MESLEKTE 40, 50, 60 YIL ONUR BELGESİ, PLAKET TÖRENİ VE YEMEĞİ-14 ARALIK 2019
Şube Başkanımız Nusret Suna`nın 14 Aralık 2019 tarihinde Harbiye Hilton Oteli`nde yapılan Meslekte 40 50, 60 Yıl Onur Belgesi, Plaket Töreni ve Yemeği?nde yapmış olduğu açılış konuşması:
Eklenme Tarihi: 16/12/2019
Şube Başkanımız Nusret Suna`nın 14 Aralık 2019 tarihinde Harbiye Hilton Oteli`nde yapılan Meslekte 40 50, 60 Yıl Onur Belgesi, Plaket Töreni ve Yemeği`nde yapmış olduğu açılış konuşması:
Saygıdeğer Hanımefendiler,
Saygıdeğer Beyefendiler,
Değerli Meslektaşlarım,
Değerli Konuklar,
Odamızın kuruluş yıldönümü etkinlikleri kapsamında düzenlenen geleneksel Plaket törenine hoş geldiniz.
Bütün konuklarımızı, İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu adına saygıyla ve hürmetle selamlıyorum.
Katılımınız nedeniyle teşekkür ediyor hoşça vakit geçirmenizi diliyorum.
Değerli Katılımcılar,
Meslekte geride bırakılan yıllar, elbette bir plaketle ifade edilmeyecek öneme sahiptir. Ancak takdim edeceğimiz plaketleri, şubemizin sizlere küçük bir teşekkürü olarak kabul etmenizi istirham ediyorum.
Bu akşam burada plaket alacak olan meslektaşlarımızın gencecik bir mühendisken başlayan öykülerinde; onurla, gururla, tutkuyla dolu on yıllar geride bırakılmıştır.
Plaketler; şantiyelerde akıtılan teri, proje masalarında çekilen cefayı simgelemektedir.
Şantiyelerin tozunu toprağını da resmetmektedir, proje masalarında çürütülen dirsekleri.
Sevdiklerinizden, ailenizden, özel hayatınızdan fedakârlıkları da ifade etmektedir.
Hüzünleri, sevinçleri, ayrılıkları, kavuşmaları; başarıları ve başarısızlıkları.
Öğrenmenin ve öğretmenin hazzını; dayanışmanın, paylaşmanın huzurunu anlatmaktadır.
Belki de hepsinden önemlisi ülke ve insan sevgisinin kutsallığının, kamu yararının tartışılmaz üstünlüğünün, mesleki etik ilkelere bağlılığın kanıtıdır.
Bütün bunların ifade ettiği önemi bir plakete sığdırmanın mümkün olmadığı açıktır.
Bu nedenle davetimize icabet etmeniz, plaketleri kabul etme nezaketi göstermeniz her türlü takdire şayandır.
Yüce gönüllülüğünüz, mütevazılığınız için teşekkür ediyorum.
Değerli Meslektaşlarım,
Şunu bilmenizi isterim:
Bu sadece size bir teşekkür değildir. Bu aynı zamanda size çağrımızdır.
Bizlerin, mesleğimizin, meslek odamızın size ihtiyacı bulunuyor.
Yanımızda durmanızı, bizlere yol göstermenizi, bilgi birikiminizi bizlerle paylaşmanızı, özellikle genç mühendislere hayatın ve mesleğimizin inceliklerini anlatmanızı özellikle istirham ediyorum.
Bilmenizi isterim, kapımız ve kalbimiz sizlere daima açıktır.
Değerli Meslektaşlarım,
Bilindiği gibi Odamızın kuruluş yıldönümü etkinlikleri çerçevesinde biz dizi etkinlik düzenliyoruz.
Dolayısıyla odamızın geride bıraktığı yıllar ile sizlerin geride bıraktığınız yıllar örtüşüyor.
Çünkü Odamızın onurlu tarihinde sizlerin alın teri, emeği, desteği, katkısı bulunuyor. İMO`nun kurucusu oldunuz, üyesi oldunuz, yöneticisi oldunuz; en zor şartlarda omuzdaşı oldunuz.
Sizler salt meslek alanımıza değer katmadınız, aynı zamanda gelecek kuşaklara bir meslek örgütü bıraktınız; İnşaat Mühendisleri Odası`nı Türkiye`ye armağan ettiniz.
Bilgi birikiminizle meslek örgütümüzün referans kurumu olmasını sağladınız.
Var olun, sağ olun.
Değerli Meslektaşlarım,
Eğer Odamız 54 yıldır mesleğimizin evrensel ve bilimsel kabullerinden ayrılmamışsa, kamu yararını asla tartıştırmadıysa, mühendislik bilgisini ülke ve insan sevgisiyle harmanladıysa, bütün olanaksızlıklara rağmen bilimsel-mesleki etkinliklerden vazgeçmediyse, meslektaşlarımızı donanımlı kılmayı asli hedef saydıysa, mesleki uygulamaların niteliği yükseltmeyi temel amaç gördüyse, meslektaşlarımızın sosyal ve özlük haklarını mücadele konusu haline getirdiyse, mühendisliğin tolum yararına yapılabileceğini göstermeyi başardıysa, toplumsal refah, barış ve adalet mücadelesine omuz verdiyse inanın ki sizlerin katkısıyla olmuştur, sizler sayesindedir.
Değerli Konuklar,
Değerli Katılımcılar,
Ülke tarihinde eşi benzeri olmayan bir süreçten geçtiğimiz herkesin malumudur. Aynı şekilde İstanbul da olağan dışı bir süreçten geçiyor.
En temel insan hakları yok sayılıyor. Gazeteciler, siyasetçiler cezaevine atılıyor. Seçilmiş belediye başkanları görevden alınıyor. Artık yargı bağımsızlığından söz edilemiyor. Parlamentonun işlevsiz kılınmasının ardından yerel yönetimler de aynı pozisyona itiliyor.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinin iptali ile başlayan süreç, demokrasinin temel özelliklerinin yok sayılması, demokratik kazanımların gasp edilmesiyle devam ediyor.
Bir yandan siyasi iktidarın elinde bulunmayan belediyelerin faaliyetlerine akıl almaz yasaklar getirilirken diğer yandan ekonomik açıdan kıskaç uygulanıyor. Hak ve sorumluluk gaspı yapılıyor.
Örnek mi? Takip etmişsinizdir, çünkü kamuoyuna yansıdı.
Boğaziçi bölgesi üzerindeki bütün tasarruf hakkı, Büyükşehir Belediyesi`nden alınmak isteniyor. Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek isimlerden oluşan Boğaziçi Başkanlığı kurulmasının ön hazırlığı yapılıyor.
Boğaziçi Başkanlığı imar, yerleşme, yapılaşma gibi yetkilerle donatılıyor.
Belediyeler devre dışı bırakılıyor; yani İstanbullular devre dışı bırakılıyor. Tabii daha önemlisi, Boğaziçi bölgesinin yapılaşmaya açık hale getiriliyor.
Bilindiği gibi Boğaziçi bölgesinde pek çok kaçak yapı mevcuttur. Mevcut düzenlemede, kaçak bir yapı yıkıldığında, adı geçen yere yeşil alan yapılması zorunluluğu bulunuyor.
Tabii ki yeni düzenleme yasalaşırsa, bu zorunluluk ortada kaldırılacak. Yani ulusal-uluslararası ölçekli kalburüstü inşaat firmaları, Boğaziçi`ni yağmalamak için şimdiden hazırlıklarına başlamıştır.
Tabii ki yasa taslağının en dikkat çeken kısmı şu: Mevcut durumda, Boğaziçi öngörümü bölgesindeki yapılaşma bekçi kulübesi, büfe ve çay ocağı ile sınırlıyken, yasa tasarısı taslağında kafeterya, sosyal, kültürel ve spor tesisleri yapılabileceği öngörülüyor.
Eğer bu yasa çıkarsa, üzülerek söylüyorum ki, İstanbul`un kültürel-tarihsel önemini tamamlayan Boğaziçi, talan edilecektir. Birkaç on yıl sonra tanınmaz hale gelecektir. Boğaziçi yok olmanın arifesindedir.
Değerli Konuklar,
Sadece Boğaziçi değil, bütün bir İstanbul adeta yok edilmek isteniyor.
Evet, Kanal İstanbul projesinden söz ediyorum.
Değerli Hocamız İlhan Avcı, Kanal İstanbul projesiyle ilgili bir soru üzerine, "Şehir şu an batan bir gemidir ve bu yükü kaldırması mümkün değildir." demiştir.
Bilim çevreleri, yerel yönetimler karşı çıkıyor. Ancak siyasi iktidarın Kanal İstanbul inatlaşması sürüyor.
Elbette karşı çıkacağız, direneceğiz, hukuki yollara başvuracağız.
Ancak başaramazsak, bilmenizi isterim ki birkaç on yıl sonra ne İstanbul ne de Boğaziçi öngörünüm bölgesi kalacak. "Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul" şarkısı, nostalji olmanın ötesinde anlam içermeyecek.
Değerli Meslektaşlarım,
Sorumuz şudur: İstanbul`un asıl ihtiyacı nedir?
75 milyar harcayarak çılgın bir proje gerçekleştirmek mi yoksa deprem güvenliği dahil bu kaynağın temel sorunları çözmek için kullanılması mı? Yoksa deprem bekleyen bir kent olarak, kentin depreme hazırlıklı hale gelmesi mi?
Geçtiğimiz Eylül ayı içerisinde gerçekleşen 5,8 büyüklüğündeki deprem yapılarımızda dikkate değer bir olumsuzluk yaratmasa da, büyük oranda tamamlandığı ifade edilen güçlendirme çalışmalarının yetersiz olduğu ya da güçlendirme çalışmalarının sağlıklı yapılmadığı açığa çıktı.
Yüzbinlerce insan betona boğulmuş sokaklarda panik ve çaresizlik içinde nereye gideceğini, ne yapacağını bilemez halde kaldı.
İlginç bir şekilde iletişim altyapısı çöktü, kilitlendi, insanlar haberleşemedi.
Değerli Meslektaşlarım,
Biz tam yirmi yıldır 1999 depremlerinin her yıldönümünde İstanbulun depreme hazır olup olmadığını soruyoruz.
Hazır olmadığı anlaşıldı ama siyasi iktidarın bunun farkında oluğunu söylemek mümkün değil. Eğer farkında olunsa, olası İstanbul depreminin tahmini yıkıcı sonuçlarını hafifletme doğrultusundaki çalışmalar için yeniden start verilebilir, başlayanlar hızla tamamlanır, deprem toplanma alanlarının sayısı ihtiyacı karşılayacak oranda çoğaltılabilirdi.
Hiçbir konuda kaygıları ortadan kaldıracak adımlar atılmadığını görüyoruz.
Neyi görüyoruz peki? Kanal İstanbul projesi start verileceğini?
Burada sorumuzu tekrarlayalım:
Madem, Kanal İstanbul için 75 milyarlık bir bütçe yaratabiliyorsunuz, neden bu kaynağı İstanbul`un depreme hazırlanması için kullanmıyorsunuz?
Şubemiz yıllardan bu yana, gerek İstanbuldaki yapıların durumu, gerek deprem toplanma alanları gerekse deprem sonrası afet yönetimi konusundaki sorunları ülke gündemine taşımış, yapılaşmaya açılan alanları kamuoyuyla paylaşmıştır.
Bizim her afet sonrası yaşananlara kader deme lüksümüz yoktur. Ülkemizde bu kaderi değiştirecek sizler gibi çok değerli meslektaşlarımız vardır. Buna rağmen aradan geçen bunca zamanda hala kayda değer bir yol katedemediğimizi görmek bizleri üzmektedir. İsyanımız bunadır.
Değerli Konuklar,
Ülkemizin ekonomik açıdan büyük bir kriz içerisinde olduğu artık saklanamıyor.
Elbette inşaat sektörü de krizdedir; binlerce konut elde kalmıştır, büyük ölçekli inşaat firmaları iflasın eşiğindedir. Ekonominin tek motoru olduğu bilinen inşaat bile bu durumdaysa, diğer işkollarının ne halde olduğunu özetlemeye bile gerek kalmayabilir.
Ancak insanların işsizlikten, açlıktan intihar ettiği bir dönemde başka ekonomik verileri tartışmaya açmak bile kaybettiğimiz insanlara saygısızlık olacaktır.
Ancak yine de söylemek durumundayız. İnşaat sektörünün krizde olduğunu anlamak için meslektaşlarımızın karşı karşıya bulunduğu işsizliğe, düşük ücretlere, iptidai çalışma koşullarına bakmak yeterlidir.
2019-2020 eğitim döneminde inşaat fakültelerinin kontenjanları boş kalmıştır.
Evet, aramızda üniversitelerimizden değerli akademisyen meslektaşlarımız bulunuyor.
Bugüne kadar inşaat mühendisliği eğitiminin niteliği üzerine defalarca tartıştık, sorunları ve çözüm önerilerini masaya yatırdık. Ancak ilk kez inşaat mühendisliği bölümlerinin boş kaldığını gerçeği ile yüz yüze kaldık.
Bunun anlamı açıktır: gençler inşaat mühendisliğinde gelecek görmüyorlar demektir. Elbette bu durumun sorumlusu karar vericilerdir ancak bizler de sorununun çözümü için neler yapılabileceği üzerine düşünmeli, tartışmalıyız. Aksi takdirde ilerleyen günlerde mesleğimiz daha da itibarsızlaştırılacak ve bu durum kalıcı hale gelecektir.
Saygıdeğer Meslektaşlarım,
Değerli Konuklar,
Mesleğimize, meslek alanımıza, meslek odamıza ve memleket meselelerine dair pek çok konu bulunuyor tartışılması gereken. Ancak etkinliğimizin asıl odağını dağıtmamak gerektiğini düşünerek konuşmamı uzatmayacağım.
Bugün meslekte 40, 50 ve 60 yılını tamamlayan meslektaşlarımız için bir araya geldik. Birlikte hoş saatler geçirmek istiyoruz.
Öncelikle sizlere hem bir kez daha hoş geldiniz diyor hem de teşekkür ediyorum. Sevdiklerinizi, dostlarınızı yalnız bırakmadınız. Bir taraftan bizleri onurlandırdınız, diğer taraftan onları mutlu ettiniz.
Sözlerime burada son veriyor, bugünkü mutluluğun daim olmasını diliyorum.
Kaç yıl geride bırakılırsa bırakılsın, her yeni günün yeni bir başlangıcı müjdelediğini hatırlatarak, hepinize saygılar sunuyor, iyi eğlenceler diliyorum.