Şube Başkanımız Nusret SUNA?nın 9. Türkiye Deprem Mühendisliği Konferansında yapmış olduğu açılış konuşması 02.06.2021

Eklenme Tarihi: 02/06/2021

 

Şube Başkanımız Nusret SUNA`nın 9. Türkiye Deprem Mühendisliği Konferansında yapmış olduğu açılış konuşması 02.06.2021

 

Sayın Katılımcılar,

Bilim ve Düzenleme Kurullarının Saygıdeğer Üyeleri,

Sevgili Meslektaşlarım,

Türkiye Deprem Mühendisliği Konferansını şahsen ve İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi adına selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce Konferansın düzenlenmesine katkı sunan meslektaşlarıma, Düzenleme ve Bilim kurullarının değerli üyelerine, çağrılı konuşmacılara, bildiri sunan bilim insanlarına teşekkürlerimi sunuyorum. Konferansı çevrimiçi olarak takip eden arkadaşlarımıza saygılarımı iletiyorum.

Değerli Katılımcılar,

Sizi bu kadim kentte ağırlamak isterdik. Ne yazık ki bunu yapamıyoruz. Salgın nedeniyle konferansımızı çevrimiçi gerçekleştireceğiz. Şimdiye dek bu şekilde pek çok etkinlik gerçekleştirdik ancak çevrimiçi bir konferansı ilk kez yapacağız. Olası aksaklıklar için şimdiden özür diliyorum.

Evet, bu yıl Deprem Mühendisliği Konferansının 9.`su için toplandık.

Bunun anlamı açıktır. Deprem mühendisliği alanında ciddi bir birikim yaratılmış, önemli üretim sağlanmış, bilim çevrelerinin, üniversitelerin, mühendislerin, mimarların ve şehir plancılarının bir başka ifadeyle toplumun kullanımına sunulmuştur.

Şu noktayı vurgulamam gerekiyor. Meslek örgütümüz yıllardır deprem üst başlığı altında çok sayıda bilimsel etkinlik gerçekleştirmektedir. Üniversitelerle işbirliği içerisinde, konunun paydaşlarını da kapsayarak geoteknikten afette haberleşmeye, kentleşme politikalarından imar planlarına, hazır betondan yapı denetime kadar pek çok konu uluslararası katılma açık sempozyum, konferans ve kongrelerde ele alınmakta ve önemli çıktılar elde edilmektedir.

Bütün bunlar meslek alanımızın teorik çerçevesini zenginleştiren çalışmalar olarak kayıt altındadır.

Deprem Mühendisliği Konferansı da bu etkinliklerin en önemlilerinden biridir. Disiplinler arası eşgüdümün çatısı sayılan deprem mühendisliğinin taşıdığı öneme ayrı bir parantez açılmalıdır. Çünkü deprem mühendisliği, zemin yapı ilişkisinden başlayarak güvenli yapı üretiminin sağlanması için bütünlüklü çözüm üreten bir bilim dalıdır.

Elbette bizler bunun taşıdığı anlamın bilincindeyiz. Deprem mühendisliği başlığında ısrar ederek kamuoyunun, daha doğrusu kamu adına karar verme ve uygulama yetkisini elinde bulunduranların bunun bilincine varmasını, kentlerimizi ve yapılarımızı deprem mühendisliğinin ilkeleri rehberliğinde depreme hazır hale getirmesini bekliyoruz. Israrımızdaki inatçılığımızın nedeni budur.

Değerli Katılımcılar,

Türkiye bir deprem ülkesidir. Topraklarının büyük bölümü deprem kuşakları üzerindedir. Yine nüfusunun büyük kısmı deprem bölgelerinde yaşamaktadır. İstanbul, İzmir, Bursa, Kocaeli gibi nüfusla birlikte sanayi üretimimizin de yoğunlaştığı büyük kentlerimiz deprem tehlikesi altındadır.

Depremin bir doğa olayı olduğu, yıkıcı etkisinin ise yapılaşma ile doğrudan ilintili olduğu bilinmektedir. Çünkü kentlerimizin deprem tehlikesine göre planlandığı ve yapılarımızın deprem güvenliğine sahip olduğunu söylemek mümkün değildir.

Bu konuda birkaç noktaya temas etmekte fayda görüyorum. Yapı stokumuzun dikkate değer bir kısmı ruhsatsızdır, yani mühendislik ve mimarlık hizmeti alınmadan üretilmiştir. Dönem dönem çıkarılan imar afları ile kaçak ve sağlıksız yapılar adeta ödüllendirilmiş, yapı stokunun iyileştirilmesi süreci sekteye uğratılmıştır.

Yapılarımızın tasarım, yapım ve denetim sisteminin ciddi sorunları vardır. Kentlerimiz altyapıdan ulaşıma, deprem sonrası haberleşmeden deprem toplanma alanlarına kadar depreme göre planlanmamış, deprem bilinci oluşturulamamıştır.

Yapıları depreme karşı güvenli hale getirmek amacıyla başlatılan Kentsel Dönüşüm Projeleri ne yazık ki hedefinden sapmış, daha çok rant değeri yüksek alanlara yönelmiştir. Yine imar politikalarının belirlenmesinde rant yaratma yaklaşımı etkili olmuştur.

Denebilir ki başta İstanbul olmak üzere deprem tehlikesi altındaki kentlerimizde yaşayan vatandaşlarımız adeta kaderleriyle baş başa bırakılmıştır.

Değerli Katılımcılar,

Sorunlar bellidir ve çözüm önerileri açıktır. Hiç kimse bir mucizeden söz etmemektedir. Kentleşme ve imar politikaları rant yaratma hedefinden uzaklaştırılıp toplumsal fayda gözetilerek insan odaklı hale getirilirse, yapı üretim ve denetim sistemi zaaflarından arındırılıp işlevli kılınırsa, popülist yaklaşımlar yerine bilim, teknik ve akıl belirleyici olursa, kentlerimizin ve yapılarımızın deprem güvenliğinin sağlanması, mevcut yapı stokunun iyileştirilmesi için merkezi bütçeden kaynak aktarılırsa, merkezi yönetim-yerel yönetim-toplum işbirliği sağlanırsa, açıkçası ulusal seferberlik ilan edilirse bir doğa olayı olan depremin afete dönüşmesi engellenebilir.

Bu noktada ülkemize özgü bir durum ile karşı karşıya bulunduğumuzu belirtmek isterim. Ne yazık ki Türkiye yanlışlardan ve acılardan yeterince ders alan bir ülke değildir.

Eğer aksi olsaydı, 1999 Marmara depreminden sonra 2011 Van depremindeki yıkımı yaşamazdık. Eğer kamu otoritesi sorumluluklarını yerine getirseydi Ege Denizi merkezli deprem İzmir`de yıkıma yol açmazdı.

İnşaat mühendisleri olarak bu noktaya özellikle dikkat çekmek istiyoruz. Bu bizim yalnızca mesleki değil, aynı zamanda insani ve vicdani sorumluluğumuzdur. 100 kilometre uzakta meydana gelen bir deprem Ege Denizi`ne kıyısı olan yerleşim bölgelerinden yalnızca İzmir`de yıkıma, can kaybına neden oldu.

Demek ki kentleşmede, yapılaşmada merkezi ve yerel yönetimlerin, yapı üretimi ve yapı denetimi paydaşlarının, ayrıca ilgili mevzuatı hazırlayanların ortak sorumluluğu vardır. 

Açıkçası hiç kimse ve hiçbir kurum kentlerimizin, yapılarımızın mevcut durumunun sorumluluğundan kurtulamaz. Meslek örgütü olarak bizler de kurtulamayız.

Meslek örgütümüz sorumluluğunu her fırsatta dile getiriyor, olanakları ölçüsünde olumsuzlukları gidermeye çalışıyor, sadece eleştiren değil aynı zamanda çözüm üreten ve öneren bir tutumla kamuoyunun karşısına çıkıyor. Yeterli mi? Yetmediği ortada.

Meslek örgütümüzün mühendislik eğitiminden güvenli yapı üretimine, imar politikalarından mühendislik uygulamalarının denetlenmesine, yapı denetiminden mühendislerin yetkinleşmesine dönük önerilerinin siyasi erk tarafından genellikle görmezden gelindiğini, zaman zaman görevi olan uygulamalarının dahi engellendiğini ifade etmek durumundayım.

Değerli Meslektaşlarım,

Konferansımızda çok değerli bilim insanları görüş ve yaklaşımlarını bizimle paylaşacak. Bir an önce oturumlara geçilmesini beklediğinizi biliyorum.

Bu nedenle sözlerime son vermeden önce bir kez daha konferansa emek ve katkı verenlere huzurlarınızda teşekkür etmek istiyorum.

Türkiye Deprem Vakfı - Deprem Mühendisliği Komitesi`nin, İstanbul Teknik Üniversitesi`nin, Avrupa Deprem Mühendisliği Birliği`nin, Uluslararası Yapısal Beton Federasyonu`nun isimlerini anmadan geçemeyeceğim. Desteklerinden dolayı hepsine müteşekkiriz.

Bu zor dönemde desteğini bizden esirgemeyen

Resmi sponsorumuz Sarıyer Belediyesi`ne

Ana Sponsorumuz İBB İston`a

Destekleyen sponsorlarımız Emay, Meinhardt, Omega Konsept, Sümer, Teknolojik İzolatör Sistemleri, Türkiye Preabrik Birliği ve Türk Çimento`ya  teşekkürlerimizi sunarız.

Ayrıca konferansımıza yurtdışından katılan bilim insanlarına ne kadar teşekkür etsem kifayetsiz kalacaktır.

Çağrılı konuşmacıları, bildiri sunan meslektaşlarımızı kutluyor, bir kez daha teşekkür ediyorum.  

9. Türkiye Deprem Mühendisliği Konferansının başarılı geçmesini diliyor, tüm katılımcılara saygılarımı sunuyorum. 

 

TMMOB
İnşaat Mühendisleri Odası