SUYA ERİŞİM HAKKIMIZA SAHİP ÇIKALIM

Eklenme Tarihi: 27/10/2011

İnşaat Mühendisleri Odası`nın Dünya Su Günü ile ilgili yaptığı açıklama. 21 Mart 2010

Suya erişim hakkımıza sahip çıkalım
Dünyanın ve Türkiye`nin su rezervleri her geçen gün azalmaktadır ve bu durum sermayenin iştahını kabartmaktadır.
Siyasi iktidarlar "özel sektörün suyu daha iyi yöneteceği" söylemlerini yaygınlaştırarak suyumuzu sermayeye peşkeş çekmek istemektedirler.
İnşaat Mühendisleri Odası herkesi suya erişim hakkına sahip çıkmaya çağırıyor.
Suyun hayatımızdaki öneminden hareketle Birleşmiş Milletler (BM), bundan 18 yıl önce 1992 yılında 22 Mart gününün Dünya Su Günü olarak kutlanmasını kararlaştırdı. Suyun yönetimi ve tüketimine dair bilinç yükseltme amacı taşıyan Dünya Su Günü`nün bu yılki teması "Su Kalitesi" üzerinde yoğunlaşacak.
Ancak görünen odur ki,BM`nin bu çabası bir sonuç vermemiş durumda. BM`nin raporuna göre halen 6 milyar insanın 1,2 milyarı güvenilir içme suyundan yoksun; 2,4 milyar insan sağlık koşullarına uygun suya erişememekte; suyun erişilemez olması nedeniyle her gün     14-30 bin arasında insan yaşamını yitirmektedir. Raporun 2025 yılı için öngörüsü ise, dünya nüfusunun tahminen üçte ikisinin temiz ve içilebilir sudan mahrum kalacağı yönünde.

Türkiye`nin su rezervleri kısıtlı.
Suyla ilgili dünyayı bekleyen karanlık tablonun bir benzeri de ülkemizde yaşanıyor ve yaşanmaya devam edecek. Su potansiyeli 1000 m³`ten az olan ülkeler "su fakiri" sayılmakta. Ülkemiz, 3690 m³ ile su fakiri sayılmamakla birlikte, su kısıtı bulunan ülkeler arasında yer alıyor. 2030 yılında nüfusumuzun 100 milyona ulaşacağı tahmin edilmekte. Su kaynaklarımızın yüzde 100 verimle kullanılacağı düşünülse bile, su potansiyelimizin artan nüfusla birlikte 1000 m³`e düşmesi ve Türkiye`nin de su sıkıntısı çeken ülkeler arasına girmesi bekleniyor.   
Hali hazırda ülkemiz, günlük su tüketimi itibariyle gelişmiş ülkelerin ötesinde bazı Latin Amerika ve Asya ülkelerinin de gerisine düşmektedir.

Suyumuz yönetilemiyor
Türkiye`de su rezervleri kısıtlı olmasına karşın var olan su kaynaklarımız sağlıklı yönetilmemektedir. Başkent Ankara 2006 yılı kurak geçtiği için yaz ayları boyunca susuz kalırken, 2009 yılının yağışlı geçmesi, birçok ilimizde sel baskınlarının yaşanmasına sebep olmuş ve yetkililer bu durumu "takdir-i ilahi" tespitleriyle geçiştirmiştir.
Oysa biz İnşaat Mühendisleri Odası olarak yaşanan her iki sorunun da suyu yönetememekten kaynaklandığını biliyoruz.
Türkiye`de toplam nüfusun yüzde 68`ine kanalizasyon şebekesi hizmeti verilmektedir. Toplam nüfusun sadece yüzde 34`ü atık su arıtma tesisinden yararlanmaktadır. Bu oran OECD ülkeleri ortalamasının (% 64`ün) ve AB ülkelerinin (Malta hariç) en düşük değeridir. Türkiye`de su kaçağı ve kayıplarının oranı ortalama yüzde 30-40 civarındadır.

Rakamların çarpıcılığı ortadayken, siyasi iktidar su yönetimi konusunda çok temel bir hata yaparak su yönetimini Devlet Su İşleri`nden alarak yerelleşme politikaları çerçevesinde yerel yönetimlere devretmiştir. Kamu kurumlarının tavsiye edilmelerine de denk gelen bu süreç yerel yönetimlere altyapı hizmetleri konusunda ciddi yetki verilmesiyle tamamlanmıştır. Bugün altyapı hizmeti sunmakla  yükümlü olan pek çok belediyenin kime ne kadar borcu olduğu bilinmemektedir.
1981 İSKİ Kanunu`na kadar sudan kar edilmezken, İSKİ Kanunu ile suyun yönetimi yerellere bırakılmıştır. Su İdaresi Kanunu gereği Büyükşehir belediyelerinin sudan en az yüzde 10 kar elde etmeleri zorunludur. Ancak Büyükşehir belediyeleri bu durumu fazlasıyla kar aracına döndürmüştür. 2006 yılı rakamlarına göre Büyükşehir belediyeleri sudan  ortalama yüzde 29 oranında kar elde etmişlerdir. 

Suyumuzun özelleştirilmesi tehlikesi kapımızda
Su yönetiminin yerel yönetimlere devrinin en büyük açmazı, yerel yönetimlerin popülist günlük politikaları tercih etmeleri nedeniyle suya ve altyapıya yatırım yapmaktan kaçınmalarıdır. Bu durum ise hem halkı mağdur etmekte, hem de "özel sektör daha iyi yönetir" anlayışı halka empoze edilerek sularımızın özelleştirilmesini gündeme getirmektedir.
Su endüstrisinin yıllık karının dünya üzerinde petrol sanayi karının yüzde 40`ına ulaştığı bilgisinden hareketle sermaye çevreleri, sularımızın azalmasını bahane göstererek en doğal yaşam hakkımız olan suya erişim hakkımızı elimizden almaya çalışmakta ve suyumuzu özelleştirmeye çalışmaktadır.
Tatlı su kaynaklarımız plansız sanayileşme, kentleşme ve nüfus artışının etkisiyle hızla azalmaktadır. Ancak tatlı su kaynaklarının azalması suyumuzun özelleştirilmesine gerekçe gösterilemez. Esas yapılması gereken tatlı su kaynaklarımızın azalmasını engelleyici tedbirler almaktır.

İnşaat Mühendisleri Odası olarak diyoruz ki;
Herkesin yeterli, güvenli, fizikî olarak ulaşılabilir ve bedeli ödenebilir suya erişim hakkı vardır.
Su hakkı ile ilgili devletin yükümlülüğü tam olarak tanımlanmamış olsa da devlet, toplumun tüm kesimlerine güvenli, sağlıklı ve ulaşılabilir su temin etmekle sorumludur .
Bir ailenin su faturası gelirinin yüzde 2`sinden fazla olamaz.
Bu çerçevede Dünya Su Gününü kutluyor ve tüm halkımızı suya erişim hakkına sahip çıkmaya davet ediyoruz.

 

TMMOB
İnşaat Mühendisleri Odası