 |
|
Sayı: 4. GEOTEKNİK SEMPOZYUMU ADANA’DA GERÇEKLEŞTİRİLDİ -
İnşaat Mühendisleri Odası tarafından düzenlenen yürütücülüğünü İMO Adana Şubesi’nin yaptığı 4. Geoteknik Sempozyumu 1-2 Aralık 2011 tarihlerinde Çukurova Üniversitesi Mithat Özsan Amfisi’nde gerçekleştirildi. Sempozyumun açılışına Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Rektörü Alper Akınoğlu, Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi (KAÜ) Rektörü Orhan Büyükalaca, Zemin Mekaniği ve Temel Mühendisliği Türk Milli Komitesi (ZMTM) Başkanı Prof. Dr. Feyza Çinicioğlu, İMO Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Harp, İMO Yönetim Kurulu Üyeleri Züber Akgöl, Levent Darı, Şükrü Erdem, İMO İstanbul, Ankara, Hatay, Sakarya, Adana Şube Başkanları ile Adana Sanayi Odası Başkanı Sadi Sürenkök ve çok sayıda İMO üyesi ile inşaat mühendisliği öğrencisi katıldı.
Sempozyumun açılışında İMO Adana Şube Başkanı Abdullah Bakır, Düzenleme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Mustafa Laman, İMO Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Harp, ZMTM Başkanı Prof. Dr. Feyza Çinicioğlu ve ÇÜ Rektörü Alper Akınoğlu konuştu. Adana Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Zihni aldırmaz ise ikinci gün katıldığı sempozyumda görüşlerini katılımcılarla paylaştı. Abdullah Bakır: "Depreme karşı geoteknik üzerinde önemle durulmalıdır" Abdullah Bakır, 1998 Adana-Ceyhan, 1999 Körfez depremiyle başlayan süreçte, inşaat mühendisliği mesleği daha çok depremle ilintili konularda gündeme geldiğini mesleki bilgi birikiminin öneminin doğal afet dönemlerinde hatırlandığını söyledi.
Bakır, "Son yaşadığımız Van depreminde de aynı kilitlenme noktasının aşılamadığı görülmüştür. İnşaat Mühendisleri Odası düzenlediği etkinliklerle, hem bu dar algıya karşı çıkmaya çalışmakta, hem de inşaat mühendisliğinin 'medeniyet mühendisliği` olarak tanımlanmasının dayanaksız olmadığını göstermektedir. ?Medeniyet mühendisliği` olarak kabul edilen mesleki alanımıza can ve mal güvenliği açısından bakıldığında, temel sorunun deprem olduğu görülecektir. Depremler medeniyetlere zarar vermekte, medeniyetlerin izlerini ortadan kaldırmaktadır. İnşaat mühendisleri ise; insan için, uygarlığın geleceği için, güvenli ve huzurlu bir yaşam için, medeniyet oluşturmaya ve medeniyetlerin izlerini taşıyan köprüleri, yolları, binaları yapıp geleceğe taşımaya çalışmaktadır" dedi.
Türkiye`nin bir deprem ülkesi olduğuna vurgu yapan Bakır, şunları söyledi: "Asırlardan bu yana Anadolu coğrafyasında çok sayıda değişik büyüklükte deprem yaşanmış, binlerce insan hayatını kaybetmiş, telafisi mümkün olmayan ekonomik sonuçlara yol açmıştır. Bir doğa hareketi olan depremin, doğal afete dönüşmesine yol açan bir başka gerçeklik daha bulunmaktadır. Bu gerçeklik aynı zamanda, geoteknik üzerine tartışılmasını ve önemle durulmasını zorunlu kılmaktadır. Aynı depremde, bir yapının ayakta kalması ile bir başkasının yerle bir olmasının nedeni aynı soruna işaret etmektedir.
İnanıyoruz ki, bir deprem ülkesi olan Türkiye, doğa hareketi olan depremin, doğal afet olarak yaşanmaması için, geotekniğin önemine haiz olacak, zemin ile yapı arasındaki bütünlükçü ilişki ağı, bilimsel esaslar ışığında deprem önlemleri başlığı altında düzenlenecek listenin başında yerini alacaktır. Ülkemizde Geoteknik mühendisliğinin kat ettiği mesafe sempozyum zemininde daha da görünür hale gelecektir. İnanıyorum ki bu sempozyumda, geoteknik mühendisliğinin önemini, temel zemin ilişkisini, yapı üretim süreci ile deprem arasındaki bağı doğru tespit edip, sempozyum hedefine ulaşmasını sağlanmış olacaktır." Serdar Harp: çok boyutlu bir tedbirsizlik ve yetersizlik ile karşı karşıyayız Serdar Harp, Van il merkezinde ve ilçelerinde gerçekleşen depremlerin ve yaşanan acıların ardından, Türkiye`nin deprem gerçeğiyle bir kez daha acı bir şekilde yüzleştiğini belirtti. Yaşananların çok boyutlu bir tedbirsizlik ve yetersizlikle karşı karşıya olduğumuzu gösterdiğini kaydeden Harp, "Yaşananlar, sadece mevcut yapıların değil aynı zamanda idari yapıların da depreme dayanıksız olduğunu gözler önüne seriyor. Deprem sonrası Van`da yaşananlar çok boyutlu bir tedbirsizlik ve yetersizlik ile karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Evet, arkadaşlar Van halkı öyle bir çaresizlik yaşıyor ki özellikle ikinci depremin yol açtığı yıkımın ardından bölge halkı farklı illere göç ederek canını kurtarmaya çalışıyor. Bu güne kadar dört yüz binden fazla insanın Van`ı terk ettiği biliniyor. Çadırlarda barınmak durumunda olanlar, özellikle yaşlılar ve çocuklar ise soğuk ve yetersiz beslenmenin tehdidi altında" dedi. "1999 ve 2011 depremi aynı" Serdar Harp, 1999 depremlerinin ardından yaşananlarla 2011 Van depremleri ardından yaşananların üzücü ve şaşırtıcı derecede benzerlik gösterdiğini belirterek "Ne yazık ki sanki tarih tekerrür ediyor" dedi. "Oysa bizler tarih tekerrür etmesin diye yürüdüğümüz yolu bilimle aydınlatmaya çalışıyoruz" diyen Harp, bu nedenle 12 yıldır her platformda Türkiye`nin bir deprem ülkesi olduğunu, bu gerçeğe uygun politikaların hayata geçirilmesi gerektiğini, şehir planlamadan, mimarlığa, sosyolojiden inşaat mühendisliğine ilgili meslek disiplinlerinin rehberliğinde, bilim insanlarının görüşleri ışığında hazırlanan ve uygulanan politikalarla yeni acıların yaşanmamasının mümkün olduğunu dile getirmeye çalıştıklarını kaydetti.
Harp, zemin sorunlarından, yapı malzemelerine, kent planlamasından, kriz yönetimine, inşaat mühendisliğinden onun uzmanlık alanı olan Geoteknik` e depremin birden fazla disiplin açısından ele alınması gereken bir konu olduğunun bilinciyle çeşitli etkinlikler düzenlediklerini ve bilimsel çalışmalara destek verdiklerini hatırlattı.
"Hepinizi Geoteknik uzmanlık alanımıza hak ettiği önemi kazanması için çalışmaya davet ediyorum" Depremle ilgili önem taşıyan alanlardan birinin de Geoteknik olduğunu vurgulayan ancak bu alanla ilgili sorunlar yaşadıklarını belirten Harp, "2008 yılında yapılan bir Yönetmelikle statik projeye esas teşkil edecek zemin etüt raporu hazırlanması sürecinde, zemin etüdü ile ilgili çalışmaların; jeoloji, jeofizik ve inşaat mühendisliği mesleklerinden hangisi veya hangileri tarafından yapılacağı hükme bağlanmıştır. Sözlerimin yanlış anlaşılmasını önlemek için hemen dile getirmeliyim ki, meslek disiplinleri arasında bir değer hiyerarşisini savunmamız mümkün değildir. Her disiplin eğitimini alındığı meslek alanında değerlidir ve bu nedenle sözlerim ?mesleki şovenizmden` kaynaklanmamaktadır, ancak hem sağlıklı yapıların inşası hem de bilimsel kriterler açısından önem arz etmektedir.
Sözünü ettiğim düzenleme ile statik projeye esas teşkil eden zemin etüt raporlarında inşaat mühendisleri etkisiz kılınmış, parsel bazında zemin etütleri ve önemi, göz ardı edilmiştir" dedi.
Harp, "Oysa hepimiz biliyoruz ki bilimin aydınlattığı yoldan sapmanın bedelleri ağırdır ve bu anlamda Türkiye`nin depremde yaşadıkları ortadadır. Bu anlamda her platformda mücadele etmemiz, mesleğimize alanımıza-disiplinimize sahip çıkmamızdan çok, mesleki ve etik sorumluluğumuz gereği son derece önemlidir. Hepinizi yapı güvenliğinin olmazsa olmazı olan Geoteknik uzmanlık alanımıza hak ettiği önemi kazanması için çalışmaya davet ediyorum. Sadece sempozyumlarımız aracılığıyla değil doğrudan mevzuata yön vermek amacıyla her fırsatta konunun önemini dile getirmek ve karar alıcıları etkilemek durumundayız. İnşaat Mühendisleri Odası olarak biz bunu hayata geçirmek için çaba sarf ediyoruz ve bu yolda yalnız olamadığımızı siz değerli bilim insanlarımızın da bizlerle beraber olduğunu biliyoruz. Tıpkı Kanun Hükmünde Kararnamelerle Meslek Odalarımızı etkisizleştirmeyi amaçlayan politikalar karşısında yalnız olmadığımızı bildiğimiz gibi" diye konuştu.
Serdar Harp, siyasi iktidarın Kanun Hükmünde Kararnamelerle İMO`nun görev ve yetkilerini Çevre ve Şehircilik Bakanlığı`na devretmeyi amaçladığını ve Bakanlığı ruhsat
vermekten, kentsel dönüşüme, mesleki yeterlilikten proje onayına kadar her konuda tek yetkili kılmayı hedeflediğini de söyledi. Harp, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı`nın tıpkı totaliter rejimlerde olduğu gibi tüm karar alma yetkilerini kendisinde toplayacağını ve uzman görüşlerini karar alma süreçlerinin dışında bırakabileceğine dikkat çekti. Laman: "Zeminlerde sıvılaşma var" Prof Dr. Mustafa Laman ise Akdeniz kuşağındaki kentlerin zeminlerinde sıvılaşma oluştuğunu belirtti. Sıvılaşan zeminlerin üzerindeki binayı taşıyamayacağını, bunun için gerekiyorsa önlemlerin alınması gerektiğini belirten Laman, "Bu sempozyumun Adana`da düzenlenmesinin özel bir önemi var. Akdeniz şeridinin tamamında, benzer sıvılaşabilen zeminler olduğunu biliyoruz. Zemin sıvılaşacaksa söylenmeli, yapılaşmaya kapanmalı, yapılaşmaya açılacaksa da önlemler alınmalı. Ülkemizde sorunlu yapılarla ilgili çalışma yapılacağının söylendiği bir dönem yaşıyoruz. Ancak bu konuda herhangi bir yönetmelik, bu işi kimin yapacağı, hangi aletle yapacağı belli değil" şeklinde konuştu.
Çukurova Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü, Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü ile Zemin Mekaniği ve Temel Mühendisliği Türk Milli Komitesi tarafından da desteklenen sempozyuma yerli ve yabancı çok sayıda bilim insanı katıldı.
İki gün süren Sempozyumda, iki ayrı salonda eş zamanlı 12 oturum yapıldı ve 75 bildiri sunuldu.
Sempozyum, plaket töreni ile sona erdi. Törende, Sempozyum Düzenleme, Danışma ve Bilim Kurulu üyeleri ile Sempozyuma katkı sağlayan kurum ve kuruluşlara plaket verildi.
|