Şube Başkanımız Nusret Suna`nın Şubemiz tarafından 15 Aralık 2018 tarihinde yapılan Meslekte 25. Yıl Onur Belgesi Töreninde yapmış olduğu açılış konuşması:
Eklenme Tarihi: 19/12/2018
Değerli Konuklar,
Değerli Katılımcılar,
Meslekte 25 Yılını Tamamlayan Değerli Arkadaşlarım,
19 Aralık Kuruluş yıldönümü etkinlikleri çerçevesinde düzenlediğimiz törenimize hoş geldiniz.
Sizleri şubemizde ağırlamaktan büyük bir mutluluk duyuyoruz. Törenimize katılma nezaketi göstererek bizleri yalnız bırakmadınız, onur verdiniz, teşekkür ediyoruz.
Şube Yönetim Kurulumuzun selam ve saygılarını iletiyorum.
Değerli Katılımcılar,
Bugün burada meslekte 25 yılını tamamlayan arkadaşlarımıza Onur Belgelerini takdim edeceğiz.
Belgeleri, şubemizin üyelerine küçük bir teşekkürü olarak değerlendirmenizi isterim.
Ancak bunun, sıradan bir teşekkür olmadığını da belirtmek durumundayım.
Çünkü icra ettiğimiz, sıradan bir meslek değildir.
Her meslek değerlidir. Değeri insana, topluma, ülkeye yararı ölçüsünde anlaşılır. Elbette her meslek bilgi, emek, disiplin ve tutku gerektirir.
İnsanın can ve mal güvenliğiyle doğrudan ilintili kaç meslek gelir aklımıza? Hayatın niteliğini doğrudan etkileyen kaç meslek vardır?
Tarihi görünür kılan kaç meslek sayılabilir? Kültürel ve sosyolojik değişimleri eserlerine yansıtan, toplumsal ihtiyaçlar üzerinden rotasını çizen ve ancak toplumsal gelişmeyi belirleyen kaç meslek bulunur?
Sadece barınma sorununu çözmekle sınırlı ilkel yapılardan bugünkü yapılara, derme-çatma geçiş noktalarından bugünkü görkemli köprülere ulaşma hem mesleğimizin kat ettiği mesafenin ve aynı zamanda hem de toplumsal değişimin ifadesinden başka nedir ki?
Nasıl ki insanın ihtiyaçları mesleğimizin itici gücü olduysa, mesleğimiz de tarihin itici gücü olarak belirleyici bir pozisyon almıştır.
Değerli Meslektaşlarım,
Elbette bütün bunlar mesleğimize tutkuyla bağlı olmamızın tarihsel dayanakları.
Ancak bir de bugün karşı karşıya olduğumuz, daha doğrusu karşı karşıya bırakıldığımız gerçekler bulunuyor.
Bizler mesleğimizin tarihsel dayanaklarını daha da güçlendireceğiz ama bir taraftan da mevcut olumsuzluğu alt etmek için mesleğimizin evrensel kabullerine, bilimsel gerçeklere, etik değerlere sıkı sıkıya sarılacağız.
Eğer bunu başaramazsak, az önce ifade etmeye çalıştığım tarihsel önemi yitirir, sıradanlaşır, kendimize ve mesleğimize inancımızı kaybederiz.
Daha önce de ifade etmiştim: Onur Belgeleri geçmişle değil, daha çok gelecekle ilgilidir diye.
Eğer mesleğimizi itibarsızlaştırmaya ve sıradanlaştırmaya dönük girişimleri durduramazsak, geçmiş gelecek bağını kaybetme tehlikesi ortaya çıkacaktır.
Eğer bize dayatılan inşaat mühendisliğini reddedip başka inşaat mühendisliği olabileceğine kendimizi ve toplumumuzu inandıramazsak nitelik kaybının önüne geçmek mümkün olmayacaktır.
"Geçmişi olmayanın geleceği olmaz" özdeyişini, "geleceği olmayanın geçmişi önemini yitirir" şeklinde revizyona tabi tutmaktan başka bir şansımız kalmayacaktır.
Değerli Meslektaşlarım,
Bilindiği gibi, 2011 yılından başlayarak meslek alanımıza, meslek örgütümüzün çalışma esaslarına dönük pek çok değişiklik gerçekleştirildi.
İnşaat mühendisinin mesleki bilgisi ve yönlendiriciliğini yok sayan, üretim sürecinin sıradan bir unsuru haline getirmeyi amaçlayan, bırakalım mesleki bilgisinden yararlanmayı inşaat mühendisinin imzasına bile gerek görmeyen, meslek odamızı işlevsizleştiren, meslek odamızın kamu yararı gözeterek gerçekleştirdiği uygulamaları durduran, bir zihniyetle karşı karşıyayız.
Meslek alanlarının ulusal/uluslararası sermaye gruplarının ihtiyacına göre düzenlenmesinden inşaat mühendisliği de payına düşeni aldığı ifade edilebilir, ancak asıl dikkat edilmesi gereken nokta, bütün bu değişikliklerin bütünün bir parçasını oluşturduğudur.
İnşaat mühendisliğini ve diğer meslek disiplinlerinin önemi azaltan, onları itibarsızlaştırmanın sonuçlarıyla karşı karşıya bulunuyoruz.
İstanbul`da binalar devriliyor, istinat duvarları yıkılıyor, yollar çöküyor; bütün bunlar deprem yaşanmadan oluyor bir de.
Güvenli yapı üretimi bir türlü sağlanamıyor. Yapı denetim sistemindeki zaaflar giderilemiyor.
Ama bir taraftan da inşaat ruhsatlarında mühendis imzası kaldırılarak, meslektaşlarımız üretim sürecinden çıkartılmak isteniyor.
Kent içi ulaşım sorun olmaya devam ediyor.
İş kazaları, kaza olmaktan çıkıyor, adeta katliam haline geliyor.
Kentler talan ediliyor, yeşil yok ediliyor, su havzaları tahribata uğruyor.
İstanbulluların can güvenliği tehdit altındayken, ivedilikle deprem güvenliği önlemlerinin alınmasına ihtiyaç varken, Kanal İstanbul gibi projelere öncelik veriliyor.
Kentler, kent merkezleri sermaye gruplarının ihtiyacına göre düzenleniyor, kentler kapitalizmin av alanı olarak görülüyor ve buna uygun mevzuat değişiklikleri gerçekleştiriliyor. Belediyeler ticarethane, kentliler müşteri haline getiriliyor.
Değerli Konuklar,
Bütün bunları gerçekleştirmek, ancak dikensiz gül bahçesi yaratmakla mümkündür.
Bunları gerçekleştirmek için meslek odalarının işlevsizleştirilmesi, mühendis emeğinin yok sayılması, mühendislik mesleğinin önemsizleştirilmesi gerekiyor.
Bir taraftan da mühendisler işsizlik, düşük ücretler, sağlıksız çalışma koşullarına mahkum ediliyor, genç mühendisler katmerli bir sömürüyle karşı karşıya bırakılıyor.
Mühendislerin kendilerine, mesleklerine olan güveninin yok edilmesi amaçlı düzenlemeler, köpeksiz köyde değneksiz gezmek içindir.
Yağma ve talan politikalarının, hukuk dışı uygulamaların hiçbir sıkıntıyla, toplumsal dirençle karşılaşmadan hayata geçmesidir.
Değerli Meslektaşlarım,
Daha önceki konuşmalarımda da söz etmiştim. İzninizle bir kez daha Urfa Birecik`te öldürülen meslektaşımız Kadir Çile`den kısaca söz etmek istiyorum.
1955` senesinde Şanlıurfa-Birecik`te köprü yapılacaktır. Kadri Çile köprünün sorumlu mühendisidir. Salcılıkla geçimini sağlayanlar, köprü yapılmasına tepki gösterirler. Meslektaşımızı tehdit etmeye başlarlar. Kadri Çile tehditlere aldırmaz ve şantiyeyi terk etmez. Ne yazık ki birkaç gün sonra öldürülür.
Bizler mesleğe bağlılığın ve halka hizmetin ne anlama geldiğini Kadri Çile`den öğrendik ve temenni ediyoruz ki onun hassasiyetlerini geleceğe nişane olarak taşıyacağız.
İnşaat mühendisliğinin sıradan bir meslek olmadığı tezini dayanaklı kılan bir öyküdür Kadri Çile`ninki.
Öğrenme, kendimizi geliştirme, değiştirme, yol gösterme duygumuzu her daim diri tutalım.
25 yılda biriktirdiklerimizi, daha verimli yılların ön hazırlığı gibi algılayalım. Geride bıraktığımız 25 yılı geleceğe doğru atılmış kıymetli bir adım olarak kabul edelim.
Proje masalarında dirsek çürütmeye, şantiyelerin tozunu toprağını solumaya devam edelim. Ancak unutmayalım ki bizler, medeniyetleri var ediyor ve onları geleceğe taşıyoruz.
Değerli Konuklar,
Değerli Meslektaşlarım,
Bir kez daha hoş geldiniz diyor, teşekkür ediyor, daha nice 25 yıllara temennisiyle saygılar sunuyorum.