İMO Yönetim Kurulu Başkanı
Cemal Gökçe`nin Referandum Mesajı

Sayın Meslektaşım, Son derece sıcak günler yaşıyoruz. 16 Nisan`da Anayasa değişikliği ile ilgili olarak halk oylaması yapılacak. Çeşitli toplum kesimleri Anayasa değişikliğine ilişkin düşüncelerini ifade ediyorlar. Bu düşüncelerin ifade edilmesi kadar doğal bir şey yoktur. Bir taraftan Anayasa ile ilgili 18 maddeden oluşan bir paketi halk oylamasına sunarken diğer yandan da kendileri gibi düşünmeyenlerin hain ilan edildiği bir ülkenin yurttaşı olmaktan üzüntü duyuyoruz.

Eklenme Tarihi: 13/04/2017

Sayın Meslektaşım,
 
Son derece sıcak günler yaşıyoruz. 16 Nisan`da Anayasa değişikliği ile ilgili olarak halk oylaması yapılacak. Çeşitli toplum kesimleri Anayasa değişikliğine ilişkin düşüncelerini ifade ediyorlar. Bu düşüncelerin ifade edilmesi kadar doğal bir şey yoktur. Bir taraftan Anayasa ile ilgili 18 maddeden oluşan bir paketi halk oylamasına sunarken diğer yandan da kendileri gibi düşünmeyenlerin hain ilan edildiği bir ülkenin yurttaşı olmaktan üzüntü duyuyoruz. Oysa demokrasinin olduğu yerlerde farklılıklar da vardır. ?Evet`ler de olacak ?Hayır`lar da olacaktır. Önemli olan tartışma kanallarının açık tutularak eşit ve adaletli bir propaganda ortamının yaratılmasıdır. Bu görev başta devleti yönetenlere ve devlet gücünü elinde tutanlara düşmektedir.
 
Üstelik 141 yıllık bir parlamento deneyimi, 100 yıla yakın da bir Cumhuriyet deneyimimiz var. Yapılacak olan bir parti seçimi değildir. Ülkemizin 20-30 yılını ipotek altına alacak Anayasa değişikliği ile ilgili bir halk oylaması yapılacaktır. Genel seçim olsa "iyi bildik kötü çıktı" diyerek bir sonraki seçimde seçtiklerinizi seçmeyebilirsiniz. Oysa Anayasa değişikliği oylanırken iyi düşünmek ve değişikliği iyi incelemek gerekiyor.
 
Anayasalar toplumların ortak yaşamalarını sağlayan sözleşme metinleridir. Sadece ortak yaşamalarını değil, aynı zamanda toplumların bir arada daha mutlu yaşamalarını sağlayan belgelerdir; bu nedenle tüm toplum kesimlerinin ortak mutabakatıyla gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Oysa nerede ve ne zaman hazırlandığı belli olmayan 21 maddeden oluşan değişiklik metni sonradan, TBMM`de 18 maddeye indirilmiştir.
 
Ülkemizin ve halkımızın geleceğini belirleyecek olan bu değişikliklerin önce taslak olarak hazırlanması, sonra da tüm toplum kesimleri tarafından derinlemesine tartışılması gerekirdi. Açıkçası yapılacak olan Anayasa değişikliği ile ilgili olarak geniş bir bilgilenme ortamı sağlanması demokratik bir yoldur. Oysa iktidarın, milletvekillerinin dahi Meclise geldikten sonra gördükleri bu değişiklik tasarısı, TBMM Anayasa Komisyonunda da derinlemesine tartışılamamıştır. Hızlı bir şekilde Meclisten geçirilerek 16 Nisan`da halkoyuna sunulması kararlaştırılmıştır.
 
Oysa bizler, ülkemizin ve toplumumuzun geleceğini ilgilendiren ve demokrasi ile buluşması gereken Cumhuriyeti, tek adamın iki dudağı arasına hapsedecek Anayasa değişikliğini, aydın olma sorumluluğumuzla tartışarak düşüncemizi ortaya koymak zorundayız. Bir insan ve yurttaş olarak gelecek günlerde yaşanacağını şimdiden gördüğümüz kötülüklerin ille de bize dokunması gerekmiyor. 1876 yılından bugüne kadar biriktirdiğimiz akıl, deneyim ve bilginin ışığında, önümüze konan Anayasayla ilgili değişiklik belgesinin bazı maddelerini ve felsefesini siz değerli meslektaşlarımızla paylaşmak istiyoruz. Üstelik tüm kamu kaynaklarını haksız ve yasadışı bir şekilde kullanarak toplumun yanlış bilgilerle referandumda ?Evet`e yönlendirilmeye çalışılmasını da büyük bir eşitsizlik ve haksızlık olarak görüyoruz.
 
Sayın meslektaşım,
 
Mesleğimizi ilgilendiren birçok konuda görüşümüze başvurulmasına rağmen, ülkemizin, çocuklarımızın ve torunlarımızın bir arada yaşamasının temel belgesi olan Anayasa değişikliğinin, tartışılmaktan uzak tutulmasını kabul etmek mümkün değildir.
 
Üstelik virgül ve noktalarla şekillendirilen bu değişiklik maddelerinin bazılarının altında yatan gerçekler, 16 Nisan`a sayılı günler kala anlaşılmış ve yeni yeni tartışılmaya başlanmıştır. Anayasa değişikliği gibi geleceğimizi şekillendirecek "ana belgenin" ne kadar önemli olduğunu anlayarak, referandumda "evet veya hayır" demenin daha doğru bir yol olduğu açıktır. Bir parti seçecek olsak dört sene sonra tercihimizi değiştirebiliriz. Anayasa değişikliği ise yaşamımızı değiştiriyor, rejimi değiştiriyor. Ne kadar saklanırsa saklansın, bu değişikliğin bir rejim değişikliği olduğunun üzeri kapatılamıyor. Üzerinde asgari anlaşmanın bile sağlanmadığı bu Anayasa değişikliğinin var olan sorunları daha da artırıp, demokratik kanallarla gelişmeyi ve istikrarı sağlaması mümkün değildir.
 
Mevcut Anayasanın 123. maddesinde yer alan "İdarenin Esasları" yani muhtarlık, kaymakamlık, valilik belediyeler, bakanlıklar ve Odalarımız da dahil olmak üzere tüm kamu tüzel kişiliğe sahip olan kurum ve kuruluşların kurulması veya ortadan kaldırılması yetkisi Meclise ait olmasına rağmen değiştiriliyor. Bu yetkiler tek kişiye veriliyor. Cumhurbaşkanı bir kararname ile idari yapıyı istediği gibi değiştirebilecek.
 
Anayasa Mahkemesinin 15 üyesinden 12`si, Hakimler Savcılar Kurulunun 13 üyesinden 6`sı doğrudan Cumhurbaşkanı tarafından seçilecek, kalanını da, aynı zamanda parti başkanı olarak Cumhurbaşkanının belirlediği milletvekilleri seçecektir. Cumhurbaşkanı Bakanlar Kurulunun başı olarak tüm yetkileri üzerinde toplamış olacaktır. Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı ortadan kalkacak, hukuk devletinden ve hukukun üstünlüğünden bahsetmek mümkün olmayacaktır. Kuvvetler ayrılığı tamamen ortadan kalkacak, tek bir kişi tüm gücü kontrolsüz ve denetimsiz şekilde elinde tutacaktır. Parlamento ve yargı, yürütmeyi denetleyemeyecektir. Yürütmeyi temsil eden Cumhurbaşkanı çıkaracağı Kanun Hükmünde Kararnameler ile Parlamentoyu devre dışı bırakabilecektir.
 
Ayrıca Cumhurbaşkanı bir yandan devleti temsil ederken, diğer yandan parti başkanı olarak partisini temsil edecek ve partisinin programını uygulayacaktır. İllerde parti il başkanı, parti genel başkanının ildeki temsilcisi olarak çalışmalarını yürütürken, Devlet Başkanı olan Cumhurbaşkanının illerdeki temsilcisi olan Valiler, devletin illerdeki işlerini yapacaklardır. Vali ve parti il başkanı yetkiyi nasıl paylaşacaklar, kim kime karşı sorumlu olacak? Cumhurbaşkanı bir partinin Genel Başkanı olarak bağımsız ve tarafsız olabilir mi? 80 milyon olan halkımızın tümünü temsil edebilir mi? Tüm kamu idarelerinin başında bulunanların, Cumhurbaşkanı tarafından temsil edilen partinin dışında davranmaları mümkün olur mu? Cumhurbaşkanı partili olunca  valiler,  kaymakamlar, muhtarlar ve diğer kamu personelinin partili olmasını engelleyecek bir şey yoktur. Bu devletin adı, uygulamada Parti Devletinden başka bir şey değildir.
 
Ülkemizde 15 yıldır iktidarda tek parti bulunuyor. İsteyip yapamadığı bir şey de yoktur. Üstelik toplumun bir kesiminin tüm uyarılarına rağmen, ülkemizi 15 Temmuz darbe girişimine kadar getirmiştir. Bugüne kadar birçok kanaldan farklı yetkileri olan ve çok seçenekli olarak sürdürülen iktidar gücünün tek adam gücüne dönüştürülmek istenmesinin; demokrasi, çoğulculuk, insan hakları ve özgürlükler bakımından bir karşılığı yoktur. Parlamenter sayısı 600`e çıkarılırken Cumhurbaşkanına Parlamentoyu tek taraflı ve gerekçesiz olarak fes etme yetkisi veriliyor. Sarayla halk arasına çekilen duvarlarla halkın bakanlara sorununu anlatmasının yolları tıkanıyor. Bu Anayasa paketi ile getirilmek istenen hususlar ve tek adama verilen yetkiler halkın can ve mal güvenliğini de ortadan kaldırmaktadır. Bir gecede kimsenin bilgisi olmadan çıkarılacak kararname ile malınıza ve mülkünüze el konabilir.
 
Sayın Meslektaşım,
 
Toplumumuzu bölen baskıcı tek adam rejimi yerine hoşgörüyü hakim kılan, tartışma kültürünü geliştirecek ve bir arada yaşamanın erdemini oluşturacak güzellikleri paylaşmak istiyoruz. Cumhuriyet rejiminin sadece adıyla değil, laiklik başta olmak üzere diğer demokratik kurum ve kuruluşlarla da bezenmesine ihtiyacımız var.
 
Devlet işleri yürütülürken halk tarafından seçilmiş olan parlamenterlerin  çıkarmış oldukları yasaların Anayasaya uygun olup olmadığının denetlenmesi gerekiyor. Bağımsız ve tarafsız bir yargı tarafından bu yasaların denetlenmesi  kuvvetler ayrılığının omurgasını oluşturur. Burada önemli olan tüm seçilmiş olanların Anayasaya uygun davranıp davranmadığını denetlemiş olmaktır. Oysa Hakimler ve Savcılar Kurulu Üyelerini (HSK) ve Anayasa Mahkemesi Üyelerini seçen Cumhurbaşkanı, kendisi tarafından seçilen yargıçlar tarafından denetlenemez. Tek adam tarafından belirlenen Hakimler ve Savcılar Kurulu tüm yargının ve yargıçların yönetiminden sorumlu oluyorlar. Yargıçların atama işlemlerinden sicil verilmesine kadar tüm sorumluluk HSK`da oluyor. Ayrıca parti başkanı olarak Cumhurbaşkanının belirlemiş olduğu parlamento çoğunluğu da, yürütmenin başı olan Cumhurbaşkanını denetleyemez. Kontrolsüz ve denetlenmeyen güç de giderek tek adama ve diktatöre dönüşür.
 
Devletin gücü karşısında yurttaşların hak ve hukukunu savunacak bağımsız bir yargının olmaması, hukukun üstünlüğünün ister istemez üstünlerin hukukuna dönüşmesi gibi bir sonuç doğuracağı da açıktır. Anayasalar "kişiler şunları yapmaz" üzerine yapılmaz. Yapılması gerekenlerin tanımlı olması gerekiyor. Parti seçmiyoruz, birlikte yaşamanın ve çalışmanın koşullarını sağlayacak olan bir Anayasa paketini oyluyoruz.
 
12 Eylül 2010 yılında yapılan Anayasa referandumu yargı bağımsızlığını ortadan kaldıracağı için "HAYIR" diyeceğimi sizlerle paylaşmıştım. 2010 Anayasasının hangi sonuçları doğurduğunu birlikte gördük ve yaşadık. Bu Anayasa değişiklik paketi yargı bağımsızlığını tamamen yok ettiği gibi ülkemizin ve halkımızın geleceğini de tek adama teslim ediyor.
 
Aklını doğru kullanmayı bilen siz Sayın Meslektaşlarımızın, bu referandumun bir parti seçimi olmadığını, ülkemizin ve halkımızın geleceğinin yol haritasını oylayacağımızı görerek, doğru bir tercih yapacağınıza tüm kalbimizle inanıyoruz.
 
Biz, ülkemizin, gençlerimizin ve halkımızın geleceğine yönelik olarak duyduğumuz sorumluluğun bir gereği olarak bir kez daha "HAYIR" diyoruz. Sağlık ve başarı dileklerimizle, saygılar sunuyoruz.
12.04.2017
 
Cemal GÖKÇE
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu Başkanı

TMMOB
İnşaat Mühendisleri Odası