BELEDİYECİLİKTE YENİ BİR BOYUT; ÖLÜMÜ GÖSTERİP SITMAYA RAZI ETME

Ülkemizin ve özellikle kentimizin önümüzdeki süreçte daha da sıkıntılı boyutlarda yaşayacağı sorunlarının başında içme ve kullanma suyu sorunu gelmektedir. Gerekli önlemler alınmayarak, içme suyu ihtiyacını yağmurlarla karşılayabileceğini düşünen bir anlayış ancak kentimizin fantastik belediyeciliğinde görülebilirdi.Bilimsel ve teknik açılardan hiç bir karşılığı bulunmayan projeler Ankara`nın su sorununu çözmek bir yana kentlilerin katkılarıyla yaratılan kaynaklarında çeşitli rant odaklarına peşkeşine ortam hazırlamaktadır.

Eklenme Tarihi: 23/12/2020

       

Birinci açık mektubumuzda Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi`nin bir imar ofisi gibi çalıştığını, kentin ulaşımından, yerleşmeye, sağlıktan, iş sahası yaratılmasına, kanalizasyondan, içme suyuna birçok alana yayılan sorunlarının çözümündeki görev ve sorumluluklarını yerine getirmediğini belirtmiş ve Büyükşehir Belediye Meclis Üyeleri`ni, hemşehrilerimizi ve mühendisleri göreve davet etmiştik. Bu mektup sonrası yapılan Ankara Büyükşehir Belediye Meclis Toplantısı`nda da çağrımız doğrultusunda bir gelişmenin olmadığı, meclis gündem maddeleri incelendiğinde çok açık görülebilmektedir. Bununla birlikte meclis gündemine Başkanlık Yazısı ile giren ve Erzincan il sınırları içerisine Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından saat kulesi yapılmasına ilişkin gündemin belediye meclisinde oy çokluğu ile kabul edilmesi, halktan ve kent sorunlarından kopuk, ranta ve çıkara dayalı fantastik belediyecilik anlayışına yerelin dar geldiğini gözler önüne serdi.
Son günlerde yaşadığımız sağanak yağışlar kentimizin altyapı eksikliklerini bir kez daha ortaya çıkarmıştır. Ülkenin başkentinde yaşanan su baskınları, taşkınlar, göçükler yapılan yatırımların kentin altyapısına bir şeyler katmak bir kenara sorunlarını daha da büyüttüğünün kanıtı olmuştur. Metronun dahi su baskınlarından nasibini aldığı Ankara, bir kez daha görevi "su istimal"in, "afat" gibi tanımlamalarla kent yönetiminde uygulanan kaderci anlayışın mağduru olmuştur. Kentleri yaşanmaz hale getiren bu yönetim anlayışı; ihtiyaçlar önceliğini altyapı yerine kapılara, saat kulelerine verdiği sürece bizler için kentimiz yaşamanın gitgide olanaksızlaştığı bir yer olmayı sürdürecektir.
Ülkemizin ve özellikle kentimizin önümüzdeki süreçte daha da sıkıntılı boyutlarda yaşayacağı sorunlarının başında içme ve kullanma suyu sorunu gelmektedir. Gerekli önlemler alınmayarak, içme suyu ihtiyacını yağmurlarla karşılayabileceğini düşünen bir anlayış ancak kentimizin fantastik belediyeciliğinde görülebilirdi. Bilimsel ve teknik açılardan hiç bir karşılığı bulunmayan projeler Ankara`nın su sorununu çözmek bir yana kentlilerin katkılarıyla yaratılan kaynaklarında çeşitli rant odaklarına peşkeşine ortam hazırlamaktadır.

Kızılırmak Suyu Yeni Büyükşehir Belediye Meclisini İlk Toplantısında Telaffuz edildi:
Yerel seçimlerden sonra % 90`ı yeni üyelerden oluşan Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi ilk toplantısını 14-18 Nisan 2014 tarihlerinde gerçekleştirmişti.

Toplantının açılışında Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek`in Ankara`da içme suyu teminine ilişkin dile getirdiği, "kuraklık devam ederse sibobumuzKesikköprü. Bu dönemde az az su verdirmeye başlamak istiyorum. Buharlaşmayı ve alt kotlardan su çekmeyi düşündüğümüzde bir yıllık suyumuz var. Yağmurlar başlayana kadar Kesikköprü`den su vermezsek yine çok sıkıntı çekeriz" sözleri, halk arasında Kızılırmak projesi olarak bilinen yatırımın tekrar hatırlanmasını gündeme getirmiştir.

Bilindiği gibi, Kızılırmak suyunun Kesikköprü barajından Ankara`ya (İvedik Arıtma Tesisine) iletilmesi projesi yatırımı 2008 yılında işletmeye alındı. İşletmeye alındıktan sonra aralıklarla Ankara`ya Kesikköprü barajından hamsu iletildi. 2009 yılında sadece Şubat ayında; 01`i ile 18. günleri arasında toplam 7 Milyon 103 bin metreküp, 21 Şubat 2009 günü 468 bin metreküp ve 28 Şubat 2009 günü ise 482 bin metreküp ham su İvedik İçme suyu Arıtma Tesisine ulaştırıldı.
Ankara`ya Kesikköprü barajından en son ham su iletimi ise 2010 yılının Ağustos ayında gerçekleştirildi; 02 - 07 Ağustos 2010 günleri arasında 523 000 ve 16 - 19 Ağustos 2010 günleri arasında da 241 000 metreküp olmak üzere toplam 764 000 metreküp ham su iletilmiş, iletilen bu ham su ise söz konusu günlerde İvedik Arıtma Tesisine iletilen toplam ham suyun %5,76`sını oluşturmuştur.

2010 yılı Eylül ayından günümüze kadar Kızılırmak`tan Ankara`ya su aktarılmamıştır.
Anımsamakta yarar var:
Kızılırmak suyunun Ankara`ya iletilip içme suyu olarak kullanılması fikri ilk defa 1930`lu yılların başında tartışıldı. Ankara`nın ilk Nazım İmar Planı`nı hazırlayan  Alman Hermann Jensen, Ankara nüfusunun 1977`de 300000 civarında olacağını öngörmüş ve mevcut içme suyu kaynaklarına yenilerinin eklenmesi gerekliliğini vurgulamıştı. Bu plan kapsamında yeni bir içme suyu hattı yapımı, dönemin Nafia Vekaleti Sular Umum Müdürlüğü (bugünkü DSİ Genel Müdürlüğü) Ankara Şehri İçme suyu Komisyonu tarafından ele alındı. Kızılırmak ve Sakarya nehirlerinin de değerlendirildiği çalışmada, Ankara`nın içme suyu ihtiyacını karşılamak üzere Çubuk Barajı`ndan su getirilmesi uygun görüldü.
DSİ`nin hazırladığı Master Plan Raporu`nda ise (1969) Kızılırmak`tan Ankara`ya içme suyu getirilmesi, Kızılırmak suyu kalitesinin gerek mevcut arıtma teknikleriyle içme suyu olarak kullanıma uygun olmaması ve gerekse yüksek pompaj giderleri yönünden ekonomik bulunmaması nedenleriyle 2034 yılı ve sonrası için o günün koşulları çerçevesinde yeniden değerlendirilmesinin uygun olabileceğini belirlendi.
Halen işletmede olan İvedik Arıtma Tesisi,tümü Ankara`nın Kuzey`inde yer alan Kurtboğazı, Akyar, Eğrekkaya, Kavşakkaya ve Çamlıdere barajlarının suyunu arıtmak için gerekli ve yeterli donanıma sahip olarak kullanılmakta olup, Kızılırmak`tan gelen ve gelecek suyu arıtacak özelliklerden uzak olup teknik kapasite ve teknolojiye de sahip değildir.
Ortada mevcut plan ve projeler bulunurken, devletin uzman Kurumlarının, ilgili meslek odalarının ve birçok akademisyenin Kızılırmak suyunun Ankara`da içme suyu olarak kullanılmasının sakıncaları üzerine görüşleri dikkate alınmadan, bilim ve teknikten uzak kıstaslarla belirlenmiş ve oldukça maliyetli bir süreçle yapımı tamamlanmış bu proje ile Kızılırmak suyu gereken arıtma işlemlerine tabi tutulmadan Ankara içme suyu sistemine bir şekilde eklemlenmiştir. Nehrin doğal yapısı itibariyle çok yüksek olan klorür, sülfat ve sertlik değerleri ise içmesuyu kalitesini büyük ölçüde düşürmüştür.
 
Kızılırmak Projesi kapsamında;
-Her biri 128 290 metre uzunluğunda 3 hat isale hattı yapılmış,
-Çapları 1400 ile 1600 mm olan toplam 384 bin 870 metre boyunda çelik ve CTP boru döşenmiş,
-Toplam hacmi 202 bin 500 metreküp olan ve 5 tanesi 30`ar bin metreküplük 10 Adet ham su deposu inşaa edilmiş,
-Toplam 66 Adet yüksek kapasiteli pompadan oluşan 5 Adet büyük Pompa İstasyonu isale hattı üzerinde yapılmış ve monte edilmiştir.
-İçme suyu çelik boru hatlarında uygulaması uluslararası standartlarla (AWWA C210) belirlenmiş iç kaplamalar büyük ölçüde yapılmamış, yapılamamıştır.
-İletim hatlarının geçtiği arazinin bir bölümünde toprağın pH`sinin düşük olması döşenen çelik borularda hızla korozyona neden olmuştur. Çelik borulu iletim hatlarında uygulanan katodik koruma zamanında yapılmamıştır.
Tüm bunların maliyeti (2014 yılı fiyatlarıyla yaptığımız hesaplara göre), yaklaşık 3 Milyar 500 Milyon TL`yi aşmaktadır. Hesaplamaya çalıştığımız bu yatırım tutarı içinde kamulaştırma harcamaları, enerji nakil hatları, trafo yapımı, katodik koruma vb. giderlerin yanı sıra Kesikköprü barajından Karadeniz`e döküldüğü noktaya kadar olan Kızılırmak Nehri üzerinde halen elektrik enerjisi üreten baraj ve hidroelektrik santrallerindeki üretim kayıpları ve fırsat maliyetleri yer almamaktadır.
Dahası, Kızılırmak suyunun İvedik Arıtma Tesisinde harmanlanarak Ankara içme suyu şebekesine verilmesinden sonra Ankara`daki konutların kalorifer sistemleri ve borulamalarında meydana gelen hasarlar ve onarımlarının bedelleri de ayrıca değerlendirilmek durumundadır...
Mevcut durumda, yaklaşık 5 yıldır hizmet dışı tutulan ve atıl durumda olan söz konusu iletim hattının, pompa istasyonları ile depoların yeniden işletmeye alınabilmesi için gerekli bakım, onarım ve yenileme harcamalarının yerine getirilmesi yönünde ciddi bir kaynağın aktarılması zorunlu görülmektedir.
 
Yanlış bir yatırımı düzeltmek ve beklenen faydayı sağlama yönünde çalışmak bize göre nafile bir çabadır... Bu yöndeki girişimler amaca hizmet etmeyecek ve kamu kaynaklarının yine / yeniden boşa akıtılmasına neden olacaktır! 
Hele hele, acil durumlarda "sibop" olarak değerlendirerek böylesi hatalı yatırımı canlandırmayı gündeme getirmek gerek planlama ilkeleri, gerek iktisadi öğretiler ve gerekse işletme uygulamaları açısından kabul edilebilir değildir. Dahası, geçmiş deneyimlerimiz ve bilgi birikimimiz göstermiş ve defalarca kanıtlanmıştır ki, yanlışta ısrar etmek, yine ve yeniden kamu kaynaklarını saçmak ve savurmaktan Öteye gitmeyecektir. Yarardan çok zarar verecektir...
 
Kuraklık ve Alınmayan Önlemler
2013 yılının Orta Anadolu coğrafyası için kurak geçeceği, yıllar önce öngörülmüşken ve 2014 yılı sonbaharında Ankara‘ya mevcut kaynaklardan içmesuyu sağlanmasında kısıtlamaya gidilebileceği yönünde ciddi uyarılarda bulunulmasına karşın bugüne kadar herhangi bir ciddi yaklaşım ve önlem ne yazık ki yetkililerce alınmamış ve uygulanmamıştır. Özellikle 30 Mart Yerel Seçimleri nedeniyle bu öngörülen sorun gündeme bile getirilmemiştir. Yerel Seçimler öncesi, geç de olsa 2014 yılı başında itibaren bazı basit iş ve işlemler yerine getirilse ve zamana yayılı önlemler bir program içerisinde başarılabilseydi, önümüzdeki aylarda yaşanabilecek su sıkıntısı ve buna bağlı olumsuzluklar daha az tahribatla atlatılabilecekti.
Ancak gelinen şu aşamada Büyükşehir Belediyesi tarafından uygulanan bilimsellikten ve halk sağlığı önceliğinden uzak bu proje bir kez daha yenilenerek tekrar gündeme alınmakla Ankara halkının sağlığı bir kez daha göz ardı edilmektedir.
1969 Ankara İçme suyu Master Planı`nda yer alan, kaynak geliştirmesi, kapasitesi ve tünel alternatifleri üzerinde birçok kez fizibilite çalışmaları yapılarak seçilen Gerede Sistemi, 2004 yılında imza aşamasında iken Büyükşehir Belediye Başkanlığı`nca özellikle öncelikleri arasında bulunmaması ve ileride geri ödemesi gündeme gelecek kredi kullanımı nedeniyle reddedilmiştir.
Plan dahilinde olan projeleri dahi engelleyerek, kullanımı 2034 yılından sonra gerekli teknoloji ve uygun teknikler kullanılarak arıtıldıktan sonra ancak yeniden değerlendirilebileceği düşünülecek Kızılırmak suyunun 2007 ve sonrasında bilim ve teknikten uzak bir proje ve keyfi gerekçelerle uygulamaya geçirilmesi, o günden bugüne gerekli önlemlerin alınmaması ve gerekli çalışmaların yapılmayarak Ankaralıları hem sağlıklarını etkileyecek hem de yeni maddi kayıplara yol açacak Kızılırmak suyuna mahkummuş gibi göstermek kelimenin en hafif anlamıyla görevi ihmal ve görevi "su istimal" olarak değerlendirilmelidir.
Bu kapsamda 2009 yılında yayınlanan Kızılırmak suyu ve Ankara içmesuyu ile ilgili İMO Raporunda belirtilen çözüm önerileni bir kez daha tekrarlıyoruz;
•   Başkent Ankara`nın belediye başkanı bilimden uzak, keyfi uygulamalarına son vermelidir. Tüm yetkililer önümüzdeki dönem yaşanacak daha büyük bir su krizini önle­meye yönelik göreve çağrılmalıdır.
•   Kızılırmak suyundan dolayı ortaya çıkan kamu zararının hesabı sorulmalıdır.
•   ‘Ankara Su Meclisi` gibi platformlar oluşturulmalı ve halkın yaşamını birebir etkileyen suyun yönetiminde söz sahibi olması sağlanmalıdır.
•   Suyun yoksul kesimlere ulaştırılmasına engel olacak suyun özelleştirilmesi anlamına gelecek uygulamalara geçme yönelişlerinden vazgeçilmelidir.
Kamuoyuna saygı ile duyurulur.

İMO Ankara Şubesi
Yönetim Kurulu

 

TMMOB
İnşaat Mühendisleri Odası