İMO`NUN VAN DEPREMİNİN BİRİNCİ YILI DOLAYISIYLA YAPTIĞI BASIN AÇIKLAMASI
2011 Van depremi, siyasi iktidara mesaj, kamuoyuna uyarıdır. Haberin devamı için tıklayınız.
Eklenme Tarihi: 04/03/2013
İnsan hayatı ve kamu yararı korunması gereken temel değerdir
Geçtiğimiz yıl 23 Ekim Pazar günü merkez üssü Van`ın Tabanlı köyü olan depremde nedeniyle 604 insanımızı kaybettik. Deprem hayatı olumsuz yönde etkiledi; özelikle Erciş ilçemiz büyük bir drama sahne oldu. Birçok bina oturulamaz hale geldi, afet sonrası müdahalede yaşanan sorunlar, günlük hayatın asgari düzeyde devam ettirilmesini bile zorlaştırdı. Van ilk depremin şokunu henüz atlatmamışken, acılar hâlâ sıcakken, kent kelimenin tam anlamıyla afete teslim olmuşken, bu kez de 9 Kasım`da merkez üssü Edremit ilçesi olan bir diğer deprem ile sarsıldık, ikinci depremde ise 32 insanımızı kaybettik. Anıları karşısında saygıyla eğiliyor yakınlarını kaybeden herkese bir kez daha başsağlığı diliyoruz.
İnşaat Mühendisleri Odası olarak Van depreminin ilk gününden beri kalbimiz Van halkıyla birlikte attı. Depremin üçüncü gününde gözlemde bulunmak için bölgeye gittiğimizde tüm örgütlülüğümüz dayanışma malzemelerini toplamak ve bölgeye ulaştırmak için çoktan çalışmalara başlamıştı. Bizler mesleğimizin birikimlerini de yara sarmak için seferber ettik. Birinci depremin ardından ön hasar tespit çalışmalarında gönüllü meslektaşlarımızın yer alması için Valiliğe başvurduk. Hasar tespit çalışmalarında görev alma talebimiz ikinci depremin ardından karşılık bulabildi. Valilik ve Belediye ile imzalanan protokol doğrultusunda meslektaşlarımız deprem bölgesindeki hasar tespit çalışmalarında üç hafta boyunca bilfiil görev aldı.
İlk günden beri Van`da olan bizler, sadece yıkılan binaların birçoğunda seçilen taşıyıcı sistemlerin hem tasarım hem de imalat açısından depreme dayanıklı yapı tasarımı ilkelerine uymadığına, beton dayanımının elle ufalanabilecek düzeyde kalitesiz olduğuna değil aynı zamanda çadır yaşamının barındırdığı risklerin ölümlere neden olduğuna, yakınlarını kaybetmenin yanı sıra ağır yaşam koşullarıyla mücadele etmek durumunda kalan Van halkının kentten göç etme dışında çare bulamadığına da tanıklık ettik.
Van depremlerinde yaşananlar ile 1999 Marmara depremlerinde yaşananlar Türkiye`nin Doğusu ile Batısını ortak bir paydada buluşturdu. Öyle ki ne depremin yıkıcı etkisi önlenebildi ne de deprem sonrası yaşanan afete müdahale ve krizi yönetme noktasında doğru adımlar atılabildi.
Yetmezmiş gibi Van depremleri kamuoyunda "Kentsel Dönüşüm Yasası" olarak bilinen "Afet Riskli Altındaki Alanların Dönüştürülmesi" hakkındaki kanun sayesinde popülizme malzeme edildi. Mayıs ayında meclis genel kurulundan geçen "Kentsel Dönüşüm Uygulamaları" herhangi bir veri veya envanter çalışmasına dayanmaksızın 5 Ekim`de ise 33 ilde aynı anda 150 kamu binasının yıkımları ile başlatıldı. Yıkımların neye göre belirlendiği konusunda bilinen tek şey, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı`nın Haziran ayında riskli alan ve riskli yapıların tespit çalışmalarının başlatılması için 81 il Valiliği ve Belediyeye bir genelge göndererek talimat vermiş olmasıydı. Valilik ya da belediyelerin nasıl bir çalışma yaptığı, yıkımların hangi plan, veri ve önceliğe dayanılarak gerçekleştirildiği bir muamma olarak kaldı. Aynı yasa, yapı denetimden muaf tutulan TOKİ`ye rezerv alanlarının belirlenmesi gibi önemli bir yetki daha vererek asıl amaçlananın ne olduğunu açıkça ortaya koymuş oldu. Ülkemizin tüm kentleri adeta, Van ili özelinde jeolojik etüt çalışmaları tamamlanmaksızın inşaatlara başlayan ve hatta birçok inşaatını tamamlayan TOKİ`nin insafına terk edildi.
Bu gerçekler, siyasi iktidara mesaj, kamuoyuna uyarı, bizlere ise sorumluluk bildirmektedir.
Van depremlerinin birinci yıldönümünde, mesleki ve toplumsal sorumluluğumuz gereği, kentsel dönüşüm sürecini "oy kaybetme pahasına uygulayacağını" ifade eden iktidara sesleniyoruz: Deprem tehdidiyle kentsel dönüşüm projelerini meşrulaştırmaktan vazgeçin. Olası depremlerin yol açacağı yıkım önlenmek isteniyorsanız, kentsel planlama ve uygulama süreçleri başlatın, dönüşüm alanlarını, sosyolojik ve çevresel değişkenleri ve bu bölgelerde yaşayanların ihtiyaçları göz önüne alarak belirleyin, rant yaratacak uygulamalardan kaçının ve kamu yararı ilkesinden ayrılmayın. Mühendislik mesleğini itibarsızlaştıracak ve meslek örgütlerini güçsüzleştirecek uygulamalardan vazgeçin.