REFERANDUM ?YA SONRA?- 1 NİSAN 2017
Şubemizin referandum sürecine ilişkin düzenlediği Yrd. Doç. Dr. Neval OĞAN BALKIZ?ın (Hukukçu - Akademisyen) konuşmacı olarak katıldığı Söyleşi 1 Nisan 2017 tarihinde Şubemizin Karaköy Hizmet Binası Konferans Salonunda gerçekleşti.
Eklenme Tarihi: 21/04/2017
Şubemizin referandum sürecine ilişkin düzenlediği Yrd. Doç. Dr. Neval OĞAN BALKIZ`ın (Hukukçu - Akademisyen) konuşmacı olarak katıldığı Söyleşi 1 Nisan 2017 tarihinde Şubemizin Karaköy Hizmet Binası Konferans Salonunda gerçekleşti. Söyleşi Şube Başkanımız Nusret Suna`nın açılışı konuşmasıyla başladı.
SUNA, "Bildiğiniz gibi Odamız ve bağlı olduğumuz üst Birliğimiz Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği sunulan anayasa paketine HAYIR demektedir. Odamız kurulduğu günden bu yana, kamu idaresinin, tasarruf ve projelerini değerlendirmeye tabi tutmuş, kamu yararı içermeyen, hatta kamuyu zarara uğratan projelerle ilgili yargı yoluna gitmiş, karşı kamuoyu oluşturmak doğrultusunda çaba içine girmiştir. Sizlerin de takip ettiği gibi 3. Boğaz Köprüsü, Osman gazi Köprüsü, Avrasya Tüp Tüneli, 3. Havalimanı, Haydarpaşa Projesi, Galataport Projesi, imar değişiklikleri, kentsel dönüşüm uygulamaları vb. birçok konuda davalar açtık, kamuoyunu bilgilendirme çalışmaları yaptık. Bu çalışmalarımızın tamamını kamu yararı ve kamu yönetiminin denetlenebilirliği ilkesi kapsamında yürüttük. Bu mücadelelerimizin birçoğunda kamuoyu ve yargı bizi haklı bulmuştur. " diyerek mevcut anayasa paketinde yer alan kamu yönetiminin denetlenebilirliğinin yok edilmesinin bile mesleğimiz açısından HAYIR demek için başlı başına yeterli bir sebep olduğunu, değişiklik paketini hazırlayan zihniyetin, denetimsizliği bir yönetim biçimi olarak dayattığına dikkat çekti.
Başkanın, onun tarafından belirlenecek yardımcıların, bakanlar kurulunun kamusal denetimden muaf olacağı bir rejim değişikliğini onaylamanın mümkün olmadığını belirten SUNA, bunu onaylamanın meslek odalarının varlık nedenini tartışılır hale getirmek olduğunu ve bu duruma itiraz etmenin mesleki ve toplumsal sorumluluğu bir gereği olarak niteledi. "Diğer yandan üzerinde asgari mutabakat dahi bulunmayan bu Anayasa değişikliği dayatmasının demokrasi ve istikrarı sağlamaya dönük olmadığı açıktır. Buna rağmen toplumsal gerilim tırmandırılmakta, halkımız arasındaki kutuplaşma daha da derin hale getirilmektedir. Ülkemizin önde gelen kamu kurumlarından birinin bizzat genel müdürü tarafından meslektaşımız olup olmadığı bile belli olmayan kurum çalışanlarının resmi plakalı araçlarla üst birliğimiz TMMOB nin önüne getirilerek provokasyon yaratılmaya çalışılması bunun son örneklerindendir." diyen SUNA, Birliğimiz ve Odamızın 16 Nisan oylamasında "Hayır" diyeceğini kamuoyuna deklare ederek, yurtseverlik örneği sergilediğini, kuvvetler ayrılığından, yargı bağımsızlığından, hukuk devletinden yana karar aldığını sözlerine ekleyerek, "Umuyor ve ümit ediyorum ki toplumumuzun kararı da bu yönde olacaktır." sözleriyle konuşmasını sonlandırdı.
Söyleşide bir Anayasa`nın demokratik olabilmesi için: "Yurttaşların, devletin üyesi olarak kamusal özerkliğini, yurttaşların toplumun üyesi olarak (özel kişisel) özerkliğini ve devlet ile toplum arasında aracı olarak iş gören kamusal alanın bağımsızlığını esas almalıdır.
Devlet, kendi başına kutsal bir varlık olarak değil; hukuksal bir insan kurumu olarak, meşruiyetini insan hakları ve halkın egemenliği öğelerinden alan bir hizmet örgütü olarak kurgulamalıdır. Hukuku, organları, kurum ve kuruluşları ile bunların işleyiş hükümleri insan hakları ilkelerinden türetilmiş olmalıdır. Devletin özgürlüğü tehdit eden güçlerini hukuk içine almalı, bireyin siyasal katılımına müdahalesini en aza indirgemeli, kişisel alanını en geniş şekilde korumalı, idari gücü toplumun tek tek üyelerin çıkarlarının hizmetine sunacak şekilde tasarlamalıdır." dendi.
Referandum süreci ve sonrasına ilişkin bilgilerin aktarıldığı söyleşide, "Kuvvetler ayrılığının olmadığı yerde özgürlük olmaz. Hakların güvenceye alınmadığı, kuvvetler ayrılığı olmayan bir toplumda Anayasa yoktur" denildi. Bu anayasanın, gerçek anlamda bir anayasa değil, iktidarı sınırlamayan, tam tersine iktidarı tek adam şahsında mutlaklaştıran, kişi haklarını korumayan "görünüşte" bir Anayasa olacağı, Devletin; anayasal değil, görünüşte bir anayasası olan devlet haline geleceği anlatılan söyleşide, "Biliyoruz ki, referandumda ?hayır` çıkması halinde ancak; insan merkezli, demokratik, çoğulcu ve özgürlükçü bir Anayasayı birlikte yapma olanağını yaratabiliriz." denildi.