??İnşaat Mühendisleri Odası çözüm ortağı olarak görülmelidir??

Şubemiz Üyesi ve İstanbul Milletvekili Hayrettin NUHOĞLU TBMM Deprem Komisyonu?nda Çevre ve Şehircilik Bakanına hitaben mesleğimiz, meslek alanlarımız ve Şantiye Şefliği kampanyamız ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu

Eklenme Tarihi: 18/03/2021

 

Şubemiz Üyesi ve İstanbul Milletvekili Hayrettin NUHOĞLU

TBMM Deprem Komisyonu`nda  Çevre ve Şehircilik Bakanına hitaben mesleğimiz, meslek alanlarımız ve Şantiye Şefliği kampanyamız ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu

"İnşaat Mühendisleri Odası çözüm ortağı olarak görülmelidir"

Sayın Hayrettin NUHOĞLU`nun kampanyamız ile ilgili açıklamalarında aşağıdaki konulara yer verdi.

"Sayın Bakan konuşması sırasında "Hep beraber çözeceğiz." dedi, çok doğru bir ifadeydi bu ama o kapsamda saydıklarının arasında ne yazık ki mühendis odalarını duyamadım. Nasıl bir şey ise mühendis odaları ve mühendisler bu deprem konusunda dışlanmış gibi. Bana kalırsa bu deprem konusunu çözmekteki en önemli kritik nokta, İnşaat Mühendisleri Odası çözüm ortağı olarak görülmelidir. Bunun yanında jeoloji, jeofizik ve harita kadastro mühendisleri de aynı derecede önemli olmakla birlikte inşaat mühendislerinin Gökan Bey değindi ama ben biraz daha netleştirmek istiyorum. Her şantiyede, her binada mutlaka en az 1 inşaat mühendisi bulunmalıdır, görevli olmalıdır. Burada tabii, zamanı değil, öyle tecrübelerimizi dile getiririz ki... Komisyon Başkanımız Sakarya` da görmüştür; ben deprem olduğu sabah Sakarya`ya gittim, bütün bölgeleri gezdim, benim de inşaatlarım vardı orada, Yalova` da, sapasağlam görünce mutlu oldum. Ama bu bize o kadar büyük tecrübeler kazandırdı ki o tecrübelerimizi biz şimdi bir şekilde uygulamaya koydurmak zorundayız. Binaların her birinin başında, o binanın sorumlusu bir şantiye şefi olmalıdır. O şantiye şefleri okullardan çok yetersiz mezun oluyor. Bunun eğitilmesini İnşaat Mühendisleri Odası tamamlayacak, hatta İnşaat Mühendisleri Odası ona yetkinlik belgesi verecek bence.

Bunları da göz önünde bulundurduktan sonra bir önemli konuyu da son olarak söyleyeceğim. Doğal afetlerle ilgili -sadece deprem değil- mutlaka ihtisas mahkemeleri kurulmalıdır. Bu ihtisas mah kemeleri aynı zamanda bilirkişileri tayin ederken de bilen kişilerden ve namuslu kişilerden seçmeli. "Şantiye Şefliği konusundaki konuşması ile birlikte TBMM Deprem Komisyonu"nda gerçekleştirdiği detaylı değerlendirmeler ile konuya açıklık getirdi.

    "Değerli üyeler, alınması gereken tedbirler konusunda Komisyon olarak elbette bir sonuca varılacak ve bunu rapor hâline getirilecek. Ben katkı sağlayacağını umduğum önerilerimi şimdiden sunmak istiyorum. Şunu da belirtmeliyim, başarı sağlamak için bu raporda açıklanacak hususların takip edilmesi ve uygulamasının sağlanması her şeyden önemli ve önceliklidir çünkü geçmiş raporlarda ben bunu çok açık görüyorum, orda kalmamalıdır.

    1) 1999 depreminden hemen sonra Türkiye Büyük Millet Meclisinde kurulan araştırma komisyonu raporunun öneriler bölümünde şöyle denilmektedir: "Planlama ve yapı sektöründe görev alan mühendislik uzmanlık alanlarının, yetki ve sorumluluklarını belirleyen meslek yasaları çıkarılmalıdır. Odalara, üyelerini denetleme yetkisi verilmeli ve odalar sorumlu tutulmalıdır." Bu önerilerin bırakın uyulmasını, âdeta tersi yapıldı ve bütün mühendis odalarının beklediği, meslek yasaları hâlâ çıkarılamadı. Odaların yetkileri iyice kısıldı, devre dışı bırakıldı ve hatta özellikle belirtmek istiyorum, odalar itibarsız hâle getirilmeye çalışıldı. Şimdi, benim önerim şu, bu yasaların en kısa zamanda çıkarılması sağlanmalıdır.

    2) Deprem dâhil bütün doğal olaylarla ilgili değişik bakanlıklara bağlı, birden çok kurum olunca kurumlar arasında veri akışının düzenli olmadığı, sunumlardan anlaşılmaktadır. Koordinasyonu sağlayacak ve sorumluluğu üstlenecek güçlü bir otoriteye ihtiyaç olduğu ortaya çıkmaktadır. Sorumluluk verilecek kişi aynı zamanda yetkilendirilmeli, merkezî yönetimde de mahallî idarelerde de takip edilince işler hızlanır ve kontrol altına alınır.

    3) Burada birçok üye değinmiş, deprem sırasında, deprem sonrasında yapılması gereken her şey tespit edilerek çok yetersiz olduğunu gördüğüm -şimdi hazırlanmış olan sonuç başlıklarına bakınca orada da var- eğitimler ve tatbikatlar hızla arttırılarak devam ettirilmelidir. Ev hanımları da kapsam içerisine alınmalı ve mutlaka onlara yönelik eğitimler de yaygınlaştırılmalıdır.

    4) İstanbul öncelikli olmak üzere, deprem sonrası ortaya çıkacak ekonomik sorunların belirlenmesi ve çözüm önerileri üzerine kapsamlı çalışmalar yapılması önemli ve gereklidir. Sadece "deprem sonrası ekonomi" konulu bilimsel bir toplantı en kısa zamanda yapılmalıdır. Bunu çok önemsiyorum, "deprem sonrası ekonomi" konusu eğer önceden hazırlanmazsa... Başlıklara baktım, şu anda gözüme çarpmadı böyle bir başlık ama çok önemsiyorum.

    5) Diri faylar çevresindeki yerleşim yerleri öncelikli olmak üzere, bundan sonra bütün inşaatlarda ister altyapı ister üst yapı, güvenli yapılaşmayı sağlayacak denetim sistemi etkin hâle getirilmelidir. Denetimlerin etkin olamamasının 2 önemli sebebi olduğunu düşünüyorum.

    Birincisi, denetim bürolarının ekonomik sebeplerle zor durumda olmalarıdır. Defalarca değişen yönetmelik bürokratik sıkıntıları artırdığı gibi, zaten çok yetersiz görünen ödemelerin de gecikmesine de yol açmaktadır. Bizzat bu konuyu denetim bürosu sahiplerinden aldığım bilgilere göre aktarıyorum.

    İkincisi, belediyelere yapılan mühendis atamalarının keyfî olarak belediye başkanları tarafından yapılmasıdır. Bazı büyükşehir belediyeleri hariç tutulabilir ama diğer belediyelerde atamaların tanıdık vasıtasıyla gerçekleştirilmesi dolayısıyla, mühendisler özgürce görev yapamadıkları için denetim işi aksamaktadır. Denetim otoritesinin güçlendirilmesi için işe alımlarda liyakati esas alan bir sistem getirilmeli, mühendislere yetki ve sorumluluk mutlaka verilmelidir.

    6) İnşaat yatırımlarında görev alacak bütün unsurlar; işveren, taşeron, mühendis, teknisyen, kalfa, usta ve işçiye kadar herkes yaptığı işin görev şuurunu benimsemelidir.

    Burada inşaat mühendisleri üzerinde biraz durmak istiyorum. İnşaat mühendislerinin bilgi birikimi ve emeklerinin ürünü olan yapılarda yaşıyor ve çalışıyoruz. Ben de bir inşaat mühendisiyim. O hâlde inşaat mühendislerine yetki ve sorumluluk verilmeli ve iyi yetişmeleri sağlanmalıdır. Öncelikle eğitim altyapısının ve şartlarının geliştirilmesi gerekir.

    Ülkemizde 150 bin civarında inşaat mühendisi var, toplamda 135 inşaat mühendisliği bölümü var, buralardan her yıl 10 bin inşaat mühendisi daha sayıya eklenmektedir. Toplam nüfusumuza göre her 550 kişiye bir inşaat mühendisi düşerken dünyanın birçok ülkesinde ortalama 1.250 kişiye bir inşaat mühendisi düşmektedir, çok büyük fark var arada.

    Üniversitelerin birçoğunda yeterli öğretim üyesi bulunmadığından, kaliteli mühendislik eğitimi verilememektedir. Temel bilgi ve beceri yanında, stajlardaki eksikliklerle mezun olan inşaat mühendisleri, uygulamada yetersiz kalmakta ve çok sayıda inşaat mühendisi de maalesef işsiz dolaşmaktadır. Esasen, hatalar zinciri okula girişte yani Yükseköğretim Kurumları Sınavında başlamaktadır.

    Sınavlarda inşaat mühendisliği bölümüne girmek için ilk 300 bine girmek başarı sıralaması olarak kabul edilmiştir. Bu yıl üniversitelerin inşaat mühendisliği bölümlerindeki kontenjan sayısı 8.271`e düşürülmüş ama kontenjanlardan üçte 1`i boş kalmıştır. Artık demek ki çocuklarımız işsiz kalınca bu bölümleri tercih etmiyorlar ama buna rağmen YKS sonuçlarına göre başarı sırası 300 bininci olan bir öğrenci bir inşaat mühendisliği bölümüne girebilmiştir, Diyarbakır`daki üniversitenin inşaat mühendisliği bölümüne 300 bininci sıradan girmiştir.

    Değerli arkadaşlar, bu konuda her biriniz bu üniversitelerde ders veren hocalarımızla görüştüğünde çok rahat bir şekilde görmüşlerdir, ben çok konuşuyorum, İstanbul`daki büroma çok sayıda arkadaşlarımız geliyor. En basit bir geometrik şeklin alanını bile hesaplamaktan aciz olan inşaat mühendisleri biliyoruz. Hocalar bunları anlatırken utanarak anlatıyorlar. Çünkü liselerden bomboş geliyorlar. 300 bininci sıradan -bir evvelki sene sonuçları, ben Mecliste birkaç defa konuştum- matematikten sadece 2 soru yapıyor 40 sorudan, fizik eksiye düşüyor, kimya eksiye düşüyor ama inşaat mühendisliği bölümüne giriyor. Bu, kabul edilebilir bir durum değildir.

    İnşaat mühendisliği için belirlenen en düşük 300 bininci başarı sıralaması acilen değiştirilmelidir. Matematik, fizik ve kimya sorularından en az yarısını doğru cevaplandırmış, ilk 50.000`inci sıradaki öğrencilerinden seçilerek ve de kontenjanların en az yarıya düşürülerek inşaat mühendisliği bölümlerine öğrenci alınması şarttır. Çok sayıda, iyi yetişmemiş inşaat mühendisine değil, iyi yetişmiş, yeterli sayıda inşaat mühendisine ihtiyacımız vardır. Eğitim kadrosunun, programların ve staj imkânların sağlanması yanında teknik bütün konularda çözüm ortağı olarak İnşaat Mühendisleri Odasının muhatap alınmasının da gerekli olduğunu belirtmek istiyorum. Etkinliği ve sorumluluğu artan İnşaat Mühendisleri Odasının hizmet arzusuyla dolu yeni mezun bütün inşaat mühendislerine zaten var olan meslek içi eğitimlerini artırarak önemli bir ihtiyacı karşılaşacağına inanıyorum. Aslında diğer bazı mühendislik dallarında durum farklı değildir; mimarlık, şehir plancıları ve jeoloji, jeofizik, harita kadastro mühendisleri bölümlerinde de geniş puanlı kontenjan ve eğitim şartları gerçekçi olarak düzeltilmelidir.

    7) Şehirlerimizdeki yapıların çoğunluğunun ekonomik ömürlerini tükettiği burada birçok üye arkadaşımız tarafından ifade edildi. Eski yönetmeliklerle zemin etüdü yapılmamış, mühendis eli değmemiş, standartlara uymayan malzemelerle ve de kötü işçilikle yapılan binaların bazılarına seçim önceleri ilave edilen kaçak katlar da eklenince durumun vahameti daha iyi anlaşılmalıdır. İmar barışında beyan esasına göre kaçak yapıların tamamı kayıt altına alınmıştır. Bu bilgiler dönüşüm için bir kolaylık sağlayabilir. İstanbul başta olmak üzere deprem geçiren veya yakın tehdit altında bulunan yerleşim yerlerinde depreme dayanıklı olmayan bütün yapılar en zayıf halkadan başlamak suretiyle hemen dönüştürülmelidir.

    8) Güçlendirmeler kalıcı olmamalıdır, acil durumlarda kısa süreli bir çözüm olarak düşünülmelidir. Silivri depreminde ağır hasar gören okul binalarının bir kısmı güçlendirme yapılmış binalardır. Burada İstanbul Valiliği sunum yaparken bunu ben dile getirmiştim, daha sonra bilimsel esaslara göre yapıldığı için böyle bir şey görülmedi ama öncekilerde maalesef görüldüğünü ifade ettiler.

    9) Malzeme konusunda standartlara uyulması için mutlaka bir denetleme ağı kurulmalıdır.

    10) Jeoloji, jeofizik ve harita kadastro mühendisleri de çözüm ortağı olarak yapılaşmada görev almalıdır. Bütün doğal afetlerle mücadelede bu mühendisler mesleklerini icra etmek için görev beklemektedirler, sadece bana değil, zannediyorum her birinize bunlar uzun uzun mektuplar yazmışlardır, bilgiler göndermişlerdir ve isteklerini dile getirmişlerdir. Onlara büyük iş düştüğünü kabul etmeliyiz. Henüz tamamlanmamış zemin ve yer altı çalışmalarının kısa zamanda bitirilmesi ve imar planlarına işlenmesi çok önem arz etmektedir. Bununla birlikte bütün ülke için diğer doğal afetleri de kapsayacak şekilde risk haritaları kısa sürede hazırlanmalıdır.

    11) Yine birçok üyenin ifade ettiği gibi, erken uyarı ve acil müdahale sisteminin tehdit altındaki bütün yerleşim yerlerinde kurulmasının tamamlanması gerekir.

    12) Geçici toplanma ve barınma alanlarının yeterli büyüklükte olması ve o alanlarda sosyal ihtiyaçların karşılanabilmesi için mutat aralıklarla denetlenmesi ve güncellenmesi sağlanmalıdır. Örnek olması için söylüyorum: İstanbul Kadıköy`deki 33.000 nüfuslu kendi mahallemde sadece 2 dönümlük çocuk parkı toplanma yeri olarak görülmektedir, bu parkta deprem konteyneri hiçbir zaman görülmedi, zorunlu ihtiyaçları karşılayacak hiçbir hazırlık da yapılmadı. Burada konuşulanlara ben inanmıyorum. Toplanma yeri konusunda konuşulanlar gerçekleri yansıtmamaktadır. İstanbul`da ben birçok ilçeye, birçok muhtara bizzat kendim giderek, bazı belediye başkanlarını da ziyaret ederek bu konuyu sordum, aldığım cevaplar bundan farklı değildir. Kâğıt üzerinde gösterilen toplanma alanları çoktur ama biraz evvel verdiğim örnekte olduğu gibi insanların oraya toplanması asla mümkün değildir, üst üste yığsanız bile sığmaz. Ne gerekli malzemeleri ihtiva eden konteyner var ne de sosyal ihtiyaçları karşılayacak herhangi bir hazırlık.

    13) Kentsel dönüşümün çıkartılan kanunlara, verilen sözlere rağmen sağlanamadığı ve tehdidin daha da büyüdüğü açıktır. Diğer taraftan TOKİ, Emlak Konut, KİPTAŞ ve PORTAŞ gibi kuruluşlarla dönüşümün sağlanamadığı görülmüştür. Bu kuruluşlar önceki yıllarda maksatlarını aşarak özellikle büyükşehirlerde lüks konutlar üretip piyasaya sürerek, para kazanan kuruluşlara dönüşmüştü. Şimdi yani bu son dönemlerde konut üretimi sosyal bir konut üretme anlayışına dönmüştür ama bu hızla yeterli olmaktan çok uzaktır.

    Burada TOKİ`ye ayrı bir yer ayırmak istiyorum: TOKİ, seçim kaybeden, aday listelerine giremeyen siyasetçiler için sus payı ve arpalık olarak kullanılmıştır. Birçok örneğine bizzat şahit oldum, burada detaylı örnekleri vermeye mecbur bırakılmayacağımı umuyorum. Anadolu`nun birçok yerleşim yerinde arsa sıkıntısı olduğundan TOKİ konutlarının, doğal afetlere maruz kalabilecek yerlerde yapıldığını da söylemeliyim. Deprem gibi sel ve heyelanların çok uzun aralıklarla görülebileceği hesap edilmeden, iyi araştırılmadan, risk haritaları da olmadığından bu yapılaşma gerçekleşti. Artık bu duruma son verilerek güvenli yapılaşma alandan başlayarak mutlaka gerçekleştirilmelidir.

    14) 23 Ekim 2011 yılında Van Erciş`te meydana gelen depremle ilgili bir olayı hatırlatıp bu olay üzerinden aksayan bazı yönleri ortaya koymak istiyorum.

    Değerli arkadaşlar, bu konu son kırk yılın bir özeti de sayılabilir. 1979 yılında bir inşaat mühendisi Erciş`te 2 blok üzerinde, zemin, artı, 2 kat olarak proje hazırladı, dükkân, artı, ofis katları, 2 kat olarak. Bu inşaat mühendisi projeden sonra aynı zamanda fennî mesulü oldu yani teknik uygulama sorumlusu oldu. Bu bilgileri çizim yaparak, bizzat bana gelerek anlattığı için net olarak ifade etmek istiyorum çünkü sonucunda bir yere varacağız. 1979`da inşaat malzemelerinin temin edilmedi zorluk yaşandığı bir dönem, hatırlayan arkadaşlar olacaktır, inşaatın sadece zemin katları yapıldı, üstleri yapılamadı. Proje sorumlusu bu arkadaş Erciş`ten ayrılarak başka bir şehre yerleşti. On bir yıl sonra, 1990 yılında ruhsat yenilenmeden, ofis katları konuta çevrilmek suretiyle, 2`şer kat yapıldı, inşaat tamamlandı. Konuta çevrilirken salon yapmak için bazı kolonlar ortadan kaldırıldı. On dört yıl sonra, 2004`te bu defa bir başka mühendis tarafından yeni bir proje yapıldı. 300 metre mesafedeki belediyeden ruhsatlar da alındı. A blokta 2 kat, B blokta 1 kat ilave edildi, o yanlış yapılan 2 katın üzerine yapıldı bunlar. Aradaki ruhsatsız, kaçak yapıldığı anlaşılan 2`şer kat ve kesilen kolonlar görmezden gelindi. Yedi yıl sonra, 2011`de 6,7 büyüklüğündeki depremde bu 2 blok yerle bir oldu. 2 kat daha ilave edilip 5 kata çıkan binada 10 kişi hayatını kaybetti. Sonrasında konu mahkemeye intikal etti. Bilirkişi inceleme yaptı, rapor hazırladı. Geçen ay mahkeme de kararını verdi. Bilirkişi raporunda çöküşün nasıl kaynaklandığı tespit edemedi. Mahkeme, ilk mühendis, son mühendis ve yapı sahiplerine sekizer yıl hapis ve bir buçuk yıl da meslekten men cezası verdi. Altıda 1 oranında indirim yapılarak cezalar altı yıl sekiz aya indirildi. Ceza paraya çevrildi, günlüğü 20 liradan 48.000 lira para cezası uygun görüldü. Bunun da 24 eşit taksitte ödenmesine karar verildi.

    Şimdi, ilk proje sahibi olan inşaat mühendisi bu karara isyan ediyor, gerçekten isyan ediyor ama diyor ki: "Ben katilsem cezalandırılmalıyım. Değilsem de 10 kişinin hayatı bu kadar ucuz olmamalıydı. Benim projemi değiştirip kolonları ortadan kaldıran mühendis, 2`şer kaçak kata göz yuman belediye, sonra çizilen projeyi onaylan mühendisler ve ruhsat veren belediye yetkilileri ve inceleme yapan bilirkişi heyeti bu karardan vicdan azabı duyuyorlar mı duymuyorlar mı? Bu kararın benzer olaylar için caydırıcı bir tarafı olabilir mi? Verdiğim örnekte olduğu gibi, yıllarca süren isabetsiz bilirkişi raporları ve bu raporların bile okunmadığı, caydırıcı özelliği olmayan mahkeme kararlarını her birimiz pek çok defa görmüşüzdür. Öncelikle şunu söylüyorum: Bilirkişilik müessesi böyle devam edemez, mutlaka düzeltilmelidir ve bilirkişi heyetini oluşturacak kişiler işi bilen kişilerden ve üstelik iyi ahlak sahibi olan kişilerden seçilmelidir. Deprem ve diğer doğal afetlerle ilgilenmek üzere ihtisas mahkemeleri en kısa zamanda kurulmalıdır. Çok önemli gördüğüm önerilerimden bir tanesi de budur.

    15) Son önerim ise 12 Kasım Afet Eğitimi Hazırlık Günü`nün "Haftası" olarak değiştirilmesidir. Bir hafta boyunca bütün iletişim kanalları en verimli şekilde kullanılarak halk bilgilendirilmeli, yoğun bir eğitim ve tatbikat programı bu hafta içerisinde uygulanmalıdır.

    Değerli Üyeler, tedbir almak söz konusu olunca kaynak gerekeceği tabiidir. Ben düşündüklerimi söyleyeceğim. Hepsinin gerçekleşmesi mümkün olmayabilir ama bazıları bazı üyelerimizi kızdırabilir de ama ben gerçekleşme ihtimali ne olursa olsun kentsel dönüşüm için kaynak gerektiğini biliyorum ve onun için bu önerilerimi yapacağım.

    1) İlk akla gelen fonlarda toplanan paralardır. Ne kadarı nerelere harcandı, kullanılabilecek bir kaynak kaldı mı? Bunları bilmek isteriz.

    2) İsrafa son verilmelidir. Uçaklar, makam araçları özellikle de Külliye`den başlayarak her türlü gösteriş sona ermelidir. "Niye oradan başlayarak?" diyorum çünkü halk arasında bilinen orada çok şatafatlı bir hayat var zannediliyor, ben bilmiyorum detayını ama basına yansıyan bilgilerden makam araçları çok, uçaklar çok, kurulan sofralar çok lüks, sabahlara kadar milyonlarca liralık elektrik parası ödeniyor. Dolayısıyla oradan başlamak suretiyle ihtiyaç fazlası olan araçlar, uçaklar satılmalı, bunlar kaynak oluşumuna katılmalıdır. Bu aşırı tüketim alışkanlığından vazgeçilmelidir. Buradan önemli bir kaynak sağlanabileceğini düşünüyorum.

    3) Kamu yatırımlarında haksız kazançlara fırsat verilmeden, gerçek bedeller üzerinden ihalelerin gerçekleştirilmesiyle ciddi kaynaklar oluşacaktır. Bunun için Kamu İhale Kanunu, öyle on sekiz senede defalarca değiştirilmek yerine uluslararası standartlara uygun olarak yarışmacı ve şeffaf olarak kalıcı hâle getirilmelidir.

    4) Doğalgaz ve bunun gibi bazı dış alımlarda yüksek fiyatların normale çekilmesiyle yapılacakta tasarruf da bir kaynak oluşturulabilir. Avrupa ülkelerinin 2 katından fazla fiyatlarla doğalgaz alındığı söylentileri gerçek değilse, fiyatlar açık olmalıdır. Burada devlet sırrı söz konusu olmamalıdır.

    5) Garanti ödemeleri olan köprü, tünel, otoyol, havalimanı ve hastaneler gerçek değerleri üzerine makul müteahhitlik kârı eklenmek suretiyle geri alınmalıdır. Bu haksız ödemelerin bütçede en önemli gider kalemlerinden birisi olduğunu göz önüne alırsak, ileriye doğru ne kadar büyük bir kaynağın oluşacağını hesaplayabiliriz.

    6) Faiz ödemeleri azaltılmalıdır. Devlet çarkını döndürmek için sürekli borçlanarak daha fazla faiz ödemek yerine, tüketim ekonomisi modelinden vazgeçilerek, üretim ekonomisi modeline dönülmelidir.

    7) Kanal İstanbul için kaynak bulunabiliyorsa, kanal yerine depreme öncelik verilmelidir. İstanbul`un deprem sorunu kökünden çözülmeden Kanal İstanbul`dan söz edilmemelidir.

    8) Yurt dışına götürülen paraların çok büyük miktarlara ulaştığı iddia edilmektedir. Zaman zaman çıkartılan ve her defasında son denilen kanunlara rağmen, kaçırılan paraların çok azı geri gelmektedir. Buna bir çözüm bulunmalıdır.

    Değerli üyeler, hazırlayacağımız raporun, güven verici ve doğru işlerin yapılacağına olan inancı artıran bir rapor olmasını istiyorsak, mutlaka öncekilerden farklı bir tarafının da olması gerekir. Bence en önemli fark, anlaşılır ve uygulanabilir olması yanında, yaptırım gücünün olması ve yaptırım yollarını da ortaya koymuş olması gerekir.

    Sonuç olarak şunu söylemeliyiz: Sağlam olan yapılar kalacak, sağlam olmayanların tamamı yıkılıp yeniden yapılacak, bundan sonrakilerin tamamı da güvenli şekilde yapılaşacaktır."

 

TMMOB
İnşaat Mühendisleri Odası