Dünya üzerindeki 6 milyar insanın 1,2 milyarı, güvenilir içme suyundan yoksun iken, 2,4 milyar insan da sağlık koşullarına uygun suya erişememektedir. Suyun erişilemez olması nedeniyle hergün 14 ila 30 bin kişi yaşamını yitirmektedir. Suyun yaşamımız için önemi tartışılmazdır.
Türkiye`de kişi başına düşen yıllık teknik ve ekonomik olarak kullanılabilir su miktarı 1430 m3`tür. Bu rakamın anlamı şudur: Türkiye "su stresi" çeken ülke durumundadır. Ülkemizde 112 milyar m3`lük su potansiyelinin 40 milyar m3`lük (% 36) bölümü değerlendirilebilmektedir. Geri kalan kısmı boşa akmaktadır. 2030 yılında nüfusumuzun 100 milyona ulaşacağı düşünülürse, su kaynaklarının % 100 verimle kullanılacağı düşünülse bile, kişi başına düşen yıllık su miktarının 1000 m³`e düşeceği ve Türkiye`nin de "su fakiri" ülkeler arasına gireceği bilinmelidir. Bu gerçek, su yönetiminin önemini gittikçe daha da arttırmaktadır.
Ülkemizin mevcut durumu şöyledir:
• Türkiye`de şu anda yapımı tamamlanmış yaklaşık 230 baraj bulunmaktadır. Türkiye suyunun yüzde 15`i içme ve kullanmada, yüzde 75`i tarımsal sulamada, yüzde 10`u ise sanayide tüketilmektedir.
• Türkiye`de su kaçağı ve kayıplarının oranı ortalama yüzde 30-40 tır. Bu oran ile Türkiye, Avrupa ülkelerinin çok gerisindedir.
• Hidroelektriğin Türkiye`deki gelişimi incelendiğinde 1989`larda toplam ihtiyacın yüzde 60`ı hidroelektrikten sağlanırken, bugün yüzde 27`e düşmüştür. Ayrıca şu anda Türkiye`nin enerji ihtiyacının yaklaşık yüzde 43`ü doğalgazdan, yüzde 28`si kömürden, yüzde 4`lük bölümü ise fueloil`den karşılanmaktadır. 1995 yılından bu yana doğalgazdan enerji üretimi yüzde 15 artmıştır. Türkiye`nin enerji üretimi doğalgaza bağımlı hale getirilmiştir.
• Mevcut mevzuata göre planlama aşamasından sonra HES projelerinin denetimi hiçbir aşamada yapılmamaktadır. Kamu denetimin hiçbir yerinde yoktur. Akarsularımız özel sektörün insafına ve kaderine terk edilmiştir. Türkiye`de neredeyse nehir tipi HES için başvuru yapılmamış akarsuyumuz kalmamıştır. HES`ler kamu eliyle yapılmalıdır. Kamudan kastımız, halkının yararını göz önünde tutan projelerin zamanında bitmesini ve verimli kullanılmasını sağlayan bir kamudur. Sularımızın talan edilmesine, ulusal ve uluslararası sermaye gruplarına peşkeş çekilmesine izin verilmemelidir.
Bu gerçekler karşısında nasıl bir su yönetimi uygulanmalıdır:
• Su kaynaklarının yönetim politikasının temel esasını, yaşamın vazgeçilmez unsuru olan suya erişim hakkı oluşturmaktadır. Suya erişim hakkı, küresel su şirketlerinin kar hesaplarının insafına, gelişmiş kapitalist ülkeler arasındaki egemenlik çekişmesine terk edilmemelidir. Her canlı, yeterli ve uygun kalitede suya ulaşabilmelidir.
• Tarımsal sulamada, vahşi sulama tekniklerinden vazgeçilip, yağmurlama veya damla sulama tekniklerine geçilmesi durumunda su tüketiminde yaklaşık yüzde 30-40 oranında tasarruf sağlanacaktır. Teknolojinin doğru kullanımının önemli olduğu unutulmamalıdır.
İzmir Kenti:
2010 yılı sonu itibarı ile İzmir ili nüfusu 3.948.848 kişi olup bunun % 91`i il ve ilçe merkezlerinde, %9`u da belde ve köylerde yaşamaktadır. İzmir ilindeki nüfusun %85`i Büyükşehir Belediyesi alanındadır. Bütün bu değerler İzmir`de çok ileri düzeyde bir kentleşmenin söz konusu olduğunu ve nüfusun çok büyük bölümünün merkezde bulunduğunu göstermektedir.
2010 yılı sonu verilerine göre İzmir ilinde nüfus artış hızı %2,08, İzmir Büyükşehir Belediyesi alanında ise % 2,38`dir. Bu değerler kent merkezinde nüfus yoğunlaşmasının artarak devam ettiğinin göstermektedir. Nüfus artışına paralel olarak içmesuyu ihtiyaçlarının da artacağı ve bu talebin mevcut ve olası kaynaklar üzerinde önemli bir baskı oluşturacağı açıktır.
Nasıl Bir Kentsel Su Yönetimi?
• İyi bir kentsel su yönetimi karmaşık bir iştir ve yalnızca iyi bir içme suyu ve atıksu altyapısının bulunması yeterli değildir. Aynı zamanda kirlenmenin kontrolü ve taşkına karşı önlemlerin alınması da kentsel su yönetiminin içinde yer almalıdır.
• İyi bir kentsel su yönetimi birçok farklı sektör ve yerel yönetim arasında koordinasyonun sağlanmasını gerektirir.
• İyi bir kentsel su yönetimi su kaynaklarının sürdürülebilir ve adil kullanımına olanak vermelidir.
• Günümüzdeki arıtma teknolojileri atıksuların arıtılarak farklı tüketim alanlarında tekrar kullanımına olanak verecek ölçüde gelişme göstermiştir. Bu kullanımların en basiti, kentsel alanda içme ve kullanma suyu olarak kullanıldıktan sonra atıksu olarak biyolojik arıtma sistemlerinde arıtılan ve tarımsal sulamaya verilen sulardır.
• Kentsel su yönetiminden sorumlu kuruluş olan yerel yönetimlerin pek çoğunda, su kaynaklarının planlanmasından başlayarak uygulamaya ve işletmeye dönük çalışmaları gerçekleştirecek yeterli ve nitelikli teknik kadrolar bulunmamaktadır. Bu durum kentsel su yönetimlerinin özellikle küçük ölçekli yerel yönetimlerde el yordamıyla, ölçüme ve bilimsel gerekliliklere uyulmadan yönetilmesine neden olmaktadır.
• Çağdaş bir su yönetimi yalnızca modern teknolojiyi kullanarak değil aynı zamanda karar alma süreçlerinde yönetimde katılımcılığı arttırıp, sosyal politikalarla bütünleştiren bir anlayışı egemen kılmakla sağlanabilir. Böyle bir anlayışın hayata geçirilmesinde en önemli görev kamu yönetimindeki Su İdarelerinin olacaktır. Kentsel Su Yönetiminde Mühendis ve Mimar Odaları ile yapılacak yakın işbirlikleri bilimsel ve teknolojik bilginin uygulamalara daha fazla yansımasını sağlayacak, alınacak kararların hayata geçmesini kolaylaştıracaktır.
• Su tüketiminde tasarrufu teşvik ederken ihtiyaçların karşılanmasını da olanaksız kılmayacak bir su tarifesi ile uygulama yapılmalıdır. Farklı gelir düzeylerine sahip tüketiciler için suyun ödenebilir bir hizmet olarak kalması sağlanırken, diğer yandan da tasarruflu kullanımlar özendirilmelidir.
Kamuoyuna saygı ile sunarız.
İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI İZMİR ŞUBESİ