TMMOB ANTALYA İL KOORDİNASYON KURULU BASIN AÇIKLAMASI / 16 ŞUBAT 2017
ÜLKEMİZ KAYNAK VE VARLIKLARININ TALANINA VE İLİMİZDEKİ DEĞERLİ ARAZİLERİN SATIŞINA ?HAYIR? DİYORUZ.
Eklenme Tarihi: 16/02/2017
ÜLKEMİZ KAYNAK VE VARLIKLARININ TALANINA ve İLİMİZDEKİ DEĞERLİ ARAZİLERİN SATIŞINA "HAYIR" DİYORUZ / 16 ŞUBAT 2017
Bilindiği üzere, "Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketinin Kurulması İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun", 19.08.2016 tarihinde TBMM` de benimsenmiş ve 26.08.2016 tarihli Resmî Gazete` de yayımlanarak yürürlüğe girmişti.
OHAL koşullarının sunduğu olağandışı yetkilerden yararlanan siyasal iktidar, yeni bir KHK ile birçok kamu kurum ve kuruluşunun hisselerini Varlık Fonu`na aktarma kararı almıştır. Böylece, TÜRKSAT, PTT, TELEKOM, BOTAŞ, TPAO, ETİ Maden, ÇAYKUR, Borsa İstanbul, THY, Ziraat Bankası, Halk Bankası ve Alsancak Limanı gibi ülkemizin 12 büyük kamu kurum ve kuruluşu ile Antalya, Aydın, İstanbul, İzmir, Muğla ve Isparta başta olmak üzere birçok ildeki devlet arazileri Varlık Fonu`na aktarılmıştır. Çoğunluğu turizm bölgelerinde olan çok değerli 2 milyon m2 arazi artık Varlık Fonu`nun elindedir. Fon yöneticilerinin ve İktidarın istedikleri gibi kullanabilecekleri bu arazilerin 323 bin m2?si Antalya`nın turizm merkezleri olan Aksu, Beldibi, Çam yuva, Çolaklı, Ilıca, Kemer, Kiriş, Manavgat bölgesinde yer almaktadır. Antalya`nın bu kıymetli arazileri TBMM, Sayıştay ve Mahkemelerin denetimi dışında birilerine peşkeş çekilecektir.
Uzun bir süredir açıkça izlendiği gibi, Türkiye ekonomisinin istihdam ve gelir yaratan istikrarlı bir ekonomi olma olasılığı son yıllarda atılan yanlış adımlarla tamamen aşındırılmış, özellikle döviz üretme yeteneği olan sanayi hamleleri yerini siyasal iktidarın popülist tercihlerine bırakmıştır.
Bunun sonucu olarak, aralarında 3.havalimanı, 3. Köprü, Avrasya tüneli, Gebze-İzmir otoyolu, sağlık kampuslarının olduğu ve adına "mega projeler" denilen bir dizi maceracı ve Türkiye`nin öncelikleri arasında yer almayan projelerde karar kılınmıştır. Sanayi yatırımlarının, dengeli bölgesel gelişmenin tamamen aleyhine olan, bilimsel dayanaklardan ve fizibilitelerden yoksun bu projeler, iktidara yakın sermayedarlar lehine biçimlendirildiğinden kısa sürede darboğazlar yaşanmaya başlanmıştır. Dış finansman bulmakta sorun yaşayan "Kamu-Özel Ortaklığı"na dayalı projeler için yapılmış Hazine garantili borçlanmaların doların hızlı tırmanışı ile firmalara zor zamanlar yaşattığı bilinmektedir.
"Mega proje" batağına saplanan firmaları ve garantör yapılan Hazine`yi bu bataktan çıkarmak için akla gelen son araç, Varlık Fonu olarak kamuoyuna sunulmuştur. OHAL şartlarında bir torba yasa ile uygulanmaya başlanan bu model ile elde avuçta kalan kamu varlıklarının Varlık Fonu`nda toplanması ve fon harcamalarının kamu denetiminden ve Sayıştay`dan kaçırılarak, bu batık projelerin kurtarılması amaçlanmaktadır. Ancak bu yolla bir sonuç alınması mümkün olmadığı gibi, Fona aktarılan kamu kuruluşlarının piyasa değeri bu fon çatısı altında yerlerde sürüklenecek ve yok pahasına yerli-yabancı sermayenin eline geçecektir. Böylesi bir ekonomik konjonktürde, borca bu kadar sıkışık bir ülkenin kaynak ve varlıkları, rant peşinde koşan yatırımcılara kısa sürede yem edilecektir.
Bu uygulama, açık bir şekilde Anayasa`ya aykırıdır; kamu yararı eksenli sosyal hukuk devleti ilkesinin tasfiyesi niteliğindedir. Yargı kararlarıyla kamu yararının korunamayacağı bu dönem de İdari işlem ve kararlar amaç yönünden incelenmemekte, iktidar sınırsız takdir ve yetki kullanmaktadır. Bu durumun bir süre sonra sürdürülemez bir noktaya geleceği, ülke, kamu birikimleri ve kaynaklarına sorumlulukla yaklaşan herkesin görebileceği bir gerçektir. Zira dünyadaki örnekler de göstermiştir ki, ülkesini, kaynaklarını, toplumsal zenginliklerini satışa çıkaran veya aşırı borçlanmaya yönelen her devlet ya yok olmuş ya da uzun süreli tahakküm veya tarihimizden bildiğimiz üzere kapitülasyonlara maruz kalmıştır.
Diğer yandan söz konusu kanun gerekçesinde belirtilen, başka ülkelerde varlık fonlarının ülkemiz için örnek oluşturamayacağı da açıktır. Zira örnek gösterilen ülkelerde cari açık değil, fazlalık bulunmaktadır. Bu fonun geliri genellikle bütçe fazlalarından oluşur. Bir ülke eğer bütçe fazlası veriyorsa bir varlık fonu kurarak bütçe fazlalarını buraya aktarır ve bu fonla ulusal ya da yabancı bazı finansal varlıkları satın alıp gelirlerini artırmaya çalışır. Türkiye, bütçe açığı ve cari açık veren bir sisteme sahiptir. Ülkemizde kurulan Türkiye Varlık Fonu AŞ ise herhangi bir gelir fazlalığına dayanmamaktadır.
Fon, Kamu İktisadi Kuruluşları ve İktisadi Devlet Teşekkülleri hükümlerine tabi olmayacaktır. Şirket, özel hukuk hükümlerine göre faaliyet gösterecektir.
Bu fon ile özelleştirilen kamu varlıkları ile çalışanların emekleri üzerinden biriken fonlar Türkiye Varlık Fonu AŞ`nin sermayesine/mal varlığına dönüşecek; iktidar gücü, hem devlet bütçesi hem de çalışanların özel birikimleri üzerinde her türlü kamusal denetimden muaf transfer hareketlerine yardımcı olacaktır.
Hazine garantisine sahip olan "mega projelerin" İhale edildiği ve edilecek olan şirketler iktidarın özel koruması altında olacak, hiçbir denetleme ve kontrol mekanizmasına sokulmadan bu fondan finanse edilebilecek, sermaye birikimi bu şirketler lehine düzenlenmiş olacaktır.
Mal varlığı üzerine teminat, rehin, kefalet ve ipotek tesis edilebilecektir. Türkiye Varlık Fonu AŞ, kendisine devredilen kamu kaynak ve varlıklarını satabilecek, rehin ve ipotek verebilecektir.
Varlık Fonu AŞ`de istihdam edilecek personel seçiminde ve yargılanmasında kamu personel rejimi uygulanmayacaktır.
İhale mevzuatı, Kamu İhale Kanunu hükümleri uygulanmayacak, şirket faaliyetleri Sayıştay, dolayısıyla yasama organının denetimine tabi olmayacaktır.
Ülkemiz ve halkımızın kaynak ve varlıkları sahipsiz değildir!
TMMOB, Antalya İKK başta ilimizdeki arazi varlıklarımız olmak üzere böylesi bir kamusal-toplumsal yoksullaşmaya karşı kamusal üretim, kamu mülkiyeti, kamu işletmeciliği ve kamusal denetimi kararlılıkla savunmakta, kamu kurum ve kuruluşlarının yeniden merkezi bütçenin ve Sayıştay`ın denetimi kapsamına alınması gerektiğini dile getirmektedir.
Ülkemiz, İlimiz ve halkımızın kaynak ve varlıklarının talanına kararlılıkla "hayır" diyoruz.
TMMOB Antalya İl Koordinasyon Kurulu