Sayı: 3. İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ SEMPOZYUMU SONUÇ BİLDİRGESİ AÇIKLANDI

İnşaat Mühendisleri Odası Çanakkale Şubesi tarafından düzenlenen  21-23 Ekim 2011 tarihlerinde Çanakkale`de gerçekleştirilen 3.işçi sağlığı ve iş güvenliği sempozyumu sonuç bildirgesi açıklandı
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Çanakkale Şubesi tarafından düzenlenen Sempozyum 21-23 Ekim 2011 tarihlerinde Çanakkale Kolin Otel`de gerçekleştirilmiştir. Sempozyumda çağrılı konuşmacılar Prof. Dr. David ARDİTİ ve Prof. Dr. Mümtaz USMEN tarafından İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSG) alanında eğitim ve ABD`de İSG alanındaki gelişmeleri etkileyen faktörler üzerine geniş kapsamlı 2, ve akademisyenler ve uygulamacılar tarafından hazırlanmış, bilim kurulu tarafından değerlendirilerek kabul edilmiş, 29 olmak üzere toplam 31 bildiri sunulmuştur. Sempozyuma, 100`ü aşkın akademisyen, uzman ve uygulamacı katılmıştır.

Sempozyum süresince inşaat sektöründe Türkiye ve Dünya`da İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSG) konusu bilhassa mevzuat, eğitim, teknoloji ve uygulama alanlarında değerlendirilmiş ve tartışılmıştır. Sempozyum kapsamında dile getirilen görüşler ve saptamalar ana başlıkları ile aşağıda özetlenmiştir;

• İnşaat sektörü, tüm sektörler arasında toplam iş kazası sayısı bakımından ön sıralarda ve ölümlü iş kazalarında ise ilk sırada yer almaktadır. İnşaat sektöründeki ölümle sonuçlanan kazalar tüm sektörlerdeki ölümlü kazaların %30`nu oluşturmaktadır.

•Türkiye`de iş kazaları ile ilgili tutulan istatistikler sağlıklı değildir. Bilhassa çok sayıda yaralanma kayıtlara girilmediği için bu rakamlar istatistiklere yansımamaktadır. Ayrıca, SGK tarafından yıllık iş kazası istatistikleri, inşaat sektörüne özgü istatistiksel çalışma ve iş kazalarının nedenlerini anlamaya yönelik araştırma yapmak için yetersiz kalmaktadır. Bu eksiklik konu ile ilgili araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin önünde ciddi bir darboğaz oluşturmaktadır. Diğer bir deyişle yeterli teşhis olmadan yeterli tedavi de geliştirilememektedir.

• Mevcut İSG sistemi içinde otokontrol eksikliği vardır. İş kazası istatistiklerindeki eksiklik bunun ciddi bir göstergesidir.

• İSG alanında denetim yetkisi verilen İş Teftiş Kurulu ve iş müfettişleri Türkiye`deki işyerlerinin ancak %6`sını denetleyebilmektedir. Bu bağlamda ülkemizde iş müfettişi kadrolarını genişletme konusunda son yıllarda yapılan atılım ivmelenerek devam etmelidir.

• İSG konusu bir sistem konusudur. Bu nedenle sadece bir yasadan ve o yasaya bağlı hazırlanmış şablon bir eğitim programından tüm sorunları çözmesi beklenemez. Bu bağlamda ilgili tüm yönetmelik, standart, uygulama şartnamelerinin yayınlanması ve uygulamaya geçirilmesi gerekir.

• İş güvenliği uzmanlarının eğitimi için hazırlanmış program konuya sektörel açıdan yaklaşmamaktadır. Farklı eğitimler ve uzmanlık dallarından gelen mühendis, mimar ve teknik elemanların aynı eğitim programına tabi tutulması etkili bir çözüm değildir. Her sektörün ihtiyacına uygun iş güvenliği eğitimi verilmeli, bu eğitimi destekleyebilecek meslek odaları ve üniversiteler sisteme dahil edilmelidir.

• İş güvenliği uzmanlarının görev, yetki, sorumluluk ve eğitimleri hakkında yönetmeliğin 4b maddesinde, iş güvenliği uzmanı "İş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinde görevlendirilmek üzere Bakanlıkça belgelendirilmiş mühendis, mimar veya teknik eleman" olarak tanımlanarak mühendis, mimar ve teknik elemanlar aynı unvan altında birleştirilmekte ve bu kişiler iş güvenliği alanında aynı hak, yetki ve sorumlulukla donatılmaktadır. Gelişen fiziki koşullar, giderek daha fazla karmaşıklaşan üretim yöntem ve araçları, işçi sağlığı ve iş güvenliği çalışmalarında mühendislerin görev almalarını zorunlu kılmaktadır. Elbette İş güvenliği alanında mühendislere de, teknik elemanlara da ihtiyaç vardır, ancak bu ihtiyaç "iş güvenliği mühendisliği" ve "iş güvenliği teknik elemanı" olarak ayrı ayrı tanımlanmalı ve bu yapı içerisinde görev, yetki ve sorumluluklar belirlenmelidir.

• İş kazalarında başı çeken inşaat, maden ve tersane işleri için tıpkı yabancı ülkelerde olduğu gibi ayrı standartlar ve yönetmelikler geliştirilmelidir. Örneğin, inşaat sektörü için hazırlanmış "Yapı İşlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği" yetersiz kalmakta ve sektörün ihtiyaçlarını karşılayacak detaylar içermemektedir. Bu nedenle halen 1974 yılında yayınlanmış olan "Yapı İşlerinde İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü" bir çok kişi tarafından referans olarak kullanılmaktadır. Bu mevzuatın ivedilikle güncellenmesi gerekmektedir.

• Mevzuatta, özellikle de iş sağlığı ve güvenliği hizmetleri ile iş güvenliği uzmanlarının eğitimi konularında, çok sık değişimler yaşanmaktadır. Bu durum hiç şüphesiz ki uygulamada karmaşaya yol açmakta ve çoğu kez "hele bir mevzuat otursun sonra bakarız" gibi beklentiler oluşmaktadır. Bu darboğaz ancak mevzuat çalışmalarında tüm tarafların yer almasıyla çözülebilecektir. Bu bağlamda bilhassa yönetmeliklerin oluşturulma süreçlerinde, ülkemizde İngiltere ve ABD gibi ülkelerde var olan Safety Council ve OSHA gibi bağımsız İSG kuruluşlarının olmaması nedeniyle, İSG yönetmeliklerinin hazırlanmasında Çalışma Bakanlığının koyacağı esaslar ve denetim dahilinde meslek kuruluşlarının öncülük etmesi bir çözüm olarak düşünülebilir.

• Proje bazlı çalışmalar yapıldığı için risklerin sürekli değişkenlik gösterdiği, işçi sirkülasyonun fazla olduğu, kalifiye işgücünün azınlıkla olduğu ve bu yüzden iş güvenliğini sağlamanın oldukça güçleştiği inşaat işyerlerinde iş güvenliği uzmanına büyük görevler düşmektedir. Ancak, yürürlükte olan mevzuat, inşaat işyerlerinde 50 işçinin üzerinde çalışan olmadığı sürece tam süreli iş güvenliği uzmanı istihdamını zorunlu kılmamaktadır. Bu durum, inşaat sektörü gibi doğası gereği tehlikeli, proje bazlı sektörlerde, iş güvenliği uzmanı görevlendirilmesinde, sayı sınırlaması getirmek yerine, işin kapasitesi ve zorluk derecesi birlikte değerlendirilerek sorumlu mühendis veya mimar bulundurma zorunluluğu getirilerek düzeltilebilir.

• 4857 sayılı İş Kanunu`nda yer alan ve İSG ile ilgili düzenlemelere büyük ölçüde engel koyan 50 işçi sayısı sınırı Çalışma Bakanlığı tarafından hazırlanmakta olan İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun taslağında tekrar düzenlenmelidir. Rakamsal sınırlar yerine, işin kapsamı ve zorluk derecesi gibi ölçütler dikkate alınmalıdır.

• İş kazalarında riskleri ortadan kaldırmak ya da asgari düzeye çekmek için, toplu koruma önlemlerine kişisel koruyuculardan daha fazla önem veren bir anlayış hakim kılınmalıdır.

• İş kazalarının en aza indirilmesinde her seviyede eğitimin gereği ve önemi tartışılamaz bir gerçektir. İş güvenliği kültürünün ülke çapında gelişmesi ve benimsenmesi için özellikle işverenlerin ve üst seviyedeki yöneticilerin eğitilmesi ve bilinçlendirilmesi şarttır.

• İş kazalarının önemli faktörlerinin başında işçilerin eğitimsizliği gelmektedir. İşçilerin çalışma hayatı öncesi genel eğitimlerinin zayıf olmasının yanı sıra inşaat sektörünün birçok alt iş kolunda mesleki eğitim hemen hemen yok gibidir.

•Diğer sektörlerde olduğu gibi inşaat sektöründe de meslek hastalıkları konusundaki araştırmalar ve koruma-önleme faaliyetleri çok düşük seviyededir. Ülkemizde halen 3 adet meslek hastalıkları hastanesi bulunmaktadır. Başta solunum yolu ve kanser olmak üzere, kas-iskelet hastalıkları ve diğer meslek hastalıkları konusunda araştırmalar yapılması için meslek hastalıkları hastanelerinin açılması bir elzemdir. Bu konuda yapılacak her türlü çalışmada halk sağlığı uzmanları, işyeri hekimleri ve inşaat mühendisleri ortak çalışmalıdır.

• Türkiye`de inşaat mühendisliği bölümlerinden mezun olan mühendislerin, ileri ülkelerde örneklerinden farklı olarak, birçoğunun şantiyelerde görev almasına karşın üniversitelerimizde yapım yönetimi konusundaki ders adedi ve kapsamları etkin bir şantiye yönetimi için yetersizdir. Aynı bağlamda İSG konusunda ders veren kurum sayısı çok az ve kapsamlar yetersizdir.

• Sağlıklı ve güvenli iş ortamlarının oluşması için mühendislik uygulamaları alanında iş yapım kültüründe değişim ve gelişme gerektiği açıktır. Bu bağlamda hazırlanacak tasarımlarda İSG konusu mutlaka yapıların ömür döngüleri dikkate alınarak ele alınmalı ve tasarımın anayasasını teşkil edecek olan tasarım kriterleri raporu tasarım süreci başlamadan hazırlanmalıdır. Benzer şekilde imalatlar başlamadan önce her imalat için imalat çizimi ve yöntem raporu hazırlanması kültürünün sektörde oluşturulması kazaların oluşmasını önleyici tedbirlerdir.

• Sektörün her alanında sağlıklı ve kaliteli sonuçlar elde edilebilmesi için tecrübe ve bilgiye dayalı sertifikasyona gerek vardır. Günümüzde Türkiye`de çok sayıda üniversitede inşaat mühendisliği eğitimi veriliyor olması açısından oluşturulacak olan bir sertifikasyon uygulaması eğitimde ve uygulamada kalite artışı sağlayacaktır.

•Konu ile ilgili araştırma ve geliştirme çalışmaları için kaynak ayrılması ve bilgi paylaşımı için gerekli ortamların arttırılması gereği vardır.

 
TMMOB
İnşaat Mühendisleri Odası