Şubemizin Adana Ceyhan depreminin 19. yılında yaptığı basın açıklaması 27 Haziran 2017
Depremin zararlarının en aza indirgenmesi ancak depreme dayanıklı binalar inşa edilmesi ve bunu sağlayacak olan yasal düzenlemeler ile mümkündür
Eklenme Tarihi: 03/07/2017
27 Haziran 1998 tarihinde meydana gelen Adana-Ceyhan depreminin üzerinden 19 yıl geçti. Merkez üssü Yakapınar olan 6,2 şiddetindeki deprem, yakınlığı ve fay hattı üzerinde bulunması nedeniyle Ceyhan`da daha ağır tahribata ve yıkıma yol açtı. Adana-Ceyhan depreminde, 145 insanımız hayatını kaybetti, bin 517 vatandaşımız yaralandı, 48 bini az hasarlı, 19 bini orta ve 9 bini ağır hasarlı olmak üzere yıkılanlar da dâhil, 76 bin konut ve işyeri depremden etkilendi.
Bir doğa olayı olan deprem ne yazık ki ülkemizde doğal afete dönüşmekte ve telafisi mümkün olmayan sonuçlara yol açmaktadır. Depremin zararlarının en aza indirgenmesi ancak depreme dayanıklı binalar inşa edilmesi ve bunu sağlayacak olan yasal düzenlemeler ile mümkündür.
Türkiye dünyanın en etkin deprem kuşaklarından birinin üzerindedir. Bu duruma karşılık yapı stokumuzun durumuna baktığımızda ise yapılan araştırmalar İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük kentlerdeki yapı stokunun yaklaşık yüzde 70`inin, ülke genelinde ise yüzde 50`sinin kaçak olduğunu ortaya koymaktadır. 20 Milyon konuttan yaklaşık 7 milyon konutun depreme dayanıksız olduğu tahmin ediliyor.
İktidarda bulundukları onca yılda Türkiye?deki çarpık yapılaşmaya, plansız kentleşmeye karşı hiçbir somut adım atmayan iktidar, Van depremi sonrası hızla, deprem tehlikesi gerekçesiyle tüm ülke topraklarını hiçbir kurala ve koşula bağlı olmaksızın ranta açan "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunu" çıkardı. Ve kentsel dönüşüm projeleri hız kazandı; ancak uygulamalara rantın yüksek olduğu yerlerden başlandığını görmekteyiz. Ne yazıktır ki, bu projelerle, deprem tehlikesi ve yapı stokunun haldeki durumu gerekçe gösterilerek, kentlerimiz birer rant alanı gibi görülerek sermayeye sunulmaktadır.
Adana`da da tablo farklı değildir; kentimiz hızla gelişmiş, önemli ölçüde göç almış, hızlı ve çarpık kentleşme, imar afları, kaçak yapılaşma nedeniyle sorunlu, can ve mal güvenliği olmayan bir yapılaşma süreci yaşanmıştır. Kentimizde afet ve deprem açısından riskli yapı stokunun bulunduğu alanlar oluşmuştur. Bunların önemli bir kısmının yenilenmesi kalanların da güçlendirilmesi gerekmektedir. Ancak bunun gerçekleştirme biçimi büyük sorunlar taşımaktadır. Bu nedenle kentsel dönüşüm projelerinde depreme dayanıklı ve vatandaşın hakkını hukukunu koruyan sağlıklı yaşam alanlarının yaratılması hedef alınmalıdır.
Doğal afet olan depremlerde can ve mal kayıplarının azaltılması için mühendis, mimar ve şehir plancılarının yapı üretim sürecinin içinde olması ve barınma, kullanma amaçlı yaşam alanlarının deprem şartnamesine uygun projelendirilmesi ve yapım aşamasının denetiminin doğru yapılması gereklidir. Aynı zamanda deprem öncesi, sırası ve sonrasında yapılacak çalışmalarda kamu yararı ve ülke çıkarı bağlamında ulusal bir deprem politikası ve stratejisi belirlenerek ciddi programlar oluşturulmalı ve daha da önemlisi bunlar yaşama geçirilmelidir.
Binaların güvenliğinin sağlanması kadar olası bir depremde kentin hazır olması da oldukça büyük önem taşımaktadır. Bu açıdan Adana`da deprem toplanma alanlarının sayısı, niteliği, kamuoyu tarafından bilinmesi, bu alanların yakınında helikopter pistlerinin olması önemlidir. Aynı zamanda bu alanlarda altyapının oluşturulması, deprem anında toplananlar için yeterli seviyedeki ihtiyaçların karşılanmasını temin edecek çalışmaların önceden yürütülmesi gerekmektedir. Yine sağlık desteğinin de anında verilebilecek düzeyde örgütlü olması sağlanmalıdır.
Doğanın bir gerçeği olan depremler önlenemez. Bizim amacımız; depremin her yıl dönümünde acıları depreştirmek değil, ülke olarak, kent olarak depremlere gerekli önlemler alınarak hazırlıklı olma yolunda adımlar atılmasını sağlamaktır.