ŞUBE BAŞKANIMIZ NUSRET SUNA?NIN, İMO 46. DÖNEM 3. DANIŞMA KURULU TOPLANTISINDA YAPMIŞ OLDUĞU KONUŞMA
Eklenme Tarihi: 12/11/2019
Değerli Divan,
Danışma Kurulumuzun Değerli Üyeleri,
Hepinizi saygıyla selamlıyor, İstanbul Şube üyelerinin selam ve dayanışma dileklerini iletiyorum.
Öncelikle 2. Danışma Kurulu toplantımızdan bugüne kadar geçen süre içerisinde aramızdan ayrılan Sn. Hilmi Yüncü ve Sn. Murat Gökdemir`i saygıyla anıyorum.
Danışma Kurulumuzun Değerli Üyeleri,
Buraya gelmeden 46. çalışma dönemindeki Danışma Kurullarında yaptığım konuşmalara göz attım. Aynı şekilde TMMOB Danışma Kurullarında da yaptığım konuşmalara da bakma fırsatım oldu.
İlginç ki, hemen hemen her toplantı ülkemiz açısından hayli kritik bir döneme denk gelmiş. Hiçbir toplantı sakin, kendi halinde seyretmemiş; yaşanan olağanüstü gelişmeler danışma kurulu toplantılarının belirleyicisi olmuş.
Dolayısıyla da gündemde yer alsa da, mesleki ya da örgütsel sorunlar tartışmaların odak noktasında yer almayı başaramamış.
Bu durum elbette bizlerle ilgili değil. Tesadüf olmadığının da farkındayız.
Değerli Meslektaşlarım,
Bir Türkiye gerçeği ile karşı karşıyayız.
Yerel seçim gerçekleştirilir. Ancak siyasi iktidar İstanbul seçimini hiçbir hukuki dayanak olmamasına rağmen, iptal eder. İstanbullular üç ay sonra yeniden sandık başına taşınır.
İstanbul seçimleri, demokrasinin katledilmesi, halk egemenliğinin ortadan kaldırılması doğal olarak bizim de gündemimiz olur.
Yerel seçim gerçekleştirilir. Kısa bir süre sonra Diyarbakır, Mardin ve Van illeri başta olmak üzere bazı il ve ilçe belediye başkanları görevden alınır ve yerlerine kayyım atanır. Kamuoyunu ikna etmekten hayli uzak bu karar, meslek odalarımızın gündemini belirler.
Yerel seçim gerçekleştirilir. Örneğin İstanbul yerel seçiminden kısa bir süre sonra ülke tarihinde görülmedik bir karar alınır. Boğaziçi bölgesindeki imar, yapılaşma, yeşil alan ve benzeri bütün yetki ve tasarruf, üyeleri Cumhurbaşkanı tarafından belirlenen yeni bir kurula devredilir.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi`nin bütün yetkileri elinden alınır. İstanbul`un, hatta Türkiye`nin rant değeri en yüksek bölgesi olan Boğaziçi`ni talana açan bir düzenleme hayata geçirilir.
Örneğin mevcut düzenlemede, kayda değer kısmı kaçak olan Boğaziçi bölgesindeki yapıların yıkılması durumunda yerlerinin yeşil alan olarak düzenlenmesi hükmü yer alırken, yeni düzenlemede, yıkılan kaçak yapıların yerine yeni yapı inşa edileceği yer alır.
Yeni düzenleme bu kadarıyla yetinmez; yani talanla sonuçlanacak düzenlemelerin sadece yapılaşmayla ilgili olmadığı görülür.
Örneğin mevcut durumda, Boğaziçi öngörümü bölgesindeki yapılaşma bekçi kulübesi, büfe ve çay ocağı ile sınırlıyken, yasa tasarısı taslağında kafeterya, sosyal, kültürel ve spor tesisleri yapılabileceği öngörülür.
Medeniyetlerin beşiği kadim kent İstanbul`un kültürel ve tarihsel önemini tamamlayan Boğaziçi`nin geleceği, bir avuç rantiye dışında her insanı, kesimi kaygılandırır.
İster istemez, Boğaziçi`nin talan edilmesi ve yerel yönetimlerin yetkilerinin gasp edilmesi, danışma kurulunun ana gündemlerinden biri haline gelir.
Danışma kurulu toplantısından kısa bir süre önce ülkemiz, Suriye iç savaşına resmen dahil olur. Meslek odaları, Birliğimiz, odalarımız toplumsal sorumlulukları gereği görüş açıklar.
Danışma Kurulumuzun Değerli Üyeleri,
Odamız bugünkü toplantı için yoğun bir gündem belirlemiş. Çünkü biraz önce özetlemeye çalıştığım gibi hem siyasal açıdan hem de mesleki anlamda yoğun günlerden geçiyoruz.
Örneğin Eylül ayı içerisinde İstanbul`da deprem meydana geldi. Odamızın gündeminden hiç çıkmayan deprem yeniden ülke gündemine girdi, hatta ilk sıralarda kendisine yer açtı.
Yapı stokunun haldeki durumuna ilişkin gerçekler yeniden dillendirilmeye başladı.
Güçlendirme çalışmalarının aslında hem nicel hem de niteliksel açıdan ikna edici düzeyde olmadığı açığa çıktı.
Takip edilmiştir, güçlendirildiği iddia edilen kamu kurumlarına ait pek çok yapının güvenli olmadığı gözlemlendi.
Uyarılarımızın, önerilerimizin ne kadar dayanaklı olduğu açığa çıktı. Yanılmayı isterdik doğal olarak, ancak yanılmadık. İstanbul yapı stokunun olası bir depremde nasıl bir tepki vereceği sır değildi, bu yoruma hacet bırakmayacak oranda açığa çıktı.
Binlerce konutun yıkılacağı ya da ağır hasar göreceği, on binlerce insanın etkileneceği belirtilen en iyimser deprem senaryolarının bile maalesef gerçekçi olduğu açığa çıktı.
En dikkat çeken nokta, iletişimin neredeyse tamamen devre dışı kalmasıydı. 1999 depremlerinden sonra da iletişim kanalları uzunca bir süre kilitlenmişti. Ne insanlar birbirine ulaşabilmiş ne de afet sonrası çalışmalar sorunsuz yürütülebilmişti.
Ne yazık ki aradan geçen zamana rağmen iletişim altyapısının afete hazır olmadığı görüldü.
Değerli Katılımcılar,
Görünen bir başka olumsuzluk, deprem toplanma alanlarıyla ilgiliydi.
Bilindiği gibi şubemiz uzun yıllardır deprem toplanma alanları konusunu gündeme getirmektedir.
Deprem toplanma alanlarının önemli bir kısmının yok edildiği, yapılaşmaya açıldığı, hatta bazılarına AVM yapıldığına dair bilgileri kamuoyuyla defalarca paylaştık.
Eylül ayında meydana gelen deprem, toplanma alanlarının önemini bir kez daha gösterdi. Evlerini terk eden İstanbulluların kameralara yansıyan çaresizliklerinin, yıkıcı bir deprem sonrası nasıl bir hal alacağına dair belirsizlik Eylül depreminde gün ışığına çıktı.
Nefes alacak bile yeşil alan bırakılmayan İstanbul`da insanlar, binalar arasında boğulmuş sokaklarda kaderlerine razı bir çaresizlikle öylece kalakaldılar.
Bu vesileyle bir kez daha hatırlatmakta fayda bulunuyor. Deprem toplanma alanları deprem sonrası insanların temel ihtiyaçlarını karşılayacak altyapıya sahip alanlar olarak tanımlanmaktadır. Parklar, okul bahçeleri bu tanıma dahil değildir. Bırakın altyapıyı kentin büyük bir kısmında toplanma alanı olarak gösterilen bu parklar insanların ayakta durmasına dahi imkan tanıyacak halde değildir.
Hatırlanacaktır, Eylül depreminden sonra, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, İstanbul`da binlerce deprem toplanma alanı bulunduğunu açıkladı.
Bir Cumhurbaşkanının, deprem toplanma alanı tanımını bilmemesi nasıl dramatikse, işin başka bir dramatik yönü altyapısı olmayan okul bahçesi, park ve benzeri alanların bile ifade edilen sayıda olmadığıdır.
Kaldı ki ister altyapısı olsun ister olmasın nüfusu 20 milyona dayanan bir kent için mevcutlar yetersizdir.
Değerli Meslektaşlarım,
İnşaat mühendisliği eğitimi, Danışma Kurulu gündeminde yer alıyor. Aslında bu konu bir başka gündem maddesi ile örtüşmektedir.
İnşaat mühendisliği eğitimin içinde bulunduğu sorunlarla, işsizlik sorunu zincirin halkaları gibidir.
İnşaat mühendisliği eğitimi sorunludur. Okullar arasında eşitsizlik söz konusudur. Laboratuvar, staj, müfredat, kalabalık sınıflar, öğretim üyesi sayısının yetersizliği gibi sorunlar bir bütün olarak eğitim niteliğini düşürmektedir.
Daha çok popülist yaklaşım sonucunda açılan ve "gecekondu" olarak anılan üniversitelerde sorunlar daha yakıcıdır.
Her yıl yaklaşık 13 binden fazla öğrenci inşaat fakültelerine girmekte ve yine buna yakın oranda mezun vermektedir.
İşin en dikkat çeken yanı, 2018-19 öğretim yılında inşaat mühendisliği kontenjanlarının kayda değer düzeyde boş kalmış olmasıdır.
Bunun nedeni ise sır değildir. İnşaat mühendisleri arasında işsizlik oranı kayda değer düzeyde yüksektir.
TÜİK verilerine göre, her dört üniversite mezunundan biri işsizdir.
Sağlıksız çalışma koşulları, iş güvenliği, özlük hakları gibi sorunlar meslekle özdeşleşmenin önüne ket vurmakta, devamlılığı engellemekte, insanlar mesleğinden uzaklaşmaktadır.
Ne yazık ki inşaat mühendisliği gençler açısından cazip olmaktan çıkmıştır. İstihdam olanakları ile bölüm kontenjanları arasındaki uçurum, bunun doğal sonucu olarak açığa çıkan işsizlik ve düşük ücretler, inşaat mühendisliği de dahil bütün mühendislik disiplinlerinin itibarsızlaştırılması, önemsizleştirilmesi bu sonucu açığa çıkaran faktörlerdendir.
Değerli Meslektaşlarım,
Ülkemizin, mesleğimizin içinde bulunduğu sorunları enine boyuna tartışmak başlı başına bir gündem konusudur. Ancak gündemimizde başka konular da bulunmaktadır.
Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyor, Danışma Kurulu çalışmalarına başarılar dilerim.
(Şube Başkanımız Nusret SUNA, Odaların ve Şubelerin "Ekonomik Durumları ve Örgütlülük Düzeyi, Şube ve Temsilciliklerin Gözden Geçirilmesi, Temsilciliklerin Kapatılması veya Bağlı Bulundurdukları Şubelerin Değiştirilmesi, İTB, SİM ve Mesleki Deneyimle İlgili Genel Sorunlar ve Asgari Ücretlerin Resmi Gazete`de Yayınlanması" bölümünde söz alarak Şube görüşlerini aktardı.)