`MÜHENDİSLİK SORUNLARI TARTIŞILIYOR` KONULU FORUM 11 OCAK 2013 TARİHİNDE ŞUBEMİZDE GERÇEKLEŞTİRİLDİ.

14 Aralık 2012 tarihinde “Antalya’nın Son Kırk Yılı ve Geleceğe Bakış” paneliyle başlayan Mühendislik Haftası Etkinlikleri 11 Ocak 2013 tarihinde “Mühendislik Sorunları Tartışılıyor” Forumu ile tamamlandı. Foruma konuşmacı olarak, İMO İstanbul Şube Başkanı Cemal Gökçe, Yapı Denetim Kuruluşları Birliği Genel Başkanı Hüseyin Kaya ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Başkanlığı Baş İş Müfettişi Tevfik Paçacı katıldılar.

Eklenme Tarihi: 20/03/2013

Yönlendiriciliğini Şube Başkanımız Cem Oğuz`un yaptığı Forumun amacı, güncel mühendislik sorunlarının birlikte saptamak, tartışmak ve çözüm yolları aramak olarak, özetlenebilir.

Şube Başkanımız Cem Oğuz, Forum açılışında yaptığı konuşmasında şunları söyledi:

"Mühendislik Haftası Etkinliklerimizin son gününde, kamuoyunu ve biz mühendisleri yakından ilgilendiren üç güncel konu hakkında bilgilenebilmek, tartışmak, ortak akılla ürettiğimiz çözüm yollarıyla meslektaşlarımıza ve kamuoyuna ışık tutabilmek amacıyla "Mühendislik Sorunları Tartışılıyor" platformunda birlikteyiz.

İMO İstanbul Şube Başkanımız Sayın Cemal Gökçe, kamuoyunda "Kentsel Dönüşüm Yasası" olarak bilinen 6306 sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun";

Yapı Denetim Kuruluşları Birliği Genel Başkanı Sayın Hüseyin Kaya, "Türkiye`nin 12 yıllık yapı denetim tecrübesi ve yeni "Yapı Denetimi Hakkında Kanun Taslağı";

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Başmüfettişi Sayın Tevfik Paçacı`da 6331 Sayılı yeni "İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu" ile "İş Güvenliği Uzmanlığı"; Hakkında bilgiler verecekler. Her üç konuşmacı da inşaat mühendisi meslektaşımız; verdikleri bilgiler ışığında sorularınıza yanıt bulmaya çalışacak, değerlendirme ve katkılarınızı alacağız."

İMO İstanbul Şube Başkanımız Cemal Gökçe; konuşmasının başlangıcında;

"Değişim; başka bir biçime girme ve özün değişmesi, bir durumdan başka bir duruma geçmek olarak kullanılmaktadır. İnsanlık tarihi gelişmeler paralelinde sosyal, kültürel, ekonomik olarak yapısal değişim ve dönüşüm sürekliliğine sahiptir. Bu değişim ve dönüşüm süreçleri çeşitli uygarlıkları ortaya çıkarmıştır. Bütün üretim ve çalışmaların sürdürülebilir olması gerekir." Dedi.

Cemal Gökçe;

"Can ve mal güvenliğinin olmadığı bir yaşam çevresinde toplumsal düzen ve barış sağlanamaz. İnşaat mühendisliği, tıp ve hukukun can ve mal güvenliğinin sağlanmasında birinci derecede önemli meslek dalları olduğunu" ifade etti.

Gökçe; "Bugün, özellikle İstanbul`da yaşanan kentsel dönüşüm sürecinde, arsa senden- para benden, al- sat, sat- al, yık- yap mantığı ile hareket edildiğini, bu nedenle Kentsel dönüşüm gerekçelerinin süslü söylemlerde kaldığını; kiracıların, mülk sahiplerinin ve kent halkının beklentilerinin karşılanmadığını, uzun vadede politik beklentilerin de karşılanabilmesinin mümkün olmadığını;" söyledi.

Sulukule örneğini de veren Gökçe; " Kentsel Dönüşümün kendi başına bir iş değil, başlı başına bir planlama işi olduğunu, ancak kentsel dönüşümün küresel sermaye ile bir zenginleşme aracı olarak kullanıldığını; Kanunun Anayasa dahil bütün kanunların üzerinde bir yaptırım gücüne sahip olduğunu;" sözlerine ekledi.

Cemal Gökçe`nin sunumundan bazı bölümleri aşağıda bilgilerinize aktarıyoruz.
Kentsel Dönüşüm Aktörleri

  • Bölgede yaşayan sakinler,
  • Devlet,
  • Meslek örgütleri ve kâr amacı gitmeyen kuruluşlar,
  • Özel sektörler,
  • Finans kuruluşları (Banka, sigorta, fon kuruluşları)
  • Araştırma yapan kurumlar, üniversiteler,
  • İnşaat teknolojisi üreten kuruluşlar,
  • Yerel yönetimler.

KENTSEL DÖNÜŞÜM YASASI NELER GETİRİYOR (6306 Sayılı yasa) ?

  • Yargı yolu açık, yürütme durdurulamıyor,
  • Bina boşaltılamıyorsa su, elektrik, doğalgaz kesiliyor,
  • Tapusu olmayana enkaz bedeli ödenerek, ‘git` deniyor,
  • Acele kamulaştırma yapılıyor,
  • Kanun TOKİ ve idareye ucu açık yetkiler tanıyor,
  • Yürütme organı kesin kural koyuyor, «koyabilir mi ?»
  • Bu kanun benzeri tüm kanunlardan üstündür,
  • İhaleye idare ve TOKİ`nin istek götürdükleri girebiliyor, «herkes değil»
  • Afet ve deprem meşruiyeti açısından her şey es geçiliyor,
  • Özünde planlama lağvediliyor, merkezileşme ön plana geçiyor, bina ölçeğinden hareket ediliyor,
  • Gayrimenkul sektörü menkulleşiyor,
  • Sadece sosyal değil, fiziksel eşikler de aşılıyor
  • Büyük bir hızla dönen, büyük bir ekonomiyi hedefliyor.
  • İstanbul`da bugüne kadar müteahhitlerin cebine 200 milyar dolar girdi yeni yasa ile var olacak alanları satarak para sağlamayı hedefliyor.
  • Bilim ve bilgiye dayanmıyor (risk belirleme şekli)
  • Afet ve deprem meşruiyeti açısından (itirazların değerlendirilmesi)
  • İstediğine yardım yapma, istediğine yapmam konusunda esnek ifadeler var «yapabilir gibi»
  • Mülkiyet haklarının ihlali konusunda dünyada birinciliğe gitmemize aday
  • Uzun bir süre yaşamış olduğunuz yerde yaşama şansımız kalamayacak, mülkiyet hakkı ihlali oluşacak (AİHM)
  • Yeni konut ve konut alanları yaratarak yeni nüfusa çağrı yapıyor (İstanbul 25 milyonluk bir kent, 45 milyonluk Trakya),
  • Bu yasayla özellikle metropol kentler yeni bir afetle karşı karşıya kalacak,
  • Kentsel planlamayla kaynakların hakça dağıtılması değil, çok yüksek bedeller ortaya çıkaran bir düzenlemenin aygıtı oldu, olacak.
  • Kentsel dönüşümün ekonomik döngüsü kamu vicdanını yaralıyor, eşitsizlikler yaratıyor, yaratacak.
  • Alt gelir gruplarının ödedikleri maliyetler, daha da artacak.
  • Hiçbir bedel ödemeden birilerinin haksızca zenginleşmesini sağlayacak.
  • Konutun bir kullanım aracı olduğunu değil, bir ticari araç olarak kullanılmasını perçinliyor,
  • Yıkıp yapma garantisi vermiyor.
  • Yasama ve yargıyı devre dışı bırakılarak yürütmeyi mutlaklaştırıyor, az itirazlı bir alan yaratıyor.

ÖZETLE;

  • Kentsel dönüşüm alanlarının somut bir göstergeye dayandırılmasıyla ilgili kuşkular var.
  • Yaşanabilirlik kalitesi ve kent bütününün kalitesi dikkate alınmıyor,
  • Sosyal entegrasyonun sağlanması yok sayılıyor,
  • Mühendislik kuralları dikkate alınarak üretilen yapıların %1~2`sinin yıkıldığı gerçeği yok sayılıyor.
  • Yapıların deprem yönetmeliği kapsamında güçlendirileceği ilkesi görmezlikten «yık-yap» anlayışından hareket ediliyor.
  • Kamu alanlarının bulunduğu her yerde bir harmanlamanın yapılacağı konusu yeni sorunlar yaratacak,
  • Taslak halde bulunan Kıyı Kanunu, Mera Kanunu, Askeri Alanların Yapılaşmaya Açılması Kanunu, Değerlenme Kanunu (%45), TMMOB Kanunu gündeme getiriliyor.
  • Yürütmenin durdurulması yok sayılarak:
  • Hukuka aykırılık ilkesi ve gecikmede sakıncanın doğması ilkesi yok sayılıyor.
  • Çok uzun süre bir yerde yaşayanların mülkiyetine müdahale edilmesi, yeni bir mülkiyet hakkı ihlali yaratarak (AİHM) süreci başlatacak.
  • Belediyeler bay-pas ediliyor, hukuk bay-pas ediliyor, meslek odaları bay-pas ediliyor.
  • Bu yasanın içindekiler bir kamu hizmeti olarak değil, tüm maliyetlerin vatandaşa yüklendiği hükümleri gündem getiriyor.
  • Büyük bir merkezileşmenin önü tamamen açılarak;
  • Muhalefet susturuluyor,
  • Odalar etkisizleştiriliyor,
  • Hukuk yok ediliyor,
  • Yasalar otoriter, uygulamalar antidemokratik,
  • Yerel nüfus süreçlerden dışlanıyor,
  • Mülkiyet transferi yapılıyor(devlet eliyle),
  • Orta ve alt-orta sınıflar için, devlet destekli özel mülkiyet yaratmanın önü açılıyor,
  • Bu yasa plan yapma anlayışını değil, plan adına ne yapılmışsa onların dışına çıkılıyor. Bu bağlamda;
  • En otoriter,
  • En hiyerarşi kuran,
  • En sınırları belli,
  • Kendi dışındaki tüm yasalara meydan okuyan,
  • Demokratik bir ülkede böyle şeylerin olamayacağı gibi bir içerikle gündeme geliyor.
  • Sosyal eşitsizlikleri gideren, korumayı ön plana alan bütünleşik bir dönüşüm yerine parçalı bir anlayış var,
  • Adil, şeffaf, demokratik ve katılımcı bir sürecin örgütlenmesi yok,
  • Yoksul kesimi daha da yoksullaştırdığı gibi, dönüşümün sosyal ve insani boyutu yok sayılıyor,
  • Devlet destekli gayrimenkul alanını geliştirmenin bir aracı olarak kullanılıyor.
  • Kamu mülksüzleşiyor, acele kamulaştırmanın önü açılıyor.
  • Doğrulardan daha çok piyasanın işine gelen bir anlayışı hakim kılıyor,
  • Riskli alan, riskli yapı tanımında bir açıklık yok,
  • Yık-yap anlayışıyla müteahhitlik bakışıyla hareket ediliyor, mühendis, mimar şehir plancısı ve diğer meslek insanlarının görüşü yok sayılıyor,
  • Doğal alanları yok sayıyor,
  • Merkez yereli bay-pas ediyor,
  • Şehircilik ve kentleşme ilkelerine aykırı.

SONUÇ;

  • Kullanıcıların bireysel hak ve tercihleri dikkate alınmalı, karar süreçlerine örgütlü bir şekilde katılmaları sağlanmalıdır.
  • Kullanıcılara doğru ve sağlıklı bilgiler verilerek uygulamalarda şeffaf ulunmalıdır.
  • Yapılması düşünülen projeler önceden görülmeli, gelir ve giderlerle ilgili gerekli bilgiler verilerek, geleceğe dönük yaşam kalitesi hakkında gerekli açıklamalar yapılmalıdır.
  • Kentsel dönüşümle ilgili alanlarda yaşayanların huzursuzlukları giderilmeli, anlaşmalar ‘kamulaştırma korkusuyla` değil, ikna ve şeffaflık ölçeğinde yapılmalıdır.
  • Bu çalışmaların İstanbul ve diğer kentlerimizi afetlere daha da açık bir hale getirip getirmediği konusu bir kez daha gözden geçirilmelidir.
  • Toplumsal afet
  • Kentsel kıyım
  • Hukuksuzluk konuları yeniden değerlendirilmelidir.

SON SÖZ OLARAK;

  • Kentin makroformu ile ilişkili, planlama hiyerarşisi çerçevesinde bütünün dikkate alındığı bir planlama,
  • Demokratik ve katılımcılığı sağlayan, istihdam yaratan , geleceğe dönük canlı bir kent,
  • Sosyal bölünmüşlüğe ve ötekileştirmeye karşı korunaklı, eşitlikçi ve ayrımcı olmayan, tüm afetlere karşı güvenli bir çevre ve güvenli bir yapı sağlayan,
  • Finansman sorunu çözülmüş, tarihe ve çevreye saygılı olan sürdürülebilir bir yaklaşım,
  • Eğitim ve sağlık hizmetlerinin dikkate alındığı, nüfus ve yapılaşma yoğunluğunun rahatsız edici olmadığı,
  • Yoksulları kollayan, satın alınabilir konutların olduğu, yeterli ölçüde açık alana sahip bir düzenleme,
  • Kimliği korunmuş bir kentte, kimlikli, yenilenmiş bir çevrede; yaşayanların dayanılma duygusu güçlenmiş, sosyal ilişkileri güçlü bir kent

YAPI DENETİM

Forumun ikinci Konuşmacısı Yapı Denetim Kuruluşları Birliği Genel Başkanı Hüseyin Kaya;

Yapı denetim süreci ve yeni yapı denetim hakkında kanun taslağı ile ilgili bilgiler verdiği konuşmasında aşağıda belirtilen konulara değindi; "İnşaat Mühendisleri Odasının 90.500 üye sayısına ulaştığını ve bu sayının yaklaşık 45.000`inin yapı denetim sektöründe çalıştığını" vurguladı.

Kaya konuşmasında; başlangıcından günümüze yaklaşık 12 yıllık yapı denetim sürecini özetleyerek "bu süreçte, "Van Depremi" sırasında yapı denetim mevzuatına göre denetlenmiş 64 binada hiçbir hasar tespit edilmediğini, bu binalarda herhangi bir çatlakbile oluşmadığının gözlemlendiğini; yapı denetim sisteminin deprem karşısında ilk sınavını verdiğini;" Belirtti.

Kaya; "Yapıda denetim sisteminin başlangıcından günümüze kadar 628 adet yapı denetim kuruluşunun kapandığını; kapatma nedeninin %88 oranında onaylı projesine aykırı imalattan kaynaklandığını; 1 Ocak 2013 tarihinden itibaren "mühendis ve mimarlar için asgari ücretin 2.700 lira" olduğunu ve SGK`nun bordro denetimlerinde bu rakama dikkat edeceğini;" de sözlerine ekledi.

Hüseyin Kaya; "hazırlanan yeni Yapı Denetim Hakkında Kanun ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Taslağı`nın Ocak ayı sonu veya Şubat ayı içinde TBMM Gündemine getirilebileceğini; Tasarı kanunlaşmadan tespit edilecek,eksik ve aksaklıklarının giderilebilmesi; "Elektronik Görevlendirme" yoluyla Müteahhit ile yapı denetim kuruluşu, mühendis ve mimarları arasındaki ticari bağı (bir başka deyişle işveren ilişkisinin) ortadan kaldıracak ve denetimin tam bağımsızlığının sağlandığı bir sisteme hepimizin katkı koyması gerektiğini;" Söyledi.


YENİ İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KANUNU VE İŞ GÜVENLİĞİ UZMANLIĞI

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Yapı Sektörü Koordinatörü İş Başmüfettişi Tevfik Paçacı6331 saylı "İş Sağlığı ve GüvenliğiKanunu" ve 4857 sayılı "İş Kanunu" ile ilgili bilgiler verdi.

Konuşmasına İş Teftiş Kurulunu tanıtarak başlayan Paçacı; "teftişlerin genel teftiş, kontrol teftişi, inceleme teftişi şeklinde yapıldığını; teftiş sonucuna göre de, İdari para cezası, İş durdurma, kapatma ve çalışmadan alıkoyma şeklinde cezalar uygulandığını; ancak kuralcı bir yaklaşım yerine, önleyici bir yaklaşımı esas aldıklarını;" Belirtti.

Paçacı`nın konuşmasından özet bazı bilgiler aktarıyoruz.
"Yeni Kanunun, eski Kanundan en önemli farkı, eski Kanun sadece işçileri güvence altına almışken, yeni Kanun tüm çalışanları güvence altına almaktadır. Memur, işveren, işçi, çırak, stajyer, vd. tüm çalışanlar, kamu ve özel sektöre ait bütün işler ve işyerleri ile tarım vd. tüm işkolları 6331 saylı "İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kapsamına alındı.

İş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin daha etkin yapılabilmesi ve iş kazaları ile meslek hastalıklarını en aza indirebilmek içinbütün işyerlerinde "İş Güvenliği Uzmanı" ve "İşyeri Hekimi" ve diğer sağlık personeli gibi profesyoneller görev alacak.

İşyerleri tehlike sınıfları belirlendi.

Buna göre tehlike sınıfına göre işyerlerinde;

Çok tehlikeli işler için A Grubu,

Tehlikeli işler için B Gurubu,

Az tehlikeli işler için C Grubu,

"İş Güvenliği Uzmanı" bulundurmak zorunlu kılındı.

Türkiye`de, 892 kişi A, 552 kişi B ve 14305 kişi C Grubu İş Güvenliği Uzmanlığı Belgesi almıştır. İşyeri Hekimi sayısı ise 7855`dir.

Bakanlıktan alınan" Eğitim Yetki Belgesi" bulunan kurumlarca verilecek eğitim sonunda sınavla İş Güveliği Uzmanlık Belgesi alınabilecek. 11 Ocak 2013 tarihine kadar Antalya`dan bir kurum eğitim Yetki belgesi almıştır. Türkiye`nin diğer yörelerinde ise 1 adet Kamu Kurumu, 12 Üniversite ve 62 özel kuruluş "Eğitim yetki Belgesi" almıştır. İş Güvenliği Uzmanlığı Belgesi almak için verilecek 220 saat eğitimin, 180 saati teorik, 40 saati ise pratik eğitim olarak öngörülmüştür.

Ellinin üzerinde çalışanı bulunan işyerlerinde " İş Güvenliği Sağlık Birimi" kurulması zorunluğu getirilmiş; hizmet satın alınabilmesi amacıyla da 313 adet Ortak Sağlık Güvenlik Birimi firması kurulmuştur.

Kamu hariç, 10`dan az çalışanı olan tehlikeli ve çok tehlikeli işyerleri bulunan işletmelerde İSG (İş Sağlığı Güvenliği) profesyonellerinin giderleri devlet tarafından desteklenecektir.

İş kazalarını ve meslek hastalıklarını önleyebilmek için önceden "risk değerlendirmesi" yapılacak.

Kanunun algılanması zaman alacak.

Kanunun uygulamasını kolaylaştırmak için etkin idari yaptırımlar uygulanacak; bunun için de caydırıcı para cezaları var.

Önlemek ödemekten daha kolay, ucuz ve daha insanidir.

"Güvenle Büyü Türkiye!"

Konuşma ve sunumların sonunda izleyicilerin görüşleri alındı; soruları yanıtlandı.

Forum bitiminde her üç konuşmacıya da, Yönetim Kurulu Üyemiz Rıza Aslanbay, Yönetim Kurulu Sekreter Üyemiz Haluk Selçuk ve Şube Başkanımız Cem Oğuz tarafından "Teşekkür Belgesi" verildi.

TMMOB
İnşaat Mühendisleri Odası