17. Dönem Olağan Genel Kurul Toplantısında, Yönetim Kurulu Başkanımız Mustafa Balcı`nın açılış konuşması;

Eklenme Tarihi: 03/03/2020

 

17. Dönem Olağan Genel Kurul Toplantısında, Yönetim Kurulu Başkanımız Mustafa Balcı`nın açılış konuşması;

Sayın Divan Kurulu Üyelerim, Sayın Milletvekillerim, Sayın Belediye Başkanlarım, Değerli Meslek Odası Başkanlarım, Değerli Genel Kurul Üyesi Meslektaşlarım, Değerli Konuklar, Yazılı ve Görsel Basının Değerli Temsilcileri, 

İnşaat Mühendisleri Odası Antalya Şubesinin 17. Olağan Genel Kurulu`na hoş geldiniz.

Sizleri şahsım ve yönetim kurulum adına sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

DEĞERLİ MİSAFİRLER…

Tarihi İktidarların elinde bir silaha dönüştüren şey, toplumların unutkanlığıdır… O nedenle unutmamak ve unutturmamak önemli birer direniş sanatıdır. Genel Kurullarımız, unutkanlığın iktidarına karşı, hatırlamanın direnişidir… Genel Kurullarımız, İnşaat Mühendisleri Odası`nın dününü yaşamış olanlarının, yarınlara bıraktığı bir rehberdir… Ve bu yüzden hepimiz içindir, biraz da herkes içindir… Bu nedenle de çok önemlidir…

Değerli Meslektaşlarım…

Kalabalık yerlerde yaşıyoruz… Her yerler kalabalık… Kentler, kasabalar, köyler… Bu kalabalık yerlerin inşasında ve modernleşme sürecinin her anında, inşaat mühendislerinin derin izlerini bulmak mümkündür… Demiryolları, karayolları, köprüler, viyadükler, limanlar, barajlar, sulama kanalları, enerji tesisleri, sanayi kompleksleri, gökdelenler, toplu konutlar, spor tesisleri, anıt binalar ve daha pek çok yapı Türkiye`nin modernleşmesinin temel taşları olarak öne çıkmıştır… Sizler değerli meslektaşlarım, kendi meslek örgütünüzü inşa ederken, içinde bulunduğunuz toplumu da biçimlendiren insanlarsınız… Kıymetlisiniz, değerlisiniz, hepiniz birer değersiniz… Modernleşme sürecine katkı yaparken, işleyen süreç içerisinde tabii ki düşlerimizde kurduğumuz ve bir gün kavuşmayı umduğumuz bir balıkçı kasabası vardır…

Öyle bir kasaba düşünün ki;

·Çığırtkanlık olmasın…

·İnsanlar siyasi, dini, kültürel ve sınıfsal gruplara ayrılmasın…

·Tüm bireyleri yoksulluk sınırının üstünde bir gelire sahip olsun…

·Yaşayanların tamamının iş ve sağlık ile ilgili gelecek kaygısı olmasın…

·Üretim odaklı bir ekonomik sistemi olsun…

·Yüksek Öğrenim görmüş her genci iş bulabilsin…

·Kadın cinayetleri olmasın…

·Çocukları dövmek, taciz etmek olmasın…

·Hayvanları tekmelemek olmasın…

·Doğaya eziyet olmasın…

·Kasaba yararına toplanan paraların akıbeti meçhul olmasın…

·İnsanları, kanunlar karşısında eşit olsun, neyle suçlandıklarını bilmedikleri iddianameler ile günleri, ayları, seneleri kararmasın…

·Adalet sisteminin verdiği kararlar, vicdanları sızlatmasın…

·Yapılan tüm Kasaba yatırımları şeffaf ve denetlenebilir olsun…

·İnsanlar almadıkları hizmetin, kullanmadıkları köprülerin bedelini ödemesin…

·Demokrasi olsun, özgürlükler olsun, gelir dağılımı adaletli olsun…

·Her kime olursa olsun, tahsisler olmasın…

·Kıt kaynaklar, ekonomik gelişmeye harcansın…

·Ve her ne olursa olsun ki; yaşayanları ölümü düşünmesin…

·Ve her ne olursa olsun; çıkılan yol, refaha, mutluluğa, huzura çıksın…

Düşünün değerli arkadaşlar… Böyle bir kasabada uyanmanın nasıl bir bayram olduğunu düşünün… Ve büyük öndere, Mustafa Kemal Atatürk`e kulak verin… "Umutsuz durum yoktur… Umutsuz insanlar vardır… Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim…" diyor… Ben de böyle bir kasabada yaşama umudumu hiç yitirmedim arkadaşlar…

Değerli Arkadaşlar…

Ülke olarak çok badireler atlattık... Hala da atlatıyoruz. Ve bize bugünleri armağan edenleri, verilen o büyük mücadeleleri maalesef fazla önemsemez bir tutum takınıyoruz... Bu Cumhuriyet nasıl kuruldu, kaç şehit verdik… Cumhuriyet kurulamasaydı şimdi halimiz ne olurdu, nasıl bir ülkeye dönüşürdü bu topraklar…

Değerli arkadaşlar… Önüne, arkasına bir şeyler takmadan Atatürk`ün kurmuş olduğu cumhuriyetimizi sonsuza dek yaşatmak hepimizin görevi olmalıdır… Takvimdeki her yaprak bu muazzam destanı anlatan bir kilometre taşıdır... Bu mucizenin nasıl gerçekleştiğini hatırlatır… Bu mucizeyi bıkmadan sabırla anlatmak lazım değerli arkadaşlarım… Ebediyete uğurladığımız Atatürk`ün bu zaferi ‘her şeye rağmen` ve ‘hep birlikte` kazandığını da bilmemiz gerekiyor… 

·Çünkü Cumhuriyet, aydınlanmanın adıdır… 96 yıl önce yakılan bir meşaledir cumhuriyet...

·Cumhuriyet laiktir, din temiz duygular içerisinde kalbimizde yaşasın diye, kimse kirli siyasetine alet etmesin diye kurulmuştur Cumhuriyet…

·Cumhuriyet bir halkın özlemidir... Savaşlardan yorulmuş, yoksul ve viran kalmış ülkesinde, ‘yurtta barış, dünyada barıştır` Cumhuriyet..

·Cumhuriyet emektir alın terinden akan, namusuyla kazançtır hiç kimseye el açmadan. Bu yüzden yüzlerce fabrika kurulmuştur dört yandan...

·Cumhuriyet demir ağlardır... Bütün ülke kalkınsın demektir Cumhuriyet...

·Cumhuriyet bağımsız bir ülkedir. Devrimlerdir, Atatürk`ün gösterdiği yolda ilerleyen...

·Cumhuriyet ilimdir, fendir... Bu yüzden Atatürk bir gün söylediklerim bilime aykırı düşerse, bilimi seçin diyebilmiştir…

İşte bu tanımlar doğrultusunda Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşundan bugüne dek bağımsızlığın ve özgür düşüncenin temel taşı olmuştur…

Bu eşi benzeri görülmemiş hikâyenin yaratıcısı Mustafa Kemal Atatürk ile silah ve çalışma arkadaşları önünde saygıyla eğiliyorum... Ve içinden geçtiğimiz zor koşullardan; Atatürk`ü okuyarak, anlayarak, özümseyerek, ilke ve inkılâplarını yılmaz bir biçimde savunarak çıkacağımıza olan inancımın tam olduğunu söylemek istiyorum…

Değerli Konuklar, Kıymetli Meslektaşlarım…

Biliyoruz ki AFET bir olayın kendisi değil doğurmuş olduğu sonuçlardır… Dolayısıyla DEPREM de bir doğa olayıdır… Yaşanılan her deprem göstermiştir ki hala yeterli ders alınmamıştır… Afete dönüşmemesi için yapı stokumuzun depreme dayanıklı olması gerekmektedir… Peki, yapı stokumuz olası bir depreme hazır mıdır?

Öncelikle şunun altını kalın çizgilerle belirlemek lazım… En temel sorun Fay Hatları değil, yapı stokunun depreme dayanıklı olmasıdır… Zemini sorunlu olan yerlere veya fay hatlarına yakın olan yerlere çevre ve kentleşme bilimi açısından yapı yapmamak başka bir şeydir… Buralara yapı yapılmaz diye teknik olarak iddialı bir şekilde konuyu yorumlamak başka bir şeydir… Zemin koşulları, deprem yönetmelikleri ve mühendislik ilkeleri dikkate alınarak yapılan yapılar hasar görebilir fakat can kayıpları yaratmaz… İnşaat mühendisliği bilimi ve bilgisi bu tür yapıların yapılabileceğine imkân veriyor… Bu nedenle tartışmaları fay hatlarına ve zemin koşullarına bağlayarak yapmak doğru değildir… 

Peki, Neler Oluyor, Neler Yapılmalıdır…

1- Açıklıkla söylenebilir ki sorun fay hatlarında ve ortaya çıkan depremde değil yıkılan yapıların deprem karşısında güvensiz olmalarındadır…  Sorunu fay hattında ve depremde değil depreme dayanıklı yapıların üretilmemesinde aramak lazım… Sorun fayda ve depremde olsa yerle bir olan yapıların yanında bulunan diğer yapıların da yıkılması gerekirdi…

2- İmar Barışı adıyla çıkarılan yasayla, tümüyle kaçak olarak yapılan yapıların deprem güvenlikleri yapı sahiplerinin beyanına bırakıldı… Yapı sahipleri kaçak olarak yaptıkları bu yapılar için depreme karşı güvenlidir diye bildirimde bulundular… Kaçak olarak yapılan yapıların deprem güvenlikleri yoktur… Bu yapılar yaşanacak depremde ayakta kalamazlar. Bu yapıları deprem yıkmadan önce, kamu iradesi bu tür kaçak yapıların içinde oturanlara destek olmalı ve bu yapılar kamu tarafından boşaltılarak yıkılmalıdır.

3- Projeli ve ruhsatlı, üzerinde kaçak kat ilavesi olan yapı sayısı hiç de az değildir. Bu kaçak katlar ivedi yıkılmalıdır… Kaçak katların biran önce yıkılarak, bu yapıların, proje ve ekerine uygun hale getirilmesi sağlanmalıdır… Aksi halde İstanbul Kartal Yeşilyurt Apartmanında olduğu gibi kendi kendisine yıkılmasa da yaşanacak depremde yıkılmaları çok büyük bir olasılıktır...

4- Projeli ve projesi deprem yönetmeliklerine uygun olarak yapılan ve ruhsatlandırılan yapıların zaman içerisinde yıprandıklarını biliyoruz… Zamanla yapılarda kullanılan donatılar (çelik) paslanabilir ve betonun taşıma gücü zayıflayabilir… Bu tür yapılar incelenmeli, gerekiyorsa onarım ve güçlendirme projeleri yapılarak depremde yıkılmayacak şekilde güçlendirilmelidir…

5- Deprem sonrası oluşturulan kriz masaları ve kurtarma çalışmalarıyla soruna çözüm aranması çıkar bir yol değildir… Asıl sorun insanlarımızı göçük altında bırakmamaktır. Bunun için yapı stokunu depreme dayanıklı hale getirmek gerekir…

7- Ülkemizde bilime, mühendisliğe ve bilgiye dayalı LİYAKAT sistemi tümüyle ortadan kalkmıştır… Mühendislik eğitiminde, yapı denetiminde ve kaliteli mühendislik hizmetlerinde ciddi bir sorun vardır… Bu sorunlar giderilmelidir…

Peki, yapı stokumuz olası bir depreme hazır mıdır?

Bugüne kadar yapı stokumuz konusunda yapılmış ciddi bir çalışma maalesef yoktur… Aslında Kamu yararı düşünüldüğünde yapılması gereken en önemli çalışma yapı stokumuzun belirlenmesidir… Fakat yapılacak olan bu çalışma siyasi otoriteye oy getirmemektedir… Durum böyle olunca da bir türlü bu çalışmalar yapılmamakta, yapılamamaktadır… Yapı stokumuzun olası bir depreme hazır olup olmadığının ortaya çıkarılabilmesi için acil olarak bir "KENTSEL DEPREM RİSKİ BELİRLEME PROJESİ" hazırlanmalıdır…  

Başka Antalya yok diyerek, Deprem Master Planının bir an önce yapılması konusundaki ısrarımızı hatırlatıyoruz… 

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Antalya Şubesi olarak tek bir insanımızın yaşamını kaybetmemesi için her türlü katkıyı yapmaya hazır olduğumuzun da altını kalın harflerle çiziyoruz…

Değerli Arkadaşlarım,

Siyasetin bir uzlaşma sanatı olduğu kesinlikle unutulmamalıdır…

Üzülerek belirtmek isterim ki; yurt içinde ve yurt dışında yaşanan kamplaşma ve kutuplaşmaya dayalı olarak kendini gösteren siyaset anlayışı en büyük problemlerimizden birisi olmaya devam ediyor… 

Siyaset; etnik kimliği, dini, mezhebi siyasetin dayanak noktası haline getirmemelidir. 

Her ırktan, etnik kökenden, her inançtan, her mezhepten insanların bir arada yaşadığı Anadolu coğrafyası siyaset anlayışı hâkim kılınmalıdır. 

Yurtta barış, dünyada barış, en büyük yol göstericimiz olmalıdır… Suriye`de bulunan Mehmetlerimiz bir an önce yurda dönmelidir… Bu savaş Türkiye`nin savaşı değildir… Türkiye`nin çıkarı, Suriye`de savaşın bitmesi, ülkenin yeniden imarı ve Suriyelilerin kendi memleketlerine dönüş olanaklarının yaratılmasıdır…

Hukukun üstünlüğü, yargının bağımsızlığı olmazsa olmazımız olmalıdır… 

Hesap veren bir siyaset anlayışına ihtiyacımız vardır. İşini iyi yapamayan siyasetçinin yerine işini iyi yapanın tercih edileceği bir siyasi kültür yaratılmalıdır... Özgürlüğü, eşitliği, hukuku, toplumsal barışı yok eden politikalar ve siyasetçiler güçlü ülke olmanın önündeki en büyük engeldirler... Siyasetçilerin ana hedefi mutlaka ama mutlaka halkın refahı, mutluluğu ve kardeşçe bir arada yaşaması olmalıdır... 

Değerli Konuklar, Kıymetli Meslektaşlarım…

Yollar, köprüler, sanayi, daha çok insan, daha çok para, daha çok açlık, daha çok kavga, daha çok sömürü, daha çok isyan, daha çok kışkırtma, daha çok öfke, daha çok tepki, daha çok karşı tepki, daha çok savaş, daha çok fakirlik… Daha da zengin olan birileri, daha da fakirleşen birileri… Sanırım şu anda dünyanın tüm özeti budur… Tüm dünyanın ciddi olarak bir ekonomik krizden geçtiği malumunuzdur… Tabii ki bizler de Türkiye olarak bu krizden nasibimizi almış bulunuyoruz… 

Fakat her zaman dile getirdiğimiz gibi uygulanan bazı yanlış politikalar da, hissettiğimiz krizi ikiye hatta üçe katlamaktadır… Ekonomik istikrarın bozulması nedeniyle Devlet yatırımları duruyor, devletten alacağı olanlar alacaklarını alamıyorlar. Yeni yatırımlar neredeyse yok denecek kadar az… İşini kaybeden meslektaşlarımızın sayısı her geçen gün biraz daha artıyor. Tasarım yapan bürolar kapanıyor… Okulu yeni bitiren meslektaşlarımızın iş bulmaları giderek imkânsızlaşıyor. 1954 yılı 19 Aralık tarihinde kurulan ve 65 yılı geride bırakan bir mesleğin mensupları olarak, giderek artan öğrenci kontenjanlarıyla inşaat mühendisliği bölüm ve programlarına çok sayıda ve oldukça düşük puanlarla öğrenci alınmasının sürdürülemez olduğunun altını çizmek isteriz. Açıkçası meslektaşlarımız her geçen gün biraz daha fazla işsizliğe mahkûm ediliyor… Bugün inşaat mühendisliği eğitim ve öğretiminin birçok yerde yetersiz olması, her an bir depremle karşılaşacak olan ülkemizin önemli bir sorunu olarak karşımızda duruyor.  Deprem bekleyen tüm kentlerimizin yapı stokunun yenilenmesi gerekiyor. Afet öncesi yapılacak olan harcamalar, afet yaşandıktan sonra yapılacak harcamalardan 20 kat daha azdır. Kentlerimizde yapı envanteri çıkarılarak yapı stokunun yenilenmesini talep etmemiz gerekiyor…

Bu nedenle ülkemizin kaynakları öncelikli olmayan yerlere değil önceliği olan yerlere harcanmalıdır. Ekonomik krizin ve işsizliğin meslektaşlarımız üzerinde yaratmış olduğu ağır yıkımı ancak bu şekilde aşılabiliriz. İnşaat Mühendisleri Odası ve şubelerine düşen görev, kaliteli bir inşaat mühendisliği hizmetinin üretilmesine katkıda bulunmaktır. Meslek Odaları ve Odamız, yapılan yönetmelik değişiklikleriyle yetkisizleştirilip etkisizleştirilmiştir. Yapı ruhsatlarından mühendisin imzası kaldırılmıştır. Bu uygulama yargı yoluyla iptal ettirilmesine rağmen ısrarla meslektaşlarımızın ruhsatlara imza atmaları engellenerek hukuk hiçe sayılmıştır. Yargı kararlarına rağmen mühendislik hizmetleri birer formaliteye dönüştürülmüştür. 

Her türden ahlak anlayışının yerle bir olduğu, paranın gücünün her şeyi satın almaya muktedir olduğu bir dönemde meslek etiğine sahip çıkmak Odamızın ve üyelerimizin öncelikli görevi olmalıdır… Mesleki denetim olmazsa olmazımız olmalıdır… Odamızın varoluş nedenlerinden birisidir Mesleki Denetim… Proje onay ve denetimi değil, fatura kontrolü değil… Mesleki Denetim değerli arkadaşlar… 

Her bir üyemin mesleği ile ilgili yaptığı her bir faaliyetinin İnşaat Mühendisleri Odası tarafından bilinmesi ve sicilinin tutulması gerekmektedir… Asgari Ücret tarifemizin biran önce resmi gazetede yayınlanması gerekmektedir… Resmi gazetede yayınlanmayan bir asgari ücret tarifesinin varlığından bahsetmek maalesef meslektaşlarımız ile Oda`mız arasındaki var olduğunu düşündüğümüz en büyük bağlardan bir tanesine ihanet etmektir… 

Değerli Konuklar, Kıymetli Meslektaşlarım…

İnşaat Mühendisleri Odası Antalya Şubesi olarak;

Kamusal yararı gözeten bir anlayışla siyasal, ekonomik ve fiziki yapılanmayı irdelemeyi, nedenlerini araştırmayı, sonuçlarını değerlendirmeyi, mesleki alanlarımızdan yola çıkarak yetkilileri uyarmayı, toplumu aydınlatmayı kendimize görev saydık. 

Ayrıca üyelerimizin yaşam kalitesini yükseltmek için ekonomik hak ve çıkarlarının korunması ve iyileştirilmesi için etkin çalışmalar yapmayı, 

Sektörlerde ve kamuda çalışan üyelerimizin ücretleri ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi için gerek oda örgütlülüğü içerisinde ve gerekse yasal düzenlemeler boyutunda gerekli girişimleri yapmayı, 

Sayıları her yıl artan, ancak yeterli altyapıya sahip olmayan üniversitelerden mezun olarak aramıza katılan genç meslektaşlarımızın mesleki faaliyetleri sırasında karşılaştıkları sorunların çözümü amacıyla, meslek içi eğitim programları düzenlemeyi, 

İşsiz üyelerimizin iş bulabilmesine yönelik çalışmaların kapsamını genişletmeyi, 

İnşaat Mühendisliği etkinliklerinin toplum yararı gözetilerek, bilim ve tekniğin gereklerine, yasal kurallara, mesleki davranış ilkelerine uygun olarak yerine getirilmesini sağlamayı,

Şubemizin örgütsel yapılanması ve duruşu çerçevesinde, mesleki sorunlarımızın çözümü, ülke sorunlarının değerlendirilmesi, gereğinde müdahil olunmasını amaçlamayı görev saydık.

Bu saydıklarımızın bir kısmını gerçekleştirebildik, bir kısmını ise gerçekleştirilmesi için raporlayıp Genel Merkezimize gönderdik… Çeşitli söyleşilerde ve basın açıklamalarında ülke ve kent gündemine müdahil olmaya çalıştık…

Proje üreten arkadaşlarımızın sorunlarına çare olabilmek adına bir dizi seri toplantılar düzenledik… Bu noktada da ortaya çıkmıştır ki Şubelerimizin tüzel kişilikleri olmadığı için sorunların çözüm yeri Oda merkezimizdir… Toplantılar neticesinde hazırladığımız Mesleki Denetim Raporu ile birlikte görüş ve önerilerimizi ivedi olarak Oda merkezimize ilettik… Mesleki Denetim ve Asgari Ücret tarifesi konularındaki çalışmalarımızın bu dönemde de ısrarla takipçisi olacağız…

Kamuda çalışan meslektaşlarımızın özlük hakları konusunda maalesef siyasi kamplaşmaya dayalı olarak gelinen noktada gerekli adımları atamadık… 

İnsanca yaşam isteklerimiz maalesef plansız bir şekilde açılan üniversitelerimizden mezun olan binlerce meslektaşımızın rekabet sarmalına takılmıştır...

Değerli Konuklar, Kıymetli Meslektaşlarım…

Bugün Şubemizin 16. Çalışma dönemini tamamlıyoruz… 

2018 yılında yönetim kurulu arkadaşlarımın kararı ile başladığım Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini 2 yıl boyunca onur ve gururla yaptım… Bu süreç içerisinde yönetim kurulumuzla birlikte önceliğimizi insana sevgi, mesleğe saygı, kent, çevre ve ülke sorunlarına duyarlı bir anlayış çerçevesinde, saygın bir İMO ve yaşanabilir bir Antalya`ya verdik… Meslektaşlarımızın ve tüm insanların daima mutlu olabileceği bir dünya hayal ettik… 

Geride bıraktığımız iki yıl, Odamız ve meslektaşlarımız açısından hiç de iç açıcı geçmedi. Ekonomik kriz ve işsizlik koşullarının bir süre daha devam edeceği anlaşılmaktadır. Büyük bir borç yükü altında olan ülkemizde yatırımların önü kısa zamanda açılmayacak gibi görülüyor. Umarım içinde bulunduğumuz yıl, biran önce toparlanmaya başlayacağımız bir yıl olur… Bu konudaki iyimserliğimizi korumak istiyoruz… Ve bir an önce üretim odaklı ekonomik kalkınma projelerinin hayata geçirilmesini beklediğimizi belirtmek istiyorum…

Bugün her zamandan daha çok birliğe ve birlikte mücadele etmeye ihtiyacımız var. Kavrayıcı ve kapsayıcı bir anlayışla birliğimizi geliştirmemiz gerekiyor. Gerek toplumsal ölçekteki hak kayıplarımızı gidermek gerekse meslek alanımızdaki kayıplarımızı yeniden kazanmak için birlik ve dayanışma içinde olmaya ihtiyacımız var. 

Bu süreçte emek veren, yürek koyan hep yanımda, arkamda olduklarını hissettiğim yönetim kurulu arkadaşlarıma ve özverili çalışmalarından dolayı, bugün aramızda olan ve olamayan mesai arkadaşlarıma hepinizin huzurunda çok teşekkür ediyorum… Biz hepimiz bir takımız…

Güzel günlere olan inancımla sözlerime son verirken sizleri direnç, inanç ve kararlılıkla bir kez daha selamlıyorum.

Aklımızın ve umudumuzun yolu açık olsun sevgili arkadaşlarım…

Şubemizin 17. Genel Kurulunun başarılı geçmesini, hayırlı olmasını diliyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum…

Mustafa BALCI

İMO Antalya Şube Başkanı

 

 

 

 

 

 

TMMOB
İnşaat Mühendisleri Odası