12. Ulaştırma Kongresi Başladı

Odamız adına, İMO Adana ve İstanbul Şubeleri tarafından düzenlenen 12. Ulaştırma Kongresi, Ulaştırma Politikaları temasıyla, 24 Mayıs 2017 Çarşamba günü Seyhan Belediyesi Yaşar Kemal Kültür Merkezi/Adana`da başladı.

Eklenme Tarihi: 25/05/2017

12. Ulaştırma Kongresi Başladı 

Odamız adına, İMO Adana ve İstanbul Şubeleri tarafından düzenlenen 12. Ulaştırma Kongresi, Ulaştırma Politikaları temasıyla, 24 Mayıs 2017 Çarşamba günü Seyhan Belediyesi Yaşar Kemal Kültür Merkezi/Adana`da başladı. 

Kongrenin açılış konuşmaları İMO Yönetim Kurulu Başkanı Cemal Gökçe, İMO Adana Şube Yönetim Kurulu Başkanı Halil Çağdaş Kaya, İMO İstanbul Şube Yönetim Kurulu Başkanı Nusret Suna, TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz, konuk konuşmacılar; Kıbrıs İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Seran Aysal, Seyhan Belediye Başkanı Zeydan Karalar, Kongre Düzenleme Kurulu Başkanı Güngör Evren tarafından yapıldı. 

Açılış konuşmalarının ardından oturumlara geçildi. Toplantıya İMO Yönetim Kurulu Başkanı Cemal Gökçe, 2. Başkanı Şükrü Erdem, Sekreter Üyesi Hüseyin Kaya, Yönetim Kurulu Üyeleri Cemal Akça, Cihat Mazmanoğlu, Necati Atıcı, Genel Sekreter Fikret Kemal Yıldırım, Genel Sekreter Yardımcısı Serap Dedeoğlu, Genel Sekreter Yardımcısı Bahaettin Sarı, TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz, TMMOB 2. Başkanı Züber Akgöl, Oda Onur Kurulundan Abdullah Bakır, Ahmet Göksoy, İMO Ankara Şube Yönetim Kurulu Başkanı Selim Tulumtaş, Antalya Şube Başkanı Mustafa Balcı, Erzurum Şube Başkanı İlhan Tohumcu, İzmir Şube Başkanı Gürkan Erdoğan, Mersin Şube Başkanı Halil Deveden, Tekirdağ Şube Başkanı Osman Taşseten,Ulaştırma Kurulu Üyeleri, Kıbrıs İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Seran Aysal, Seyhan Belediye Başkanı Zeydan Karalar ile yüzü aşkın konuk üyemizin katılımıyla başladı. 

H.ÇAĞDAŞ KAYA: ULAŞTIRMA SORUNU KAYGI VERİCİ BOYUTLARDA?

Kongrenin açılışında konuşan İMO Adana Şube Başkanı H. Çağdaş Kaya, kapitalizmin gelişmesine paralel olarak kentlerin büyümesi, kentsel nüfusun artması, trafiğin karmaşık hale gelmesinin ulaştırma ile ilgili tartışmaları dünyada ve daha çok son yıllarda ülkemizde de gündeme taşıdığını söyledi.

Kentlerin, insan hayatını zorlaştıran koşulları ile çözüm beklediğini kaydeden Kaya, "Bu sorunların en başta gelenlerinden birinin de ulaştırma sorunu olduğu aşikardır. Özellikle gelişmiş ülkelerde ulaştırma sistemleriyle ilgili önemli çalışmalar yapılmış ve uygulamalarda bu çalışmaların sonuçlarından faydalanılmıştır. İçinde yaşadığımız dönemde ise artık ulaştırmanın; erişebilirlik, uygulanabilirlik, sürdürülebilirlik, kültürel miras, ekosistem, çevre duyarlılığı gibi kavramlarla birlikte düşünülmesi ve planlamalarda bu duyarlılıkların göz önünde bulundurulması gerekmektedir" dedi.

Ulaştırmada süregelen olumsuzlukların birbirini tetikleyerek çoğaltan yapısını değiştirecek yeni politikaların oluşturulması ve hayata geçirilmesinin günümüz toplumsal yaşamı için önemli bir gereksinim olduğuna işaret eden Kaya, "Çözüm getirmediği gibi çözümü daha da zorlaştıran yanlış adımlar atılması ulaştırma sorununu kaygı verici boyutlara taşımaktadır.  Bu nedenle öncelikle toplumun yapısına ve yararına uygun ulaştırma politikalarının oluşturulması önemlidir" dedi. Kaya, 12. Ulaştırma Kongresinin 12 oturum, 4 çağrılı konuşmacı,  24 sözel bildiri sunumu, 3 poster bildiri ile konuyla ilgili güncel bilgi ve araştırmaların paylaşılmasını sağlayacağını vurgulayan Kaya, kongreye emeği geçenlere teşekkür etti.

ZEYDAN KARALAR: HER ŞEY RANTA FEDA EDİLİYOR

Seyhan Belediye Başkanı Zeydan Karalar da trafiğin en karmaşık olduğu Adana`da ulaştırma kongresinin yapılmasını çok önemsediğini vurguladı. İmarı bozuk, yolları bozuk bir kentte ulaşım planı yapmanın da çok kolay olmadığını ancak bahaneye yer verilmemesi gerektiğini kaydeden Karalar, "Büyükşehir, bu işi başlatmalı, biz de üzerimize düşeni yapmalıyız. Yerinde sorununu çözemediğimiz her insan topluluğunun sorunu şehre iniyor. Yeni altyapı, ev, ulaşım, su ihtiyacı sıkıntı yaratıyor. Mümkün mertebe sorunlar insanların kendi oturdukları köylerde, ilçelerde ve mahallelerde çözülürse kent merkezinin de yükü azalır. Maalesef bizim ülkemizde bu durumun tam tersi yaşanıyor. Her şey ranta feda ediliyor. Kara doymayan, vahşi kapitalizmin getirdiği süreç her şeyi ranta endeksliyor. Toprak, su, gıda, ne düşünürseniz düşünün dünyada her şey ranta feda ediliyor. Özellikle bizim ülkemizde 15 yıldır hiçbir temel mesele konuşulamıyor. İnsan hakları, ekonomi, basın özgürlüğü, işsizlik, aydınlanma, hiçbir şey konuşulmaz. Esas sorunlar gündeme gelmez. Suni problemler konuşulur, suni düşmanlar yaratılır. Dolayısıyla esas sorunlar gözden kaçırılır. Türkiye`de gündemi gerçek zemine çekebilsek ulaşım başta olmak üzere tüm problemlerimiz konuşulur ve çözülür" dedi.

EMİN KORAMAZ: ULAŞTIRMA KAR MANTIĞI İLE ÇALIŞAN ÖZEL SEKTÖRE TERK EDİLEMEZ

TMMOB Genel Başkanı Emin Koramaz ise ulaştırma yatırımlarının sadece kar kriterine göre değil, ekonomik kalkınma, sosyal, siyasi, güvenlik, kitle taşımacılığı gibi kriterlere göre de değerlendirilmesi gerekli yatırımlar olduğunu kaydetti. Esasen bir kamu hizmeti olan ulaştırma yatırımlarının ülkemizde siyasi rant hesaplarının en çok yapıldığı alan olduğuna işaret eden Koramaz, şunları söyledi:

"Bildiğiniz üzere siyasi iktidar ulaştırma alanındaki yatırımlarıyla çok övünmektedir. Ancak kapalı devre üretilen, işlevsel olmaktan uzak ve pahalı, üçüncü köprü ve havaalanı, Galataport, Haliçport, yüksek hızlı tren vb. yatırımların birçoğu özelleştirmeye yöneliktir. ÇED süreçlerinden de muaf tutulan bu projelerle kamuoyunun yakından bildiği üzere çevre de talan edilmekte, ekolojik dengeler alt üst olmaktadır. Henüz sektöre yönelik ulaştırma ana planı yoktur. Uzun ve kısa erimli hedefleri olan bir ulaşım ana planı ile bu planın hedeflerini, yatırım bütçelerini, uygulama sonuçlarını, tüm ulaşım türlerinin mevzuat ve yapısal problemlerini çözecek, sektörün veri tabanını yapılandıracak, planlayacak, izleyecek, denetleyecek ve değerlendirecek, merkezi bir yapılanmaya ihtiyaç vardır.

Ulaştırma sektörü arz?talep ilişkisi üzerine yapılandığından, gelişen ekonomik krizlere karşı duyarlı bir sektördür. Stratejik önemi ve kamusal hizmet üretimi özelliği itibarıyla ulaştırma altyapısı ve işletmeleri için uygulamaya konulan özelleştirme plan ve programları derhal durdurulmalıdır. Ulaştırma sektörünün kaderi sadece kâr mantığı ile çalışan özel sektöre terk edilmemelidir. Ulaştırma alanındaki plansızlık, dağınıklık, kamu ve ülke çıkarlarının ön planda tutulmaması gibi olumsuzluklar bir bütün olarak ülke ekonomisinin tamamına hakimdir. Ülkemiz ekonomisi yıllardır, yüksek oranlı borçlanma ve yoğun ithal girdi kolaycılığının üzerine oturtulmuştur.  Üretim-yatırım-tasarruf politikalarının yerini tüketim politikaları ve paradan para kazanma arayışları almış; kent rantlarına, doğa kıyımlarına, finans kazançlarına bel bağlanmıştır."

CEMAL GÖKÇE: ULAŞIM SORUNUNU BİLİMSEL ÖLÇEKTE PLANLANMIŞ BİR ANLAYIŞLA ÇÖZÜLMELİDİR

İMO Genel Başkanı Cemal Gökçe de, "Bugün dünyada kullanılan fosil içerikli akaryakıta duyulan ihtiyaç halen önemini koruyor. Enerji verimliliğinin artmasına ve çeşitlenmesine yönelik adımlar atılmasına rağmen, fosil içerikli akaryakıt kullanımı büyük ölçüde devam ediyor. Bu kapsamda artan ulaşım çeşidi ve sayısıyla birlikte sera gazı salınımı da giderek artıyor" dedi. Gerek kentler arası ulaşımın sağlanmasında gerekse, kent içi ulaşımında olması gereken demiryolu, metro ve suyolu ulaşımı ne yazık ki devre dışı kaldığını vurgulayan Gökçe, "Bilim ve bilgi insanlarının ve Odamızın tüm uyarılarına rağmen,12 şeritli bir karayolunun bir saatte taşıyacağı yolcuyu sadece bir metro hattının taşıyabileceği önerisi ilgi görmemiştir" diye konuştu.

Gerek kentler arası ulaşım sorununu, gerekse kent içi ulaşım sorununu karayolu ağının uzunluğu ile çözeceğini düşünenlerin, arkalarında binlerce insanın yaşamını yitirmesine, yaralanmasına ve milyarlarca liralık ekonomik kaybın ortaya çıkmasının birer aracı olduğunu ifade eden Gökçe, şunları söyledi:

"20 yılda terör olaylarında 30 bin insanımızı kaybetmenin acısı yaşanırken, 80-100 bin insanımızın trafik kazalarında yaşamlarını yitirmeleri dikkatlerden kaçıyor. Ulaşım sorununu bilimsel ölçekte planlanmış bir anlayışla çözmek gerekiyor. Yolların araçları taşıması yerine, insanları taşımayı amaçlayan bir sistem bütünlüğü içerisinde çözmek gerekiyor. Ulaştırma sisteminin sorunları, farklı dönemlerde planlı bir şekilde ortaya çıkacak gelişmelere paralel olacak bir öngörüyle kentsel dokunun bütünü dikkate alınarak çözülebilir. Bu nedenle ülkemizin ve kentlerin bir "Ulaştırma Ana Planı" olmak durumundadır.  Ayrıca, çevresel, kentsel, insani ve tarihi değerleri bozmadan koruyan bir anlayışla yapılmalıdır "Ana Planlar". Devletin ve yerel yönetimlerin görevi de; ekonomik ve toplumsal gelişmenin ihtiyacını karşılayabilecek şekilde ülke ve toplum yararına uygun taşıma sistemlerini kurmak ve işletmektir."

NUSRET SUNA: "BEN YAPTIM OLDU" ANLAYIŞI TERK EDİLMELİDİR

İMO İstanbul Şube Başkanı Nusret Suna ise, ulaşımın sorun olduğu sürece İMO`nun bu sorun üzerinde duracağını belirtti. Ulaşım tartışmalarının daha çok İstanbul odaklı yürüdüğünü kaydeden Suna, "Birinci Boğaz köprüsünden Marmaray tartışmalarına kadar İstanbul Şubemiz, her zaman sürecin içinde olmuş, gerçekleştirdiği etkinliklerle kamuoyunu bilgilendirmiş, ulaştırma tartışmalarında bilimsel-mesleki farkındalık yaratarak gündemi belirlemiştir" dedi.

"Ulaşım sorunu ne sadece İstanbul`la ne de kent içi ulaşımla sınırlıdır. Kaldı ki sadece ülkemizin yaşadığı bir sorun da değildir" diyen Suna, "Bu sorun ekonominin, toplumların, sosyal yaşamın gelişmesiyle doğrudan ilintilidir" diye konuştu.

Suna şunları söyledi: "Belirtilmelidir ki, ulaştırma konusuna yaklaşım öz itibariyle politiktir. Yani karar vericilerin ekonomik-sosyal tercihlerinin yansımasından ibarettir. Örneğin kentlerimizin insan odaklı mı, yoksa araç odaklı mı düzenleneceği politekniğin ilgi alanına giren bir tartışmadır. Tercihiniz kentlerin araç odaklı düzenlenmesi yönündeyse, günümüz kentlerinin nasıl bu hale geldiğinin yanıtı sır değildir. İstanbul`un da, ülkemizin de Ulaşım Ana Planı yoktur. Kayda geçen son Ulaşım Ana Planı`nın tarihi 1983`tür. O plan da, tozlu arşivlerdeki yerini almış, ulaşımımız adeta kaderine bırakılmıştır. Her dönemde, her zeminde ısrarla vurguluyoruz. Ulaşım Ana Planına ihtiyaç bulunmaktadır. Plan, sürdürülebilir, işlevsel, bütünlüklü, toplu taşımacılığı merkezine alan bir perspektifle hazırlanmalıdır. Hazırlık aşaması, ilgili meslek odalarının, üniversitelerin ve örgütlü yapılar aracılığı ile vatandaşların katılımına açık hale getirilmelidir. Dolayısıyla, "ben yaptım oldu" anlayışı terk edilmelidir."

GÜNGÖR EVREN: AMACIMIZ BİLİMİN IŞIĞINDA ÇÖZÜM ÜRETMEK

Kongre Düzenleme Kurulu Başkanı Güngör Evren ise kongrenin düzenlenmesi nedeniyle duyduğu mutluluğu paylaştı. Evren, "Amacımız bilimin ışığında ülke sorunlarına çözüm üretmek ve uygulamalarını gözetmek, görülen yanlışlarda uyarıcı önlemlerde bulunmaktır" dedi. 1974 yılından bu yana birçok öneri getirildiğini ve uygulandığını kaydeden Evren, "Ne yazık ki çabalarımız gerçek yaşamda karşılığını bulamadı. Çözüm önerilerimiz görmezden gelinmiş, eleştiriler dinlenmemiş, son günlerde karşıt tavır sergilenmeye başlanmıştır. Oysa planlama yaşamsal bir öneme sahiptir ancak ülkemizde plan dışı yatırımlar hızla artmaya başladı. Doğa ve tarihi değerler konusunda da aynı şekilde davranış sergilendi. Çevre ve doğaya karşı kıyımlar yapıldı" dedi.

Kongrenin toplumun tüm kesimlerini yakından ilgilendirdiğini, çok sıkı bir çalışma programı hazırladıklarını kaydeden Evren, "Ülkemiz adına en iyi çözümleri sunmanın derdindeyiz. Her şey apaçık ortada olmasına ve hiçbir şeyin sır olmamasına rağmen çözüm üretilemiyor" diye konuştu.

SERAN AYSAL: KIBRIS`TA METROYU GÜNDEME TAŞIYAMIYORUZ

KKTC İMO Başkanı Seran Aysal da yılların hataları sonucunda Türkiye`de ve KKTC`de ulaştırma sorunlarına müdahil olmaktan uzak tutulduklarını söyledi. KKTC`de meslekle ilgisi olmayan atamaların yapıldığını, işlerin Türkiye`ye havale edildiğini, işlerin bu şekilde yürütüldüğünü söyleyen Aysal, "Adamızda sadece teknik değil yaratılan düzeni de ortada kaldıracak bütünlükçü bir ulaştırma politikasına ihtiyaç vardır. Hızlı yapılaşan kentlerimiz aldıkları göçlerle birlikte daha çok sorunlarla gündeme gelmektedir. Fakat Kıbrıs`ta metro gibi bir konuyu gündeme taşıyamamaktayız. Nüfusu az olmasına rağmen trafik kazalarının çokluğu uygulanan yanlış politikaların yanlışlığını göstermektedir" dedi.

Açılış konuşmalarının ardından Cumhuriyet Gazetesi yazarı Çiğdem Toker`in konuşmacı olarak katıldığı ?Bir Politika Aracı Olarak Karayolu Projelerinin Finansmanı` konulu birinci oturuma geçildi.

3 GÜN SÜRECEK

Kongrenin açılışına Çukurova Gazeteciler Cemiyeti (ÇGC) Başkanı Cafer Esendemir, TMMOB Adana İKK Sekreteri Ali Kuzu, CHP Seyhan İlçe Başkanı Abeydullah Kolcu, TMMOB`ye bağlı odaların Adana, Bursa, Antalya, Ankara, Sakarya, Erzurum ve Mersin şube başkanları da katıldı. 3 gün sürecek kongrenin son günü olan 26 Mayıs Cuma günü saat 14.00`da Adana sorunlarının tartışılacağı "Adana Kent İçi Ulaşım Sorunları" başlığıyla bir oturum da yer alacak.

İMO YÖNETİM KURULU BAŞKANI CEMAL GÖKÇE`NİN
12. ULAŞTIRMA KONGRESİNDE YAPTIĞI KONUŞMA: 


Sayın konuklar, sayın meslektaşlarım, düzenleme ve bilim kurulumuzun değerli üyeleri; tümünüzü sevgi ve saygıyla selamlıyorum.  Bugün burada Adana ve İstanbul Şubelerimizin Odamız adına birlikte düzenledikleri 12.Ulaştırma Kongresi`ni yapıyoruz. 

Dünyanın giderek daha tanınır hale gelmesi; gezme ve görme duygusunun yanında ticari ilişkilerin giderek artması, gözlerimizi ulaştırma sistemlerine çeviriyor. Artan yolcu sayısına ve yük taşımacılığına duyulan ihtiyaç havayolu, karayolu, denizyolu, demiryolu, içsu yolu ve boru hatları gibi ulaştırma sistemlerini dünden çok daha fazla bir şekilde gündeme getiriyor. Ayrıca kent içi ulaşımı, ücretlendirme ve lojistik gibi konularda ulaştırma sisteminin bir parçası olarak,ulaştırma kongrelerimizin konuları arasında önemli ölçüde yer alarak tartışılıyor. 

Bugün düne göre dünyada kullanılan fosil içerikli akaryakıta duyulan  ihtiyaç halen önemini koruyor. Enerji verimliliğinin artmasına ve çeşitlenmesine yönelik adımlar atılmasına rağmen, fosil içerikli akaryakıt kullanımı büyük ölçüde devam ediyor. Bu kapsamda artan ulaşım çeşidi ve sayısıyla birlikte sera gazı salınımı da  giderek artıyor. 

Özellikle İkinci Dünya Savaşı`nın ardından Amerika`nın denetim ve özendirmesiyle ülkemizde karayolu ağırlıklı bir politika hakim olmaya başlamıştır. Marchal planının sağladığı makinalarla karayolu yapılması ve otomobil ağırlıklı bir ulaşım sistemi dönemin yönetimi tarafından tercih edilmiştir. Gerek kentler arası ulaşımın sağlanmasında gerekse, kent içi ulaşımında olması gereken demiryolu, metro ve suyolu ulaşımı ne yazık ki devre dışı kalmıştır. Bilim ve bilgi insanlarının ve Odamızın tüm uyarılarına rağmen,12 şeritli bir karayolunun bir saatte taşıyacağı yolcuyu sadece bir metro hattının taşıyabileceği önerisi ilgi görmemiştir. 

Özellikle İstanbul`da araç sayısı arttıkça yol ağının genişletilmesi ve yeni yolların yapılması gündeme gelmiştir. Ayrıca İstanbul`un iki yakası arasındaki geçişi sağlamak için karayolu ulaşımına bağlı olarak İstanbul köprüler tuzağına düşürülmüştür. 1. Köprü, 2. Köprü ve 3. Köprü yapılmıştır. Oysa siz boğazın üstünü betonla kapatsanız bile karayolu ve köprü anlayışıyla ne iki yaka arasındaki ulaşımı, ne de İstanbul`un ulaşım ve trafik sorununu çözebilirsiniz. 

Gerek kentler arası ulaşım sorununu, gerekse kent içi ulaşım sorununu karayolu ağının uzunluğu ile çözeceğini düşünenler, arkalarında binlerce insanımızın yaşamını yitirmesine,yaralanmasına ve milyarlarca liralık ekonomik kaybın ortaya çıkmasının birer aracı olmuşlardır. Ayrıca ülkemizin otomobile ve fosil içerikli enerjiye olan bağımlılığının önemli ölçüde artmasının öznesi olmuşlardır. 20 yılda terör olaylarında 30 bin insanımızı kaybetmenin acısı yaşanırken, 80-100 bin insanımızın trafik kazalarında yaşamlarını yitirmeleri dikkatlerden kaçıyor. 

Sayın konuklar,sevgili meslektaşlarım,

Ulaşım sorununu bilimsel ölçekte planlanmış bir anlayışla çözmek gerekiyor. Yolların araçları taşıması yerine, insanları taşımayı amaçlayan bir sistem bütünlüğü içerisinde çözmek gerekiyor. Ulaştırma sisteminin sorunları, farklı dönemlerde planlı bir şekilde ortaya çıkacak gelişmelere paralel olacak bir öngörüyle kentsel dokunun bütünü  dikkate alınarak çözülebilir. Kentsel gelişme ulaşıma, ulaşım sistemi de kent planlamasının bütünlüğü içerisinde düşünülerek değerlendirilir ve sorunlara çözüm aranır. 

Plansız gelişen kentlerde ulaşıma ilişkin çözümler temel sorunların başında gelmektedir.Geleceğe yönelik toplumsal bir öngörü oluştururken ulaşım sorununa ve kentleşme sorununa sadece mekânsal ölçekte bakılarak sağlıklı bir kentleşme ve işleyebilen bir ulaşım sistemi yaratılamaz. Kent ve ülke yararına olan sosyal, ekonomik, çevresel, tarihsel ve kültürel öğelerin bir bütünlüğü içerisinde bakılır ve sorunlara çözüm aranır. 

Oysa bizde kent konusuna büyük ölçüde sadece mekânsal ölçekte bakılmaktadır. Çoğu kez mekânsal ölçekte yapılan düzenlemelerde bile; ortak akıldan, estetikten, yaşanabilirlik ve sürdürülebilirlikten oldukça uzak kalınmaktadır.

Konutu piyasada alınır, satılır bir mal, bir spekülasyon aracı olarak ele alan finansman sistemi, sadece ihtiyaç temelli olan konut edinme sistemlerini yok ettiği gibi, kentlerin mekânsal gelişiminde insan odaklı olmayan, otomobil odaklı ulaşım sistemini bir çözüm olarak dayatmaktadır. 

Günlük yaşantılarının 3-5 saatini trafikte harcayan insanların yaşam kalitesi önemli ölçüde azalmaktadır. İstanbul`da bir kişi sadece trafikte bekleyerek bir yılda yaklaşık olarak 113 saat zaman kaybediyor. Bir otomobil gidebileceği yere gidemeyerek bir yılda 219 saat yollarda zaman ve enerji tüketiyor. Aktif çalışma ve iş yaşamı içinde bulunan en az 3-4 milyon insanın yılda 113 saat kaybetmesinin üretim kaybını düşündüğümüzde içimizi burkan bir sonuçla karşılaşıyoruz. 

Ulaşım planlaması; kentlerin ve kentler arasında yaşayan insanların ulaşım ihtiyaçlarını güvenli, ekonomik ve konforlu bir şekilde yapmalarının araçlarını oluşturur. Bu nedenle ülkemizin ve kentlerin bir "Ulaştırma Ana Planı" olmak durumundadır. 

Temel amaç çağdaş uygulamaları ve politikaları  öne alan, yatırım ve işletmede kaynakları en etkin ve verimli bir şekilde kullanmanın yollarını aramaktır. Ayrıca, çevresel, kentsel, insani ve tarihi değerleri bozmadan koruyan bir anlayışla yapılmalıdır "Ana Planlar". 

Sayın konuklar, sevgili meslektaşlarım,

21.yüzyılda çağdaş ve yeterli bir ulaşım hizmeti olmadan sosyal ve ekonomik yaşamı canlı ve dinamik yapmak mümkün değildir. Her alanda olduğu gibi ulaştırma alanında da modern ve gelişmiş bir ulaşım sistemine sahip olmak toplumsal gelişmenin temel bir aracı olarak karşımıza çıkıyor. 

Devletin ve yerel yönetimlerin görevi de; ekonomik ve toplumsal gelişmenin ihtiyacını karşılayabilecek şekilde ülke ve toplum yararına uygun taşıma sistemlerini kurmak ve işletmektir. Ulaştırma konusu başlı başına bir ekonomik faaliyet ve hizmet alanı olduğu gibi, diğer sektörlerle de yakın ilişkisi olan ve bu sektörleri olumlu ve olumsuz olarak etkileyen bir hizmet alanıdır. 

Bugünkü kentler çoğu kez yol, kavşak, köprü, viyadük ve tünel gibi yapılarla şekillenmiştir. Bu yapılar özellikle kent merkezlerinde mevcut duruma ilave olarak aynı zamanda bir ulaşım ve trafik yükü ortaya çıkarmaktadır. Ayrıca, yeni yolların açılması, metro, tramvay ve metrobüs gibi toplu taşıma bağlantıları kent görünümünü de sürekli olarak değiştirmektedir.

Böylesi bir kentte, yol genişlikleri ve sayısı, kavşak noktaları ve genişliği, varsa bisiklet yolları, alt ve üst geçitler, uygun olan kaldırımlar, güvenli yaya geçişleri, engellilerin rahatça hareket edebilmelerini sağlayan düzenlemeler, insana olan saygının bir gereği olarak teknik kurallara uygun olarak yapılmalıdır. Oysa bu  gibi ulaşım yapıları ülkemizin bir çok kentinde birbirini tamamlayan yapılar olarak değil, birbirleriyle çatışan yapılar olarak karşımıza çıkmaktadır. 

Sayın katılımcılar, sevgili meslektaşlarım,

1950`li yıllara kadar ulaştırma sistemimizin omurgasını demiryolu oluştururken daha sonraki dönemde ve bugün ulaştırma sisteminin ana omurgasını karayolu taşımacılığı oluşturmaktadır. Bu kapsamda ulaştırma sistemleri bir bütün olarak ülkemizin ve kentlerimizin genel yapısını önemli ölçüde etkilemektedir. Ulaştırma sistemiyle ilgili olarak verilen kararların olumlu veya olumsuz olması; toplumun sosyal, siyasal, ekonomik, çevresel ekolojik ve kültürel dinamiklerini etkiyerek farklılaştırıyor.

Ulaştırmada sistem bütünlüğü konusunda bugüne kadar önemli çalışmalar yapılmasına rağmen ne yazık ki ulaştırma sistemlerinde bir bütünlük sağlanamamıştır. Çoğu kez ülkemizin bütününde yapılan ulaştırma yatırımları var olan plan hükümlerine ve sürdürülebilir gelişme ilkelerine aykırı olarak yapılmaktadır. Ulaştırma konusu "bir arazi kullanımı" konusudur. 

Bugün neredeyse moda haline getirilmiş olan "projeci bir anlayışla" yatırım kararları alınmaktadır. Plan bütünlüğü ve kentsel planlama anlayışı yok sayılmakta, kentsel yaşamı ve çocuklarımızın yaşam kalitesini önemli ölçüde sorun haline getiren "günübirlik" uygulamalarla gelecek kuşakların yaşam alanları önemli ölçüde daraltılmaktadır.

Özellikle büyük projelere karar verilirken, kentin sahipleri olan kentlilerle, meslek kuruluşları ve diğer sivil örgütlerle ortak çalışmalar yapılarak her durumda sürece dahil edilmeleri gerekmektedir. Ne yazık ki ülkemizi ve büyük kentlerimizi yönetenlerin böyle bir anlayışı olmadığı gibi, yaptırdıkları planlara yukarıdan müdahale edildiğinde, "HAYIR" demek yerine, yapılan yanlışa ortak olmayı da ihmal etmiyorlar. 

Açıkçası ulaşım sorunu başta olmak üzere kentle ilgili yaşadığımız tüm sorunlar; ülke ve kent topraklarımızın kullanılma biçiminin sosyo-politik olmaktan çıkarılıp günü kurtarıcı, çoğu kez kısa vadeli, rant ve popülist odaklı bir anlayışla yönetilmesinden kaynaklanmaktadır. 

Sayın katılımcılar,

İstanbul`a yapılan 3.Havaalanı, 3.Köprü, Avrasya Tüp Tüneli gibi yapılar,İstanbul`un 1/100.000 ölçekli planında, yani İstanbul`un Anayasasında olmamasına rağmen, Ankara`dan yapılan müdahale ile İstanbul`un Anayasası yok sayılarak bu yapılar yapılmaktadır. Bu yapılar İstanbul`un su havzalarını, ormanını, yeşilini, hava alma koridorlarını ortadan kaldırarak, İstanbul`a doğru göç yollarını açık tutan ve İstanbul`u  yok edecek projeler olarak tarihteki yerlerini almışlardır. Üstelik Çanakkale Köprüsüyle birlikte, yapıl(a)mayacağını düşündüğüm  Kanal Projesi yapılırsa tümüyle İstanbul`u ve tüm Trakya`yı yaşanmaz hale getirecektir. 

Bugünkü İstanbul, Ankara, Bursa gibi kentlerimizin arazilerinin kötü ve rant odaklı kullanılmasında payı olanlar, ortaya çıkan önemli sorunlar nedeniyle kendi yaptıklarını bile eleştirmeye başlamışlardır. Oysa biz, İnşaat Mühendisleri Odası olarak kimin ve kimlerin yaptıklarına bakmadan yapılandan yana düşüncelerimizi her zaman açıkladık, karşı çıktık. 

Bugün geldiğimiz noktada ne kadar haklıymışız demek bile içimizi burkuyor. Önemli olan yapılacak işlerin felsefesinin doğru kavranmasıdır. Bilim ve akıl öngörüsünü doğru kullanarak gelecekte yaşanacak olumsuzlukları önceden görüp müdahale etmektir.Yoksa yapılan işlerin sonuçlarına göre konuşmak, yaşam kalitemizi artırmadığı gibi, geriye dönülmesi zor olan bariyerlerle karşı karşıya bırakır bizi. 

Açıkçası yaşamış olduğumuz kentlerin sadece ulaşım sistemlerinden hareketle bir düzenleme yapılmamalı, kent bütünlüğü ve kent yaşamı dikkate alınarak sürdürülebilir bir yaşam ve sürdürülebilir bir ulaştırma sistemi oluşturulmalıdır. 

Bu kapsamda "ulaştırma alanında yapılacak olan yatırımlar araçların taşınmasına göre değil, insanların erişimlerini kolaylaştıracak bir anlayışla yapılması gerekmektedir. Kent mekanları otomobiller için değil, insanların kullanımına göre düzenlenmelidir." 

"Çevre koruma ve geliştirme" üzerine kurulu olmayan, "insanı odak noktasına almayan" "bir ulaştırma sistemi" sürdürülebilir değildir.  Kentleri otomobillere uydurmak yerine otomobilleri kentlere uydurmak, bugün sürdürülebilir ulaştırmanın ana halkası olarak tanımlanmaktadır. 

Dünyanın değişik kentlerindeki deneyimler göstermiştir ki, kentsel ulaşım sorunlarının sadece yeni karayolu şebeke yatırımları ve kapasite artırımıyla çözülmesi mümkün değildir. Yetersiz altyapı koşulları ve hızlı nüfus artışı göz önüne alınırsa, üretilecek çözümler karayolu altyapısını geliştirmekten çok, toplu taşımayı özendirmeye ve toplu taşıma sistemini ülke ve kent yaşamına taşımak, ulaşım ve trafik sorununu büyük ölçüde çözer. 

Şehirlerde yayalara oldukça az önem verilmekte, kaldırımların çoğu otomobillerin işgali altına sokulmaktadır.  Her şehirde olduğu gibi "yol" kıt bir kaynak olarak ifade edildiğinden, bu kıt olan kaynağın "araç hareketliliği" yerine "insan hareketliliği" için kullanılması bir çözüm yolu olarak düşünülmelidir.

Ulaşım sorunlarının çoğu, var olan kısıtlı yol ağının "otomobillerin dolaşımı" dikkate alınarak planlanmasından kaynaklanmaktadır. Büyük kentlerimizde oldukça fazla görüldüğü gibi çok fazla yol yapmak,daha çok trafik tıkanıklığına yol açmaktadır. 

Erişim talebinin yüksek olduğu kent merkezlerinde yeni yolların açılması bölgedeki taşıt yoğunluğunu artıracağından, yeni yolların açılması faydadan çok zarar getirmektedir. Yeni açılan yollar ve şerit ilaveleri bir süre tıkanmasa bile zamanla oluşan trafik yükü bir süre sonra eskisinden çok daha sorunlu olarak karşımıza çıkmaktadır. 

Sayın meslektaşlarım,

Var olan kentsel değerleri paraya çevirmek isteyen bazı çevreler, daha çok merkezin ve yerel meclislerin verdikleri kararlarla kentlerde boş alan bırakmamışlardır. Oysa kent bütününde sürdürülebilir bir kent planlanması için trafik ve ulaşım sorununu artıran etkenleri bir bütün olarak sınırlandırmak gerekir. 

Bu sorunların temelini göç ve denetlenemeyen, kontrolsüz bir yapılaşma anlayışı oluşturmaktadır. Kent meydanlarının giderek ortadan kaldırılması, yeni yerleşime açılan yerlerin oldukça yoğun bir yapılaşmaya teslim edilmesi, kentlerde var olan boş ve yeşil alanların, depremde toplanılacak yerlerin AVM ve gökdelenlere teslim edilmesi ulaşım ve trafik sorununu artırmaktadır. 

Yerleşim yoğunluğu arttıkça bir yere erişebilmek için daha fazla yola ihtiyaç duyulmaktadır. Yeni yol ve şerit ilaveleri yapıldıkça bu yol ve ilave şeritler bir süre sonra eskisinden daha fazla trafik olmakta ve tıkanmaktadır. Kent merkezlerine yapılan tünellerin, kavşakların, yol genişletmelerinin trafik sıkışıklığının çözümü olmadığı artık öğrenilmiş olmalıdır. 

Özellikle yapılı alanlarda yeni yol yapmak imkansız hale gelmiştir. Sadece karayolcu ve yatırımcı anlayışlar toplu taşıma projelerinin olumlu yanlarını da azaltmaktadır. Bilgi ve bilim dışı her yapı kentlerimize önemli ölçüde altyapı ve yeni ulaşım sorunu yüklemektedir. 

Birçok kentimizde yapılan kentsel dönüşüm uygulamaları konut sayısını ve kat yüksekliklerini büyük ölçüde artırmaktadır. Alt yapısı ve ulaşım arterleri aynı kalan yerlerde konut sayısının artması demek; aile, insan sayısı ve otomobil sayısının artması olarak karşımıza çıkmaktadır. Kentsel dönüşüm uygulamaları rantı yüksek yerlerde yoğunluk artırılarak yapılmamalı, eskimiş, fazlaca yıpranmış ve deprem riski fazla olan yerlerde yapılmalıdır. 

1980`li yıllardan günümüze kadar uzanan otoyollar ovalarımızı ve tarım alanlarımızı yok etmiştir. Odamızın ısrarla altını çizmiş olduğu bölünmüş yolların yapılmasına oldukça geç başlanmıştır. Son derece kalitesiz ve günübirlik bir anlayışla yapılan bu yollar kısa zamanda bozulmuş, yapılan yollar birkaç kez yeniden yapılmıştır. Yapılan otoyollar alınan krediler nedeniyle dışa olan bağımlılığımızı da artırmıştır. 

Son yıllarda yap işlet devret anlayışıyla yapılan Gebze-Orhangazi- İzmir Otoyolu, Avrasya Tüp Tüneli, 3.Köprü,3.Havaalanı ve Çanakkale Köprüsü hazinenin verdiği garanti ile yapılmaktadır. Garanti olarak verilen araç sayısı ve insan sayısına ulaşılamaması durumunda (ki verilen garanti araç sayısının oldukça altında kalmaktadır) köprü, havaalanı, tünel ve otoyolu kullanmayan araçların ücretini de bu yapıları kullanmayan yurttaşlar ödemektedir. 

Sonuç olarak;

Ulaşım politikamız; insan ve yük taşımacılığında toplu taşıma sistemine  dayalı olarak  değil, araçların taşınmasına göre gelişmiştir. Yüksek maliyetli ve kaza riski yüksek olan karayolları yapılmıştır. 

Enerji kullanımı, çevrenin korunması ve maliyet açısından daha ucuz olan ve gelişimi tüm dünyada destek gören demir yollarına gereken önem verilmemiştir. Oysa demir yolları ve deniz yolları öncelikli olmalıdır. Ülkemizin üç yanı denizle çevrili olmasına rağmen  kent içi ve kentler arası ulaşımda oldukça cılız kalmıştır. 

Kentlerimizi yeni sorunlarla baş başa bırakacak ve başta ulaşım alt yapısı olmak üzere yeni sorun yaratacak uygulamalardan vazgeçmek gerekiyor.


TMMOB
İnşaat Mühendisleri Odası