YAPI DENETİM ÇALIŞTAYI - 25 ŞUBAT 2017

Şubemiz tarafından düzenlenecek olan YAPI DENETİM ÇALIŞTAYI 25 Şubat 2017 tarihinde Şubemizin Konferans Salonu`nda gerçekleşti.

Eklenme Tarihi: 07/03/2017

Odamızın 45. Dönem Çalışma Programı çerçevesinde şekillenen ve kesinleşen Çalıştaylardan olan Yapı Denetim Çalıştayı, Şubemiz tarafından 25 Şubat 2017 tarihinde Şubemiz Karaköy Hizmet Binası`nda gerçekleşti.

Toplantı Şube Başkanımız Nusret SUNA`nın konuşmasıyla başladı. SUNA, ülke gündemine ilişkin değinerek başladığı konuşmasında, 16 Nisan`da yapılacak olan referandumla ilgili, "Hiçbir demokratik ülkede olmayan rejim değişikliğini halkımızın önüne getirmek kabul edilebilir değildir. İnanıyorum ki halkımız Cumhuriyet kazanımlarına sahip çıkacak, tercihini demokrasinden yana kullanacak ve 16 Nisan aynı zamanda ülkemizin sorunlarından kurtuluş sürecinin başlangıcı olacaktır. Bizler tercihimizi demokrasiden, çoğulculuktan, parlamenter sistemden, kuvvetler ayrılığından, yargı bağımsızlığından ve hukuk devletinden yana kullanacağız." dedi.

Odamızın kurulduğu günden bu yana, güvenli yapı üretiminin sağlanması üzerinde durduğunu, bu konuda sayısız etkinlik düzenlendiğini, sayısız tartışma platformu oluşturulduğunu ve sayısız makale yayınlandığını dile getiren SUNA; "Alınmayan dersler bize tek bir noktayı işaret etmektedir. Bu nokta, yapı denetimidir. Çünkü yapı denetimi güvenli, sağlıklı, yaşanabilir yapı üretiminin olmazsa olmazıdır. Depremlerin yıkıcılığını ve depreme bile maruz kalmadan binaların yıkılmasını önleyecek yegane yoldur. Ertelenemez, ihmal edilemez, toplumsal ve insani sorumluluktur. Bununla birlikte 20 milyon civarında olduğu tahmin edilen yapı stokunun durumu ise tam bir muammaya işaret etmektedir. Çünkü bilinmektedir ki, ülkemizde henüz ayrıntılı bir yapı envanteri çalışması yapılmamıştır. Elimizdeki bilgiler daha çok tahmine dayanmaktadır." dedi.

SUNA, "İki gerçeğe daha dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Birincisi deprem bir doğa olayıdır ve asli amacımız doğa olayının doğal afet haline dönüşmemesini sağlamaktır. İkincisi ise inşaat mühendisliği her zeminde, her şart altında güvenli, sağlıklı, yaşanabilir yapı üretiminin mümkün olduğunu kanıtlayan ve uygulamasını gerçekleştiren bir bilim dalıdır." diyerek, bunu başarabilmenin yolunun; eksiksiz, işlevsel, bütünlüklü bir yapı denetim sisteminin hayata geçirilmesiyle mümkün olacağını belirtti. Kentsel dönüşüm ve yapısal dönüşüm süreçlerinde yapı denetiminin etkili bir pozisyon almasının sağlanamaması durumunda yapıların dönüştürülmesinin kağıt üzerinde kalmaya mahkum olacağını belirten SUNA, "Dolayısıyla riskli yapının tespitinden güçlendirilmesine, yıkılmasından yeniden yapılmasına kadar sürecin, TOKİ muafiyetlerinin ortadan kaldırılarak denetime açılması, asıl ihtiyacımız olan güvenli yapı üretimini sağlayacaktır." dedi. İnşaat Mühendisleri Odası`nın yapı denetimine dair kıymetli bir birikime sahip olduğunu da kaydederek "Odamızın konuyla ilgili ilk sempozyumu, 1975 yılında İzmir`de gerçekleştirdiğini hatırlayacak olursak, yapı denetiminin uzun zamandır meslek alanımızın önemli tartışmalarından biri olduğunu anlayabiliriz. Odamızın kuruluş yılı olan 1954`ten sonra toplanan genel kurulda, gündem maddelerinden biri yapı denetime ayrılmıştır. 1961 yılında Odamız tarafından önerilen "Yapı Polisi", yapı denetim sistemin öncüsü sayılmış, öneri kamuoyunda ciddi tartışmalara yol açmıştır. Odamız dönem dönem mevzuatın sınırlarını zorlayarak proje denetimini hayata geçirmiştir. 1961 yılında İstanbul, 1962 yılında ise Ankara ve İzmir Belediyeleri ile yapılan protokoller çerçevesinde proje denetimi uygulaması başlamış, daha sonra uygulama ülke geneline yayılmıştır. TMMOB`nin 1973 yılında yapılan 18. Genel Kurulu`nda kabul edilip uygulamaya alınan "Ortak Mesleki Denetim Yönetmeliği"nin 12 Eylül 1980 askeri darbe döneminde İmar ve İskân Bakanlığı tarafından durduruluncaya kadar devam etmiştir. Bu durum Odamızın, sadece eleştirel bir pozisyon almadığını, aynı zamanda çözüm önerileri geliştirdiğini göstermektedir. Bugün geldiğimiz noktada, Odamız ilgili kurumlardan talep gelmediği sürece mesleki denetim yapmamayı tercih etmektedir. Meslektaşlarımızın ürünlerinin değil mühendislik niteliklerinin belgelendirilmesinin önemine vurgu yapmakta ve çalışmalarını bu doğrultuda sürdürmektedir. Çok yakın tarihte yürürlüğe giren Referans Belgesi Yönetmeliği ve Uygulama Esaslarına yönelik çalışmalar bu amaçla sürdürülmektedir." sözleriyle konuşmasını sürdürdü.

SUNA, yapı denetim sistemi yapboz tahtası haline getirildiğini ilgili mevzuatta yapılan değişiklikleri hatırlatarak, "Mevcut yapı denetim sistemine dair en temel eleştirimiz Yapı denetiminin özünde bir kamu hizmeti olduğunun gerekliliğinin kabul edilmesi hususudur. Vurgumuzun odak noktasında, yapı denetiminin rekabetçi piyasa koşullarına terk edilmemesi yer almaktadır. Ne mevcut mevzuatta ne de zaman zaman paylaşılan tasarılarda bu konuya ilişkin bir düzenleme yoktur. Kaldı ki tam tersi düzenlemeler görülmektedir. Bilindiği gibi mal sahibi ve/veya müteahhit ile yapı denetim kuruluşu arasındaki ilişki sorunludur. Sorunun kaynağı, yapı denetim kuruluşunun, müteahhit veya mal sahibi ya da her ikisi tarafından müştereken belirlenmesi ve belirli bir ücret karşılığında yapı denetim kuruluşundan hizmet satın alınmasıdır. Yapı denetim kuruluşunun parasını, denetlemekle sorumlu olduğu işverenden alması hizmetin ruhuna aykırıdır, maddi temellerini ortadan kaldırmaktadır. Tam da bu noktada yapı denetim sistemi dışında tutulan TOKİ ve benzeri kamu kuruluşlarına ilişkin bir noktayı vurgulamak istiyorum. Bilindiği gibi TOKİ gibi büyük ölçekli konut projesi üreten kuruluşlar, yapı denetim sistemi dışına çıkartılmıştır. TOKİ bir kamu kuruluşudur. Yani kamu yönetiminin bir parçasıdır, dayanağını yasalardan almaktadır. Dolayısıyla topluma karşı sorumluluğu bulunmaktadır. Kamusal yararı, toplumsal çıkarları ön planda tutmak zorundadır. Bu zorunluluğu yerine getirip getirmediği ancak ve ancak denetimle mümkün olabilecektir. Güvensiz yapıların ciddi sorun olarak toplumsal hayatı etkilediği bir ülkede, binlerce insanın barınacağı büyük ölçekli projeleri denetimden muaf tutmak nasıl izah edilebilir? Sınırsız yetkilerle donatılan, kamu kaynaklarını dilediği gibi kullanan, büyük kentlerde arsa stoku oldukça sınırlıyken, hazine arazilerinde konut projesini gerçekleştiren, özellikle değerli araziler üzerine lüks konut yaparak hem rant sağlayan hem de kuruluş felsefesine ters düşen TOKİ`nin, bütün gücünü kamudan sağlamış olmasına rağmen, kamusal denetimden muaf tutulması, gerekçesi ne olursa olsun düşündürücüdür." dedi.

TMMOB Asgari Ücret uygulamasının önemine de değinen SUNA, yapı denetim kuruluşlarında çalışan meslektaşların, 2017 yılı için belirlenen mühendis asgari ücretinin altında çalıştırıldığını, tüm özlük haklarıyla, iş güvencesiyle, iş güvenliğiyle ilgili sorunlarla boğuştuğunu ve bu sorunların mühendislik hizmetlerinde nitelik kaybıyla sonuçlandığını belirterek, "meslek odaları, yaşam boyu eğitim ilkesinden hareketle, bu konuda üzerine düşeni yapmaktadır ve kamu idaresi ile işbirliği içerisinde yapmaya hazır olduğunu defalarca bildirmiştir." dedi.

Yapı denetimi hizmet bedelleri konusunda, başlangıçta yapı yaklaşık maliyetinin yüzde 4`ü ile yüzde 8`i arasında tespit edilen yapı denetimi hizmet bedelinin, önce yüzde 3`e, sonra da yüzde 1,5`a düşürüldüğünü, hizmet bedelinin emlakçı oranlarından bile aşağıya çekildiğine dikkat çeken SUNA, "Düşük bedelin karşılığı düşük maliyettir. Düşük maliyet için mühendislik ücretleri de dahil olmak üzere girdilerin bir kısmından ya da niteliğinden vazgeçmek gerekmektedir. Herkesin bilgisi dahilindedir: Promosyon niyetine projeler hazırlanmakta, ?imzacılık` sektörün kanayan yarası olmaya devam etmektedir. Böyle bir sistemle nitelikli yapı denetimi sağlamak mümkün müdür? Değerli Meslektaşlarım, yapı denetiminin kamusal özelliği yok edilirse, her şey daha çok kâr elde etmeye göre düzenlenirse başka bir sonuçla karşılaşmanız zordur." sözleriyle konuşmasını sonlandırdı.

Oda Başkanımız Cemal GÖKÇE konuşmasında; Oda tarafından yapılan çalıştaylarla ilgili bilgiler aktararak, yapı denetim sektöründe yaşanan sorunlara değinerek konuşmasına başladı. Ülkemizde kaçak olan, mühendislik hizmeti almayarak üretilen çok sayıda yapı olduğunu vurgulayan GÖKÇE, "Bu yapılar mühendislik hizmeti almış olsalar bile zamanla eskiyip yıpranırlar, onarım veya güçlendirmeye ihtiyaç duyarlar. Başta İstanbul olmak üzere birçok ilimiz, yeni yapılar yapılmış olsa bile 17 Ağustos 1999 depreminde var olan yapı stoku, bugün de varlığını kuruyor. Yapılarımız ne yazık ki aradan 18 yıl geçmiş olmasına rağmen risk durumunu sürdürüyor. Üstelik bir afetten beş afet yaratma başarısı da karşımıza dikilmiş duruyor. Deprem güvenliği bakımından 1999 yılından -ne yazık ki- bugün daha iyi durumda değiliz. Sel ve su baskınları kentlerimizi sıkça vuruyor. İstanbul başta olmak üzere ısı adaları oluşuyor, yaşam alanları daha da sorunlu hale geliyor. Hava kirliliği her geçen gün biraz daha artıyor kentsel dönüşüm uygulamaları sosyal ve toplumsal sorunları daha da büyütüyor. Askeri alanlardan boşaltılan alanlar ne yazık ki boş bırakılması gerekirken yapılaşmaya açılıyor. İstanbul özelinde yıkılıp yapılmayı bekleyen iki buçuk milyon konuttan çıkacak olan yaklaşık olarak 200 milyon ton malzemenin, geri dönüştürülmesine ilişkin bir stratejimiz, bu yıkma planlamasına rağmen halen kurgulanıp ortaya konmuş değil." dedi.

Doğal afetlerin, yapılarda meydana getirdiği hasarların azaltılması için, denetimsiz yapılaşmanın engellenmesi için, yapı kalitesinin arttırılması için, yapıların ekonomik ömürlerinin uzatılması için, yapıların bakım-onarım giderlerinin azaltılması için, yapım sürecinde yer alan meslek insanlarının niteliklerinin arttırılması için, mühendislik ve mimarlık mesleğinin saygının arttırılması için yeni bir anlayışa ve yeni bir düzenlemeye ihtiyaç olduğunu dile getiren GÖKÇE, "Var yapı denetimi bir kamu hizmetidir yapı denetim süreci kar elde edilecek bir süreç değildir. Bir hizmet sürecidir. Bu süreçten de hizmeti yapan hak ettiği ücreti mutlaka ve mutlaka almalıdır. Yapı denetim sürecinde yer alan denetçiler bağımsız kamu adına hareket eden kurumlar tarafından mutlaka denetlenmelidir. Bu kurumlar da; belediye, bakanlık ve meslek odaları olmak zorundadır." dedi.

Mühendisin ekonomik bir tasarım yapması gerektiğini, mahalle ve çevre şartlarına uyumluluk kriterlerini sağlaması gerektiğini, sürdürülebilirlik ilkesine bağlı kalması gerektiğini, mesleki ve etik sorumluluk çerçevesinde iş yapması gerektiğini, güvenlik ilkesine uyarak, toplumsal ve sosyal konularda farkındalık bilincine sahip olması gerektiğini belirten GÖKÇE, böyle bir mühendisin ?profesyonel mühendis` olduğunu belirtti.

Yetkin mühendislik bilgiye, yapabilirliğe ve tecrübeye bağlı bir sistemdir. Uzun bir süredir bir sistemden uzaklaştırılmış olmasının bedelini çok ağır ödüyoruz. Cemaat ve tarikat ilişkilerinde devlet aygıtının uzun bir süredir öldürülmeye çalışıldığını belirten GÖKÇE, "Uyarılarımıza rağmen -liyakat deyip durmamıza rağmen- ne yazık ki yandaşlık ilişkileriyle, cemaat ilişkileriyle, tarikat ilişkileriyle kurumlarımız yönetilmeye yönlendirilmeye çalışıldı. Tüm bu yapılanlar yetmezmiş gibi şimdi de hiç gereği yokken toplumumuz ?Evet`çiler ve ?Hayır` cılar olarak daha da ayrıştırıldı, daha da bölündü. Üstelik ?Hayır` diyecek olanların hain terörist işbirlikçisi, Fethullah Gülen yandaşı olarak -ne yazık ki- ilan edildiler. Kim ne derse desin kim ne yaparsa yapsın geleceğin ?Tek Adam` yönetimini, geleceğin diktatörlüğünü oluşturacak bu anayasa değişikliğini İnşaat Mühendisleri Odası olarak doğru bulmuyoruz. Parlamenter demokrasiyi yok edip, yargının başı Anayasa Mahkemesi`nin başı, sekreterler olarak adlandırılan Bakanlar Kurulu`nun başı, Parti Genel Başkanı, Parti Devleti`nin başı, yasamanın başı, mutlak olarak ?Tek Adam` rejimini doğru bulmuyoruz. Yurtseverliğimize, mesleğimize ve meslektaşlarımıza olan sevgimizi kimse bizim elimizden alamaz. Suçlayarak ?Tek Adam` ve ?diktatörlüğe` yol açacak bir mutlakiyet rejimini kimse bize demokrasi ve cumhuriyet yutturamaz." diyerek sözlerine devam etti.

"İnşaat Mühendisleri akıllı insanlardır, geleceği bugünden gören insanlardır, mesleğimizin ve meslektaşlarımızın sorunlarını, günlük tartışmalara teslim etmeden çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Bizlere emanet edilen dünyayı mesleki, yetkinlik ve etik bir anlayış ve işbirliği içerisinde bir bilen olarak; giderek değersizleştirilen mesleğimizi değerli kılma çabası içerisinde olmaya çalışacağız. Meslek insanlarına gerekli önemi vermeyen toplumların, bilimsel, teknolojik ve kültürel gelişmesini yakalaması, çağın hızına ayak uydurması olanaksızdır" sözleriyle konuşmasını sürdüren GÖKÇE, çağdaş ve bilimsel bir hatta yürümenin, yapı denetim sistemimizin denetleyebilir bir nitelik kazanmasını sağlamak için meslek odalarının, meslek odaları dışında olan üniversitelerin, yerel yönetimlerin, merkezi sistemin -yani bakanlıkların- sıkı bir işbirliği içerisinde girmesiyle mümkün olabileceğini sözlerine ekledi ve "Bu çerçevede Odamız adına birçok yerde düzenlediğimiz ve Şubelerimiz tarafından yapılan bu tür çalıştayların hayırlı sonuçlar doğuracağına biliyorum şimdiden sunum yapacak tartışmaya katılacak tüm meslektaşlarımın kutluyorum ve saygılar sevgiler sunuyorum" sözleriyle konuşmasını sonlandırdı.

Birinci Oturum Şube Başkanımız Nusret SUNA tarafından yönetildi. Bu oturumda "Yapı Denetim Sisteminin 16 Yıllık Uygulamalarının Değerlendirilmesi" konusunda Hüseyin KAYA (İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi, "Yapı Denetim Sisteminde Karşılaşılan Hukuksal Sorunların Değerlendirilmesi" konusunda Av. Taner SAVAŞ sunumlarını gerçekleştirdiler. Bu oturumda Çalıştayımıza katılan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkililerinden Ahmet Tuna ACAR (Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Yapı Denetim Daire Başkanı),Mehmet PALTUN (Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Yapı Denetim Daire Başkanlığı Uygulama Şube Müdürü) ve Ercan GÜLTEKİN (Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Yapı Denetim Daire Başkanlığı Denetim Şube Müdürü) "Yapı Denetim Sisteminin Dünü, Bugünü ve Yarını, Sorunları ve Çözüm Önerileri" konusunda bilgiler aktardılar.

İkinci Oturum H.Ülkü ÖZER (İnşaat Mühendisleri Odası Danışma Kurulu Başkanı) tarafından yönetildi.

Bu oturumda "Yapı Denetimi Uygulamasının Unsurlarının Görev Ve Sorumluklarının Değerlendirilmesi" konusunda, Dilek BEKİROĞLU (Yapı Denetim Kuruluşları Birliği Derneği İstanbul Şb. YK. Üyesi), "Şantiyelerde İşçi Sağlığı Ve İş Güvenliği Sorunu" konusunda Doç. Dr. G. Emre GÜRCANLI (İTÜ İnşaat Fakültesi) bilgiler aktardılar.

Üçüncü Oturum Dr. Baykal HANCIOĞLU (İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Yönetim Kurulu Üyesi) tarafından yönetildi. Bu oturumda "Yabancı Ülkelerde Uygulanan Yapı Denetim Sistemlerinin İncelenmesi" konusunda İnş. Yük. Müh.İlkay TELTİK (İnşaat Mühendisleri Odası Yapı Denetim Komisyon Üyesi), "Yapı Laboratuvarları Ve Yapı Malzemelerinin Kalitesinin Değerlendirilmesi

Ve Kalite Güvence Sistemi" konusunda Doç. Dr. Özkan ŞENGÜL (İTÜ İnşaat Fakültesi) bilgiler aktardılar.

Genel Değerlendirme başlıklı son oturumda Oda Başkanımız Cemal GÖKÇE, Çalıştayda ele alınan konular ve sunumlar, katılımcı üyelerimizden gelen katkı ve öneriler sonucunda ortaya çıkan görüşlerin genel bir değerlendirmesini yaparak, Odamız tarafından yapılacak olan çalışmalar ve etkinliklerle ilgili bilgilendirmelerde bulundu.

 

Çalıştay, Şube Başkanımız Nusret SUNA`nın Yapı Denetim Çalıştayımızın başlangıcından bu yana yapılanlarla ilgili bilgilendirmelerde bulundu. Şubemiz tarafından yapılacak çalıştay, kongre ve sempozyumlar ile ilgili açıklamalarda bulunarak, çalıştaya katkısı ve emeği geçenlere teşekkür etti.

TMMOB
İnşaat Mühendisleri Odası