22. Yılında 17 Ağustos Marmara Depreminin Yıldönümünde `Depremi Konuşuyoruz` Paneli Gerçekleştirildi

Eklenme Tarihi: 18/08/2021

22. Yılında 17 Ağustos Marmara Depreminin Yıldönümünde "Depremi Konuşuyoruz" Paneli Gerçekleştirildi


TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası tarafından, 22. yılında 17 Ağustos Marmara Depremi etkinliği kapsamında "Depremi Konuşuyoruz" etkinliği gerçekleştirildi.

Panel 16 Ağustos 2021 Pazartesi günü saat 20.00`de İMO Genel Merkez Youtube kanalından canlı olarak yayınlandı.

Panele; İMO Yönetim Kurulu Başkanı Taner Yüzgeç, İstanbul Şube Başkanı Nusret Suna, İzmir Şube Başkanı Eylem Ulutaş Ayatar, Prof. Dr. Alper İlki ve Prof. Dr. Erdem Canbay katıldı.

Panel Taner Yüzgeç`in açılış konuşmasıyla başladı. Yüzgeç, "17 Ağustos 1999 depremi Türkiye`de bir kırılma noktası, bilinçlerde bir kırılma noktası en önemlisi ve bu bilinçlerde olan kırılma noktası bizim açımızdan aslında kısmen sevindirici olan bir şey var ki, hiç olmazsa bu acılı günü 22 yıldır dile getirerek, sorunları da canlı tutma ve dolayısıyla alınması gereken tedbirlerin de derhal, acil olarak alınması konusunda bir etki olması amacıyla belki aynı şeyleri söylüyoruz ve bundan sonra da umarım söylemeyiz ama yapılmadığı takdirde her daim, her platformda, her yerde depremi hatırlatacağız, can kayıplarını hatırlatacağız, yıkılan, hasar gören binaları hatırlatacağız, yaralananları hatırlatacağız, iş kaybını hatırlatacağız, mali kaynaklarımızın nasıl heba olduğuna hatırlatacağız ve umarım bir gün sıfır can kaybı noktasına geldiğimizde oturup hep beraber de bu sürecin sürdürülebilir olmasının üzerinde konuşacağız" diye konuştu.

Taner Yüzgeç`in ardından İMO İstanbul Şube Başkanı Nusret Suna "İstanbul`un yapı stokunun haldeki durumu biliniyor,  depreme hazır değil. Peki, ulaşım, iletişim, deprem, toplanma alanları, barınma sorununu, nüfusun tahliyesi, sağlık hizmeti gibi hayati önem taşıyan konular bağlamında İstanbul depreme hazır mı? Bir kez daha burada vurgu yapmak istiyorum: İstanbul`un her açıdan alarm veriyor. Bu bağlamda Eylül 2019`da meydana gelen İstanbul depremi, erken uyarı olarak kabul edilmelidir. Eylül 2019`da İstanbul depremindeki tablo, 99 depreminden bu yana kayda değer bir mesafe alınmadığını ortaya çıkarmıştır. Büyüklüğü ve yıkıcılığı 99 depremi ile karşılaştırılamayacak derecede olan 2019 depreminde, iletişim altyapısı çökmüş, ulaşım yollarının yeterli olmadığı anlaşılmış, trafik kilitlenmiş, deprem toplanma alanlarının yetersizliği ortaya çıkmış, toplumdaki panik hali belirleyici olmuş, milyonlarca İstanbullu ne yapacağını bilemez halde kalmıştır. Elbette bu tablo 99 depremlerinden sonra belirlenen deprem toplama alanları ve ulaşım güzergahlarını yapılaşmaya açan, otoparka çeviren, kentsel dönüşüm projeleri için rant değeri yüksek bölgeleri seçen, alt yapı yatırımlarını ihmal eden, depremle yaşama kültürünü oluşturmayan merkezi yönetimin ve yerel yöneticilerin sorumluluğu bulunmaktadır. Ancak sorumluluk ihalesi, İstanbulluların karşı karşıya bulunduğu tehlikenin hafiflemesini sağlamamaktadır. Şu noktayı bir kez daha belirtmem gerekiyor: İstanbul tehlike altındadır. Eylül 2019 depremi olası İstanbul depreminin ayak sesidir. Bu sese kulağını kapatanlar, enkaz çalışmaları sırasında "sesimi duyan var mı" çığlığının müsebbibi olacağını vurguladı.

Ardından Prof. Dr. Alper İlki "Öncelikle mevcut riski tespit etmemiz gerekiyor. Hep söylüyoruz; İstanbul`da şu kadar bina, Türkiye`de bu kadar bina riskli. O rakamlardaki riskli binayı risksiz hale getirmek, gerçekten çok büyük bir ekonomik imkan, mühendislik hizmeti ve zaman gerektiriyor ve bir gerçek var ki bu zamanımız yok; bu paramız da yok. Dolayısıyla daha hızlı, daha akıllı bir takım çözümler bulmamız gerekir. Bunun için artık özellikle İstanbul gibi gerek zemin konusunda, gerek depremsellik konusunda ciddi bilgi birikimimizin olduğu bölgelerde, şehirlerde artık bina bazlı, hızlı çalışmaların yapılması gerekiyordu ve nitekim bu İstanbul`da başladı. Bu incelemenin ülkemizde sıradan sokak taraması yöntemleriyle, yani binayı dışardan bakarak, binayı dışarıdan inceleyerek, gözlem yaparak sağlıklı bir sonuca gitmenin mümkün olmadığı görüşündeyim ben. Bu birinci adım olabilir, taramanın birinci adımı olabilir ama daha detaylı incelemeler yapmak şart. Çünkü hepimiz İzmir`deki binaları gördük. Bu binaların hepsi de dışarıdan bakıldığında birbirine benzeyen binalardı ama bir kısmı bunların yıkıldı, bir kısmı hiç hasar görmedi. Bu anlamda artık müdahaleye karar verirken, bizim bina bazında bir adım daha detay, çok fazla masraflı, çok fazla detaylı olmayan ama bize daha iyi bilgi verecek yöntemlerin kullanılması gerekiyor" dedi.

İlki`nin ardından İzmir Şube Başkanı Eylem Ulutaş Ayatar  "17 Ağustos`un yıldönümü. 17 Ağustos`un hem can kayıpları açısından, etkilediği alan, nüfus açısından baktığımızda, ekonomik kayıplar açısından baktığımızda, Türkiye Cumhuriyeti`nde yaşanan en etkili deprem diyebiliriz 17 Ağustos için genelde yaşadığımız başka depremler de oldu elbette; oradaki can kayıplarını da her zaman anıyoruz ama 17 Ağustos`un hemen hemen her kesim için ayrı bir anlamı var tabi. Bu noktada, işte farkındalığın artırılması noktasında 17 Ağustos`ta daha fazla konuşuyoruz depremi diyebilirim. Biz de bugün şubeler olarak bir basın açıklaması gerçekleştirdik, tüm şubeler ortak bir basın açıklaması yaptık. Biz hemen hemen söylenmesi gereken her şeyi ifade etmişiz İnşaat Mühendisleri Odası olarak ve bu noktada işte okuyarak ifade etmişiz, yazmışız, çizmişiz; görsellerle, videolarda ifade etmişiz. Ancak henüz olması gereken noktada olmadığımızı görüyoruz. Tabii yaptığımız, geçen sene yapmış olduğumuz sunumda da İzmir özelinden biraz bahsederek aslında 30 Ekim`in gelmekte olduğunu da ifade etmiştik " dedi.

Panelde, Prof. Dr. Erdem Canbay ise "Maalesef depremlerde hâlâ binalar yıkılmaya devam edecek. Çünkü doğru bina yapmayı bilmiyoruz, öğrenemedik. Bunun için doğru tasarım yapmamız gerekiyor, sonra da doğru olarak inşa etmemiz gerekiyor binalarımızı. Ama maalesef örneğin 2000 yılından sonra bıçak sırtı gibi kesilmedi, hâlâ 2000 yılından sonra yapılan binalar dahi şu anda kentsel dönüşüme sokulabiliyor.  Bu çok üzücü, çok vahim bir durum. Doğru tasarım, doğru inşa etme; bunun için iyi inşaat mühendislerine ihtiyacımız var. Yani ilk önce çuvaldızı kendimize batırmak istiyorum üniversitede hocası olarak. Maalesef iyi öğrenci yetiştiremiyoruz. Bunun tabii birçok sebebi var. Öncelikle kontenjanlar çok fazla; çok fazla sayıda, ihtiyacın çok üstünde inşaat mühendisliği var, bölümlü var. Hoca sayıları yetersiz, altyapıları yetersiz. Kontenjanlar dediğim gibi çok fazla, hâlâ da düşünemiyor bir türlü. Yani diploma dağıtarak inşaat mühendisi yetiştiremeyiz. Bunun önüne geçebilecek ve bütün dünyada örnekleri olan yetkin mühendislik var" dedi.

Panel Taner Yüzgeç`in konuşmasıyla sona erdi.

Paneli izlemek için tıklayınız

 

TMMOB
İnşaat Mühendisleri Odası