Sayı: II. SU YAPILARI SEMPOZYUMU

II. Su Yapıları Sempozyumu 16-18 Eylül 2011 tarihlerinde Diyarbakır'da gerçekleştirildi.
Yürütücülüğü İnşaat Mühendisleri Odası Diyarbakır Şubesi tarafından yapılan II. Su Yapıları Sempozyumu 16-18 Eylül 2011 tarihleri arasında Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Toplantı Salonu`nda gerçekleştirildi. 

Üniversitelerde, kamu kurum ve kuruluşlarında, meslek odalarında, STK`larda ve özel sektörlerde su yapıları konusunda çalışma yapan kişileri bir araya getirerek su yapıları ile ilgili ülkemizde ve dünyada meydana gelen gelişmeleri tartışma, değerlendirme ve sorunlara çözüm üretme amacıyla düzenlenen Sempozyum yoğun ilgiyle karşılandı. 

Verimli tartışmaların yapıldığı, "Geçmişten Geleceğe Su Yapıları", "Su Yapılarının Planlanması", "Teknik Çözümler Değerlendirmeler Optimizasyon", "Çevresel Etkiler" ve "Kentsel Su Yönetimi " başlıklarında oturumların gerçekleştirildiği sempozyum programı kapsamında ayrıca iki panel ve Ulucami ile Hasankeyf`e teknik geziler düzenlendi.

Açılış konuşmaları İMO Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Harp, İMO Diyarbakır Şube Başkanı Tansel Önal ve Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir tarafından yapılan sempozyumda  Hidroelektrik Santrallere, Güvenlik Barajlarına ve Türkiye`nin acil çözüm bekleyen Kürt sorununa dikkat çekildi.

Harp: Güvenlik Barajlarının etüt çalışmaları sadece üç ayda bitirildi 

Konuşmasında HES`lerin son yıllarda Türkiye`nin en tartışmalı alanlarından biri haline geldiğini hatırlatan Serdar Harp, AKP`nin neo-libaral politikaların kararlı uygulayıcısı olduğunu, kamu yararı yerine piyasanın yararını kendine ilke edindiğini ve suyu metalaştırma politikaları ürettiğine vurgu yaptı.  Özel sektörce kurulacak HES projesi sayısının 2000 civarında olduğunu belirten Harp, "2005`den günümüze kadar kurulan HES` lerin tamamı bugün geçerli olan onlarca yasa ve yönetmelik kapsamı dışında, çevre ve insan faktörlerini göz ardı eden bir anlayışla, gerekli ve yeterli bir şekilde projelendirilmeden inşa edilmiştir.

Ekosistem geri dönüşsüz bir yok oluşa sürüklenmektedir. Son zamanlarda HES yatırımı yapmak amacıyla DSİ ile su kullanım anlaşması yapmış olan birçok ulusal şirketin payları yabancı şirketlere satılmıştır ve satılmak üzeredir.  Böylece mevcut tahkim yasası ile birlikte Ulusal su kaynaklarımız üzerindeki tasarruf hakları uluslararası bir boyuta taşınmıştır" dedi. 

Güvenlik Barajları`nın amaçlarını ve etüt çalışmalarını eleştiren Harp, Güvenlik Barajlarının sözüm ona Kürt sorununun çözümü için hayata geçirildiğini, on yıllar sürmesi beklenen etüt çalışmalarının üç ay gibi kısa bir sürede bitirildiğini ve oldukça büyük bütçelerin barajların yapımı için anında aktarıldığına dikkat çekti. 

Harp konuşmasını şöyle sürdürdü: "Kürt sorununda uygulamaya konulan bir takım "güvenlik" uygulamalarının sürece bir katkı sağlamayacağını aksine bu uygulamalara aktarılan kaynakların da heba olacağını hep birlikte göreceğiz ve göstereceğiz. Bu vesileyle toplumsal, siyasal kesimlere düşen görev ve sorumluluk da bir kez daha hatırlatılmalıdır.  Her zaman kamusal değerlerimizin özelleştirmeler ve serbestleştirmeler ile sermayeye peşkeş çekilmesi karşısında durduk, durmaya da devam edeceğiz. Su yapılarını ve su yapılarının mesleki teknik özelliklerini, sorunlarını tartışmaya ve çözümler noktasında bilimsel zeminimizi de kullanmaya devam edeceğiz. Aynı zamanda ülkemizin temel meselelerinde biri olan Kürt sorununda barış içinde kardeşçe bir arada yaşamı savunmaya, her türlü ayrımcılığın, ötekileştirmenin, ırkçılığın ve militarizmin karşısında durmaya devam edeceğiz." 

Hasankeyf`e ziyaret

Sempozyum kapsamında Hasankeyf`e düzenlenen gezide Odamız yöneticilerinden, bilim insanlarından ve üyelerimizden oluşan yaklaşık 70 kişilik bir heyet Hasankeyf`in tarihi, kültürel ve turizme açık yerlerini gezdiler. Serdar Harp, Hasankeyf`in sular altında kalacak olmasının üzücü ve düşündürücü olduğunu belirtti ve Hasankeyf`i yaşatma misyonu ile bu ziyareti gerçekleştirdiklerini söyledi.   

 

İMO Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Harp`ın Sempozyum`da yaptığı konuşmanın tam metni:

Değerli Çalışma Arkadaşlarım,

Değerli Meslektaşlarım,

Şubelerimizin Değerli Başkan ve Yöneticileri,

Değerli Konuklar,
Diyarbakır şubemiz tarafından düzenlenen II. Su Yapıları Sempozyumuna hoş geldiniz. Konuşmama başlamadan önce sempozyumun düzenlenmesinde emeği geçen başta Düzenleme Kurulu, Diyarbakır şubemizin başkan, yönetici ve çalışanları olmak üzere herkese Yönetim Kurulumuz adına teşekkür ediyorum.

Bildiğiniz üzere Su Yapıları Sempozyumu`nun birincisi Samsun Şubemiz tarafından 2009 yılında Samsun`da gerçekleştirilmişti. Bu tür zeminler bir taraftan mesleki bilgi ve birikimlerimizin meslektaşlarımıza aktarılmasını sağlarken diğer taraftan da toplumsal sorumluluğumuz gereği konuya eleştirel bir yaklaşımla sosyal ve siyasal bir bakış açısı oluşturmasına katkı sunmaktadır. 

Tarihi ve kültürel bir zenginliği "Hasankeyf" sular altında bırakacak olan Ilısu barajı, Munzur vadisine yapılacak olan HES`ler,GAP Projesi, Güvenlik Barajları ülkemiz ve yarınımız adına bütün ön yargılardan uzak bir şekilde tartışılması gereken projelerdir.

II.su yapıları sempozyumu için Diyarbakır şubemizin belirlenmesinde bu projeler önemli olmuştur. Sempozyum kapsamındaki panellerde bu konuların ayrıntılı olarak tartışılması fırsatını da yakalamış olacağız.

Bu nedenle Mesleki bilgi, birikim ve bilimsel çözümlemelerin kamusal bir yarar doğrultusunda tartışılmasını sağlayan bu tip etkinlikleri oldukça değerli görmekteyiz.

Değerli Arkadaşlar,
Bugün burada, su yapılarıyla ilgili olarak farklı alanlarda çalışma yapan değerli katılımcılarımızla birlikte bilgilerimizi ortaklaştırarak, su yapılarının mevcut durumunu ve sorunları tartışacağız, çözümler üretmeye çalışacağız.

Bilindiği gibi su yapıları mesleğimizin önemli alt disiplinlerinden biridir ve son dönemde Odamız zemininde hak ettiği yeri elde etmeyi başarmıştır. Odamız su yapıları ve su politikaları ile ilgili çeşitli etkinlikler düzenlemekte, konuyu kongre, sempozyum formatında ele almakta, geniş katılımlı toplantılarla farklı görüş ve yaklaşımların kendisini ifade etmesine olanak sağlamaktadır.

Bu çerçevede II. Su Yapıları Sempozyumunda da pek çok konu ele alınacaktır. Programa bakıldığında; Geçmişten Geleceğe Su Yapıları, Su Yapılarının Planlanması, Teknik Çözümler, Değerlendirmeler ve Optimizasyon, Çevresel Etkiler, Kentsel Su Yönetimi başlıklı oturumlarda geniş bir yelpazede tartışmaların ve fikri üretimlerin yapılacağı görülecektir.

Değerli Arkadaşlar,
Neo-liberal politikaların kararlı uygulayıcısı olan AKP iktidarı kamu yararı yerine piyasanın yararını kendine ilke edinerek her alan da olduğu gibi suyun metalaştırılması ve özelleştirilmesi konusunda da politikalar üretiyor uygulamalar yapıyor.

Bildiğiniz üzere HES` ler son zamanlarda ülkemizdeki en tartışmalı konuların başında yer alıyor. Yapılan araştırmalara göre, günümüz itibariyle 4628 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Çerçevesinde Özel Sektörce Gerçekleştirilecek Projelerin sayısı 2000 civarındadır. Bütün akarsuların kullanım haklarının kontrolsüz biçimde özel sektöre devredilmesi ile ne yazık ki "HES Lisansı Borsası" oluşmuştur. 2005`den günümüze kadar kurulan HES` lerin tamamı bugün geçerli olan onlarca yasa ve yönetmelik kapsamı dışında, çevre ve insan faktörlerini göz ardı eden bir anlayışla, gerekli ve yeterli bir şekilde projelendirilmeden inşa edilmiştir. Ekosistem geri dönüşsüz bir yok oluşa sürüklenmektedir. Son zamanlarda HES yatırımı yapmak amacıyla DSİ ile su kullanım anlaşması yapmış olan birçok ulusal şirketin payları yabancı şirketlere satılmıştır ve satılmak üzeredir. Böylece mevcut tahkim yasası ile birlikte Ulusal Su Kaynaklarımız üzerindeki tasarruf hakları uluslararası bir boyuta taşınmıştır.

Her geçen gün akarsularımızın talan edildiği ve akarsuları ele geçirmek için irili ufaklı HES kurma bahanesiyle adeta şirketlerin kıyasıya bir yarış içerisine girdiğini görüyoruz. Özellikle Elektrik Piyasasında Lisanssız Elektrik üretimine ilişkin yönetmelikle birlikte, Türkiye`de mikro HES` lerin önü açılmıştır ve binlercesinin derelerimiz üzerine kurulması beklenmektedir. Bunlara bakarak, Türkiye`de Su Kullanım Hakkı Anlaşması yapılmayan akarsuların kalmayacağını rahatlıkla söyleyebiliriz.

İdari yapıda büyük değişiklikler yapan ve sermaye lehine kamu alanını yeniden yapılandıran AKP` nin yayınladığı KHK` lere bakıldığında da mesleğimizi ve ülkemizi ilgilendiren birçok alanda tahribatın giderek artacağı görülmektedir. 

Özellikle Karadeniz bölgesinde HES` lerin yarattığı tahribatın bir sonucu olarak gelişen halk muhalefeti, birçok sorunlu HES` in yapımını hukuki kararlar ya da fiili mücadeleler ile engellemiştir. Bu durum AKP iktidarında ve sermaye gruplarında ciddi bir rahatsızlık yaratmıştır.

Özellikle Hopa`da tüm Türkiye`nin gözleri önünde estirilen polis terörü, bugün hala hissedilmekte, derelerine sahip çıkanlara karşı baskı ve zor uygulamaları devam etmektedir. Buradan, su yapılarını tartıştığımız sempozyumda, Hopa`da derelerine sahip çıkarken öldürülen Metin Lokumcu Hocamızı da sevgi ve saygıyla anıyorum.

Geçtiğimiz günlerde Gerze`de ve Erzurum Tortum`da sermaye ve AKP iktidarının polis gücü el ele verip derelerine ve yaşam alanlarına sahip çıkan halkın üzerine büyük bir nefretle saldırdı. Her türlü muhalefeti ezmek ve sindirmek için elinden gelen bütün şiddeti uygulamaktan geri kalmayan AKP iktidarı "ileri demokrasi" uygulamalarına tam gaz devam ederken Gerze ve Tortum halkının yanında olduğumuzu da bir kez daha hatırlatıyorum.

Değerli Konuklar,
Bugün Diyarbakır`da sürdüreceğimiz tartışmaların özel bir anlamı daha var. Bildiğiniz üzere Karadeniz halkı HES` ler ile derelerimizin bir meta olarak piyasaya sunulmasına ve ekolojik, tarihi ve kültürel yıkıma tepki olarak "derelerin kardeşliği" söylemiyle bir araya geldi ve mücadelelerini sürdürüyor. 

Kürt halkı da, yıllardır acısını her boyutta yaşadığımız Kürt sorununun çözümü için mücadelesini "halkların kardeşliği" temelinde sürdürmektedir. Güvenlik barajları adı altında inşa edilen su yapıları ise "halkların kardeşliği" ne takılmaya çalışılan bir kelepçedir. Halkların kardeşliğinin bozulması riskinin giderek arttığı günümüzde Kürt sorunu karşısında AKP yine bildik "güvenlik" uygulamaları ile sahneye çıktı. Yıllardır şiddet kökenli politikaların herhangi bir çözüme ulaştıramadığı Kürt sorunun da yine şiddet temelli yaklaşımlar güçlenmeye başladı.

Güvenlik barajlarının Kürt sorununun sözüm ona çözümü konusunda hayata geçirildiğini, on yıllar sürmesi beklenen etüt çalışmalarının üç ay gibi kısa bir sürede bitirildiğini ve oldukça büyük bütçelerin barajların yapımı için anında aktarıldığını görmekteyiz. 

Kürt sorununda uygulamaya konulan bir takım "güvenlik" uygulamalarının sürece bir katkı sağlamayacağını aksine bu uygulamalara aktarılan kaynakların da heba olacağını hep birlikte göreceğiz ve göstereceğiz.

Bu vesileyle toplumsal, siyasal kesimlere düşen görev ve sorumluluk da bir kez daha hatırlatılmalıdır. 

Değerli Arkadaşlar,
Her zaman kamusal değerlerimizin özelleştirmeler ve serbestleştirmeler ile sermayeye peşkeş çekilmesi karşısında durduk, durmaya da devam edeceğiz. Su yapılarını ve su yapılarının mesleki teknik özelliklerini, sorunlarını tartışmaya ve çözümler noktasında bilimsel zeminimizi de kullanmaya devam edeceğiz. 

Aynı zamanda ülkemizin temel meselelerinde biri olan Kürt sorununda barış içinde kardeşçe bir arada yaşamı savunmaya, her türlü ayrımcılığın, ötekileştirmenin, ırkçılığın ve militarizmin karşısında durmaya devam edeceğiz.

Derelerimizin kardeşliği nasıl ki halkların da kardeş olduğunu hatırlatıyorsa, yaşadığımız tüm olumsuzluklar da artık barışın ve bir arada yaşamın güzelliğini ve bu güzelliğe duyduğumuz ihtiyacı güncel olarak hatırlatmalıdır. 

Değerli Konuklar,
İki gün boyunca sürecek olan sempozyumumuzda değerli katılımcıların oldukça yararlı tartışmalar gerçekleştireceklerine inanıyorum. Bu nedenle konuşmamı burada bitirmek ve sizleri konunun uzmanı meslektaşlarımızla baş başa bırakmak istiyor, emeği geçenlere Yönetim kurulumuz adına bir kez daha teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

 
TMMOB
İnşaat Mühendisleri Odası