İKTİDAR SAHİPLERİ VİCDANINI KAYBETMİŞTİR
İstanbul ve Trakya`da yaşanan su taşkınlarıyla ilgili İnşaat Mühendisleri Odası tarafından yapılan açıklama. 9 Eylül 2009
Eklenme Tarihi: 27/10/2011
Marmara ve Trakya bölgelerinde dün başlayan yağmurlar sonucunda oluşan su taşkınları yine can aldı; taşkınlar telafi edilmesi mümkün olmayan maddi ve manevi zararlara yol açtı. Su taşkınlarında kaybettiğimiz yurttaşlarımızın yakınlarının acısını paylaşıyor, yaralananlara, maddi kayba uğrayanlara geçmiş olsun diyoruz.
Marmara ve Trakya bölgelerinin beklenenden fazla yağış aldığı bir gerçektir. Beklenenden az ya da çok olması gerçeği değiştirmez; yağmur bir doğa olayıdır. Doğa olayları ise ülkemizde ne yazık ki doğal afet gibi yaşanmaktadır. Tıpkı bir doğa olayı olan depremin can ve mal kaybına yol açması gibi.
Bu bir Türkiye gerçeğidir; deprem can alır, sel can alır, rüzgâr can alır. Çünkü Türkiye gerçeğini yaratan zihniyet kentleri, yerleşim alanlarını, köprüleri, binaları, barajları oluştururken bilimin, mesleki doğruların, insan ihtiyaçlarının değil, çıkar çevrelerinin, rantiyenin, popülist politikaların etkisi altınadır.
İmarsız kentlerin, kaçak yapılaşmanın, sağlıksız kentleşmenin, dere yataklarının yerleşime açılmasının, altyapı eksikliğinin sorumlusu bu zihniyettir. Doğa olayları ancak bu çağdışı, bilimdışı zihniyetin marifetiyle binlerce insanımızın hayatına mal olan, şehirlerin, evlerin, köprülerin yıkılmasına yol açan, çatıları yerle bir eden doğal afete dönüşmektedir.
Dün yaşanan su taşkınlarından sonra bu vurdumduymaz, sorumsuz, ihmalkâr zihniyet, yine ortaya çıkmış, yaşananları "takdiri ilahi" olarak yorumlamış, kendisinin hiç sorumluluğu yokmuşçasına, TV ekranlarında pişkin pişkin boy göstermiştir. Her afet sonrasında yapıldığı gibi, "devlet yanınızdadır, devlet yaraları saracaktır" hamasetiyle sorumluluk örtbas edilmek istenmiştir.
Oysa "yara açanın" bizzat devlet olduğu gün gibi ortadadır. Kentlerimizi çıkar çevrelerine teslim eden, kentsel değerleri rantiyeye peşkeş çeken, kentleri, orman arazilerini, akarsuları sermayenin av alanlarına çeviren, kentleri imarsızlığa ve sağlıksız yapılaşmaya mahkûm eden, kamu binalarını denetimden muaf tutan, yapı denetimini gereği gibi uygulamayan, kentsel dönüşüm adı projeleri dışında kent ve kentleşme politikası olmayan, kentleşmede mühendis, mimar ve şehir plancılarının bilgi ve birikimine ihtiyaç duymayan, merkezi ve yerel düzeyde hükümranlığını ilan eden neoliberalizm, kanayan yarayı durdurmak şöyle dursun, yarayı daha derinleştirmekte, kentleri yaşanılır olmaktan çıkarmaktadır.
Hiçbir teknik ve bilimsel inceleme yapmadan, kent imarını, ulaşım master planını dikkate almadan, Üçüncü Boğaz Köprüsü güzergâhını helikopter gezisiyle belirleyen iktidar sahipleri, bu zihniyetin bir kez daha tipik ve güncel bir örneğini sergilemiştir.
21. yüzyıl Türkiye`sinde, beklenenden çok yağan yağmur onlarca canımızı almış, yerel yönetimlerin makyajı akmış, vahim tablo, insanlarımızın hayatı pahasına bir kez daha görünür hale gelmiştir.
Bilinir ki, başbakan, ilgili bakanlar, belediye başkanları, yine rollerini oynayacak, ayaklarına çizme giyip sel mağduru bölgeleri ziyaret edecek, hane başı bilmem kaç lira yardım edileceği ilan edilecek, ölenlere rahmet dilenecek ve işler kaldığı yerden devam edecektir. Ta ki yeni bir su taşkını, yeni bir deprem yaşanana kadar.
İnşaat Mühendisleri Odası olarak biz de, afet sonrası açıklama yapacak, sorunu ve çözüm önerilerini sıralayacak, sorumluları istifaya davet edeceğiz. Hem de bunu, çağrımızın sorumluları hiçbir şekilde etkilemeyeceğini bile bile yapacağız.
Evet, doğrudur; Türkiye`de bilim, bilimsel yaklaşım, mesleki bilginin kullanımı ihmal edilmekte, kulvar dışına itilmektedir. Ancak asıl bir başka gerçeğin bugünümüzü ve geleceğimizi belirlediği bilinmelidir: Ülkemizde iktidar sahipleri vicdanını kaybetmiştir.