İMO 8. ÇELİK YAPILAR SEMPOZYUMU BAŞLADI

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası adına Konya Şubesince düzenlenen 8. Çelik Yapılar Sempozyumu, 24 Ekim 2019 tarihinde KTO Karatay Üniversitesi`nde başladı.

Eklenme Tarihi: 24/10/2019

İMO 8. ÇELİK YAPILAR SEMPOZYUMU BAŞLADI
 
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası adına Konya Şubesince düzenlenen 8. Çelik Yapılar Sempozyumu, 24 Ekim 2019 tarihinde KTO Karatay Üniversitesi`nde başladı.
 
Sempozyum İMO Başkanı Cemal Gökçe, Konya Şube Başkanı Süleyman Kamil Akın ve Kıbrıs İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Gürkan Yağcıoğlu`nun açılış konuşmalarıyla başladı.
 
Açılış konuşmalarının ardından İMO 2. Başkanı Cemal Akça`nın başkanlığını yaptığı ilk oturuma geçildi.
 
Toplantıya; İMO Başkanı Cemal Gökçe, 2. Başkanı Cemal Akça, İMO Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi Şükrü Erdem, Sayman Üyesi Bülent Erkul, Yönetim Kurulu Üyeleri Hüseyin Kaya ve Necati Atıcı, Genel Sekreter Yardımcısı Bahaettin Sarı, Kıbrıs İMO Başkanı Gürkan Yağcıoğlu, Konya Şube Yönetim Kurulu ve çok sayıda üyemiz katıldı.

Sempozyum programı ve diğer detayları hakkında ayrıntılı bilgi için tıklayınız.
 
İMO BAŞKANI CEMAL GÖKÇE`NİN KONYA 8. ÇELİK YAPILAR SEMPOZYUMUNDA YAPTIĞI KONUŞMA
 
Sayın Konuklar, Sevgili Meslektaşlarım,
İnşaat Mühendisleri Odası adına Konya Şubesinin düzenlemiş olduğu "8. Çelik Yapılar Sempozyumuna" hoş geldiniz. Tümünüzü sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
 
Bilim, teknoloji ve inşaat mühendisliği alanında ortaya çıkan gelişmeleri izlemek İnşaat Mühendisleri Odasının ilkeleri arasında yer alıyor. Bu kapsamda üniversite sonrası mesleki gelişmeleri ve yeni teknolojileri meslek insanlarıyla buluşturmak önceliklerimiz arasında yer alıyor. Genç araştırmacı ve akademisyenlerin bildirilerini duyurmaları için imkan hazırlıyoruz. Okul sonrası meslek içi eğitim seminerleri ve kurslarıyla alanımızla ilgili kitap, doküman ve benzeri yayınları meslek insanlarının bilgisine sunuyoruz.
 
Çelik yapı üretimi, betonarme yapı üretimi ile birlikte önemli bir yapı sistemidir. Çelik yapı üretimi her geçen gün kendisine biraz daha fazla yer edinmesine rağmen, ne yazık ki toplam yapı üretimi içerisindeki payı oldukça düşüktür. Çelik malzemesinin yapı üretimi içerisindeki payı artırılmalıdır.
 
Bu nedenle çelik malzemesinin bileşenleri, özellikleri, tasarımı, çelik yapı teknolojileri, çelik yapıların sürdürülebilirliği ve ekonomisi her zaman Odamızın gündeminde yer alıyor. Taşıyıcı sistem tasarımı bakımından çelik malzemesinin standartlara uygun olarak üretilmesi gerekiyor. Bugün burada yapılan  "8. Çelik Yapılar Sempozyumunun", yapı üretim alanında yararlı sonuçlar doğuracağına inanıyoruz.
 
Sayın Konuklar, Sevgili Meslektaşlarım;
İnsanların güvenli ve sağlıklı yapılarla, sağlıklı bir çevrede yaşamaları en temel insan hakkıdır. Ülkemizde yaşamış olduğumuz orta ölçekli doğa olayları çoğu zaman afete dönüşüyor. Can ve mal kayıpları ortaya çıkıyor. Orta ölçekli bir deprem afete benzer sonuçlar doğuruyor.
 
26 Eylül tarihinde Marmara Denizi`nde olan 5,8 büyüklüğündeki depremin ortaya çıkardığı sonuçlar, "8. Çelik Yapılar Sempozyumunu" çok daha önemli bir hale getiriyor. İstanbul`da bulunan birçok yapı ile birlikte kamu yapılarının ve okulların hasar görmesi yapı stokumuzun durumunu ortaya koymuştur. Bu nedenle Deprem güvenliği olan yapıların üretilmesi konusu, inşaat mühendislerinin sorumluluğunu daha da artırıyor. Fakat mesleğimizin giderek değersizleştirilmesi, deprem tehlikesi ve riski yüksek olan ülkemizi, çok daha fazla sorunla karşı karşıya bırakıyor. İnşaat Mühendisliği bölüm ve programlarına ayrılan 12331 kontenjanın, hangi planlamanın sonucuna göre belirlendiği, bu kontenjanların 5.000 kadarının boş kalması, tüm akademik çevre ve YÖK tarafından sorgulanmalıdır. Ayrıca fiziki şartları uygun olmayan, laboratuvarları ve öğretim kadroları oldukça yetersiz yeni bölüm ve programlar açılmamalıdır.
 
İnşaat Mühendisliği eğitimi yapan birçok bölümde, inşaat mühendisliği uzmanlık lisansına sahip olmayan başka uzmanlık alanları tarafından işgal edilmesi kabul edilemez. Birçok bölümde jeoloji, jeofizik ve maden mühendisleri ve mimarlar tarafından dersler veriliyor. Birçok bölümde İnşaat mühendisliği kökenli öğretim üyesi yoktur.
 
Birçok bölümde bir öğretim üyesine 125 öğrenciden fazla öğrenci düşmektedir. Oysa bir öğretim üyesine 25 öğrenci düşmelidir. Bir öğretim üyesi birçok yerde üç derse girmektedir. Öğrenciler, yeterli ölçüde staj yapamadıkları gibi, bugün kriz nedeniyle öğrenciler staj yerleri bile bulamıyorlar.
 
Bugün ülkemizde yapı denetim konusu oldukça sorunlu. Diplomaya dayalı bir denetim sistemi var. Mesleki yetkinlik, mesleki etik ve ahlak konusu sertifikalı değilse; doğru ve yeterli bir denetimin yapılması mümkün değildir. Denetim hizmetlerini yapacak olan Yapı Denetim Kuruluşlarının elektronik sistemle seçilmesi sorunu çözmez. Meslek Odalarının özne olmadığı ve yetkinlik belgesi vermedikleri bir yapı denetim sisteminin sorunları çözme şansı yoktur.
 
Sayın Konuklar Sevgili Meslektaşlarım,
Bilindiği gibi 17 Ağustos 1999 Gölcük merkezli deprem önemli ölçüde can ve mal kayıpları ortaya çıkarmıştı. Ülkemizin her köşesi ve her aile bu depremden etkilenmiştir. Bu depremin; "Güvenli Yapı Üretimi ve Sağlıklı Bir Çevre Yaratılması" bakımından, bir "MİLAT" olması gerektiği büyük ölçüde kabul görmüş, teorik düzeyde birçok çalışmalar yapılmıştır. İstanbul Belediyesi dört Üniversitemize İstanbul Deprem Master Planı (İDMP) hazırlatmıştır. 2004 yılında "1. Deprem Şurası", 2009 yılında "Kentleşme Şurası" yapılmış olmasına rağmen bu bilgilerin önemli bir kısmı raflarda kalmıştır. Birçok olayda olduğu gibi deprem konusunu da sürekli olarak unutmuşuzdur. Ta ki yeni bir deprem yaşayana kadar?
 
23 Ekim ve 9 Kasım 2011 tarihlerinde yaşadığımız "VAN" depremi yıkımı, deprem afetini yeniden ülkemizin gündemine sokmuştur. Ne yazık ki kontrol edilmeyen ve denetimsiz bir yapılaşma anlayışı inşaat sektörüne hakim olmuştur. Ülkemizin ve kentlerimizin toprakları "inşaat sektörünün bir arazisi" olarak görülmüştür. Van depremiyle ortaya çıkan can ve mal kayıpları, "Ülkemizin Deprem Gerçeği ve Kentleşme" konusunu yeniden gündeme getirmiştir. TBMM "Deprem İnceleme ve Araştırma Komisyonunun" talebi üzerine hazırladığımız raporu, komisyona verdiğimiz gibi; TBMM Komisyonuna bir sunum yapılmıştır. Bu duruma rağmen gerekli önlemler alınmamıştır. Kentlerimiz yaşanmaz bir duruma geldikten sonra Sayın Cumhurbaşkanı, "Kentlerimizi mahvettik hepimiz suçluyuz" demiştir.
 
Açıkçası ormanların, su havzalarının ve meraların aşırı tüketilmesi ülkemizi ve kentlerimizi yeni afetlerle karşı karşıya bırakmıştır. Ekolojik bozulma artmış, su kaynakları aşırı bir şekilde tüketildiği için kirlilik artmıştır. İnsanlarla birlikte tüm canlı yaşamı yeni tehlikelerle yeni afetlerle karşı karşıya kalmıştır.
 
Oysa bugün bile bütünlüklü bir planlama, denetleme ve uygulama alanında ciddi sorunlarımız var. Bütünlüklü bir bakış açısına sahip değiliz. Kentlerimizdeki uygulamalar sadece mülkiyet esasına dayalı olarak yapılıyor. 2018 yılında çıkarılan "İmar Barışı" yasası mülkiyet ilişkilerinin dışına çıkmıştır. Tümüyle kaçak olan ve su havzaları, orman alanları ve meralar üzerine yapılan yapılar affedilmiştir. Bu yapıların mühendislik hizmeti görmemesi dikkate alınmamıştır. Yapıların deprem güvenliği yapı sahibinin beyanına bağlı olarak affedilmiştir. 
 
Sayın Konuklar, Sevgili Meslektaşlarım;
Geleceğin kentleriyle ilgili olarak stratejik planlar oluşturmak için yüksek bir öngörüye ihtiyaç var. Bu durum bilgili olmayı, kentleşme bilimine uygun kararların ortaya konulup bu kararların uygulanmasını zorunlu görür. Günübirlik kararlarla, oy kaygısı ve parmak hesabına dayanılarak oluşturulan parsel bazında imar değişiklikleriyle yapılamaz.
 
Dijital dönüşüm, inşaat sektöründe var olan dinamikleri değiştiriyor. İnsan ve çevre odaklı yapılaşmanın önemi her geçen gün önem kazanıyor. Değişen ihtiyaçlar inşaat malzemelerinde dönüşümü zorunlu kılıyor.
 
Bugün 4.0 sanayi devrimini yaşıyoruz. Sanayi devriminin birincisi su ve buhar gücüne dayalı mekanik üretim sistemlerinin ortaya çıkmasıyla başlamıştır. İkinci sanayi devrimi elektrikli üretime geçmekle ortaya çıkmıştır. 3. sanayi devrimi ise bilgi teknolojileri ile şekillenmiştir. Bugün, nesnelerin ve hizmetlerin internetine dayalı olarak gelişen, çapraz olduğu kadar iç örgütsel hizmetler sunan Endüstri 4.0 devrimi ise; verimli, daha az maliyetli ve esnek bir üretim modelini yaşamımızın içine sokmuştur.
 
Bugün iletişim, tarihin hiçbir döneminde yaşanmadığı kadar yoğun yaşanıyor. Bu gelişmeler bizleri ve inşaat sektörünü önemli ölçüde etkiliyor. Daha da etkileyecek. Açıklıkla ifade etmem gerekir ki yenilikçi bilgi teknolojileri iş yapma biçimlerini de değiştirecek.
 
Son olarak altını çizmem gereken bir konu var. Denir ki, "matematik bilmeyen ülke ve toplumlarda adalet olmaz". Ayrıca Matematikle, bilimle, bilgiyle, mühendislik teknolojileriyle yakından ilgilenen bir mesleğin insanlarıyız. Hayatımızın her alanında bilimi, bilgiyi ve aklımızı doğru kullanmamız gerekiyor.
 
"8. Çelik Yapılar Sempozyumunu" Odamız adına düzenleyen Konya Şubemizin başkan ve yöneticilerini kutluyorum. Düzenleme, bilim ve danışma kurulumuza, bilgi ve çalışmalarını bizlerle paylaşarak Sempozyuma bildirileriyle katılan akademisyen ve profesyonel hizmet üreten meslektaşlarıma, ortalıkta görünmeden çalışmalara katkı sağlayan, işin mutfağını oluşturan çalışma arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Ayrıca Sempozyumumuza maddi ve manevi destek veren tüm kişi, kurum ve kuruluşlara çok teşekkür ediyorum. Sempozyumun başarılı geçmesini diliyor.


  • 63994_11_15_23.jpg
  • 64003_13_16_17.jpg

TMMOB
İnşaat Mühendisleri Odası