REFERANDUM, YSK KARARI VE MÜHENDİSLİK ÜZERİNE KISA BİR AÇIKLAMA

16 Nisan 2017 tarihinde Ülkemizde Anayasa değişikliği için yapılan referandum sırasında ve sonrasında yaşananlar, referandumun meşruluğunun ötesinde kanuni olup olmadığına ilişkin bir çok tartışmayı ve soruyu da Ülkemiz gündemine taşımıştır.

Eklenme Tarihi: 15/12/2020

16 Nisan 2017 tarihinde Ülkemizde Anayasa değişikliği için yapılan referandum sırasında ve sonrasında yaşananlar, referandumun meşruluğunun ötesinde kanuni olup olmadığına ilişkin birçok tartışmayı ve soruyu da Ülkemiz gündemine taşımıştır.

Ülkemizde uzun yıllardır Ülkemizin "bir hukuk devleti" olup olmadığı üzerinden tartışmalar yürütülmektedir. Referandumun "Kanunların fiili duruma uydurulması" olarak özetlenebilecek çıkış amacından da çok açık biçimde görülebileceği gibi Ülkemiz bu gün "bir kanun devleti" bile değildir. YSK`nın kanunun amir hükmünü hiçe sayması ve kendisini yasama organı yerine koyarak verdiği referanduma ilişkin son kararı bu yargıyı güçlendirecek son örnek olmuştur. Bu çerçevede bir kurul kararı ile bir yandan, Yasama organı saygınlığını yitirerek, yasama faaliyetine devam anlamsız hale getirilirken, bir yandan da referandumun çıkış amacının bundan sonra tek düstur haline getirilmiş ve fiili duruma uyum sağlamayanlar için hukuk güvencesi ortadan kaldırılmıştır. 

Konunun mühendislik açısından ele alınıp tartışılması, konunun muhataplarına sorulacak soruların netleştirilmesi açısından uygun olacaktır.

Mühendisler yaşamın her alanında insana birebir dokunan üretimlerin içerisinde yer alırlar. Bu nedenle yaptıkları her çalışmada, her hesaplamada nesnel olmak ve doğruluğu kanıtlanmış şart ve kurallara uymak zorundadırlar. Bu gerekliliği yerine getirmek, Ülkesine ve halkına karşı sorumluluk bilincine sahip her mühendisin sorumluluğu ve görevidir.

Bu gerekliliği yerine getirmeyen bir mühendis, bilgi eksikliğini bir yana koyarsak (ki böylesi bir durumda dahi bilgi eksiğini tamamlamak mühendisin sorumluluğudur), bu hareket tarzının neden dışına çıkar?

İnşaat mühendisleri açısından çok basit bir örnekle buna yanıt bulabiliriz. Örneğin, ortasından yükleme yapılan basit mesnetli bir kirişte oluşabilecek maksimum momentin kirişin ortasında oluşacağını, bu momentin değerinin de yüklemenin kiriş boyu ile çarpılıp dörde bölünerek bulunacağını, bulduğumuz değerin kirişin kesiti ve demir miktarının tespitinde kullanılacağını biliriz. Dünyanın neresinde olursa olsun bir inşaat mühendisinin bu soruya yanıtı aynıdır.  Bir inşaat mühendisi bu kuralı yok saydığında, dört yerine beş kullanıldığında zayıf bir kesitin, üç kullanıldığında ise ihtiyacın üzerinde bir kesitin ortaya çıkacağını bilir.  Her iki durumda da farklı çevreler çıkacak sonuçtan farklı çıkarlar elde ederler.  Müteahhitler, malzemeciler, betoncular, demirciler... Bu durumdan her şartta çıkarı değil zararı olacak ise halktır. Bu durumda bu hesabı yapan mühendise şu iki soruyu sormak ve yanıtını aramak meşrudur;

1-      Çıkar birlikteliğin mi var?

2-      Korkutuldun mu?

Bu örneğimizi göz önüne alarak referandum konusuna dönersek; kanunda çok açık bir hüküm varken bu hükmü uygulamayan YSK hakimlerine ve Meclisçe yapılan kanunu yok sayarak yasama organı gibi davranan YSK`ya karşı hiçbir tavır geliştirmeyen milletvekillerine bu meşru soruları yöneltiyor ve cevap bekliyoruz;

1-      Çıkar birlikteliğiniz mi var?

2-      Korkutuldunuz mu?

İlgililerine sorulur, kamuoyuna saygı ile duyurulur.

 

İMO Ankara Şubesi

Yönetim Kurulu

TMMOB
İnşaat Mühendisleri Odası