Sayı: II. Yapı Denetim Sempozyumu İstanbul’da gerçekleştirildi

İnşaat Mühendisleri Odası’nın düzenlediği İMO İstanbul Şubesi’nin yürütücülüğünü yaptığı II. Yapı Denetim Sempozyumu, 17-18 Kasım 2011 tarihlerinde İTÜ Süleyman Demirel Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi.

İki gün süren, 5 oturum ve bir panel-forum şeklinde gerçekleştirilen sempozyumda çağrılı 14 konuşmacı sunum yaptı. Van`da meydana gelen depremin ardından, ülkemiz deprem gerçeğinin ve yapı denetim siteminin yeniden tartışıldığı bir dönemde düzenlenen sempozyum, çok sayıda kişi tarafından takip edildi.    

Sempozyumun açılış konuşmaları İMO İstanbul Şube Başkanı Cemal Gökçe, İTÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Derin Ural ve İMO Yönetim Kurulu Başkanı H. Serdar Harp tarafından yapıldı.

Konuşmasında 1999 depreminin ardından yapı stokunda meydana gelen hasar ve yıkımları rakamlarla hatırlatan Cemal GÖKÇE yetkililerin deprem sonrası kalıcı çözümler üretmediğini ve İstanbul başta olmak üzere tüm Türkiye`de yapı stokunun tüm olumsuzluklarla varlığını sürdürdüğüne dikkat çekti. 1999 depreminin ardından depremin meydana geldiği bölgede mevcut yapı stokunun yüzde 25`inin oturulamaz hale geldiğini belirten Cemal Gökçe, İstanbul`da 7 ve üzeri büyüklüğündeki bir depremin büyük can ve mal kaybına yol açacağı uyarısında bulunarak "İstanbul`un 2000 sonrası dönemde boş ve yeşil alan olan yerlerinin, imar değişiklikleri ile çok katlı yapılaşmaya açılması ve toplanma alanlarının azalması, İstanbul`un yaşayacağı deprem zararlarının oranını ne yazık ki çok daha arttıracaktır. Yaşamış olduğumuz depremlerden önemli ölçüde ders almak gerekirken, plan ve planlama anlayışından uzaklaşıp, proje ölçeğinde dere yataklarının, boş alanların, kıyı ve dolgu alanlarının yapılaşmaya açılması, İstanbul`u daha da riskli bir hale getirmiştir." dedi.

Van`da yaşanan deprem sonrası sağlık hizmetlerinin yürütülmesi için boş alanların olmasını büyük bir şans olarak değerlendiren Cemal Gökçe, İstanbul`da yaşanacak bir depremde hastanelerin önemli ölçüde hizmet dışı kalması durumunda boş alanlarda çadır kurularak sağlık hizmetlerini yürütmenin pek mümkün olamayacağına dikkat çekerek "Hastanelerle birlikte, içinde oturduğumuz yapıların, okulların ve diğer kamu binalarının da acil olarak bir plan dahilinde deprem güvenlikli hale getirilmeleri bir zorunluluktur. Geleneksel bir anlayışın devamı olan "yara sarma" yaklaşımı yerine, depremle karşılaşmadan önce "risklerin azaltılmasına" yönelik "toplumsal bir seferberliğe"  de her zaman olduğu gibi bugün önemli ölçüde ihtiyaç vardır.  Van depremi bir kez daha göstermiştir ki, gerek yerel düzeydeki yöneticilerin, gerekse merkezi hükümet ve ilgili kuruluşların; planlama, denetleme ve uygulama alanında ortak çalışma yapmayı hedeflemeleri gerekmektedir. İnşaat mühendisleri Odası İstanbul Şubesi olarak katılımcı, kapsayıcı, planlayıcı, güvenli ve sonuç alıcı bir yapı üretim sisteminin oluşturulması bizim de görevimizdir. Bizi yönetenlerin çok daha acil bir görevidir." diye konuştu. 

Serdar Harp: Van depreminde yönetimin başarısızlığı ayyuka çıkmıştır

Serdar Harp konuşmasında Van depremini, mevcut yapı stokunu, "Afet Riski Altındaki Yapı ve Alanlar Hakkında Kanun Taslağını" ve Yapı Denetim Sistemini değerlendirdi.

Van depreminde yönetim başarısızlığının ayyuka çıktığını ve bu durumun yaşanan acılara yenisini eklediğini kaydeden Serdar Harp, "Van`da yaşananların neresinden tutsak elimizde kalıyor. O kadar çok boyutlu bir tedbirsizlik ve yetersizlik ile karşı karşıyayız ki; sağlıklı bir ön hasar tespit çalışması yapılmadığı için ve halk yanlış bilgilendirildiği için insanlarımız ikinci bir depremle ‘girebilirsiniz` denilen binaların altında kalıyor ve can kayıpları yaşanabiliyor" dedi.  

Van`daki ilk depremin ardından hasar tespit çalışmalarına katılmak için İMO`nun Van Şubesi üzerinden Van Valiliği`ne 48 inşaat mühendisiyle resmi başvuruda bulunduğunu ancak Valiliğin yardım taleplerini ret ettiğini belirten Serdar Harp, kurumlar arası işbirliği öneminin ancak 5,6 büyüklüğündeki deprem nedeniyle, onlarca kişinin ölmesinden sonra anlaşıldığını ve Van Valiliğinin hasar tespit çalışmaları için İMO`dan mühendis talebinde bulunduğunu kaydetti.

Türkiye`de başta İstanbul olmak üzere mevcut yapı stokunun büyük sorunlar taşıdığını söyleyen Serdar Harp, 1999 depreminin ardından yapı envanterinin çıkarılarak güçlendirme çalışmalarının hayata geçirilmesi yönünde tek bir somut adımın atılmadığını vurguladı. Yapı envanterinin olmadığı koşullarda sağlıklı bir yenileme ve güçlendirme çalışması yapmanın mümkün olmadığını belirten Harp, bu nedenle Başbakan`ın "iktidarı kaybetmek pahasına kaçak binaları yıkacağız" söyleminin gerçekçi olmaktan çok uzak olduğunu kaydetti. Harp, depreme karşı kamuoyunda oluşan duyarlık zayıfladığında verilen sözlerin unutulmasından kaygı duyduklarını da söyledi.

"iktidarı kaybetmek pahasına kaçak binaları yıkacağız" söyleminin gerçekçi olmaktan çok uzak olduğunu da belirten Serdar Harp, depreme karşı kamuoyunda oluşan duyarlık zayıfladığında verilen sözlerin unutulmasından kaygı duyduklarını ifade etti.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı`nın hazırladığı  "Afet Riski Altındaki Yapı ve Alanlar Hakkında Kanun Taslağını" değerlendiren Serder Harp, hasarlı yapıların yıkımı ile yeni binaların yapımı için 2B arazilerinden elde edilecek gelirlerin kaynak olarak kullanılmak istenmesini eleştirerek, "Her şekilde yapılaşmasına karşı olduğumuz 2B arazilerinin deprem tehlikesi bahane edilip imara açılmasını doğru bulmamız mümkün değildir. Kaynak sorununu bu şekilde aşmaya yönelmek yeni sorunlar doğuracaktır. Ayrıca elde edilen gelirin sadece Afet riski altındaki yapı ve alanlar için harcanacağı ifade edilmektedir. Geçtiğimiz dönemde kamuoyunda Deprem Vergisi olarak bilinen vergilerden elde edilen gelirin de,  yine deprem için harcanacağı belirtilmiş, ancak söz konusu kaynak kamu açıklarını kapamak için kullanılmıştır. Yeni dönemde de benzer bir durumla karşılaşabileceğimize dair ciddi kaygılar duymaktayız" dedi.

 "Yapı Denetim Sistemi için yapılması gerekenler son derece basittir"

İMO`nun her platformda yapı denetim sistemindeki aksaklıkları dile getirdiğini ve yapılması gerekenleri aktardığını kaydeden Harp, yapı denetim sisteminin daha işlevsel olması için yapılması gerekenlerin son derece basit olduğunu belirtti. Harp, öncelikle TMMOB ve bağlı odaların görüşleri dikkate alınmalıdır ve mutlaka sürece dahil edilmeliler diyerek şu önerileri sıraladı:

  • Denetçi Belgelerinin verilmesi ve takibi TMMOB`ne bağlı Odalar tarafından gerçekleştirilmeli.
  • Yapı denetim mekanizmasında yer alan meslektaşların sicillerinin tutulması, meslek içi eğitimleri ve sertifikalandırılmalarının TMMOB`ye bağlı Odaların yetki ve sorumluluk alanında olmalı.
  • Yapı sahipleri, müteahhitler Yapı denetim firmalarının işverenleri konumundadırlar. Bu durum da nesnel bir denetim sürecinin işlemesine engel olabilmektedir. Sağlıklı bir yapı denetimi için görev dağıtımı Bakanlık tarafından hakkaniyetli bir şekilde yapılmalı.
  • Gerek yapılar için, gerekse yapı üretim sürecinde bulunan ve sorumluluk üstlenenler için, Yapı Sigortası, Mali Sorumluluk Sigortası ve Mesleki Sorumluluk Sigortası mevzuatta yer almalı.
  • Yapı denetim sisteminin kapsamı genişletilmeli."

Sempozyumun ilk oturumu, İMO Adana Şube Başkanı Abdullah Bakır, İkinci oturumunu İMO Ankara Şube Başkanı Nevzat Ersan, Üçüncü oturumunu İMO Sakarya Şube Başkanı Hüsnü Gürpınar, dördüncü oturumunu İMO Antalya Şube Başkanı Cem Oğuz, beşinci oturumu ise Cemal Gökçe yönetti.

Sempozyum sonunda "Onuncu Yılında Yapı Denetimin Neresindeyiz?" başlıklı bir Panel-Forum gerçekleştirildi. İMO Yapı Denetim Komisyonu Başkanı Bahaettin Sarı tarafından yönetilen Panel-Foruma, Bülend Ceylan (TMMOB Mimarlar Odası), Erhan Karaçay (TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası),  Turgut Bozkurt (TMMOB Makina Mühendisleri Odası ) ve Ertuğrul Faruk Aydın (Yapı Denetim Kuruluşları Birliği ) konuşmacı olarak katıldı.

İki gün süren Sempozyumda, Ülkemizdeki yapı stoku, Van depreminin hatırlattıkları ve on yıllık süreçte yapı denetimi konusunda yaşanan sorunlar dile getirildi ve tartışıldı.

 
TMMOB
İnşaat Mühendisleri Odası