Adana-Ceyhan Depreminin 15. yılında İnşaat Mühendisleri Odası Adana Şubesi tarafından yapılan açıklama. 27 Haziran 2013
TÜRKİYE?NİN BİR DEPREM ÜLKESİ OLDUĞU GERÇEĞİ UNUTULMAMALIDIR
Eklenme Tarihi: 28/06/2013
27 Haziran 1998 tarihinde meydana gelen Adana-Ceyhan depreminin üzerinden 15 yıl geçti. Merkez üssü Yakapınar olan, yakınlığı ve fay hattı üzerinde bulunması nedeniyle Ceyhan`da daha ağır tahribata ve yıkıma yol açan Adana-Ceyhan depreminde, 145 insanımız hayatını kaybetmiş, bin 517 vatandaşımız yaralanmış, 48 bini az hasarlı, 19 bini orta ve 9 bini ağır hasarlı olmak üzere yıkılanlar da dâhil, 76 bin konut ve işyeri depremden etkilenmiştir.
Türkiye dünyanın en etkin deprem kuşaklarından birinin üzerindedir. Bir doğa olayı olan deprem ne yazık ki ülkemizde doğal afete dönüşmekte ve telafisi mümkün olmayan sonuçlara yol açmaktadır. Büyük ölçekli depremlerin meydana geldiği ülkelerde, depremin zararlarının en aza indirgenmesi ancak depreme karşı dayanıklı binalar inşa edilmesi ve bunu sağlayacak olan yasal düzenlemeler ile mümkündür.
Araştırmalar İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük kentlerdeki yapı stokunun yaklaşık yüzde 70`inin, ülke genelinde ise yüzde 50`sinin kaçak olduğunu ortaya koymaktadır. 20 Milyon konuttan yaklaşık 6,5 milyon konutun depreme dayanıksız olduğu tahmin ediliyor.
İktidarda bulundukları onca yılda Türkiye?deki çarpık yapılaşmaya, plansız kentleşmeye karşı hiçbir somut adım atmayan AKP hükümeti, Van depremi sonrası hızla, deprem tehlikesi gerekçesiyle tüm ülke topraklarını hiçbir kurala ve koşula bağlı olmaksızın ranta açan "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunu" çıkardı. Yasanın içeriğine ve uygulamalarına bakıldığında bilimsellikten, uygulanabilirlikten uzak ve sosyal yönleri neredeyse olmayan bir yasa ile karşı karşıya olduğumuz görülmektedir. Ve kentsel dönüşüm uygulamalarına rantın yüksek olduğu yerlerden başladılar. Ne yazıktır ki, bu projelerle, deprem tehlikesi ve yapı stokunun haldeki durumu gerekçe gösterilerek, kentlerimiz birer rant alanı gibi görülerek sermayeye sunulmaktadır.
Adana`da da tablo farklı değildir; şehrimizde kentsel dönüşüme riskli, iyileştirilmenin gerçek bir ihtiyaç olduğu bölgelerden değil, rant getirisine göre belirlenen bölgelerden başlanılmıştır. Kentsel dönüşüm alanları konunun gerçek paydaşlarının düşünceleri alınmadan, bilimsel verilere dayanmadan tespit edilmiştir. İsmetpaşa`da, üzerinde yapılaşma bulunmayan portakal bahçelerinde, ağaçlar kesilerek kentsel dönüşüm yapılmak istenmesi bile başlı başına, yetkililerin bilimsellikten, kent ve kentlinin yararını düşünmekten ne denli uzak olduklarını göstermektedir.
TÜRKİYE`NİN BİR DEPREM ÜLKESİ OLDUĞU GERÇEĞİ UNUTULMAKTADIR
Bulunduğumuz coğrafyanın bir deprem ülkesi olduğu gerçeği, bize, yapı üretim süreçlerinin daha denetimli, güvenlikli hale getirilmesini zorunlu kılmaktadır. Ancak son bir yılda ilgili yapı mevzuatlarında yapılan köklü değişiklikler nedeniyle Türkiye, nitelikli mesleki faaliyet ve nitelikli yapı üretiminden hızla uzaklaştırılmaktadır.
Devletin anayasal görevlerinden birisi olan sağlıklı, güvenli ve yaşanabilir kentler yaratmak için doğal varlıkları, ekolojik, tarihi, kültürel, toplumsal değerleri koruyan, onu yaşatan, geliştiren bir arazi kullanımı ve yerleşim politikası temelinde uygulanabilir plan yapımı ile çevreyi gözeten, dönüşüm alanlarında yaşayanların ihtiyaçlarını göz önüne alan, "insanı ve insanca yaşamı" temel hedefine koyan bütüncül planlama süreci acilen başlatılmalıdır.
Doğal afet olan depremlerde can ve mal kayıplarının azaltılmasının tek yolu, mühendis, mimar ve şehir plancılarının yapı üretim sürecinin içinde olmasıdır. Barınma ve kullanma amaçlı yaşam alanlarının deprem şartnamesine uygun projelendirilmesi ve yapım aşamasının denetiminin doğru yapılmasının önemi bilinmelidir. Bunun için, deprem öncesi, sırası ve sonrasında yapılacak çalışmalarda kamu yararı ve ülke çıkarı bağlamında ulusal bir deprem politikası ve stratejisi belirlenerek ciddi programlar oluşturulmalı ve daha da önemlisi bunlar yaşama geçirilmelidir.
Doğanın bir gerçeği olan depremler önlenemez. Bizim amacımız; depremin her yıl dönümünde acıların depreştirilmesi değil, sorumlulara sorumluluklarını hatırlamaya davet etmektir. Bir doğa olayı olan depremlerin afete dönüşmesinin, bizim ülkemizde felaket olarak yaşanmasının halkımızın yazgısı olmadığını söylemektir.
Abdullah Bakır
İnşaat Mühendisleri odası
Adana Şube Başkanı