Sayı: SİYASİ İKTİDAR İNSAN HAYATINA NE KADAR DEĞER VERİYOR?

12 Kasım Düzce depreminin yıldönümünde, İnşaat Mühendisleri Odası tarafından yapılan açıklama. 11 Kasım 2010
12 Kasım 1999 Cuma günü Düzce`de 7,2 büyüklüğünde bir deprem meydana gelmiş, Düzce, Bolu, Kaynaşlı çevresinde hissedilen depremde can ve mal kaybı yaşanmış, 30 saniye süren sarsıntı, yüzlerce yapıyı değişik oranlarda etkilemiş, bine yakın insanımız hayatını kaybetmiş, binlercesi yaralanmıştır.
12 Kasım depremi, 17 Ağustos depreminden daha az zarara yol açmış olsa da, toplumsal travmanın pekişmesine neden olmuş, geleceğe ilişkin kaygılar günü karartacak boyutlara varmıştır. Şu açık ki; peş peşe yaşanan depremler insanımızın yaşam sevincini, yaşama bağlılığını en alt seviyelere indirmiş, büyük trajediye hızla yaklaşıldığına dair senaryolar Türkiye`yi bir korku ülkesine haline getirmiştir.   17 Ağustos ve 12 Kasım depremlerinin yol açtığı toplumsal psikolojinin ne ifade ettiği, ondan sonraki tarihlerde yaşanan yer sarsıntılarında açığa çıkmış, panik ve çaresizlik duygusu deprem bölgelerinde yaşayan insanlarımızın ortak özelliği olmuştur.   Yaşananlar elbette dramatiktir, doğaldır, depremlerin soyut sonuçlarıdır.   Üzerinde durulması gereken konu, insanları bu psikolojik girdaptan çekip almak, korkularını yenmesini ve geleceğe güvenle bakmasını sağlamaktır. İnşaat Mühendisleri Odası bu noktadan hareketle, Marmara ve Düzce depremlerinden bu yana inatla ve ısrarla, merkezi yönetimi, yerel yöneticileri görev ve sorumluluklarını yerine getirmeye çağırmaktadır.   Elbette her kurum, her meslek odası, her insan üzerine düşeni sonuna kadar yerine getirmeli, kendi alanıyla ilgili görüş ve öneri üretmeli ve kamuoyuyla paylaşmalıdır. Ancak bu, büyük sorumluluğun siyasi iktidarın omuzlarında olduğu gerçeğini gölgelememelidir.   Yarın 12 Kasım depreminin yıldönümü. Bilinir ki, her yıldönümünde olduğu gibi, kurumlar basın açıklaması yapacak, yetkililer anma törenlerinde hamaseti elden bırakmayacak, adet yerine getirilecek, ancak gün 13 Kasıma döndüğünde, depremde yakınlarını kaybedenler sıcak hatıralar ve tarifsiz özlemle baş başa kalacak; geride kalanların yeni bir doğa olayına kurban gitmemesini dileyecek. Acıların yıldönümüne yasak savma günü olarak baktığımız sürece, kaderimiz değişmeyecek.   Bir anlamı olacaksa yinelemekte sakınca görmüyoruz: Türkiye bir deprem ülkesidir. Ülkemiz topraklarının neredeyse tamamı farklı deprem kuşaklarına bulunmakta, nüfusumuzun büyük bölümü deprem tehlikesi altında yaşamaktadır. Ülkemizin yapı stoku tehlikeye davet çıkartacak niteliktedir. Yüzde 40`ının oturulabilir olmadığı, kamu idaresinin yaptığı araştırmalarda yer almaktadır. Güçlendirme çalışmaları aradan geçen zamana karşı mesafe alınmamıştır. Mevzuatımız yetersizdir, ihtiyacı karşılamaktan uzaktır. Bu olumsuz listeyi daha da uzatmak mümkündür. Bütün bunların siyasi iktidar tarafından bilinmemesi de mümkün değildir. O halde geriye şu kalmaktadır: Siyasi iktidarın önceliği insan hayatı değildir.   Sözü fazla uzatmayacağız. Konu insan hayatıysa, `sözün bittiği yerdeyiz` demektir.   Siyasi iktidar ve yerel yönetimler, kentsel dönüşüm projelerine, alt üst geçitlere, boğaz geçişlerine, bağ bahçe düzenlemelerine, denetimden muaf tutulan TOKİ`ye verdiği değeri insanımıza vermemektedir.   12 Kasım depreminin bu yıldönümünde bir kez daha siyasi iktidara soruyoruz. İnsan hayatından daha değerli ne olabilir?

 
TMMOB
İnşaat Mühendisleri Odası