YEREL YÖNETİMLER SEÇİMİ Mİ? GELECEĞİMİZİN SEÇİMİ Mİ?

30 Mart Pazar günü yapılacak olan yerel yönetim seçimlerine ilişkin TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Cemal GÖKÇE?nin açıklaması.

Eklenme Tarihi: 07/04/2014

 

 

 

                                                          YEREL YÖNETİMLER SEÇİMİ Mİ?

                                                            GELECEĞİMİZİN SEÇİMİ Mİ?

 

 

Artık 30 Mart yerel yönetim seçimlerinin yapılmasına birkaç gün kaldı. Uzun bir seçim maratonu sona ererken yerel yönetim seçimlerinin yapılması, demokrasinin kurallarından biridir, fakat demokrasinin tümüyle kendisi değildir. Seçimlerin insan hak ve özgürlükleri temelinde bir amaç olarak değil, bir araç olarak değerlendirilmesi gerekiyor. Mahallemizi, kentimizi ve ülkemizi yönetecek olan insanların seçim yoluyla belirlenmiş olmasını elbette ki önemsiyoruz.

 

Ülkemizde yaşayan insanların birer araç olarak görülüp kentlerimizin bir avuç rantçı ve vurguncunun insafına terkedilmiş olması, yerel seçimleri genel seçim niteliğine dönüştürmüştür.

 

Kent topraklarının nasıl kullanılacağıyla ilgili kararlar Ankara`dan, özellikle de Başbakan tarafından verilmektedir. Bu kararlar, yerel yönetimleri çok daha işlevsiz bir hale getirmektedir. Yerel ve merkezi yönetimlerin kentlerle ve kentimizle ilgili vermiş oldukları kararların neredeyse tümü, kişi ve grup çıkarını sağlayacak şekilde kullanılmıştır. Toplum ve kamu yararının tümüyle dışlandığı bu tür uygulamalar, bugün, hiçbir dönemde olmadığı kadar gündemin baş köşesine oturmuş bulunmaktadır. Bu tür uygulamalar kentlerimizi bir bütün olarak planlanmaktan uzaklaştırmış, rantın ve kişisel çıkarların en üst ölçekte kullanıldığı birer mekana dönüştürmüştür. Bu ve benzeri uygulamaların sürdürülmüş olması, kentimizin kullanılabilir yaşam alanlarını daraltarak ortadan kaldırmıştır.

 

Ayrıca hizmet alanları tümüyle özelleştirerek kent halkına karşı yabancı olan yeni kurallar oluşturulmuştur. Bu süreçte devletin sosyal niteliği çökmüş, yerel yönetimler aracılığıyla dağıtılan seçim rüşvetleri ahlaki bir sorun olarak görülmemiştir.

 

Bu uygulamalara bağlı olarak bu süreci tamamlayan sosyal, toplumsal ve kültürel yaşamamızla ilgili değerler sisteminde de hızlı bir değişiklik oluşmuştur. Çıkarılan yeni yasalarla meslek alanımız ve mesleki değerlerimiz yok edildiği gibi, kentlerimiz, köylerimiz ve yaşam alanlarımız da yok olmuştur. Yaşamış olduğumuz bu koşullar, meslektaşlarımızın sosyal ve ekonomik durumlarını büyük ölçüde olumsuz olarak etkilemiştir.

 

2011 yılında yapılan milletvekili seçimleri sürecinde ve sonrası dönemde iktidar tarafından evrensel hukuk ilkelerine aykırı olan bir yasa çıkarılmıştır. Bu yasayla, yasama yetkisi meclisten alınarak yürütme organına devredilmiştir. 6223 sayılı Yetki Kanunu yoluyla, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) kullanılarak dokunulmayan hiçbir alan bırakılmamıştır. TMMOB ve bağlı odalar da bu Yetki Kanunu`ndan kendisine düşen payı büyük ölçü de almıştır.

 

Bu bağlamda insanı araç haline getiren uygulamalar yaşamımızın baş köşesine oturmuş; hukuk, insan ve bilgiye erişim hakları, toplum yararı ve ilkeleri devre dışı bırakılmıştır.

 

Bu bağlamda kent topraklarının kullanılma biçimi, kişi ve grup yararını dikkate alacak şekilde hiçbir engelle karşılaşmadan alınmaya ve satılmaya başlanmıştır.

 

İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi olarak, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonraki süreçte de, kentimize ait yaşam alanlarının kişi ve grup çıkarına yönelik olarak kullanılmasına karşı olacağız. Seçim yatırımlarını bugüne kadar kentsel yağmanın bir aracı olarak gören merkezi ve yerel siyasetin tüm uygulamalarını izlemeye devam edeceğiz.

 

Plan ve kentsel planlama ilkeleri bir tarafa bırakıldığı için, sağlıklı ve kaliteli bir yaşam çevresi yaratmaktan uzaklaşılmış, tüm uygulamalar yeni bir rant düzeni sağlamak üzerine kurulmuştur. Bu düzeni sürdürmek için de yandaş iletişim araçları(alo Fatih Hatları) kullanılmış, bu uygulamalar yeni bir proje, önemli bir yatırım alanı olarak gösterilmiştir.

 

Bu bağlamda TOKİ`nin uygulamalarını, merkez ve yerel yönetimlerin mühendislikle ilgili uygulamalarını, kentsel dönüşüm ve kentsel yenileme proje ve politikalarını, doğal ve kültürel mirasımızın korunmasını, kentimize ve çevreye karşı işlenen suçları, kentimizin kimliğini yok eden uygulamaları ve kent içinde otomobil kullanımını özendiren politikalara karşı uyarıcı olma görevimizi sürdürmeye devam edeceğiz.

 

Ayrıca barış ve demokrasiden yana olan tutumumuzu sürdürerek, ülke ve kent demokrasisinin gelişimi için bir çaba içinde olacağız. Bu bağlamda, kentimize karşı işlenen suçların takipçisi olacak, kentsel eylem programlarının oluşturulmasına da katkı sağlayacağız.

 

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı`na 2011 yılında verilen yetkilerle, özünde yerel yönetimlere ait olması gereken plan yapma, yaptırma ve onaylama yetkileri ortadan kaldırılmıştır. Ayrıca Çevre ve Şehircilik Bakanlığı projelerin onayı, yapı ruhsatı ve yapı kullanma izin belgesi verilmesi gibi görev ve yetkilerin yanında, parsel ölçeğinde ve ayrıcalıklı bir biçimde dilediği yerlere el koyma yetkisine de sahiptir.

 

Oysa Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, yerleşme ve yapılaşmalara ilişkin kuralları belirleyen, koordinasyonu ve denetimi sağlayan merkezi bir kurum olması gerekmektedir.

 

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ülkemiz genelinde tüm parsellerde ayrıcalıklı olarak plan onama ve ruhsat verme yetkisine de sahiptir. Bu kadar büyük ölçekte yetki verilerek kurulan bir bakanlık, korunan ve kollanan kesimlere ayrıcalıklı imar rantları aktarmanın odak noktası olmaktadır. Yerel yönetimlerin vermediği ayrıcalıklı imar haklarını, yerel düzeyde uygulamaya yönelik olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı`nın verebiliyor olmasına, öncelikli olarak yerel yönetimlerin karşı çıkmaları gerekmektedir.

 

Bilinmesi gerekir ki plan ve planlama konusu, sağlıklı bir çevre oluşturmada önemli bir araçtır. Yapılaşma ve benzeri kullanım alanlarının ve alt ölçekli eylemlerin bu bütünlük üzerine oturması gerekmektedir. Ne yazık ki getirilen düzenlemelerin "parçacı" bir anlayışı özendirdiği, kentlerin ve kentimizi yaşanmaz bir noktaya getirdiği her geçen gün biraz daha fazla hissedilmektedir.

 

2009 yılında Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından yapılan Kentleşme Şurası`nın kentimize ilişkin gelecek öngörüsü genel olarak;

 

• Yerleşme-şehirleşme ekseninde yaşam kalitesini artırarak afetlere duyarlı bir kent haline getirmek, sağlıklı, güvenli, çağdaş yaşam alanları oluşturmak,

• Doğal ve kültürel varlıkların korunarak geleceğe sağlıklı bir şekilde devredilmesini sağlamak,

• Kaçak ve çevreye zarar veren yapılaşmaların önlenerek kaliteli bir yaşam çevresinin oluşturulmasını sağlamak,

• Kentsel yenileme ve kentsel dönüşümün, teknik ve sosyal alt yapılarıyla birlikte, yerel kalkınma ve kentlilik bilincinin geliştirilmesi ekseninde ele alınmasını sağlamak,

• Nitelikli ve güvenli çağdaş kentsel mekan ve yapı projelerinin oluşturulması sürecin de, merkezi ve yerel yönetimlerin; meslek odaları, üniversiteler ve ilgili STK`lar ile işbirliği yapmalarının sağlanması gerekmektedir.

• Yerel yönetimler ile sürdürülebilir kentsel gelişme konularında yeni ilke ve stratejiler geliştirilmesi ölçeğinde saptamalar yapılmış olmasına rağmen, giderek bu anlayıştan uzaklaşılmıştır. Odamızın ve diğer meslek odalarının yetki alanları giderek daha da daraltılmıştır. Yetkilerin daraltılması değil, artırılması gerekmektedir.

 

Sonuç olarak;

 

• Yolsuzluk, rüşvet ve kirli siyasetlerin yönettiği ve yönlendirdiği kişi ve grup çıkarını önde tutan politikalara dur demek için,

• Demokratik, şeffaf ve katılımcı bir yerel yönetim anlayışını hayata geçirmek için,

• Kentimizde kamu yararını yok sayarak inşa edilen yerleşim yerlerinin, fiziksel ve sosyal iyileşmelerini ön görmeden çıkarılan imar affı uygulamalarına dur demek için,

• TOKİ, özelleştirme idaresi, ilgili bakanlıklar ve yerel yönetimler eliyle yapılan mekan planlama süreçleri ve ayrıcalıklı imar uygulamaları kent yaşamını olumsuz olarak etkilemektedir. Kente karşı işlenen bu suçlara dur demek için,

• Çocukların, gençlerin, emeklilerin, yaşlıların, engellilerin, kadınların ve yoksulların yaşamlarını kolaylaştıracak ve bunların toplumsal yaşama eşit yurttaşlar olarak katılımlarını sağlayacak uygulamaların yapılması için,

• Meslek Odalarının ve Odamızın etkisizleştirilmesine karşı yürütülen uygulamalara dur demek, meslektaşlarımızın bilgi ve deneyimini etik kurallar çerçevesinde sürece dahil etmek için,

• Kentimizde bulunan kıyı alanlarının doldurularak ekolojik sistemin bozulmasının önlenmesi, hiç yapılmayacak yerlere yapılan ve yapılacak olan gökdelen ve AVM`lere dur demek için,

• İstanbul`u YIK-YAP anlayışıyla plansız ve programsız bir şekilde dönüştürerek yeni sorun alanları yaratacak uygulamalara karşı çıkmak için, 

 

o Özerk, demokratik ve etkin bir yerel yönetime önemli ölçüde ihtiyaç var. 

o Etkili bir kentsel hizmet üretimi sağlayacak, yaşamımızı kolaylaştıracak, kamu yararı odaklı, demokratik bir kent planlaması yapacak bir yönetime ihtiyaç var. 

o Barınma hakkı, kaliteli, hızlı ve ekonomik bir ulaşım hizmeti sunacak toplu taşımaya ihtiyaç var. 

o Afetlere karşı dirençli, doğal ve kültürel mirasımızın korunması, yaşanabilir ve engelsiz bir kent ortamlarının yaratılmasına yönelik özlem ve taleplerimiz var.

o Yerel yönetimlerin hizmet sunumlarında planlama, projelendirme ve uygulama süreçlerinde saydamlık, hesap verebilirlik, doğru bir rekabet ortamının yaratılarak katılımcı bir sürecin yaratılmasının sağlanmasına da ihtiyacımız var.

 

YUKARIDA BELİRLEMİŞ OLDUĞUMUZ TALEP VE ÖNERİLERİMİZİ KARŞILAYACAK PARTİ VE ADAYLARIN DESTEKLENMESİ GEREKTİĞİNİ ÖNEMLE DUYURUYORUZ. 28.03.2014

 

 

 

Cemal GÖKÇE

TMMOB

İnşaat Mühendisleri Odası

İstanbul Şube Başkanı

TMMOB
İnşaat Mühendisleri Odası