KESK, DİSK, TMMOB ve TTB, ŞİDDETE ve GÖZALTILARA ARTIK YETER DEDİ
KESK, DİSK, TMMOB ve TTB; MMO YK Sekreter Üyesi Ercüment Çervatoğlu, Ankara Tabip Odası Yöneticileri Rıza Özbek ve Onur Naci Karahancı’nın keyfi olarak gözaltına alınması ve Ankara’daki polis şiddeti ile ilgili 2 Haziran 2014 Pazartesi günü düzenlenen basın toplantısında ortak açıklama yaptı.
Eklenme Tarihi: 30/06/2014
KESK, DİSK, TMMOB ve TTB, ŞİDDETE ve GÖZALTILARA ARTIK YETER DEDİ
KESK, DİSK, TMMOB ve TTB; MMO YK Sekreter Üyesi Ercüment Çervatoğlu, Ankara Tabip Odası Yöneticileri Rıza Özbek ve Onur Naci Karahancı`nın keyfi olarak gözaltına alınması ve Ankara`daki polis şiddeti ile ilgili 2 Haziran 2014 Pazartesi günü düzenlenen basın toplantısında ortak açıklama yaptı:
İnşaat Mühendisleri Odası Lokali`nde yapılan toplantıda TMMOB Ankara İl Koordinasyon Kurulu (İKK) Sekreteri Özer Akkuş, her bireye dair çok ciddi bir şiddet politikasının söz konusu olduğunu belirtti ve dün yine Ankara özelinde Ethem`in vurulduğu yerde toplanmak için gelen demokratik kitle örgütleri, siyasi patiler, sendikalar ve meslek odalarına karşı çok ciddi bir şiddetle karşılaşıldığını, tahammül sınırlarını zorlayan bir şiddet ile karşı karşıya olunduğunu ve KESK, DİSK, TMMOB ve TTB olarak bu duruma artık bir yeter demek için basın ve kamuoyuyla görüşlerini paylaşacaklarını söyledi.
Kurumlar adına ortak açıklamayı TMMOB Genel sekreteri Can Doğan yaptı:
Basına ve Kamuoyuna
Bundan tam bir yıl öncesinde; parkların sadece park olarak kalmasını isteyenlerle başlayan bir süreç, bütün bir halkın aynı perdeden seslendirdiği bir direniş türküsüne evrildi. Yaşamın her alanında siyasal iktidarın rant odaklı, neoliberal, keyfi dayatma ve yaptırımlarını hisseden milyonlar adeta yıllar öncesinden verilmiş bir randevunun çağrısını aldı ve buluştu meydanlarda. "Parklar bizim" şiarıyla başlayan senfoninin devamı ise "bu daha başlangıç mücadeleye devam" şeklinde gelişti.
Gökkuşağının her rengini barındıran bir yer haline geldi Gezi Parkı. Bütün farklılıkların bir zenginlik halinde mayalandığı küçük bir adaydı. Herkes elindeki kadarını getirdi, ihtiyacı kadarını aldı sadece. Yağmaya, talana, kâr hırsına yaşayan bir cevap bir alternatif oldu. Nasıl bir kent, park, yönetim, yaşam istemediğinden ziyade nasıl bir dünya kurulabileceğini anlatan bir örnekti.
Gezi Parkı`nda başlayan ve yaşanan sürece iktidarın cevabı ise kendi algısı ve kendine kurmak istediği dünya gibi yaşandı. Biber gazlı, plastik mermili saldırılar, keyfi gözaltılar, sokak sokak uygulanan polis terörü iktidarın bir direnişi yok edebilmek adına neler yapabileceklerini ortaya koydu. Yaşanan dönemde 8 insanımızı katledenler, yaşananlarda hiç bir sorumlulukları yokmuşçasına kendi "mağduriyetlerinden" tanımlamaya çalıştılar süreci. Evlatlarını yitirmiş anaları yuhalatan, çocukları terörist katilleri kahraman ilan eden bir hırstan da farklı beklenti içinde olmak hayalperestlikten de öte bir şeydi.
Gezi olaylarını birinci yıldönümü nedeniyle ülkemizin dört bir yanında eylem ve etkinlikler organize edilip, çağrılar yapıldı. Kaybettiklerimizi anmak ve Haziran bilincini yitirmediğimizi vurgulamak için yapılar çağrılar karşılık buldu ve kitleler Mayıs`ın Haziran`a evrildiği bir günde yeniden alanlardaydılar.
En temel demokratik haklarını kullanan kitlelere ise iktidarın ve kolluk kuvvetlerinin yaklaşımı; kendi sınıfsal konumunu ve temsilcisi olduğu çevrelerin halka bakışını bir kez daha gözler önüne serdi. Bütün bir ülke kolluk kuvvetleri tarafından savaş alanına dönüştürüldü. Her yer kuşatıldı ve insanların bir araya gelebildiği her nokta plastik mermilerin, gaz fişeklerinin boy hedefi haline getirildi. İnsan hayatını hiçe sayan bir şekilde tüm bir toplum uygulanan polis terörünün yarattığı sonuçları gördü. Yüzlerce yurttaşımız gözaltına alındı, yaralandı ve darp edildi.
Darbe dönemlerini aratmayacak uygulamalara imza atılan iki günlük süre içerisinde ülkenin her yerinde keyfi gözaltılar ve sistemli darp olayları yaşanmıştır. İstanbul`daki MMO binası polis tarafından basılmış, Mimarlar odası yönetici polis tarafından darp edilmiştir. Ankara`da ise MMO YK Sekreter Üyesi Ercüment Çervatoğlu Ankara Tabip Odası Yöneticileri Rıza Özbek ve Onur Naci Karahancı keyfi göz altıların hedefi olmuştur.
Halk nezdinde meşruluğunu çoktan yitirmiş bir iktidarın bütün baskı ve zor araçlarıyla iktidarını sürdürme çabaları dünyanın hiç bir yerinde karşılık bulmamıştır ve ülkemizde de bulmayacaktır. Geçtiğimiz Haziran yaşadıklarımız tüm bir toplumun ortak muhalefeti ve iktidara bir uyarısıdır. Bu gün bu uyarıyı dillendirmek için alanlarda olanlar; baskı ve zulme boyun eğmeyecek, Ethem`ini, Ali`sini, Hasan`ını, Ahmet`ini, Abdocan`ını, Mehmet`ini, Medeni`sini ve Berkin`ini sonuna kadar sahiplenmeyi sürdürecek ve anmaktan vazgeçmeyecektir.
Toplantıda söz alan Ankara Tabip Odası`ndan Ali Rıza Özbek ise, işkencelerin artık sokağa taşındığını, gözaltına alınırken polisin şiddet uygulamasının bütün kamuoyu karşısında gözler önüne serildiğini söyledi. Polisin adli raporlar için hekimlere de ciddi baskılar yaptığına vurgu yapan Özbek, adli raporlar düzenlenirken rutinde olmayan alkol muayenesi ve raporun içeriğine yönelik baskılar yapıldığını söyledi. Ankara Tabip Odası ve TTB olarak bu olayın takipçisi olacaklarını söyleyen Özbek, adli raporların ileride telafisi olmayan hak kayıplarının önüne geçilmesi için daha özenli daha detaylı bilgileri içermesi ve tüm baskılardan uzak bir şekilde doldurulması gerektiğini düşündüklerini ekledi.
Özbek`in ardından söz alan MMO YK Sekreter Üyesi Ercüment Çervatoğlu, işkencenin sistematik hale geldiğini, askeri cuntada bile görülmeyen manzaraları gördüğümüzü söyledi ve "Ethem için gözaltına alındık ise bu bizim onurumuzdur. Meslek örgütleri yöneticileri olarak bu ülkenin özgürlüğü, bağımsızlığı ve demokrasisi için her zaman mücadele edeceğiz ve Ethemlerin yanında yer alacağız" diye ekledi.
Çervatoğlu`nun ardından ise KESK`den İsmet Meydan söz aldı. "Ya maden ocaklarında öleceğiz ya da isyan edersek sokaklarda polis şiddeti ile öldürüleceğiz" diye belirten Meydan, bugün 12 Eylül döneminden daha baskıcı bir şekilde sokaklarda şiddete uğramakta olduğumuzu, bu iktidarın halka şiddetten başka verebileceği bir şey olmadığını, ama bu baskılara, bu yıldırmaya karşı örgütlü olarak direnmemiz gerektiğini söyledi.
Son olarak söz alan TTB Genel Sekreteri Beyazıt İlhan ise, "açıklıkla ifade ediyoruz; Ethem Ankara`nın ve Türkiye`nin onurudur" diye belirtti ve Ethem`i anmak için sokağa çıkan insanlara polis şiddeti uygularsanız, gözaltını bir işkenceye dönüştürürseniz, insanlara sayısız dava açarsanız bu rejimi demokrasi olarak tanımlamanın mümkün olmadığını söyledi. İlhan sözlerine "Ethem, Ali İsmail, Berkin, Ahmet, Mehmet, Abdocan… hepsi bizim onurumuzdur. Onlara sahip çıkacağız, onları unutmayacağız ve bütün bu baskılara rağmen onları anmaya, onlara layık olamaya olmaya devam edeceğiz" diye devam etti.